Türkiyemiz…
Gökten zembille inmedi.
Mâzinin en derinlerinden büyük izler taşıyarak bu günlere geldi.
Necip Fazıl Merhum diyor ki; “Türk, İslâm’la Türk oldu…”
N. Fazıl'ı çok seviyorum.
Ama Türk, İslâm'dan önce de Türk idi. İslam'dan sonra Müslüman Türk Milleti vesílesi ile Müslüman olan halklar "Türküz" demişler. Ne güzel bir iltifat Türk Milleti için…
İşin özü; Türk Milleti, İslâm öncesi de hiç ırkçı olmadı. Düşünün "Aman dileyene el kalkmaz!..” diyen bir törede ırkçılık olur mu?
Ancak, Türk bedeni 15.000 yıldır muháriptir. Türktür.
Gülümüz SAV'den sonra da mücáhiddir, sancaktardır.
İ'láy-ı Kelimetullah'ın öncüsüdür.
“Türk, İslâm ile Türk kaldı” İfâdesi daha doğrudur. Gerçekten de özellikle Budizm, Türk Milleti’ni uyuşturmuş, tüm muhárip vasıflarını yok etmiştir.
Çin’in belki üçte biri kayıp Türk ve Moğollar’dan oluşmaktadır.
Çin, hálá Moğolistan üzerinden Ural-Altay ve Sibirya Türkleri’ne Budizm pompalamaya devam etmektedir.
Rusya, Ortodoksluk pompalamayı sürdürmektedir.
Müslüman Türkler mi?
Bizim İslâm gibi bir derdimiz yok, biz birbirimize târikat, mezhep, cemaat, bağnazlık ve taassubu pompalamaktan, ötekileştirmekten, Rusya’nın yarısında meskûn soydaşlarımıza İslâm anlatmak gibi bir derdimiz maálesef yok.
Hani nerde Önder aldığımız Gülümüz SAV’in metodolojisi Haşimoğulları ve Kureyş’ten tebliğe başlayan örneklik…
Ne güzel bir özet.
"Allah ve Resulü'nün dávásı benim dávámdır." diyen Türk Milliyetçisi'ne ÜLKÜCÜ denir.” S. Ahmed ARVÁSİ
Neseb olarak Seyyid.. Yani Arap...
Sosyolojik olarak Kürt (Ağrı Doğubeyazıt doğumlu) ama Türk Milliyetçiliği'nin baş ucu kitaplarından “Türk İslâm Ülküsü”nü yazdı..
Buyrun..
Ne diyor ayrıca…
“Hayretle gördüm ki, bu ülkede Türk kelimesinden ürkenler var.
Yine hayretle gördüm ki, bu ülkede İslam kelimesinden ürkenler var.
Ve yine ürpererek gördüm ki, bu ülkede Türk ve İslam kelimelerinin yan yana gelmesinden dehşete kapılan kişi ve çevreler var.”
Ne acı değil mi?
Ve yine diyor ki;
- “Dinimizin ve milliyetimizin düşmanları, din ve milliyet gibi iki mukaddes varlığımızı birbirine düşman göstermek oyunundan kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor.”
- “Türk devletini yıkmak ve Türk milletini parçalamak isteyen bölücüler yalnız Türklüğe değil, İslam'a da ihanet etmektedirler.”
- “İslam dünyasını esir almak isteyen şer kuvvetlerin ilk hedefi Türk devleti ve Türk milleti olmuştur.”
- “Kesin olarak iman etmişimdir ki, Müslüman Türk milleti ve onun devleti güçlüyse, İslam dünyası da güçlüdür.”
Bu sosyal tespitlere itirázı olan var mı?
Sosyal medyada “ANDIMIZ” gündeme geliyor. Evet, bir devletin okutacağı “ANDIMIZ” olmalı. Yeni nesli sen motive edip yönlendirmez isen birileri bunu yapar. Yani neslinizi sizden çalar.
Yıllardır okunan “andımız” metnine, en çok kendisini Müslüman Türk olarak tanımlayan birileri itiráz ediyor ve diyorlar ki, “Bir Kürt neden Türk’e varlığını armağan etsin!..” Málumları, and metninde “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” cümlesi de var.
