“Kudüs’ü sattılar! Mekke ve Medine’yi de satarlar Şimdi İntifada zamanı…” başlığı altındaki yazısında İbrahim Karagül, hem geçmişten bir özet gibi, hem bugünlere dair, seri fotoğraflar halinde, kısa ve öz cümlelerle duruma dikkat çeken yazısında son “vahim tablo” karşısında, artık yapılacak olana dair net ifadelerle noktayı koydu: “Bu hesaplaşmanın Arabı, Türkü, Acemi yok. Onları bu topraklardan sürmekten başka mücadele yöntemimiz yok.”
İşte yazısı
:
Tam yüz yıl önce bugünlerde Kudüs’ü kaybettik.
Filistin’i kaybettik.
Bütün coğrafyayı kaybettik.
Son Kale Anadolu’ya sığındık.
Burada kendimizi koruduk.
Coğrafyanın her köşesinden akın akın gelenler için bir sığınak inşa ettik.
Tam yüz yıl önce, Gazze savaşlarında köy köy, Kanal savaşlarında tepe tepe direndik, Anadolu’nun dört bir yanından giden gençlerimizi kurban verdik.
Yemen’de, Irak’ta, Suriye’de ağır bedeller ödedik.
Medine’yi savunduk, Kâbe’yi savunduk, ayrım gözetmeden bütün coğrafyayı savunduk.
Bu bir “Haçlı Saldırısı”ydı
Biliyorduk ki bu bir Haçlı Saldırısıydı.
Biliyorduk ki bu, İslam yurdunun tamamına yönelen bir istilaydı..
Biliyorduk ki bu, İslam’ı ve Müslümanları tarih dışına itme savaşıydı.
Bir coğrafya dağıldı.
Müslüman dünya dağıldı.
Biz dağıldık.
Garnizon devletler kurdular, baskıcı rejimler kurdular.
Topraklarımızı, tarihimizi, onurumuzu rehin aldılar.
Müslüman dünyayı, Atlantik kıyılarından Pasifik kıyılarına kadar paramparça ettiler.
Tam yüz yıl sonra ayağa kalkabildik
Tam yüz yıl sonra biz ayağa kalktık. Kendimizi bulduk, ülkemizi bulduk, tarihimizi ve kişiliğimizi bulduk.
Dik yürümenin, onurun, özgürlüğün, yerliliğin ne olduğunu öğrendik.
Bir tarih yürüyüşü başlattık.
Anadolu’dan, Türkiye’den bir yükseliş dalgası başlattık.
Komşularımızı, geçmişimizi, ortak alanlarımızı, şehirlerimizi, medeniyet kimliğimizi yeniden keşfettik ve bugüne taşıdık.
Ve onlar bir kez daha saldırıya geçti
Bu bir coğrafya yürüyüşüydü.
Bu, yeniden dirilişin, yeniden tarih yazmanın, yeniden ayağa kalkmanın mücadelesiydi.
Bu, ülkelerimizin, şehirlerimizin, insanlarımızın üzerindeki yüz yıllık ağırlıktan kurtulma, ayaklarımızdaki ve zihinlerimizdeki esaret zincirlerini kırma mücadelesiydi.
Yüz yıl sonra bir kez daha topyekûn saldırıya geçtiler.
Türkiye’yi her köşeden kuşatmaya aldılar. İçerideki ortaklarıyla, dışarıdan terör örgütleriyle saldırdılar. Bu tarih yürüyüşünü bozmak için her yolu denediler.
Yeni bir Haçlı Saldırısı’yla karşı karşıyaydık.
Neredeyse bütün Batı dünyası tek cephe oldu, sesimizi, soluğumuzu kesmeye kalkıştı.
Türkiye ayağa kalkarsa Kudüs korunur, Mekke korunur, bunu biliyorlar!
Çünkü biliyorlardı, Türkiye ayağa kalkarsa tarih dirilir, coğrafya dirilir, Müslüman dünya dirilir, kadim şehirlerimiz şenlenir.
Türkiye ayağa kalkarsa Kudüs korunur, Mekke-Medine korunur, bu coğrafya üzerindeki bütün vesayet yerle bir olur.
Bu yüzden biz, bu topyekun saldırıya karşı “Acımasız Mücadele”yi başlattık.
Vatanımızı, milletimizi, coğrafyamızı, şehirlerimizi yüz yıl sonra yeniden özgürleştirmek için toplandık.
Türkiye’den bütün coğrafyaya, Müslüman toplumlara yüksek sesle sözler söyledik.
“Ayağa kalkın” dedik. “Dik durun” dedik. “Ülkenizi ve şehirlerinizi koruyun” dedik. “Yüz yıllık esarete son verin” dedik. “Yeni bir istila dalgası var hazırlık yapın” dedik.
“Bu dalga Müslüman toplumları, ülkeleri paramparça edecek, teyakkuza geçin” dedik.
“Artık sizin Batı korumasına ihtiyacınız yok, kendiniz olun” dedik. “Dininize, inancınıza, kardeşliğinize sarılın, bu güç size yetecek” dedik.
“Biz, Türkiye olarak bu cephenin en ön safında olacağız, asla diz çökmeyeceğiz, teslim olmayacağız, bir yüz yıl daha kaybetmeyeceğiz, siz de öyle yapın” dedik.
“Biz içerideki vatan hainleriyle vuruluyoruz, siz zalim yöneticiler tarafından satılıyorsunuz” dedik.
