ULAŞTIRMA BAKANI GÜLDÜRDÜ
İŞLETME-EHLİYET-LİYAKAT
“Ulaştırma ve Lojistik Ana Planı'mıza göre; 2053 yılına kadar 6 bin 196 kilometre hızlı tren hattı, 1.474 kilometre konvansiyonel hat, 622 yüksek hızlı tren hattı ve 262 kilometre çok yüksek hızlı tren hattı olmak üzere 8 bin 554 kilometrelik demiryolu hattını tamamlamayı öngörüyoruz.”
Bakan Karaismailoğlu 2053 hedeflerini açıkladı:
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu, "Ülkemizde yolcu ve yük taşımacılığında demiryollarının payının artırılması adına atılan adımlardan biri olan hızlı tren hatları, 2053 yılına kadar önemli derecede yaygınlaşacak, Hızlı trenlerle bağlı il sayımız 8'den 52'ye çıkacak" dedi. (Milliyet 05.04.2022)
*
Bir hesap yaptım: Ben 74 yaşındayım, 2053 yılında tam 105 yaşında olacağım(!)… Yani şunun şurasında 31 senem var…
Ah Gümüşhane!..
Tren gelecek diye ne kadar da sevinmiştik…
Bakanımız sanki 1-2 seneden bahseder gibi rahat…
“Ya sabır, dayanalım” diyeceğim de “Hadi, ben öldükten sonra memleketim tren görecek” diyeceğim de ne yazık ki artık buna inanamıyorum. Zira o zamana kadar da benim gibi birçok insan, dünyasını değiştirecek; bir sürü hükümet gelip geçecek!..
Keşke pahalılığı savmak için bu denemeyi yapmasaydınız, sayın bakanım…
Biz emekli insanlarız, bizde de hızlı trene yetişecek mecal mi kaldı(?!)
PAHALILIK LAFLA ORTADAN KALKMIYOR!..
Düşündüm de bakanın yapacağı başka bir şey de yok…
Durum kritik!..
Bir tarafta emekliler, asgari ücretin de açlık sınırının da altında kalmış, pahalılık ise almış başını gidiyor…
Yapılan müdahaleler ise işi çözmek yerine, daha da vahim hale sokuyor…
Reis pahalılık yapanlara “fena yapacam” diyor da ertesi gün bizi birileri fena yapıyor…
Bu, bana çok sevdiğim bir fıkrayı hatırlattı…
Boks sporu yaptığım yıllarda, Beşiktaş takım arkadaşları arasında boks camiası tarafından iyi bilinen yaygın bir fıkra anlatılıyordu…
Ringde fena halde dayak yiyen boksöre, antrenörü tarafından -dinlenmelerde- sürekli “Aferin!.. Oğlum iyi gidiyorsun, hadi devam et, dayan! Herif bitti zaten, adamın haşatı çıktı; adamı fena yaptın” gibi laflar söylüyor. (Zaten bu laflar, maç boyunca boksöre moral ve dayanma gücü vermesi için antrenörler tarafından hep söylenir)
Zavallı boksör genç çocuk, ring dinlenmeleri arasında şaşkın şaşkın hocasına bakar, ama saygısından sesini çıkarmaz; yutkunur, susar…
Nihayet, bir dinlenme esnasında artık patlar: “Ya Hocam, iyi diyorsun da ringde biri beni çok fena pataklıyor, ben bu ib... hakemden şüpheleniyorum” demek zorunda kalır…
Şimdi bizi biri döğerken Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, enflasyonu önlemekle ilgili teselli edici bir laf söylüyor: "Bizler mart ayı itibarıyla yüzde 61,1 seviyesine yükselen enflasyonu kalıcı olarak düşürmek, fiyat istikrarını sürdürülebilir şekilde sağlamak noktasında kararlı adımlar atmaktayız."
Hemen arkasından başka bir bakan kardeşimiz, 31 sene sonra hedeflediğimiz hızlı tren muhabbetinden bahsediyor…
İyi de bu işler laflarla, retorik konuşmalarla çözüme kavuşmuyor.