Bu varlığa, Afrikalı Müslüman (Sudanlı Zenci Musa gibi) varlığını armağan etmiş.
Ne için?
Çünkü Türk Milleti'nin dünyanın 85 ülkesinde şehidliği var. Yani bu millet, 1300 yıldır Müslümanların olduğu her yerde, İslâm ve Müslümanlara varlığını armağan ediyor.
Evet Çanakkale'de dedelerimizin mezarları kucak kucağa…
Eyvallah…
Yalnız mezar taşlarına da bakın, en çok şehid nereden ve kimden diye?
Sinsice bölücülük yapanlarlar…
Herkes imánının kontrol ettiği vicdánını avucunun içine koysun.
Şu 1300 yıllık ortak mází ve tárihe bakın!..
Ona göre varlığınızı Türk varlığına armağan ederken gocunmayın. Bu varlığın özünde, merkezinde İmân mücádelesi var.
Burada neden “varlığın armağan edilmesini” tartışıyorsunuz?
Birileri bir mezar başında Kürt kökenli çocuklara “andımız” söyletiyor. Yahu kocaman 15.000 yıllık tarihi taşıyan bir milletin değerleri bir şahsa nasıl hapsedilir?
Buna itiráz etmek gerekirken, Türk Milleti’nin emeğinden kaynaklı iltifáta itiráz etmek art niyetten başka bir şey değildir.
Sorun; mekân?
Bir muvázaalı mezar, mábed háline getirilmiş.
Sorun; dayatma!
Sorun; Resmî ideojinin millî terbiye ve ideojiyi mahvetmiş olması.
Benzerini birçok cemaat ve târikat hatta siyáset de din adına yapmıyor mu? Millî terbiye ve imánımızı istismar edip sulandırmıyor mu?
Bir Kürt, zerrece vefá ve imánı varsa!..
Türk'ün soydaşı, kandaşı, dindaşı olduğunu bilir.
Bir Kürt eğer “Ayrı Milletiz” iddiası varsa dâhi 3.000 yıllık birlikteliği kabul eder.
Bir Kürt, İslâm Dünyası'na tarihte Türk Milleti'nin ne kattığını takdir eder.
Bir Kürt, Türk'ün devlet kurma geleneğini, askerî teşkilatlanma kábiliyetini idrák eder.
Bir Kürt, ayrı bir millet olduğu iddiasında olsa bile, Türk ile sosyal Millet olduğunu, ayrışmamış olduğunu görür.
Bir Kürt, Türk'ün olduğu her yerde Kürt olduğunu görür.
Türk'ün kendisine karşı bir kompleks üretmediğini bilir. Tüm Türk Devletleri'nde yerli Kürtler var. Azerbaycan Devlet Başkanı Kürt. Tıpkı İnönü, Özal vb. gibi.
Fatih'in en sıkı ve aksi hocası M. Gürání Kürt...
Ay-yıldızlı Al bayrağımızda Kürt atalarımızın da kanı yok mu?
12 Eylül öncesi Ülkücü şehid albümlerinde en az yarısı Kürt kökenli Ülkü Devi ağabeylerimiz değil mi?
Elinizi vicdanınıza koyun.
Bir tarafta MHP ve Ülkü Ocakları..
Diğer tarafta HDP ve PKK..
Hangisi Kürt'ün imân, terbiye ve töresine daha hürmetkâr?
Hangisi Kürt'ün aile yapısına bağlı?
Hangisi Kürt'ün kardeşlik ve huzur içinde, emperyalizme köle ya da kukla olmadan varlığını sürdürmesinden yana..
Özet…
Bilin ki terazinin bir tarafında Türk, diğer yanında Kürt yok. Kürt, Türk ile birlikte terazinin aynı kefesine, emperyalizm ve İslâm düşmanları diğer kefesinde..
İKİ DÜŞMANI BOĞMALIYIZ!..
Birincisi, mezhep, meşrep, tarikât, cemaat taassubu. Siyásetin kaba ve hasmáne tarafgirliği..
Bakın 40 yıl önce Avrupa’da Türk Camileri vardı. Şu anda yok.
Şaşırdınız mı?
Çünkü artık, Süleymancı, Nurcu, Selefi, Diyanet vb. camileri var. Anlayın artık gerisini… Ya da Sünni, Şii, Alevi vb.