Kudüs’ü sattılar! Mekke ve Medine’yi de satarlar
Kudüs satıldı. İlk kıble satıldı, peşkeş çekildi, çok kirli bir pazarlığa konu edildi.
Bugüne kadar petrol verip iktidar satın alanlar şimdi Kudüs’ü vererek iktidar pazarlığına girdi.
Size “Ilımlı İslam” diye pazarladıkları işte bu kirli pazarlıktı ve ilk kurban Kudüs oldu.
Size İran korkusu pazarlayıp Kudüs’ü aldılar. Yarın aynı pazarlıkla Filistin’i de alacaklar.
Yarın aynı pazarlıkla Mekke ve Medine’yi denetim altına, vesayet altına alacaklar, rehin alacaklar.
Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Veliahtı Muhammed Bin Zaid ile S. Arabistan Veliahtı Muhammed Bin Selman ABD ile, İsrail ile neyin pazarlığını yaptı?
“Biz artık İsrail’in dostuyuz”, “Biz artık İsrail’le müttefikiz”, “Arap-İsrail kavgası bitmiştir” diyenler Kudüs’ü teslim ettiler.
Onlar tarih önünde, İslam milleti önünde, kendi milleti önünde bunun hesabını nasıl verecekler?
Arap sokakları bu büyük ihanetin hesabını sormalı
Kudüs’ü peşkeş çekenler Mekke’yi ve Medine’yi koruyamaz. Böyle bir ehliyetleri, yetkileri, sorumlulukları yoktur.
Çok geçmeden İslam’ın kalbini de pazarlık konusu yapacaklar. Bugün ABD ve İsrail’le ittifak kuran bu yönetici ekip, kendi ülkelerinin parçalanmasına, Mekke ve Medine’nin rehin alınmasına hiçbir şekilde ses çıkaramayacak.
Arap toplumu, Arap sokakları bunun hesabını sormalı. Arap olmayan Müslüman dünya, bunun hesabını sormalı.
Kim, hangi yetki ve cesaretle Kudüs’ü pazarlık konusu yapıp, kendi iktidarları için peşkeş çekebiliyor?
Kudüs’ü savunmak sadece mazlum Filistin halkının mı sorumluluğu?
Savaş İslam’ın kalbine taşınıyor
Yüz yıl önce Filistin’in her köyünde direnen Türkiye’nin, İslam kimliğine sahip milyarların sorumluluğu değil mi?
Pakistan’ın, Endonezya’nın, Mısır’ın, Nijerya’nın, İran’ın sorumluluğu değil mi?
Ey Müslümanlar, ey bu coğrafyanın, bu kadim şehirlerin çocukları!
Çok büyük bir ihanetle yüz yüzesiniz.
Yüz yıl sonra yeniden başlatılan ve Müslümanları tarih dışına itmeyi amaçlayan büyük istilanın en vahim tablosuyla karşı karşıyasınız.
“Savaşı İslam’ın kalbine, merkezine taşıyacağız” diyenler, “İslam iç savaşı” projesi yapanlar Irak’tan, Afganistan’dan, Libya’dan, Suriye’den İslam’ın kalbine yöneldi.
Kudüs’e, Mekke ve Medine’ye yöneldi.
Ama Kudüs bunun intikamını alacak
Ama Kudüs, bunun intikamını alacak. Mekke ve Medine, kendilerine yönelenlerden intikamını alacak.
Bu kutsal şehirler, kendilerini satanlardan intikamını alacak.
Kendilerini rehin verenlerden intikamını alacak.
Onların “Ilımlı İslam” projeleri, “İsrail’le ittifak” projeleri, “Ortak Cephe” projeleri, “yeni eksen” projeleri yerle bir olacak.
Bugün, bu ihanete imza atanlar, tarihin en utanç verici sayfalarında yer bulacak.
‘Acımasız direniş’ten başka yolumuz yok, kaybetmeye niyetimiz yok
Ey Müslümanlar, ey bu coğrafyanın, bu kadim şehirlerin çocukları!
“Acımasız Direniş”ten başka yol yok. Ülkelerimizi, şehirlerimizi, köylerimizi direnç kalelerine dönüştürme dışında seçeneğimiz yok.
Bu uğursuz rüzgarı tersine çevirmekten başka ihtimalimiz yok.
İslam yurdunu istiladan ve ihanetten temizlemekten başka yolumuz yok.
Bu, 21. Yüzyılın hesaplaşmasıdır.
Bir kez daha esaret altına girmeye, bir yüz yılı kaybetmeye hiç niyetimiz yok.
Bu hesaplaşmanın Arabı, Türkü, Acemi yok.
Onları bu topraklardan sürmekten başka mücadele yöntemimiz yok.
Yüz yıl sonra bugün, aynı kavgayı bir kez daha veriyoruz, vereceğiz.
Aynı istila ile yüz yüzeyiz, aynı direnişleri örgütlemek zorundayız.
Yüz yıl önce kaybeden bizler, yeni bir yükseliş çağı yakaladık.
Bu hesaplaşmayı kaybetmeye hiç niyetimiz yok.
Direnmekten başka yol yok..
Şimdi, İntifada zamanı..
İbrahim Karagül, Yeni Şafak -8 Aralık 2017, Cuma-
:
Yazıda bazı ilave paragraf ayırmalar bize aittir…
dikGAZETE.com