“YALNIZLIK” YOLUMUZA PUSU KURMUŞ BEKLEMEKTE!
Başrollerinde Kevin Spacey ve Demi Moore’un rol aldığı “Oyunun Sonu” isimli film, 2008 yılında Amerika’da başlayan ve üç yıllık süreçte yaklaşık 200 bankanın batmasına neden olan Finans (Mortgage) Krizini ve Lehman Brothers’ı anımsatan bir Yatırım Bankasında yaşananları anlatıyor. Filmin başında, hiç acımadan işten çıkarttığı yüzlerce insan için değil de o günlerde kanser olduğunu öğrendiği köpeğine üzülen bir bölüm başkanını izliyoruz.
Köpeği ile yalnız yaşayan bu adam, onun için her ay 1000 dolar harcadığını söylüyor bir sahnede. Kevin Spacey’in canlandırdığı bu karakter, işten henüz çıkartılmamış olanlara bekledikleri açıklamaları yapmak için salona giriyor ve kendisini alkışlamalarını isteyerek başlıyor konuşmasına. Özet olarak dediği şu:
- İşten çıkartılan kişiler sizin için, sizin daha çok kazanmanız için, kariyeriniz için büyük fırsat. Bu fırsatı iyi değerlendirin.
Ve ardından kendisini tekrar alkışlatarak ayrılıyor salondan. Bir sonraki sahnede, hayvan hastanesinde ziyaret ettiği köpeğine sarılmış ağlarken görüyoruz kendisini.
Bu adam çok modern, çok başarılı ve çok sosyal bir insan, fakat aynı zamanda çok yalnız.
Henüz hiçbirini seyretmediğim ‘John Wick’ isimli film serisinde, öldürdüğü kişi sayısı 439’u bulan kahramanımız da köpeğinin intikamı için öldürmüş o kadar insanı. O da eşini kaybetmiş, başka birini sevmemiş ve köpeği ile yaşayan yalnız bir adam.
Haberlere göre, Amerika’da ve Avrupa ülkelerinde köpek sahibi olanlar, çocuk sahibi olanlardan daha fazla. Bunun yanında, çocuk olsun olmasın her evde mutlaka bir köpek olduğu belirtiliyor.
Alışveriş kataloglarında çocuk ürünlerinden çok köpek ürünleri yer alıyor. Köpekler için tasarlanmış ürün çeşitliliği ve onlar için harcanan rakamlar konunun hangi boyutlara ulaştığını da gösteriyor.
Köpek karyola ve yataklarından, küvetlerinden tutun da köpek kreşlerine ve hastanelerine, onlara özel parfümlere kadar insanı şaşırtan, dünyada milyonlarca çocuğun sahip olamadığı lüks ürünler var. (Bu ülkelerin iyi yanı, başıboş köpekler sorununu çözmüş olmaları. Ülkemizde bu sorun acil çözüm bekliyor.)
Bireyselleşen ve yalnızlaşan insan, içindeki boşluğu, bir köpeğin sadakati ve bağlılığı ile dolduruyor. Bu durum, zamanla insana olan sevgi ve acıma hissinin de yok olmasına neden oluyor.
Bu yüzden olsa gerek Amerika’nın ve Avrupa ülkelerinin dünyada yaptığı ya da desteklediği katliamlarda milyonlarca insanın öldürülmesi çok da umurlarında olmuyor.
Konu bizde de neredeyse bu aşamaya gelmiş durumda. Geçen hafta bir ödül töreninde, binlerce çocuğun katledilmesine tepki göstermek yerine, evde onu bekleyen köpeği kadar şanslı olmayan köpeklere dair konuşma yapan bir komedyene şahit olduk ve irkildik.
İnsana yakışan, hayvanları sevmek ve onları korumak elbette. Fakat sevmenin de sevmemenin de aşırısı, insanı insanlıktan çıkartıyor.
İngiltere’de yaşayan bir tanıdığıma göre; toplumsal duyarlılık açısından köpekler birinci sıradaymış. İkinci sırada eşcinseller, üçüncü sırada kadınlar ve çocuklar geliyormuş. Dördüncü sırada olan erkeklerin fıtratını korumakta zorlandıklarını ve sayılarının her geçen gün azalmakta olduğunu, beşinci sıradaki yaşlılara ise köpekler kadar değer verilmediğini belirtiyor. İlginç olan, bunların çoğunun yalnız yaşaması.
İngiltere’de 2018 yılında kurulan Yalnızlık Bakanlığı bütün bu tespitleri kanıtlıyor aslında. Öncesinde yapılan “Yalnızlık Seviyesi Ölçümü”nde şu sorular baz alınmış:
-Ne sıklıkla kendinizi yalnız hissediyorsunuz?
-Ne sıklıkla dışlanmış hissediyorsunuz?
-Ne sıklıkla arkadaşlıktan yoksun olduğunuzu hissediyorsunuz?
Bu ölçümde 9 milyon insanın yalnız olduğu tespit edilmiş. Yaşlılar ve eşcinseller çoğunluğu oluşturuyor. Yaklaşık 200.000 yaşlının 12 ay boyunca hiç kimse ile tek kelime konuşma imkânı bulamadığı da rapor edilmiş.
İntihar vakalarının artmasına ve toplum sağlığının bozulmasına da neden olması, Yalnızlık Bakanlığının 2021 yılında Japonya’da da kurulmasına sebep oldu.
