Türkiye Türkiye’den ibaret değil.
Bu sözü hep Milli Gücümüzün dış boyutları için söylüyoruz.
Doğru, Türkiye’mize müzâhir, taraf, Dış Türkler ve Devletleri var, İslâm Halklar ve Devletler var.
Hâricinde azîz milletimize teveccühü olan topluluklar ve devletler var.
Elbette sebebi var.
Büyük tarihimiz, bıraktığımız izler, Büyük bir Medeniyet Hâreketi, coğrafî olarak konumlandığı bölge..
Milletimizin temiz bir İmân, töre ve edeble yaşadığı Milli Ahlâkı…
Tabî. Madalyonun bir de ters tarafı var.
Türkiye’de iç polemik, tartışma, taraf olmaktan ibaret zannettiğimiz birçok şeyin dış bağlantıları var.
Şunu bilelim ki, Türkiye kendi menfaatlerini korumada yalnızdır. Çevre dostlarımız Türkiye’den her manada potansiyeli daha az ülkelerdir.
Batı, yani İngiltere, ABD, AB ve İsrail hatta buna BM’i de ekleyebiliriz, bizim gibi hâsım gördükleri ülkelerde içerideki taraftarlarına resmen emir komuta ederek iç politikaya dâhil olmaktadırlar.
ABD, Almanya, Fransa gibi ülkelerden gelip, Anadolu’nun şehirlerinde STK temsilcileri ile görüşen, Milletvekillerini, Büyükelçi ve Konsolosları STK ve Vâkıf temsilcilerini hatırlatırım. Özellikle de bölücü terörün güçlü olduğu dönemlerde…
Gündemde bir İstanbul Sözleşmesi ve LGBTİ konusu var.
Diyanet İşleri Başkanı, Cuma Hutbesi’nde konunun çok çirkin olduğunu, haram olduğunu anlattı.
Barolar kendisine dâvâ açtılar.
Neden mi?
İstanbul Sözleşmesi’ne göre, "Diyanet İşleri Başkanı suç işliyor" diyemesek de bu konulara girmemesi gerekiyor.
Yani, birileri ellerimizi bağlamış, köpekleri de salmış.
Ülkemizde, STK aracılığı ile 1980’li yıllardan bu yana konu ısıtılıyor.
Bu fıtrata aykırı, tüm milletlerin ve inanç sistemlerinin reddettiği fiillerin fâillerinin ve destekçilerinin "Onur Yürüyüşü"ne yurt dışından insanlar geliyor.
Programlarının bir kısmını meselâ 2007’de Fransız Kültür Merkezi’nde yapıyorlar.
Kasım 2011’den bu yana, Türkiye’de LBT kadınları şiddete karşı devlet koruması altındadır ve mahkemeler LBT kadınları yararına koruma kararı vermektedir.
İstanbul Sözleşmesi yani "Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi" dayanak gösterilerek İstanbul, Ankara, İzmir ve Samsun Barolarında LGBTİ+ (Lezbiyen, Gey, Biseksüel, Trans, İnterseks, Artı) Hakları Komisyonu kurulmuştur.
Türkiye’de LGBT kişilerinin, 2003 yılında yaptığı ilk “Onur” Yürüyüşü’ne 30 kişi katılmıştı. 2014 yılında yapılan yürüyüşe ise 50 bin kişi katıldı.
Tabî CHP ve HDP’den Milletvekilleri de…
İstanbul’da başlayan yürüyüşler zamanla, Van, Diyarbakır, Mersin, Malatya, Ankara, Eskişehir vs. birçok şehre yayıldı.
Aynı yıllarda “AİLE KURUMU”nda çözülme yaşadı. 2000 yılında 13 evliliğe karşılık bir boşanma gerçekleşirken, 2018’e gelindiğinde 3,9 evliliğe karşılık bir boşanma şeklinde gerçekleşti.
Düşünebiliyor musunuz?
2007 yılında İran Cumhurbaşkanı Ahmedinecad, BM Genel Kurulu’nda “İran’da eşcinsel hakları yok!” diye suçlanınca, “İran’da eşcinsel yok!” cevabı vermişti.
Bu bir duruştur.
Bugün, Moskova’da yasak olan “LGBTİ+Onur Yürüyüşü” Türkiye’mizin istedikleri tüm şehirlerinde mevcut hukuki zeminde tertip edilebilmektedir.
İstanbul’da Valilik yasaklamış ya da zorlaştırmıştır. Ancak, hukûkî zemin mevcuttur.
Soru şu:
Bu gün, TBMM, İlmini ve Fennini alamadığımız Batı’nın, sosyal çöküşümüze sebep olacak konulardaki ahlâksızlıklarını alma hususunda sergilediği oy birliği ve ortaya koyduğu uzlaşmanın sebebi nedir?
