Rus Şair Fedor Tyuçev der ki:
“Rusya akılla anlaşılmaz”
2022 Senesi büyük bir küresel değişimin başlangıcı oldu. Dünya, büyük bir salgının sancılarını ve yaralarını yeni yeni sarmaya başlıyor. Gözle görülmeyen virüsler, insanlığın en büyük düşmanı durumunda. Tehlike henüz geçmiş değil…
Bu arada, bu makalemden önce yazmış olduğum “Küresel soğumaya dikkat!” başlıklı yazım, gelecek zaman diliminde dünyamızın ne tür değişikliğe uğrayıp, insanlığın ise nasıl sancılar çekeceğinin bir gerçek senaryosunu içermekteydi.
Dünya, salgınlar, savaşlar, iklim değişikliği, ekonomik sıkıntılar, gıdaya erişimin azalması, nüfusun artması, savaş teknolojilerinde ilerleme ve birçok konuyla alakalı olarak ileriki zaman dilimine doğru gündem oluşturmakta.
Şu an gündemde olan ve bir patlayıcının fitilini ateşlemek gibi görülmesi gereken “Rusya-Ukrayna Savaşı” tüm insanlığın dikkatini çekmesi gereken ve dünya ülkelerinin üzerinde acil kafa yorup, tedbir almaları gereken trajik bir kaos ortamı.
Tüm dünya ülkeleri Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasını kış mevsiminde sıcak oturma odalarında, kahvelerini içerek, keyiflerinden imtina etmeden, Oscar ödüllü bir filmi izler gibi izledirler-izlemekteler.
Savaşa dahil olmayan BM, AB ve diğer ülkelerin liderleri ‘dış politikalarında gereken (Samimi olmayan) sözlerle Rusya’yı yaptığından dolayı sadece kınadılar’, Ukrayna’da insanların öldürüldüğüne maddi tesir (Askeri müdahale vs.) yapacak bir şeye ise cesaret edemediler.
Kısacası: “Korktular!”.
Çünkü Ukrayna’yı işgal eden devlet, dünyanın ikinci büyük gücü olan Rusya’ydı.
Vaziyet böyle olunca, dış politikada ‘aslan’ kesilen kedigillerden ülkeler, korkudan kuyruklarını arka ayaklarının altına alıp, ilk defa kendi gerçekleriyle yüzleşip, kendilerinin sadece bir ‘kedi’ olduklarını gördüler.
Rusya ise dik duruşu ve Ukrayna’da yapmış olduğu katliamlara devam etti - etmekte - edecek de…
**
Rusya’nın Ukrayna’ya açtığı savaşı, medya her gün sıcak gündem halinde servis etmekte.
Ülkemizde yayın yapan ve izlenme oranları yüksek olan kanalların, “her şeyi bilen yorumcuları”, iki aydır kanallar arası koşturmacayla halvet halindeler.
Ülkemizde, tarımdan kadın haklarına; ineklerin günlük süt üretiminden Japonya’da menopoza girmiş Japonlara, savaşlardan ekonomiye, siyasetten pop şarkıcılara, dinlerden dinsizliğe, armuttan hıyara kadar her şeyi bilen yarı asker emeklisi, yarıda evde huzuru kalmamış “sözde toplum çığırtkanları”, ülkemizin entelektüel vaziyetinin ne vahim durumda olduğunun resmidir.
Bir ülkede (Ülkem Türkiye’de), her şeyden anlayan ve hiçbir işe yaramayan bu görüntü ve ses kirliğinden kurtulmanın tek çaresi “işi ehillerine vermektir”. Tabii işi ehillerine verip söz sahibi yaparsanız, bu alanda nemalanan bu “sözde entelektüel” kesime akan vanalar kapanacak, vatandaşın zihni doğru bilgi akışına maruz kalacak, böylelikle zihnin idraki tetiklemesi neticesi, bilinç aydınlanıp, birey “neler oluyor?” diye soru sormaya başlayacaktır…
Böyle gereksiz şeylere ülkemizin ihtiyacı var mıdır?
Asla!.. Hayır! (!)
**
Ülkemizde (Türkiye’de), farklı çalışma alanında düşüncelerini yazan bir aydın olarak, savaşlara, çocukların ölmesine, bir ülkenin başka bir ülke misaklarına tecavüzüne, yönetimsel ve ekonomik olarak müdahalesine karşı birisi olduğumu belirtmek isterim.
