USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Vezir Tâceddin Pervâne Oğlu Şeyh Edebali’nin Eskişehir’deki ayak izleri

Vezir Tâceddin Pervâne Oğlu Şeyh Edebali’nin Eskişehir’deki ayak izleri
13-02-2022

Vezir Tâceddin Pervâne Oğlu Şeyh Edebali’nin Eskişehir’deki Ayak İzleri

(Uludere Köyü - İtburnu Karyesi)

Araştırma-İnceleme

Türk Milletinin her ferdi, mazisini merak eden, araştıran, araştırdıkça tarihin derinliklerinde karşılaştıkları atalarıyla övünen insanlardan oluşmaktadır.

Muhteşem mazimizin kuruluş dönemlerine (Osmanlı Devleti) indiğimiz vakit ne derece zahmet ve fedakarlıklar ile Anadolu topraklarını yurt tuttuklarına şahitlik ederiz. 

XIII. Asır Diyar-ı Rum Türk Tarihine ışık tutan vesikaların azlığı, akademik olarak yapılan çalışmaların hep birbirlerini tekrarlayıp nakletmesi, sahada yeterince gerekli materyal ve kişi bazlı dinlemelerin az yapılması; en önemlisi tarihimizin derinliklerine yeteri kadar maddi imkân sağlanmaması, ‘Aziz ve Asil Tarihimizi’ medya tarafından kurgulanıp ‘doğruymuş’ gibi servis edilen görsellerden öğrenmemize neden olmaktadır.

Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi içinde birçok meçhulü barındırmaktadır. Bunlar; Şeyh Edebali, Ertuğrul Gazi, Osman Gazi, Dursun Fakih (Tursun Fakih) gibi…

XIII. Asır ‘Kuruluş Dönemi’ ile alakalı olarak, Osmanlı Devleti’nin temellerinin atıldığı, Ertuğrul Gazi Bey’in medfeninin bulunduğu ‘Söğüt’ İlçemiz tarihsel olarak çok önemlidir.

Ertuğrul Gazi, Karakeçili Aşireti Beyi olarak tarih sahnesinde yerini almış, oğlu Osman Gazi ise devlet kurucusu olarak büyük bir imparatorluğun temellerini atmıştır. Tüm bu gerçeklikle beraber, Ertuğrul Gazi ile birlikte Osman Gazi’ye devlet kurma yolunda kılavuzluk eden, devletin kuruluş fikrini hazırlayan etkenler bulunmaktadır. 

Muhakkak devlet kurucuları tarihsel olarak anılmaya, kitapların baş köşelerinde altın harflerle isimlerini yazdırmaya devam edeceklerdir.

Ancak, bir de gerçekliğin diğer tarafı bulunmaktadır…

Aşiretten devlete giden bir yapının elbette fikir babaları bulunacaktır. Kuruluş döneminin fikir babası ise “Şeyh Edebali”dir. Abdalan-ı Rum olarak tarif edebileceğimiz, ‘Babai Şeyhi’, ‘Ahi Şeyhi’ Edebali, Anadolu’da devlet yıkıp, devlet kuran şeyhler arasında en önemlilerindendir.

Şeyh Edebali hakkında günümüzde ‘Biyografik’ olarak doğduğu yer, anne adı, baba adı gibi bilgiler yok denecek kadar azdır. 

Eldeki mevcut bilgilere bakıldığında ise, kendi adını taşıyan bir üniversite ve biyografa bölümünde ise ‘menakıp-rivayetler’ ile oluşturulan bir kişilik çizilmektedir. Ama doğru adreste yapılan çalışmalar Şeyh Edebali’nin ailesi hakkında net bilgileri bizlere sunmaktadır. Buradan ilgili kurumların takdirlerine aşağıdaki bilgileri arz ederim.

Şeyh Edebali kimdir?

Şeyh Edebali, ‘Kayseri’ doğumlu olduğu, miladi 1246 tarihli ‘Hisarcık Suyu Vakfiyesi’nde babası, Abdülkadir Geylanî soyundan ve dönemin önemli ilmî ve siyasî kişilerinden biri olan Tâceddin Emir Tâc’dır. 

Gerek Alâeddin Keykubad’a gerekse de oğlu II. Gıyâseddin Keyhüsrev’e hizmetlerde bulunmuş olan Vezir Tâceddin Pervâne’dir.

Tâceddin Pervâne, Saadeddin Köpek’in siyasi ihtirasları neticesinde kendisine atılan bir çirkin iftira sonucu Ankara’da recm edilerek öldürülmüştür. 