Azîz Milletim!
Hatırlarsınız iki yıl kadar önce McKinsey Danışmanlık Şirketi ile Maliye Bakanı bir anlaşma yaptı.
Maliye Bakanı, "bu şirkete karşı çıkmak vatana ihanettir" demeye kalkmıştı.
Hatırlayınız...
Biz de bunun mahzurlarını ifâde eden bir yazı yazmış ve şöyle demiştik...
“McKinsey, Maliyet ve Dönüşüm Ofisi ile çalışacak. Bu ofiste devletin tüm verileri toplanacak.
Sonra bu verilerden yola çıkılarak McKinsey de öneride bulunacak.
McKinsey deyince aklıma FETÖ’cülerin, Arınç ve Hükümeti kullanarak yaptıkları Kozmik Oda Operasyonu geliyor.
Malum, sonrasında kamuoyuna yansımayan yurtiçi ve yurtdışı yüzlerce cinayet işlendi…
McKinsey denince “Sütten ağzı yanan, yoğurdu üfleyerek yer” veciz sözü geliyor aklıma.
AK PARTİ’nin bırakın ağzının yanmasını yüreğinin taa orta yerinin yanık olması lazım..
Artık endişe etmeye başladım. “Acaba sadece Milletimin mi yüreği yanık!” diye..
McKinsey, muhalefetin söylediği gibi Duyun-u Umumiye değil, kayyum da değil. Ama en az onlar kadar tehlikeli.
Yabancı istihbarat servisleri, sadece istihbarat kurumlarında mı çalışır zannediyorsunuz?
Hayır!
McKinsey’e elimizle ve para da ödeyerek devletin ekonomiyi ilgilendiren tüm verilerini vereceğiz.
Bu verilerden ne sonuçlar çıkartacaklar.
Düşünün.
İnanın sosyal dokumuza ait birçok sonuç çıkartacaklar. Konu dışı değil mi? Tabii doğru… Ama siz yine de düşünün.” (1)
McKinsey’e karşı çıkanların başında A. Dilipak ağabey geliyor. Sağolsun.
O zaman da birileri bizi hain ilân etmeye kalkmıştı, Maliye Bakanı’nın talihsiz açıklamaları ile.
Sözün özü, yanlış yapan babamız bile olsa karşısına dikilmek, hem dinimizin hem de Milli terbiyemizin gereğidir. Pekî, biz ne yapıyoruz?
“Doğru kişi, fâile değil, fiîle bakar. Fâile bakıp tavır alan, kaba tarafgirlik ve zulümle hâreket eder.”
Maâlesef fâile bakıyoruz. Kötü sonuçlar doğuracağını bildiğimiz bir konuda dahî “Vardır bir hikmeti!” diyoruz.
Azîz Milletim!
“İlle de dostun gülü yaralar beni” sözü doğru. Ancak hepimizin birinci dostu Allah, Milli Meselelerde ek olarak, Azîz Milletimizin Şâhs-ı Mânevisidir.
Tepki göstereceğimiz, katkı sağlayacağımız, kanaat ifâde edeceğimiz husus şahsî değil ki.
Hâsılı, McKinsey’e nasıl yerinde karşı çıkanlar olup, Devletimizi bir yanlıştan döndürdüyse bu gayretler, bundan sonra da İstanbul Sözleşmesi gibi toplumu yaralayacak konulara fırsat verilmemelidir.
Bu gün muhalefet, DİB’na yaptığımız desteği samimiyetsiz ve sığ bulmaktadır. Neden mi? Sözleşme imzalanırken, bu ahlâksız insanlar STK’lar oluştururken, aileler dağılırken neredeydik?
Bu sosyal travmadan Milletimizi kurtarmak için doğrusu ne ise mücadelesini vermeliyiz.
Maalesef devlet düşmanları muhâlif her hâreketin yanında ve adetâ cephe oluşturmaktadırlar.
Düşünün öyle bir sözleşme ki, hem aleyhinizde, hem karşınızdaki Din ve Devlet düşmanlarının birlikte hâreket etmesine zemin oluşturuyor.
Azîz Milletim telâfisiz sosyal yaralar büyümeden toplumu tahrîb eden yapıların karşısında olmalıyız.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
(1) https://asder.org.tr/yazarlarimizin-makaleleri/5376-ekonomik-tedbirler-mckinsey-ve-babacanlar
Yerinde, ve, Milli, Tepki.., McKinsey, ve, İstanbul, Anlaşması, örneği,E. Yb., Halil, Mert, @YbHalilMERT, yazdı,..., #HalilMertYazıları, #YerindeVeMilliTepki, #McKinsey, #İstanbulAnlaşması,