Rusya’nın Ukrayna’ya başlatmış olduğu askeri harekâtı sonuna kadar kınıyorum. Ülkemizin kuzeyinde yaşanan savaş, Avrupa ülkeleri başta olmak üzere dünya ülkelerinin tamamına yakınını etkilemekte.
Dünya basını ve genellikle de Türkiye basını yüzeysel olarak olup bitenlerden haber vermekte. Böylelikle şahsım da dahil olmak üzere ülkemizde yaşayan insanlarımız, yaşanan dehşeti anlamaya çalışmaktadır.
Bu makalemde, siz değerli okuyucularımıza, Rusya’nın Ukrayna’ya başlatmış olduğu askeri operasyonun sadece Ukrayna olmadığı, yapılan askeri harekatın belli bir temeli ve hedefi olduğunun kısa bilgilerini kaynakları ile sunmaya gayret edeceğim. Burada sunacağım bilgiler, ülkemizin haber kanallarında ‘her konuda uzman’ yorumcular ve akademisyenlerin anlatacaklarından ve yorumlama kapasitelerinin üstünde yer almaktadır.
Kısacası, Rusya’nın ve dolayısı ile Rusya Başkanı Putin’in zihnine yolculuk yapacağız.
Putin’in zihnine yolculuk yapmak, “Büyük Rusya Ülküsü”nün temellerine inip “Büyük Resmi” görmektir.
Günümüzü anlamak için tarihe yolculuk yapmalıyız.
Tabii ki Rusya tarihine.
Rus stratejisini ve ülküsünü öğrenmek için, Rusların bilim ve fikir insanlarının yazmış olduğu önemli yazıları ve görüşlerini okumak şart. Bendeniz de bunlardan az sayıda olanlara göz attım ve fazlaca sadeleştirerek sizlere arz ettim.
Yukarıda belirttiğim, sihirbazın şapkasından çıkacak olan büyük resim, çok önemli ve dünyanın gelecek zaman dilimini ilgilendirmekte olduğunu düşünmekteyim.
Bu büyük resmin bölümlerinden birinin adı: Rus Yayılmacılığıdır…
Rusya’nın yayılmacı tarihine bir göz atalım:
Rus Siyaset Bilimci Dmitriy Trenin şöyle demektedir:
“Rusya’nın yayılmacılığı coğrafyanın, tarihi koşulların ve özellikle de büyük düklerden, çarlara, imparatorlara ve komünist nomeklaturaya (SSCB Üyeleri) uzanan yöneticilerinin zihniyetinin sonucudur.
Bu liderler Rusya’yı dünyada dostu olmayan, sadece kendisine güvenebilecek, başarılı olması için güçlü olması gereken, hayati yaşam merkezlerini düşmandan mümkün olduğu kadar uzakta karşılamaya olanak tanıyacak kadar geniş bir ülke olarak görmüşlerdir.
Bir Rus bilim adamı Rusya’nın coğrafyayla ilişkisini tanımlarken geleneksel olarak bu kavramın coğrafi bir mefhum olduğunu, bu ülkenin dış sınırlarının onun kültürel ve uluslararası kimliğini tanımladığını, iç idari yapılanmanın da siyasal sistemin doğası ile doğrudan ilişkili olduğunu belirtir.”
Rus Siyaset Bilimci Dmitriy Trenin, günümüz Rusya’nın ve dolayısı ile Putin’in zihninden geçenleri (Burada Putin kullanmamın nedeni, Putin’in Rusya demek olmasından dolayıdır.) ifade ederken “Rusya’yı dünyada dostu olmayan, sadece kendisine güvenebilecek, başarılı olması için güçlü olması gereken,..” önemli ve gerçek bir husustur.
Rusya ve dolayısı ile Ruslar, sadece kendine güvenen, amaçlarına ulaşmak için her türlü mekanizmayı politik bir hünerle kullanıp dizayn eden bir ülkedir. Buna örnek:
Ukrayna’da, Rusya lehine savaşan Ramazan Kadirov’dur. Rusya, geçmiş tarihlerde Çeçen coğrafyasında öldüremediği Çeçenleri, R. Kadirov komutasında ve Rus Yayılmacılığı Ülküsüne hizmet ederek, Ukrayna’da öldürmektedir. (Temiz ve akıllı bir iş.)