Gerek Ankara’da (Taceddin Dergâhı) ve gerekse de Kayseri’deki Taceddin Veli mahalleleri bu soy silsilesine mensup kişilere atfen verilmiş isimlerdir.

Bu kısa bilgiden sonra makalemizin konusu olan “Uludere Köyü”ne gelelim…

Uludere Köyü, günümüz Eskişehir İlimizin Tepebaşı İlçesine bağlı şirin bir Anadolu, Türkmen yerleşim yeri. 

Köyün Şeyh Edebali ile ne alakası var” diyebilirsiniz.

Uludere, eski ismi ile “İtburnu Karyesi”, Şeyh Edebali’nin Anadolu’nun batısına yerleştiği ve zaviyesini kurduğu, Osmanlı Devleti’nin Kuruluş Dönemi ile ilgili önemli bir yerleşim yeri.

XIII. Asırda Şeyh Edebali’nin mukim olduğu Uludere Köyü tarihi; M.Ö 1200 yıllara kadar dayanmakta olup, bu bölge, Eskişehir'in genel adı olarak Latincede 'Dorylaeum' olarak biliniyor.

Uludere Köyü ve köyde bulunan “Şeyh Süleyman Türbesi” çevre duvarlarında kullanılan taşların, Frigler, Roma, Bizans zamanına ait olduğu gözlemlenmekte. M.Ö. 1200 yıllarda, Eskişehir, Afyon-Kütahya, dağlık Frigya bölgesini oluşturuyordu. Eskişehir, Tepebaşı (İtburnun Karyesi-Uludere Köyü) Frigya bölgesinin din merkezini oluşturuyordu.

Makalemin asıl konusu ‘Uludere Köyü ve Şeyh Edebali’ oluşturmaktadır. Köyün uzak tarihine biraz değindikten sonra, bizler için asıl önemli konuya değinmek istiyorum. 

Şeyh Edebali’nin kızı ‘Mal Hatun’, Osmanlı Devleti’nin ilk hutbesini okuyan ‘Dursun Fakih’ ve Osmanlı Devleti’ni kuran fikir babası ‘Şeyh Edebali’ bu köyde; “Uludere’de” yaşamış, zaviye kurmuş, Osman Gazi eşi olacak olan Mal Hatun’u, bu köyde babasından istemiş, devletin kuruluşu ile istişareler burada alınmış, Devlet kurulduktan sonra ise ‘Maliye ve cephanelik’ buradan yönetilmiştir.

Daha sonraki tarihlerde Osman Gazi’nin ‘Bilecik’i almasıyla beraber, Şeyh Edebali zaviyesini Söğüt’e de yakın olan Bilecik’e taşımış, zaviyesi etrafında birçok köyün geliri de zaviyeye vakfedilmiştir.

Uludere Köyü (İtburnu Karyesi), Türk Tarihi açısından gençlerimiz tarafından hiç bilinmemekle beraber, tarih kitaplarında ise ismine çok az rastlanılmaktadır. Hal böyle olunca, Osmanlı Devleti’nin asıl kurucuları ve kuruluş için alınan kararların nerede olgunlaştığı konusu bir çıkmazda kalmaktadır. 

Devletimiz ve yöneticileri, kuruluş dönemi ile alakalı olarak derin içerikleri kendi içerisinde barındıran “Uludere Köyü” (İtburnu Karyesi) ne projeler üretip genç nesillere tanıtmaları gerekmektedir. Bu milli bir vazifedir…

Köy hakkında, köy içerisinde Şeyh Edebali’ye ait olduğu köy sakinlerince söylenen, 1921 senesinde Yunan işgalinde tahrip olmaması ve günümüze kalması için çamaşırhaneye çevrilen ev bulunmakta. 

Yapı hakkında köy sakinlerinin dillendirdiği hadiselerden hariç olarak, yapının XIII. Asırdan değil, yakın yüzyılımızdan kalma olduğu ayriyeten söylenmektedir. 

Yapının Şeyh Edebali’nin evinin olmaması, Uludere Köyü’nde yaşamadığı anlamını taşımamaktadır. Aksine, köy içerisinde yeni araştırmalara vesile olacağı düşüncesindeyim.

Şeyh Edebali bu köyde yaşamıştır. Evi de bu köydedir. Konuya duyarlı bilim insanlarımız bu konu hakkında gerekli araştırmaları yapıp elbet muhteşem mazimizin izine rastlayarak günümüze ve atimize ışık tutacaklardır. 