İkincisi Mikromilliyetçilik, unsuriyetçilik… Anadolu’da, Türk, Kürt, Çerkez, Laz vd.; Türkistan’da, Kazak, Uygur, Kırgız, Özbek vs. Oysa hepimiz TÜRK denen o tarihi derin ve büyük ağacın dallarıyız…
Hassásiyet kılıfı ile ötekileştiren, “Farklılıklarımız zenginliğimizdir” aldatmacası ile fitneyi büyütenlere dikkat ediniz.
Biz ABD gibi toplama bir toplum muyuz?
Bizim ne dinde, ne töre ve terbiyede farkımız yok ki!
Dil mi? Kürtçe, Milletimizin dilidir. Yaşamalıdır. Biz Kürtçe’yi faklılık olarak görmüyoruz. Özümüz olarak görüyor, benimsiyor ve konuşanlara da hürmet ediyoruz.
Aziz Milletim!..
Kaybetme endişesi ile çürük elmaları sepette tutmak ahmaklıktır. Çürük, salgın hastalık gibi toplumun her yerine bulaşıyor.
Kutlu ecdâdımız bu günlere nasıl geldi?
Her türlü bölücülüğü boğdular, bölücülüğe prim vermediler. “DEVLET EBED-MÜDDET” dediler.
Son olarak;
Seyyid Ahmet ARVÁSİ; bir konferansta aniden sandalyeyi kafasının üstüne kaldırır ve başının üzerine koyar. Herkes şaşkındır. Sonra sandalyeyi indirir ve üzerine çıkar.
Der ki:
“Menfaatleriniz bu sandalyedir. Eğer üstün tutarsanız alçalırsınız. Fakat menfaatlerinizi ayaklarınızın altına alırsanız yükselirsiniz.”
Çeçen Şehid Cevher DUDAYEV neler demiş;
-“Türkiye, hem Türk dünyasının hem de İslam Âlemi’nin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslam Âlemi’nin hem de Türk Dünyası’nın karanlığa gömülmesi demektir!”
-“Türkleri çok seviyorum. Tarih boyunca kahramanlıklarıyla, cesáret ve atılganlıklarıyla kendilerini kabul ettirmişlerdir. Milli ve manevi değerlerine bağlıdırlar. Dostluklarına güvenilir, düşmanlıklarından korkulur.”
-“Tarih boyunca İslam Âlemi Türkler’den faydalanmıştır. Türkler güçlü oldukça İslam Âlemi rahat ve huzur içinde olmuştur; zayıfladıkça, İslam Âlemi ezilmiş ve horlanmıştır. Türkler İslâm'ın koruyucu gücü olmuşlardır.”
-“Ancak ne yazık ki, bazı İslam ülkeleri, emperyalist güçlerin oyununa gelerek Türklere ihánet etmişlerdir. Türklere ihánet ederek arkadan vuranlar belasını bulmuştur. Bugün bazı İslâm Ülkelerindeki çıkmazlar ve sıkıntılar, bu tarihi hatanın bedelidir.”
-“Şimdi gururla söylemek istiyorum ki, Çeçenler tarih boyunca Türklere bağlı kalmışlar ve tarihin hiçbir döneminde ihánet etmemişlerdir.”
-“Türk milleti, maddi ve manevi değerlerine bağlı olduğu sürece yücelmiş ve yükselmiştir. Ve dünya tarihinin akışına yön vermişlerdir. O yüce değerlerden ayrıldıkça küçülmüşler ve sıkıntılara düşmüşlerdir. Unutulmasın ki, Türkiye hem Türk dünyasının hem de İslam Âlemi’nin ümit ışığıdır. Bu ışığın sönmesi hem İslâm Âlemi’nin hem de Türk Dünyası’nın karanlığa gömülmesi demektir.”
Yukarıda Cevher DUDAYEV’in tespitlerine katılmayanlar vicdan ve imânlarını, merhamet ve ferâsetlerini, idrâk ve iz’anlarını hásılı kendilerini kontrol etsinler.
Etmiyorlarsa, safınızdan da, sofranızdan da uzaklaştırın. Bilin ki bu tiplerin başka hesapları ve bağlantıları var…
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-