Devamla:
“…bu ülkenin dış sınırlarının onun kültürel ve uluslararası kimliğini tanımladığını, iç idari yapılanmanın da siyasal sistemin doğası ile doğrudan ilişkili olduğunu belirtir.” Rusya, kültürel erozyona karşı (haklı bir sebeple) dış sınırlarının, farklı medeniyet ve devletlerin tesirlerinin müdahalesine izin vermeyeceği ve böylelikle geniş sınırlarının güvenliği devletin en önemli vazifelerinden biri olduğunun altı çizilmektedir.
Ayrıca sınırların durağan değil, hep bir genişleme ideoloji sergilediği de unutulmamalıdır.
Tarihsel olarak geniş bir coğrafyaya yayılan Rusya Federasyonu’nun temelini oluşturan Moskova Büyük Knezliği’nin (Prensliğinin) 1462 yılındaki yüzölçümünün sadece 24.000 kilometrekare olduğunu dikkate alırsak, Moskova eksenli Rusya Devlet geleneğinde yayılmacılığın en baskın unsurlardan biri olduğunu söyleyebiliriz.
Sadece Büyük Petro’dan 1914 yılına kadar olan dönemde Rusya İmparatorluğu günlük ortalama 83 km2 ve yıllık 80 bin kilometrekare genişlemiştir.
Rusya tarihini ciddi biçimde etkileyen jeopolitik unsurdur. Bu, Rusya’nın Avrupa ve Asya’yı içine alan Avrasya anakarasının merkezinde bulunmasından dolayıdır. Bu jeopolitik konum, Rusya’nın Asyalılar tarafından Avrupalı, Avrupalılar tarafından da daha çok Asyalı olarak değerlendirilmesine neden olan özgün bir medeniyet olarak görülmesini sağlamıştır.
Rusya Devlet Duması Üyesi Gennadiy Zyuganov şöyle bir açıklaması bulunmaktadır:
“Rus jeopolitik tarihi ülkemizin (Rusya’nın) bu veya diğer bölgede denetim kurma ve gerçekleştirmeyi her şeyden önce dini-manevi araçlarla yaptığını göstermektedir.
Rus jeopolitik düşüncesi Anglosakson ve Alman jeopolitik düşünce okullarından bu aracı en öncelikli konu olarak ortaya koymalarıyla farklılaşıyor.”
Gennadiy Zyuganov, Rusya’nın jeopolitiğinin her şeyden daha önemli olduğunu; bu önemi ise kendi tarihlerinden aldıklarını, inandıkları dinin ise kendilerine jeopolitik yayılmacılığı, denetim kurmayı ve nasihat ettiklerini beyan etmektedir.
Tam bu noktada, akla Rusya jeopolitik fikrinin tam olarak ne anlama geldiği gelebilir.
Rusya’da jeopolitik fikirlerin oluşumu ile Rusya Devletinin hedefleri, kimliği, “Rus’un kaderi”, “Rus ideasının/ ülküsünün” kabulü, “Rusya uygarlığının” ve bu bağlamda Rus İmparatorluğu’nun dünyada kendi konumunun belirlenmesi arasında sıkı bir ilişki mevcuttur.
Rus jeopolitik düşüncesinde en sık sorulan soru; “Rusya nedir?” olurken, bu düşüncenin kuramsal gelişimine katkıda bulunanlar coğrafyacılardan filozoflara, politikacılardan din adamlarına uzanan geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır.
Bu soruya ülkemizde (Türkiye’de) cevap verenler ise “her şeyi bilen TV yorumcuları”dır.
Rusya’da Çarlık döneminin en önemli jeopolitik düşünürü ise kendine özgü ve tam anlamıyla küresel bir jeopolitik doktrin ortaya koyan Venyamin Semenov - Tyan - Şanskiy olmuştur.
Sovyet döneminde de Leningrad Üniversitesinin Coğrafya Fakültesi’nde öğretim görevliliği de yapan Semenov-Tyan-Şanskiy 1915 yılında yayınladığı “Rusya’nın Muazzam Coğrafyasının Gücü” isimli çalışmasında, dünyanın ekvatorla kuzey enlemin 45. paraleli arasındaki kısmına özel bir önem atfederek, burada yerleşen üç büyük okyanus boğazına dikkati çekiyor:
Avrupa Akdenizini, Karadeniz’e bağlayan boğaz (Yani bugünkü Boğazlar, Türkiye); Çin (Güney-Kuzey) Denizi’ni Japon ve Sarı Denize bağlayan boğaz; Karaip Denizi’ni Meksika Körfezi’ne bağlayan boğaz.
