Gündem

Sınırları da kalpleri de kapalı!

Suriye’deki savaştan kaçan insanları korumak yerine sınırlarını korumaya çalışan Avrupa ülkeleri, sığınmacı ve mültecileri sınırlarda bekleterek ya da geri göndererek taraf oldukları BM Genel Kurulu’nda da kabul edilen onlarca uluslararası anlaşma ve protokolü hiçe sayıy

Sınırları da kalpleri de kapalı!
20-03-2016 11:42

Türkiye’ye sürekli olarak “Sınırlarınızı açın” uyarısı yapan AB, kendi sınırlarına dayanan mültecileri geri göndermek için çeşitli formüller arıyor. BM ise AB ülkelerinin yok saydığı kuralları cılız bir sesle hatırlatmanın ötesinde istatistiki veri yayınlamakla yetiniyor. Suriye’de Mart 2011’de savaşın başladığı günden bu yana 13,5 milyon insan evlerini terk etmiş. Bunlardan 4 milyon 815 bin 868’i Türkiye, Lübnan, Mısır, Ürdün ve Irak’a yaklaşık 1 milyonu da Avrupa ülkelerine olmak üzere 5,8 milyon kişi yurt dışına mülteci olarak çıkmış. Ülke içinde yerinden edilenlerin sayısı ise 8 milyon civarında. Savaşta resmî kayıtlara göre 361 bin can gitmiş. Bütün bu rakamlar BM ve uluslararası bağımsız gözlemci kuruluşlardan.

Orta Doğu ve ekvator kuşağı altındaki ülkelere medeniyet ihraç etmekle övünen, kapılarına dayanan on binlerce mülteciyi almamak için sudan bahaneler üreten Avrupa ülkeleri, Suriye’deki savaştan kaçan insanları korumak yerine sınırlarını korumaya çalışarak, taraf oldukları BM Genel Kurulu’nda da kabul edilen onlarca uluslararası anlaşma ve protokolü hiçe saydı.

ANLAŞMANIN ANLAŞILAMAYANLARI!
Avrupa mülteci konusunda bu kadar ayak sürterken BM ne yapıyor? 1948’ten günümüze kadar BM Genel Kurulunda oylanan, üye ülkeler tarafında da kabul edilen mülteci veya sığınmacılara yönelik yüzlerce maddeden oluşan haklar bugün değilse ne zaman işe yarayacak? Nerede kaldı İnsan Hakları Evrensel Beyannamesine atılan o imzalar!.. Peki ya “Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Cenevre Sözleşmesi”, “Mültecilerin Hukuki Statüsüne Dair Protokol”, “Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”, “Çocuk Hakları Sözleşmesi”, “Vatansız Kişilerin Statüsüne İlişkin Sözleşme”, “Vatansızlığın Azaltılmasına İlişkin Sözleşme”, “Her Tür Irk Ayrımcılığına Son Verilmesine İlişkin Sözleşme”, “Afrika Birliği Örgütü Sözleşmesi”, “Cartagena

Deklarasyonu”... Bunların hepsi kâğıt üzerinde!

BM’nin garanti altına aldığı Mültecilere yönelik haklardan bazılarına bakalım. Ama öncelikli olarak BM’ye göre Mülteci’nin tanımına;

Mültecilerin Statüsüne İlişkin 1951 Sözleşmesi’ne göre “Mülteci; ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen kişidir.