Biri bizi ringde fena pataklıyor…
Bir taraftan mazota, elektriğe gaza, tuza vb. her gün zam getireceksiniz, diğer taraftan “pahalılıkla mücadele ediyoruz” diyeceksiniz…
Kısacası inandırıcı olmadığı gibi gülünç de oluyor…
Dar gelirlilerin gözüne baka baka bu sözleri söylemek pek de uygun düşmüyor…
Danışmanlar mı başkaları mı bu tutarsız retorik şablonları kâğıda yazıp, bakanlara rapor veriyor, bilemeyiz. Ancak iyi bildiğimiz bir şey var ki perişan durumdayız…
Hastanelerde randevu alamamak da sosyal hayatımızı yaşayamamak da bir tarafa bıraktık, vazgeçtik…
Sadece karnımızı doyurup, ayakta kalmak gibi bir seçeneğimiz kaldı…
O da olmuyor; üstelik üstüne söylenen bu tür teselli lafları bizi incitiyor…
Pahalılığı önleyemediğiniz için 2053’lerden şimdi bahsetme zorunda kalmış olabilirsiniz, bence hiç konuşmamak daha doğru olacaktır.
HIZLI TRENLER GERÇEK Mİ?
Avrupa’nın en çok önem verdiği ulaşım olan demiryolu, ülkemizde yıllarca ihmal edilmiştir…
Bunun nedenlerine baktığımızda, altından kirli işler çıkacağı muhakkak…
Ucuz, hızlı, emniyetli, ekonomik olan demiryollarını şimdiye kadar geliştirmeyen bir ülkenin, bütün siyasileri tabii ki sınıfta kalmıştır…
Şimdiki hükümet ise bu makûs talihi yenmiş ve demiryollarına önem vermiştir…
Hızla başlayan demiryolu çalışmaları halen devam ediyor…
İyi de aksayan tarafları neden takip edilmiyor?..
En önemli hatlardan biri olan Ankara-İstanbul hattı bir türlü istikrara kavuşamadı… Ancak -sebebi ne olursa olsun- “hızlı” denen trene bilet bulamıyorsunuz…
Burada da işletmecilik sınıfta kalıyor…
“Hızlı tren” lafı da pek oturmuyor, çünkü Avrupa trenleriyle mukayese edilmeyecek kadar yavaş…
Hele Eskişehir’den sonra bu tren, iyice yavaşlıyor…
Dahası var, Pendik’ten sonra aşırı beklemeler de başlıyor.
Büyük ihtimalle diğer trenlerin yolunu ortak kullandığı için Pendik’ten İstanbul’a gelmek, iyice işkence oluyor…
Şimdi sıkı durun!..
Sefer sayısına bakalım: Ankara-İstanbul arasına sadece iki sefer konmuş, sabah ve öğleden sonra…
Her saat başı tren seferi konması bugünkü haliyle mümkün de görünmüyor… Çünkü Pendik’ten sonrası yeniden yapılması gerekir…
Yine de şu haliyle günde 4-5 sefer konabilirdi… Zira Türkiye’nin en çok ulaşımında talep oluşturan metropoliten iki şehir söz konusu…
Gel gelelim madalyonun öbür yüzüne…
Bu iktidar zamanında bütün engellemelere rağmen büyük ve güzel işler başarıldı…
Köprüler, tüneller, duble yollar, havaalanları, hızlı trenler, devasa adliye binaları, hastaneler, uydular gibi birçok işler yapıldı; tabii ki hızla ilerleyen savunma sanayisini de görmemezlikten gelemeyiz…
Devlet hastanelerinin, özel hastanelere güvenerek geç başlaması hala büyük sıkıntılara sebebiyet vermektedir…
Keşke zamanında her semte küçük hastaneler yapılsaydı, hem randevu sorunu olmazdı, hem yaşlı hastalar bu trafikte perişan edilmezdi…
Yine de bütün bu yapılan işler Türk milletinin gurur duyacağı işlerdir…
Bu güzel hastanelerden randevu alınamaması ve köprülerden geçilmedeki sıkıntılar çözümlenebilecek bir işletme sorunudur…
İŞLETME - EHLİYET - LİYAKAT…
Gördüğümüz kadarıyla sıkıntı, sermaye veya yatırımlarda değil, işletmecilik, ehliyet, liyakat eksikliğinde… Yoksa sermaye sahipleri ve müteahhitlerimiz süper ligde top koşturacak kadar marifetli…
Bizler her nedense işletme, ehliyet, liyakat konusuna bir türlü önem veremedik…
Bu durum hala devam ediyor…
Bakanlık seviyesinde bile günde 5 kilovat enerji kullananların hesabı yapılamıyor(!) Enerji konusunda “dar gelirliyi kurtarıyoruz” derken, dar gelirli iyice batınca tekrar yeni denemelere başvuruluyor…
Çok boyutlu düşünen, işin ehli, kabiliyetli insanlara neden önem verilmez?..