İnsanlık tarihinin en gelişmiş ve özgün uygarlıklarını ve köklü dini sistemlerini oluşturduğuna inandığı ari-semitik, moğol-malay ve astek-inklerin bu üç kritik noktada ve onlar arasında kalan bölgede geliştiğini ifade eden Rus düşünür, dünyaya egemen olma formülünü ise şöyle ifade eder:
“Bu üç denize tek başına hâkim olan dünyaya tek başına egemen olur, veya dünyanın bu denizlerine sahip olan ulusları dünyanın üç egemeni olur.”
Tyan-Şanskiy, dünya tarihinde üç tür jeopolitik kontrol mekanizmasının mevcut olduğunu belirtir:
Halka denetimi, nokta denetimi ve kıta denetimi.
Halka denetimi kullanan devletler kendilerini iç deniz alanını denetim altında tutan halka biçiminde görmekteydiler. Eski dönemlerden beri yararlanılan bu modeli Yunanlılar, Kartaçalılar, Romalılar, Venedikler ve Genovalılar kullanmıştır. Ayrıca, Napolyon Mısır seferinde ve İsveçliler de Baltık’ta aynı kontrol mekanizmasından yararlanmışlardır.
Nokta denetim modeli ise Avrupalılar tarafından oluşturulmuştur. Büyük keşifler döneminde gündeme gelen bu model deniz ve okyanus kıyılarında stratejik noktalar, limanlar ve askeri üsler oluşturmaya dayanmıştır. Bu modeli XVI. Yüzyıldan itibaren İspanyalılar, Portekizliler, XIX. Yüzyılda ise İngilizler kullanmıştır.
Kıta denetim mekanizması ise “denizden denize” egemenlik kurma modelidir. Tarihte bu modeli uygulamaya çalışanlara örnek olarak Büyük İskender’in devletini, Napolyon’un İngiltere’ye kıtasal ambargo politikasını gösterebiliriz.
Günümüzde Rusya, bu tür bir denetim modelini uygulamaktadır.
Rusya-Ukrayna Savaşı en bariz örneğidir.
Rusya için her şeyden önce, jeopolitik, ülkenin kaybedilmiş süper güç statüsünün yeniden oluşturulması için uygun bir ideoloji olarak algılanmıştır-ülküdür.
Jeopolitiğe yaygın ilgi, 1994’de Duma’da Jeopolitik Komisyon’un kurulmasına ve Şubat 1999’da Duma Başkanı Gennadiy Seleznyov’un jeopolitik kuramın bir ders olarak orta öğretim okullarında okutulmasını önermesine kadar varırken, Rus bilim adamları ve politikacıları konuya ilişkin görüş ve çalışmalarını içeren sayısız kitap ve çalışma yayınladılar.
Bu durum, Rusya’nın yeni yönünün belirlenmesine ilişkin değişik jeopolitik akım ve modellerin gündeme gelmesine neden oldu.
Rus Tarihçi Lev Gumilyov Rusya Ülküsününe vurgu yaparak şöyle demiştir:
“Eğer Rusya bir gün tekrar canlanacaksa, bu yalnız Avrasya devleti biçiminde ve yalnız Avrasyacılık düşüncesi ile mümkün olacaktır.”
Rusya’da kuramsal anlamda Yeni Avrasyacılık akımına katkıda bulunanlar içinde Aleksandr Dugin, A. Glivakovski, E Morozov, A. Fomenko benzeri aydınlardan bahsetmek mümkündür.
Avrasya merkezli düşünce siyasi arenada geniş yankı bulmaktadır.
Her şeyden önce, Rusya’da komünizm ideolojisinin çöküşünün ardından askeri sivil bürokrasisinin zihinsel anlamda büyük ölçüde Avrasyacı bir anlayışa sahip olduğu ifade edilmektedir.
Avrasyacı anlayış, siyasi partiler bakımından da önem arz etmektedir ve bu anlayışın izlerini hem Rusya Federasyonu Komünist Partisinde ve milliyetçi Vladimir Jirinovski’nin Rusya Liberal Demokrat Partisinde görmekteyiz.