Sözleşmelerde mültecileri ilgilendiren maddeler neler;
- Hiç kimse işkenceye, acımasız, insani olmayan, onur kırıcı ceza ya da muameleye maruz bırakılmamalıdır.
- Herkes her nerede olursa olsun yasa önünde bir kişi olarak tanınma hakkına sahiptir.
- Herkes her devletin sınırları içinde hareket ve ikamet hakkına sahiptir.
- Herkes zulüm karşısında başka ülkelerde sığınma talebinde bulunma ve sığınma olanağından yararlanma hakkına sahiptir.
- Hiç kimse keyfi olarak vatandaşlığından veya vatandaşlığını değiştirme hakkından mahrum edilemez.
- Özgürlük tıpkı sığınma gibi temel bir insan hakkıdır. Genel bir kural olarak sığınma arayanların göz altına alınması kabul edilemez. 1951 Sözleşmesi cezalandırmayı yasaklamaktadır.
- Mülteciler düşünce ve dolaşım özgürlüğü, işkenceye ve onur kırıcı muameleye tabi olmama gibi temel medeni haklardan yararlanırlar.
- Her mülteci sağlık hizmetlerinden yararlanabilmelidir. Her yetişkin mülteci çalışma hakkına sahip olmalıdır.
- Mülteci sayılan ya da mülteci statüsü kazanmaya çalışan çocukların özel korunma ve yardım sağlanma hakkı vardır.
- Savaş gibi silahlı çatışmalardan etkilenen her çocuğun korunma ve bakım sağlanması hakkı vardır.
- Çocukların ve ailelerinin, ailenin birleşmesi amacıyla bir ülkeye girme ya da onu terk etme hakları vardır.
- Çocuklar, kendilerinin, ebeveynlerinin ya da yasal vasilerinin ırk, renk, cinsiyet, dil, köken, varlıklı olma, özürlü olma, doğum ya da diğer statülerine bakılmaksızın bütün haklarını kullanacaklardır. Mülteci çocukların da ayırım yapılmaksızın bu haklardan yararlanır.
- BMMYK, kendi temel ihtiyaçlarını karşılayamayan mültecilere yardım sağlar. Mültecilerin en kısa zamanda kendi kendilerine yeterli duruma gelebilmeleri için elinden gelen tüm gayreti gösterir.

361 BİN CAN KAYBI

Avrupa’nın herhangi bir yerinde patlama olsa, 198 kişi ölse ortalık ayağa kalkar…. Devlet başkanları taziyeye gitmek için seferber olur. Ölüm Suriye’de olunca kimsenin sesi çıkmıyor. Suriye’de istatistiklere baktığınızda bugüne kadar 235 bini sivil olmak üzere 361 bin can yok olup gitmiş… 5 yılı geride bırakan savaşta günlük 198 kişi ölmüş. Tam anlamıyla savaş, Suriye’deki insanların geçmişini, Avrupa’nın ise insanlığını formatlamış.

ÇOCUKLARIN OYUNCAKLARINI BİLE ALDILAR
Bu maddelerin sayısını artırmak mümkün… Sadece bunlara bakınca bile Avrupa sınırlarında bekletilen Suriyeli mültecilerin haklarının nasıl gasp edildiğini ya da BM’nin garantisi altında olan bu sözleşmeleri nasıl ayaklar altına aldığını görebilirsiniz. Sözleşmelerin ihlali halinde Uluslararası Adalet Divanı, İnsan Hakları Mahkemeleri de dahil olmak üzere birçok merci de dava açma hakkı var.

“Danimarka’nın ziynet eşyalarına el koyması Macaristan’ın Müslüman istemiyoruz diyerek dünyaya meydan okuması Almanya’nın tahsilli olanları alırım şartı, Makedonya’nın tel örgülerde mültecileri dövmesi, Yunanistan’ın botları batırarak mültecilerin ölümüne neden olması, Fransa’nın kampları ateşe vermesi, Hollanda’nın Suriyeli çocukları LGBT’lilere evlatlık vermesi, Hırvatistan’ın çocukların oyuncaklarına bile el koyması...” Avrupa kapılarında insanlığa karşı işlenen suçlar kapsamı altında değerlendirilip yıllar sonra bile dava konusu olabilecek türden.

