Herşeyi belirleyen Zaman olgusu, her Mekanda (bedende) balans arar.
Yani zaman, dengede olmak ve balansını bulmak zorundadır.
Şayet zamanlamada hızlanma veya yavaşlama yaşanacak olursa, gerçekten komplike olan insan (sağlık) vücudunda ve dahi duygusal (psikoloji) yönde sapmalar ve dengesiz durumlar meydana gelecektir.
NEDİR BU ZAMANDA DENGE OLGUSU?
Canlı cansız tüm madde, hayatın (zamanın) akışı içinde sürekli olarak dönüşmektedir.
Topraktan (maddeden) gelen, hava ile beslenen, ısı (soğuk-sıcak) ile birlikte sürekli olarak değişip dönüşen biyolojik formlardır aslında bildiğimiz canlılar.
Nasıl kâinatın bir döngü hızı ve zamanlaması varsa, buna bağlı olarak tüm canlıların da, bu akıp giden devasa yekün içerisinde, kendi hacim ve özgül ağırlıkları oranında zamanlamaya sahip oldukları gerçeği sabittir.
Dediğim o ki, canlının biyolojik olarak değişim-dönüşüm hızı, ruhsal olarak değişim-dönüşüm hızına paralel ve eşit hızda olmalı veya dengeleyecek ayarda tutulmalıdır.
Şayet bu denge kurulamaz ise ruhsal çöküntüler, yaşanan sağlık sorunları gibi yan etkiler görülecektir.
Yaşadığımız yüzyılda sıkça rastladığımız bir deyim var; “ZAMANLA YARIŞMAK!..”
Bu deyim aslında insanlığa yanlış kavratılmış bir deyimdir. Çünkü insanlığın zaman ile yarışması mümkün olamaz.
İçerisinde yaşadığımız ve ait olduğumuz devasa etki ile yarışmak değil, uyumlu ve dengeyi bularak yaşamak en sağlıklı olandır aslında.
Kâinat ile yarıştığınızı (kaosu) hayal edebilir misiniz? Mümkün olamayacak kadar zor aslında. Fakat, aynı denge hızını yakalamanın yöntemi ise çok kolay.
Nasıl mı!..
Örneğin; girdaptan kurtulmak için çıkmaya uğraşılmaz; sadece girdabın akış istikametine doğru ve dengeli hamleler yapmak yeterlidir. Çünkü, merkezkaç yasalarına göre, çember dönüş esnasında hız kazanınca zaten girdaptan dışarı çıkılacaktır.
Öyleyse denmeli ki; yaşadığımız dünyanın kahir ekseriyetinde yapılan ve yaşananlar sadece dengeyi saptırmak olabilir. İşte bu denge sapmasından kaynaklı olarak yaşanan buhran ve bir türlü yörüngesini balansa oturtamamış bir insanlık ile karşı karşıya kalmış durumdayız maalesef.
İdrak etmemiz gereken gerçek;
Ait olduğumuz zamanın akışında, dönüşerek seyahatini yapan biyolojik formlar oluşumuzdur.
Ruhsal boyutta ise insanlık, hâlâ dengesini bulabilmiş değildir.
İnsanda biyolojik boyutun zaman (hızı) algılaması ile ruhsal boyutun zaman (hızı) algılamasını dengeye oturtmadıkça insanlığın işi zor görünmektedir.
Bu dengesizlik, insani duyguları yok (vicdan, merhamet, saygı, sevgi, vb.) ederken, insanlığın şiddet sarmalının içinden çıkabilmesini imkansız kılmaktadır.
Şayet;
Enerji boyutuna ait zaman (hızı) algılaması balansör olarak uygulanırsa dengeyi kurgulamak da mümkün olacaktır.
Aslında bahsi geçen tüm boyutları ve zaman hızlarını dengelemek adına mücadele etmek zorunda olduğumuz boyut AN olan boyuttur.
AN; Sen demektir. Tüm boyutların ‘SEN’de kesiştiği boyuttur.
İnsanoğlunun yapmakla mükellef olduğu dengeyi kurmak ve hayatı balansa oturtmak vazifesi ve farkında olunması gereken gerçeklik bu noktada önem kazanmaktadır.
Kişi, kendisini dengede tutamaz ve balansa oturtamaz ise genelde yaşanacak kaosun yansımalarını varın siz düşünün.
UNUTMAMAK GEREKİR;
İnsani duygular hayatın RUHU’dur.
Duygular yok olursa; İnsanlık RUHSUZ bir hayatı yaşamak zorunda kalır.
Bugün dünya üzerinde yaşanan kaos ve dengesizlik neden oluştu dersiniz?
.
Ali Karani, dikGAZETE.com