Ayrıca Avrasyacılığı, temel ideoloji olarak kabul eden liderliğini Aleksandr Dugin’in yaptığı Rusya Toplumsal Siyasi Harekatı “Avrasya” ile Abdul Vahit Niyazov’un (Rusya İslam Kültür Başkanı) başkanlığını yaptığı Avrasya Partisininde siyasi yelpazede yerini aldığını belirtmek gerekir.
Günümüzde, “Rus Jeopolitiği” kavramı, “Rus Avrasyacılığı Ülküsü”ne devredilmiş olup, “Rusya Devleti”, bu Avrasyacılığın temelini ise geçmiş tarihlere dayandırmaktadır.
Bu dayanak; İstanbul’un Fethi’nin ardından, Ortodoksluk hâmisiz kalınca Ortodoks din adamlarından Pskov rahibi Filofey, Moskova Knezi’nin bu işlevi üstlenmesi gerektiğini ortaya koymuştur.
Filofey, Moskova-Üçüncü Romadır ideolojisini sistemleştirerek 1503 yılında yazılı biçimde Moskova Knez’i III. Vasiliye sunmuştur.
Pskov Rahibi Filofey şöyle demektedir:
“Evvelce dünyanın merkezi Roma idi. Sonra Yeni Roma (yani İstanbul) oldu. Her iki Roma da düştü. Halbuki Üçüncü Roma ayaktadır, o da Moskova’dır.
Hıristiyanlıktaki “mukaddes üçlük” hükmünce Dördüncü Roma olmayacaktır; Şu halde Moskova dünya hakimiyetinin yeni merkezidir.”
Rus milliyetçiliğini temel eksen olarak alan örgütlenmeler içerisinde Pamyat (SSCB’nin son yıllarında), Rusya Liberal Demokrat Partisi (LDPR), Rus Ulusal Birliği, Ulusal Bolşevik Parti, Halk Ulusal Partisi, Rusya Ulusal Cumhuriyet Partisi, Yuri Belyayev’in Rusya Ulusal Cumhuriyet Partisi, Rus Ulusal Birliği, Rusya Nasyonal Sosyalist Partisi, Hıristiyan Yeniden Diriliş Birliği benzeri parti ve örgütleri sayabiliriz.
Bu örgütlenmelerden Pamyat, ‘Üçüncü Roma doktrinini’ “Rus’un yükselişinin simgesi” olarak kabul etmiştir.
Rus Ulusal Birliği dış politikadaki öncelikli amacın, eski Sovyet coğrafyasına egemen olan Yeni Rusya İmparatorluğu olduğunu savunmaktadır.
İmparatorluğun kendi aleyhine olan hiçbir uluslararası anlaşmayı tanımaması ve askeri kapasitesinin ABD düzeyine çıkarılması da örgütün programında yer alan diğer hususlardır.
Ulusal Bolşevik Partisi dış düşman olarak ABD’yi ve Avrupa’daki küreselleşmecileri (mondialistler), NATO ve BM’yi görmektedir.
Pamyat, Rusya’nın ABD ve Batı ile yaptığı bütün anlaşmaları iptal etmesi gerektiğini, Rusya’nın Avrasya kıtasındaki dostlarının (küreselleşmeci olmayan) Almanya, İran, Hindistan ve Japonya olduğunu belirtmektedir.
Örgüt, esas amacının Cebelitarık’tan Vladivostok’a kadar uzanan coğrafyada Rus kültürüne dayanan bir imparatorluk kurmak olduğunu ifâde etmektedir. Bu genel amacın dört aşamada gerçekleştirilmesi öngörülmektedir:
İlk önce, Rusya Federasyonunu Rus milli devletine dönüştürecek bir Rus devrimi yapılmalı, ikinci olarak eski Sovyet coğrafyasında Rusların meskun olduğu topraklar (Kırım, Kuzey Kazakistan, Estonya’nın Narva bölgesi) bu devletle birleştirilmeli, üçüncü olarak eski SSCB coğrafyasındaki Avrasya halkları, Ruslar ekseninde bir araya getirilmeli, son aşama olarak da büyük kıta imparatorluğu oluşturulmalıdır.