MÜSLÜMAN İSTEMİYORLAR
Irk ve din temelinde ayrımcılık, 1951’de imzalanan Birleşmiş Milletler Cenevre Konvansiyonu’na ve Avrupa değerlerine aykırıdır. Avrupa değerleri de ise sözüm ona, azınlıkların korunmasını, kültürel çoğulluğu, yabancı düşmanlığının reddini, şeffaf devleti, açık sınırları, serbest piyasa ekonomisini, özgür medyayı kapsamaktadır. Ancak yaşanan bu mülteci krizleri ile görülmüştür ki bu kriterler sadece Avrupa medeniyeti ve insanlığını kapsamaktadır.

Daha tehlikelisi ise Doğu Avrupa ülkeleri, Avrupa değerlerini dikkate almadan, açıkça “sadece Hıristiyan göçmenlere kapılarımızı açalım” demişlerdir. Slovakya Başbakanı Robert Fiko, Türkiye, İtalya ve Yunanistan’daki kamplarda bulunan Suriyelilerden sadece 200 Hıristiyan’ı kabul edeceğini söylerken, Macaristan Başbakanı Victor Orban ise, Müslüman nüfusu ülkelerine almalarının mümkün olamayacağını, ülkelerinin Hristiyan nüfusunun oranının düşeceğini belirtmiştir. Bulgaristan hükümeti ise Müslüman göçmenlerin ülkenin demografisini değiştireceği iddiasında. Merkel ise, “Çok fazla İslam, Almanya’nın problemi değil. Esas sorun çok az Hıristiyanlık!’’ sözleriyle bu yaklaşımı destekliyor.
Mültecilerden Almanya’ya geçemeyenler Avusturya’da, Avusturya’ya geçemeyenler Macaristan, Çek Cumhuriyeti’nde, Macaristan’a geçemeyenler Sırbistan’da, Sırbistan’a geçemeyenler ise Yunanistan’da kaldı. AB, vatandaşlarının da kullandığı kara trafiğini durdurdu. 20 yıl sonra yeniden sınır kontrolleri başladı.
BMMYK Avrupa Bürosu Direktörü Vincent Cochetel, “Yabancıların topluca sınır dışı edilmesi AİHS gereğince yasaklanmıştır ve AB’nin sığınmacıları topluca Türkiye’ye geri göndermek istemesi ne AB ne de uluslararası hukuk kurallarıyla örtüşür. Bir mülteci üçüncü bir ülkeye ancak hususi bir sığınma başvurusunu değerlendirme sorumluluğu bu üçüncü ülke tarafından gönüllü olarak üstlenilirse gönderilebilir.” çıkışı ile başlayan Türkiye’yi ikna etme çabaları sonuç verdi.

‘Af’edersiniz AİHM de var

Türkiye dahil birçok ülkeyi çeşitli konularda tazminata mahkûm eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, mültecilere yapılan kötü muamele ve hak gasplarına ise sessiz.

Konu mülteciler olunca birlik dışındaki bütün ülkelerle ilgili cömert kararlar veren Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye’yi sığınmacıları sınır dışı etmekten, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ilgili maddeleri uyarınca onlarca davada tazminata mahkûm etti. Uluslararası Af Örgütü de benzer şekilde Türkiye aleyhine onlarca rapor hazırladı. Ancak son bir yıldır Avrupa kapılarına dayanan mültecilere uygulanan kötü muamele, sınır dışı ya da hak gaspları ile ilgili yapılan müracaatlarda AİHM’den henüz bir ses yok. Uluslararası Af Örgütü mü? O mülteciler konusundaki çalışmalarının merkezine Türkiye’yi alarak yeni yeni raporlar hazırlamaya devam ediyor.
Bütün bunlar olurken mülteciler Avrupa kapılarından geri çevrilirken BM’nin Amsterdam’da gerçekleşen Dışişleri Bakanları gayri resmi toplantısında da Hollanda Dışişleri Bakanı Bert Koenders, “Türkiye’nin sınırına yayılan mültecilerin fotoğraflarını gördüm. İnsani yardıma ihtiyaç duyan bu insanlara sınır açılmalı. Güvenlik endişelerini anlıyorum ama kapılar açılmalı. AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini de aynı görüşü paylaşıyor” deme bedbahtlığını sergileyebilmişti. Meselenin özeti ise şuydu; Mültecileri siz alın bizi karıştırmayın…