Ayriyeten köyde “Şeyh Süleyman Türbesi” yer almakta. Türbe, taş yapı olup, konumlandığı yer itibariyle, erken dönem Roma-Frig mezar kalıntılarını barındıran taşlar ile avlu duvarları örülüp korunaklı bir bahçe içerisine alınmıştır. 

Kültür envanterine kayıtlı bulunan türbe ve Şeyh Süleyman’la ilgili olarak:

1524-1531 tarihli vakıf kayıtlarına göre: “Şehir merkezine yakın olan Kireçlik köyündeki Ahî Süleyman Zaviyesi’nin vakıf geliri 400 akçe, İtburnu’ndaki Şeyh Süleyman Zaviyesi’nin vakıf geliri 250 akçe, Muttalip’deki Elvan Şeyh Zaviyesi’nin vakıf geliri 300 akçe iken Kütahya istikametinde stratejik bir noktada bulunan Ahî İdris Zaviyesi’nin vakıf gelirlerinin 4000 akçeyi geçtiği görülmektedir (BOA. MAD., Nr. 27:22,35,36,38).”

***

“Belge Özeti: İtburnu karyesinin üç yüz otuz dört senesi Aşar Memuru Ahmed Efendi hakkında verilen men-i muhakeme kararına itirazı havi arzuhal. (Hüdavendigar)Yer Bilgisi: 1635– 13Belge Tarihi: H-28-05-1338”

***

“Belge Özeti: Karacaşehir kazası, İtburnu karyesi temettuat defteri. Yer Bilgisi: 8334 -Belge Tarihi: H-29-12-1261”

***

“Belge Özeti: Söğüd kazasının İncebelid köyündeki Şeyh Süleyman Zaviyesi zaviyedarlığının tevcihi. Yer Bilgisi: 166– 8287, Belge Tarihi: H-17-12-1238’’

Ulaşabildiğim belge ve numaralarıdır.

Günümüzde Eskişehir ilimizin Tepebaşı İlçesinde bulunan ‘Uludere Köyü’, Osmanlı Devleti’nin kuruluş dönemi için büyük önem taşımaktadır. 

Köyün sınırları içerisinde bulunan tarihi değerdeki yapıların devletimiz eliyle gelecek kuşaklara köyün önemi ile birlikte anlatılıp atiye kadim bir hediye olarak göndermeliyiz. 

Uludere Köyünde 1921 senesinde Yunan işgalinde tahrip olmaması ve günümüze kalması için çamaşırhaneye çevrilen ev bulunmakta” demiştim. 

Bu çamaşırhanenin yanında bulunan bir çeşme bulunuyor. Evlenen genç çiftler bu çeşmenin başına gelerek damat, gelinin ayaklarını yıkamaktadır. 

Gelinin ayaklarının yıkandığı su ise muhafaza edilip, yaşayacakları evin temizliğinde kullanılır. 

Bu davranışın çıkış noktasının ise Hazreti Peygamberimizin bir hadisine dayandığı rivayet edilir. 

Bu hadisenin şöyle cereyan ettiği varsayılır:

Resulullah Efendimiz, Hazret-i Fatıma’yı Hazret-i Ali’ye tezvic ettiklerinde buyurdu ki:

Ya Ali! Gelini kendi evine götürdüğün zaman, çorabını ayağından çıkar. Ayağını yıka. O suyu evin bütün köşelerine saç. 

Böyle yapınca, Allah Teâlâ senin evinden yetmiş türlü fakirliği dışarı çıkarır. Yetmiş türlü bereketi evine dâhil eder. Yetmiş rahmeti sana nazil kılar. 

O gelin ile ve onun bereketi evin köşelerine erişir. O gelin, delilikten ve diğer hastalıklardan emin olur.

Günümüzde Eskişehir’in Tepebaşı İlçesine bağlı Uludere Köyü, Osmanlı Devleti’nin kuruluşunu hazırlayan Şeyh Edebali’nin ikametgahı olmuştur. 

Osman Gazi, rivayet edilen rüyayı bu köyde görmüş, Bala Hatun’u bu köyde babasından istemiş, Osmanlının kuruluş hutbesi bu köyde Dursun Fakih tarafından hazırlanmıştır.

Kuruluş tarihimiz için önem arz eden Uludere Köyü hakkında üniversitelerimizin daha detaylı araştırmalar yapması, fulü olan bu dönemi net bir şekilde görmemizi sağlamaları yönünde çalışmalar yapılması gerekmektedir.

.

Emrah Bekçi, dikGAZETE.com

-Araştırmacı / Yazar / Yönetmen-

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?