Bir yazar Rus milliyetçiliği jeopolitik akımının genel yaklaşımlarını birkaç noktada şöyle özetlemektedir:
1. Ortodoks kilisesini esas alan Rus milli devletinin kurulması.
2. Ukrayna ve Beyaz Rusya ile birleşerek Kiev Rus Devleti dönemine benzer Slav jeopolitik alanı oluşturmak.
3. Rusya’nın Kafkasya ve Orta Asya’dan çekilmesi.
4. Ortodoks ve doğudaki diğer Hıristiyan halkları kendilerinin doğal müttefiki olarak görmek.
Rusya Duma Jeopolitik Komisyonu başkanlığı yapmış ve halen üyelerinden biri olan Aleksey Mitrofanov’un önerdikleri jeopolitik formüller üzerinde ayrıntılı durmak da yararlı olacaktır. ‘Jirinovski Formülü’ne göre, Rusya’nın tarih boyu karşı-karşıya kaldığı bütün felaketler hep güneyden gelmiştir.
Bu bağlamda Rusya’nın bunalımdan kurtulabilmesi için “Güney sorunu”nun çözülmesi ve Rusya’nın Hint Okyanusu’na ve Akdeniz’e açılması gerekmektedir.
Güney sorununun çözülmesinin tek yolunu Rusya’nın sıcak denizlere çıkması ve Rus askerlerinin çizmelerini Hint Okyanusu’nda yıkamasında gören Jrinovski, kendince bir jeopolitik formül ortaya koymaktadır.
Bu formüle göre, dünya nüfuz dairelerine ayrılmalı, Güneydoğu Asya ülkeleri Filipinler, Malezya, Endonezya ile Avustralya, Japonya ve Çin’in; Türkiye, İran ve Afganistan Rusya’nın, Afrika Kıtası Batı Avrupa’nın; Latin Amerika ülkeleri Amerika ve Kanada’nın nüfuz alanları olmalıdır.
Çin ve Hindistan’dan Avrupa’ya giden İpek Yolu Rusya üzerinden tekrar açılmalıdır.
***
Yukarıda, bölümler halinde Ukrayna ve Rusya arasında arka planda yaşanmakta olan hadisenin resmini çizmek istedim. (Rus Jeopolitiği-Avrasyacılık-Rus İmparatorluğu) Rusya günümüzde Ukrayna’ya savaş ilan etmesinin nedeni, ülkesinin güneyinin, Rus yayılmacılığı politikasının kapısı olmasıdır.
Bu kapı kapandığı vakit Rusya, sıcak denizlere açılamayacak, kendisini III-Roma olarak görmesi bir şey ifade etmeyecektir.
Ukrayna, Rusya için vazgeçilmez bir “jeo-stratejik” alandır.
Bu bölgenin egemenliğinin, Avrupa (AB), veya ABD kontrolüne geçmesi, fedaratif bir yönetim sergileyen Rusya’nın başkent Moskova etrafında daralması olacaktır.
Bundan dolayı, Rusya ve Rusya’yı temsil eden V. Putin, atalarından kendisine miras bırakılmış olan III. Roma’yı ve fikir insanlarının tarihsel süreçle süzmüş oldukları Rus aklını, Avrasyacı düşünce ile hamur haline getirerek, Rusya’nın gelecek vizyonunu çizmektedir.
Kısacası V. Putin, “İmparator” olma yolunda ilerlemektedir.
Tüm dünya ise olup bitene seyirci kalmaktadır.
Tüm bu gelişmeler olurken ülkemiz (Türkiye) nasıl bir politika ile yoluna devam ediyor?
Türkiye, Rusya ile dünya ülkeleri arasında yaşanan bu gerilimi, çok iyi bir şekilde kendi ikbali için kullanmalıdır.
Bu gelecek vizyon, Rusya içerisinde parya olarak dağınık bulunan “Türk Cumhuriyetler”in uyandırılmasıyla mümkündür.
Rusya içerisinde federasyona dahil olan Türk Milletleri üzerinde stratejik, inançsal ve milli kimlik üzerinde tesirli çalışmalar yapılmalıdır. Bu vazife Türkiye’nin “Turan Ülküsü”nün gereğidir.
Aksi halde, Rusya, bir zamanlar gözyaşına bakmayıp katlettiği Çeçenlerin hafızasını silip, (Mankurtlaştırıp) başına geçirdiği Rusya (V.Putin) sevdalısı R. Kadirov gibi bir döneği bulup, federasyon coğrafyasındaki Türk halklarını Türkiye’ye karşı kullana bilir.
Rusya aklı (V. Putin’in) imparatorluk yolunda adım adım yürümektedir.