Bu yüzden yapılanlar harika işler de olsa, hedefler çok da tutarlı olmuyor…
Bir iftarda, İstanbul - İBB Yeşilköy Sosyal Tesislerine gitmiştim…
Yeşilköy'de hava alanının yakınında muhafazakâr Belediyemiz tarafından tek katlı ek bir bina yapılmıştı...
Millet, ortaya konan sütunlardan sahneyi göremiyordu...
Sadece sahneyi değil, (bu ata sütunlar yüzünden) aradığımız kadim kardeşlerimizi de etrafımızda görmekte güçlük çekiyorduk... Sonunda masaları görmek için tek tek dolaşmak zorunda kalmıştım...
İlginç olan, zaten tek katlı bir yapı yapıyorsun (havaalanında çok katlı zaten yasak) salonu sütunlarla doldurmaya hiç gerek yok...
Bu tür geniş ve tek katlı yerlerde sütunlara yer vermek, akla ziyan bir iş...
Kapalı spor salonları gibi, yukarıdan çektirme mimarisiyle harika bir salon yapılabilirdi...
Belediyelerin topluma yaptığı düğün salonları, sinema salonları, kültür merkezleri hepsi tasarım perişanlığı içinde…
İşletme ise çok daha kötü…
Bu tür yetersizlikleri yaşayarak, gördük…
Anlatacak çok şey var ama çok da gerek duymuyorum... Zira ehliyet, liyakat denilen önemli unsurlar dışlandığında, olacaklar pek de sürpriz sayılmıyor...
Günümüzdeki pahalılığı önlemek için 2053 hedeflerinden bu pahalılıkta bahsetmek veya kitleleri etkilemek için hamasi oyunlara yönelmek, çok doğru yaklaşımlar değil…
PAHALILIK İÇİN HÜKÜMETİN YAPACAĞI İŞLER BASİT:
1- Mazotu düşürünüz! (Şimdiye kadar nasıl sübvanse edilmişse şimdi de edilmeli. Zira nakliye kamyonlarla yapılıyor.)
2- Enflasyonun resmi rakamlarını doğru açıklayınız… (en çok da gıda maddeleri üzerinden)
3- Resmi kurumlar, zamları enflasyonun da altına çekmeli.
4- Pahalılığı aşırı artıran unsurlardan biri olan aracılarla ciddi ve kararlı mücadele edilmeli. (ceza yazmak ya da yetersiz sayıdaki vazifeli zabıtayla müdahale yapmak, etkili sonuçlar vermez)
5- Faizler düşürülmeli.
6- Asgari ücret, enflasyonun üstüne çekilmeli.
7- Emeklilerin maaşları artırılmalı… (açlık sınırı ve asgari ücretin üzerine çıkmalı)
.
Raşit Anaral, dikGAZETE.com
Eyüp Demirel 3 yıl önce
Raşit Anaral 3 yıl önce
Baki 3 yıl önce
Raşit Anaral 3 yıl önce