TÜRK’E BİN, AB’LİYE 6 BİN AVRO
Avrupa Birliği Komisyonu, İtalya, Yunanistan ve Macaristan’a akın eden 120 bin kişinin sığınmacıların 22 ülkeye kota sistemi ile dağıtımı konusunda 2015 sonbaharında anlaştı. Bu kota sistemi ve dağılımda, üye ülkelerin büyüklüğü, gayri safi millî hasılası dikkate alınırken, Danimarka plana katılmadı. İngiltere ve İrlanda’nın katılımı ise kendi alacakları karara bırakıldı. Buna göre, İtalya’dan 15 bin 600, Yunanistan’dan 50 bin 400 ve Macaristan’dan 54 bin sığınmacı söz konusu bu plan uyarınca, sığınmacı kabul eden üye ülkelere, kişi başına 6 bin avro AB bütçesinden mali destek sağlanacağına ve bu amaçla, AB bütçesinden üye ülkelere 780 milyon avro mali destek verilmesi kararlaştırıldı. Geçici süre ile sığınmacılara kapılarını açan Yunanistan, Macaristan ve İtalya’ya ise kişi başına 500 avro mali destek verilmesi konusunda anlaşıldı. Sayıları 3 milyona ulaşan mülteciler için kişi başı Türkiye’ye 1000 avro teklif eden AB’nin üye ülkelere vermeyi taahhüt ettiği 6000 rakamı ise çarpıklığın bir başka boyutu olarak kayıtlara geçti.

“NO ENTRY” DEDİLER
Fransa’da Kasım 2015’te meydana gelen terör saldırıları ile birlikte plana üye birçok ülke sığınmacıları kabul etmeyeceklerini belirterek planı uygulamaya koymadı. Sadece 9287 sığınmacı kabul edecek Polonya’nın Avrupa İşleri Bakanı Konrad Szymanski, “Paris saldırıları sonrasında AB kotaları gereği alması gereken mülteciler için, kotaya uymayacağını” duyurdu. Fransa Başbakanı Manuel Valls ise “Avrupa’nın bu koşullarda daha fazla sığınmacı kabul edemeyeceğini” dile getirdi. Plan uygulamaya geçmeden birlik içerisinde çatlak sesler çıktı; İngiltere, Macaristan, Danimarka, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Romanya sisteme dahil olmayacaklarını ve mülteci kabul etmeyeceklerini açıkladı. Mülteci meselesinden başı ağrıyan AB son olarak, başta Türkiye olmak üzere, Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde mülteci toplama kampları oluşturma arayışında. AB, bu işi için bir ödenek ayıracağını belirterek mülteci krizini âdeta bir taşerona devretme derdinde. AB’nin vaatleri arasında vizesiz Avrupa bile var.

AVRUPA’NIN SIĞINMACI KABUL KARNESİ

Almanya 31443

Fransa 24031

İspanya 14931

Polanya 9287

Hollanda 7214

Romanya 4646

Belçika 4564

İsveç 4469

Avusturya 3640

Portekiz 3074

Finlandiya 2938

Çek Cumhuriyeti 2978

Bulgaristan 1600

Slovakya 1502

Hırvatistan 1064

Litvanya 780

Slovenya 631

Letonya 526

Lüksemburg 440

Estonya 373

OSMAN SAĞIRLI - TÜRKİYE GAZETESİ

dikGAZETE.com
SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
TÜRKİYE GÜNDEMİ
BUNLAR DA İLGİNİZİ ÇEKEBİLİR
ÇOK OKUNAN HABERLER