Uzmanlara göre kısa süren yalnızlığın yararları bile var fakat uzun süren -kronikleşmiş- yalnızlığın zararları, sandığımızdan çok daha fazla:
- Stres hormonu salgılanmasına neden oluyor.
- Bir paket sigaraya eşdeğer bir zarar oluşturuyor.
- Obeziteden daha tehlikeli.
- Beyin, yalnız kalmayı ölümcül bir risk olarak görüyor.
- Bağışıklık sistemimizi bozuyor.
- Felç ve koroner kalp rahatsızlığı riski oluşturuyor.
- Beyni olumsuz etkiliyor ve karar verme yeteneğini azaltıyor.
- Öğrenme ve hafıza performansını düşürüyor. Unutkanlık yapıyor.
- İnsanları intihara meyilli hale getiriyor.
Uzun süreli yalnızlıklarda düşülen korkunç bir tuzak daha var, o da sosyal medya tuzağı. Sosyal medyada onlarca arkadaşı, binlerce takipçisi olduğunu ve sosyalleştiğini düşünerek yalnızlığının acısını geçici olarak azaltan birçok insan, bu tuzağa düşüyor.
Uzmanlara göre; bu durum, sorunu uyuşturarak ileride daha da büyümesine neden olacak bir aldatmacadan başka bir şey değil.
Ülkemizde de yalnız yaşamayı tercih eden insanların sayısında artış var. Gençlerimizin önemli bir kısmı daha lisedeyken bunun hayalini kuruyor.
Üniversiteyi aileden uzak bir yerde okumak ve sonrasında da eve dönmeyip 1+1 ölçekli bir dairede yalnız yaşamak istiyorlar.
Bu arada ülkemizde çocuk yerine köpek bakmayı tercih eden, yaşlılarına köpeğine gösterdiği özeni göstermeyenlerin artış oranları ile Veteriner Kliniği ve Pet Shop sayısının artış oranları aynı düzeyde.
Evlat vefasızlığı da çığ gibi büyüyor. Her geçen gün daha bir Avrupalı oluyoruz sanki…
Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığımız var fakat ayrıca bir “Yalnızlık Bakanlığı”nın kurulması faydalı olacaktır. Bunun için henüz erken denmemeli çünkü çok yakında “evde bekleyeni sadece bir köpek olan” insanlar çoğunluğu oluşturacak gibi görünüyor.
Tarih boyunca idam edilmek dışında, suçlulara verilen en büyük cezanın insanlarla fiziksel bağın kesilmesi (hücre cezası) olduğu belirtiliyor. Bu nedenle insan beyninin ve kalbinin diğer insanlarla fiziksel bir bağ içinde olma ihtiyacı olduğunu ve ne hayvan bakmanın ne de sosyal medyada oluşan sanal bağların bu fiziksel bağın yerini tutamayacağını asla unutmayalım.
Orhan Veli KANIK “YALNIZLIK ŞİİRİ” ile bunu çok güzel ifade etmiş:
Bilmezler yalnız yaşamayanlar,
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
.
Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com
Nizamettin Demir 11 ay önce
Hakan Fındık 11 ay önce
Yazı müthiş yalnızlık bakanı olursanız bakanlıkta çalışmaya talibiz Hüseyin Bey.
John Wick candır, tavsiye ediyorum✅
Yıldıray Yıldız 11 ay önce
Kaleminize sağlık Hüseyin Bey
Selim Öztürk 11 ay önce
Kalemine sağlık Hüseyin Üstadım.
KadirYuksel 11 ay önce
Bu kıymetli yazıyı okurken kendimizi dinlemek için ara sıra içinde olmaktan keyif aldığımız bir durumu nasılda kendimize acı veren ve hatta tabiri caizse insanlığımızın ötenazi aracı haline getirmişiz bir an onu farkettim.
Değişiyoruz evet , bu değişime de hiçbir zaman engel olamayacağız. Fakat değişirken değerlerimizi, önceliklerimizi ve insan olmamızın gereklerini kendimize kalkan yapmaz isek geldiğimiz yerde kendimizi tanımadığımız gibi, başkalarının da bulunduğumuz suret içinde bizleri tanımak istemeyeceğine şahit oluyoruz, olacağız.
Bu sorunun en temel çözümü;
İman varsa yalnızlık diye bir şey yoktur. Yanlızlık varsa orda eksik olan şey bellidir.
Yazarımıza bu kıymetli yazı için teşekkür ediyorum.
Eline kalemine sağlık..
Murat Sezer 11 ay önce
Güzel bir yazı ve güzel bir tespit olmuş, yazı için teşekkürler.
Yaşar KIYAN 11 ay önce
Teşekkürler
Burhan doğruyol 11 ay önce
Mehmet 11 ay önce
Mehmet Şakir 11 ay önce
Nigar Özel 11 ay önce
aycan 11 ay önce
Nasıl korku verir sessizlik insana;
İnsan nasıl konuşur kendisiyle;
Nasıl koşar aynalara,
Bir cana hasret,
Bilmezler.
Nuray kıyan 11 ay önce
Abdurrahman Keskin 11 ay önce
Timur 11 ay önce
Cumhur Karasu 11 ay önce
Mesut İsen 11 ay önce
Allah CC zulmetmez mühlet veririr