- GECE SOHBETİ.. -
:
Bir süredir, Aile Danışmanı, İletişim ve Zarafet Uzmanı Selda BoztepeHanımefendiyle birlikte içinde zarafet ve nezaketin bolca bulunduğu içerisinde güzel ve kaliteli bir hayatın şifrelerini bulunduran Adab-ı Muaşeret Konferansları veriyoruz.. Aslında ben bu tür sohbetleri kenarından köşesinden tutarak yıllardır yaptım ancak bu defa işin uzmanı olan Selda Hanımla birlikte olayın tam da merkezinde muhabbetler yapıyoruz..
Ve Allah'a şükür hayli de ilgi görüyoruz..
Durum böyle olunca bu geceki sohbetimiz de zarafet üzerine olsun istedim..
Hadi başlayalım, bakalım..
Her tavrın bir zarafeti vardır, değerli dostlarım..
Oturmanın, kalkmanın, eşyaya bile bakmanın, bir zarafeti vardır... Gönüllerdeki zarafet dışa yansıdıkça hayat güzelleşir..
Zarafet kurallarını günlük muamelata sokarsak hayatımız kolaylaşır..
Bir zarif adam dedi ki, “Çocukluğumu hatırlıyorum, biraz hızlı yürüsem, ayağımı yere vurarak bassam, kızarak, parlayarak konuşsam, sanki zarafeti ihlal etmiş olurum.."
Aklı yeten bir büyüğümüz derdi ki, "Her şeyin bir canı var yavrum.. Tahta incinir mi, deme sakın.. Bizi üstünde gezdiriyor, Bizim de ona hürmet etmemiz gerekmez mi?"
Bardağı yere koyarken ses çıkarmak ayıptı, eskilerde.. Bardak ve konulduğu yer incinmemeliydi..
Uyandırılmak istenen kişinin yastığına hafifçe vurularak, "Agâh ol Erenler" denilirdi.
"Ben" diye konuşulmaz, "Fakir" ifadesi veya "Köleniz" manasına gelen "Bendeniz" ifadesi kullanılırdı..
Gelen misafirin ayakkabıları içeri doğru çevrilirdi; Kapıya doğru çevirmek, "bir daha gelme" demekti.
İçeri dönük ayakkabılarını giyen misafir, evdekilere arkasını dönmeden giyer ve kapıdan çıkardı...
"Kapıyı kapat" denilmezdi.. "Allah (CC) kimsenin kapısını kapatmasın" düşüncesiyle, "kapıyı ört", denirdi.
"Lambayı söndür" denilmezdi, "Allah (CC) kimsenin ışığını söndürmesin" diye, "lambayı dinlendir" denirdi.
Lamba yakılmaz, uyandırılırdı.
Yolda karşılaşan akil insanlar, birbirlerine temenna ederlerken, el kalbe götürüldüğünde,"Muhabbetin yüreğimde", dudağa götürüldüğünde, "Yâdın dilimde", başa götürüldüğünde ise, "Başımın üstünde yerin var", denilmek istenirdi...
Velhasılı kelam; canlı cansız her şeyin bir hatırı vardı, eskiden...
Peygamber Efendimiz'in (SAV) 63 yaşında vefatından sebep, 63 yaşını geçmiş büyüklerimiz yaşları sorulduğunda, onlar "Haddi Aştık" derlerdi...
Yolda, küçük, büyüğünün önünden yürüyemezdi...
Nereden, Nereye?..
Kendimize maalesef yabancılaştık..
Nezaketi, güzel ahlakı, öz sevgiyi, hakiki saygıyı kaybettik...
Kendimize bile saygı gösteremeyen bir toplum olduk..
Netice-i kelam, en kısa zamanda zarafate döneriz, İnşallah...
Zarafet olmazsa, haya olmaz, ahlak olmaz...
Kısacası, çocuğumuz, eşimiz, ailemiz, sevdiklerimiz emniyette olmaz...
Allah, hepimizi zarif kullarından eylesin..
Vesselam..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @samiozey , @dikgazete