Bu coğrafyada etkin ve güçlü olmak istiyor isek, Rus şair Fedor Tyuçev’in: “Rusya akılla anlaşılmaz” dediği gibi, Türkiye’nin de anlaşılmasını zor kılacak, filozofu, düşünce insanı, aydını, politikacısı vs. olması gerekmektedir.
Unutulmamalıdır ki; ülkeler birbirini anlamak-tanımak-bilmek ister. Bilinmeyenden herkes çekinir, bu ise korkuyu ve gücü getirir…
Şu an Rusya (V. Putin) bilinmezliği, Rusya İmparatorluğunu, (Rossiyskoe Gosudarstvo) bilinir kılma yolunda…
Türkiye (Cennet Ülkem), Rusya içlerinde yaşayan ve aynı halktan olanlara, her türlü mekanizmayı kullanıp, çoban ateşleri olmayı öğretmeli; misyon olarak ta birinci öncelik olarak bunu benimsemelidir…
Rusya’nın askeri operasyonları sadece Ukrayna ile sınırlı kalmayacak, kendini “III. Roma” olarak onaylatana kadar devam edecektir!
Saygılarımla.
.
Emrah Bekçi, dikGAZETE.com
-Yazar / Yönetmen, Araştırma-İnceleme, 2022-
FAYDANILAN KAYNAKLAR:
1-Serguei Matiounine, Geopolitical Analiysis of the Former Soviet and Current Russian Strategic Conseptions, (Final Report), Lublin-Poland, Institute of East-Central Europe, 1998, s.16. kaynak: http://www.nato.int/acad/fellow/96-98/matiouni.pdf)
2-Alexsander Chubarov, The Fragile..., s.7. Rusya’nın bu özgün konumu Dostoyevski tarafından “Avrupa’da köleyiz, ama Asya’da biz bile hakimiz. Avrupa’da barbarız, ama Asya’da biz de Avrupalıyız.” biçiminde ifade edilmiştir. Kaynak. F.M. Dotaevskii, Dnevnik Pisatelia, 3. vol, Paris, YMCA Press, n.d., vol. III, s. 609’dan aktaran Mark Bassin, ‘Russian Geographers and the National Mission in the Far East’, David Hosoon.
3- Yuganov, Geografiya..., s. 203.
4- Nikolay Berdyayaev, Russkaya ‹deya, (Moskova; Folio, 2000).
5- T. A. Mihaylov, Evolyutsiya Geopolitiçeskih ‹dey, (Moskova; Ves Mir, 1999), s.131.
6- V.P. Semenov-Tyan-fianskiy, O Moguflestvennom Territorialnom Vladenii Priminitelno k Rossii, Spb, 1915, s. 433’den aktaran Nartov, Geopolitika, s. 108.
7- Semenov-Tyan-fianskiy, O Moguflestvennom Territorialnom Vladenii Priminitelno k Rossii, s. 9-10’dan aktaran Nartov, Geopolitika, s. 109. ve Zyuganov, Geografiya..., s. 49.
8- Nazim Cafersoy, Araştırmacı, ASAM Rusya-Ukrayna Araştırmaları Masası. Avrasya Dosyası, Jeopolitik Özel, Kış 2002, Cilt: 8, Sayı: 4, s. 51-101.
9- Semenov-Tyan-fianskiy, O Moguflestvennom Territorialnom Vladenii Priminitelnok Rossii.
10- A. Mitrofanov, ‘ Ot Geografii -k Geopolitike’, www.nasledie.ru
11- http://www.100mb.ru/~grankin/dosye/ru_bio283.htm, 17 Ocak 2002.
12- Rusya’da yayınlanan Evraziyskiy Vestnik (Avrasya Bulteni- www.e-journal.ru) , www.wciom.ru , 13 Kasım 2001.
13- Anna Zakatnova, www.ng.ru/politics/2001-07-31/3_proect.html
14-NikolasK.Gvosdev,‘Moscow--, http://www.geocities.com/Athens/Olympus/5357/chscowl.html, 14 Ocak 2002.
15- Stephen D. Shenfield, Russian Fascism: Traditions, Tendencies, Movements, Armonk, (New York; M.E. Sharpe, 2001).
16- Vladimir Jrinovski, Güneye Doğru Son İlerleyiş.
17- Poslaniya Prezidenta Rossiyskoy Federatsii Federralnomu Sobraniyu Rossiyskoy Federatsii, 8 Haziran 2000, http://president.kremlin.ru/events/42.htm