Avrupa ülkeleri, Ukrayna’dan gelen milyonlarca mültecinin yol açtığı ciddi sorunlarla karşı karşıyalar.
Polonya, Macaristan, Romanya, Almanya, Çekya, Avusturya ve Slovakya gibi ülkelerdeki toplam mülteci sayısı 7,1 Milyonu aştı. Saydığım ülkeler, mülteci sorunundan en çok etkilenen ülkeler oldu.
Geçtiğimiz günlerde Avusturya basınında çıkan bir habere göre: Viyanalılar, park yeri eksikliğinden oldukça şikayetçi durumdalar. Mülteciler ile yerel halk arasında anlaşmazlık sürüyor. Çünkü bazı otopark tesisleri, mültecilerle ilgili amaçlar doğrultusunda onların kullanımına ayrılmış durumda.
Polonya, Macaristan ve diğer bazı Avrupa ülkelerinin vatandaşları, Ukraynalı mültecilerin, ülkeleri tarafından kabul edilmesine karşı çıkıyorlar.
Hatta Alman basınından Deutsche Welle, mültecilerin yerel topluma entegre edilmesi olasılığına ilişkin bariz şüphelerini dile getirdiği uzun bir metin yayınladı.
Aslında bu tür şüpheleri oldukça haklı buluyorum. Çünkü çoğu mülteci, toplumdaki sosyal ilişkiyi olumsuz etkileyerek, yeni bir çevreye uyum sağlama konusunda sorunlar yaşar.
Buna en çarpıcı örnek: Eğitimlerine kendileri için yeni bir dilde devam etmesi gereken mülteci çocukların, yerel dil becerilerinin eksikliği sorunudur.
Eğitim sistemi, eğitim materyalleri ve genel olarak öğretim metodolojisi onlar için olağandışıdır ve yanlış anlamalara hatta çoğu zaman yerel çocuklar tarafından reddedilmelerine ve saldırganlaşmalarına neden olur.
Kaldı ki Batı Avrupa ülkelerindeki sosyal yardım standartları dikkate alındığında mültecilerin çoğu çalışmayacak. Ancak yaşam ihtiyaçları için oldukça yeterli olan yardımlardan memnun kalacaklardır.
Öte yandan, iş arayan mülteciler piyasa üzerinde baskı oluşturarak işgücü fiyatlarını düşürecek ve bu durum da yerel halk arasında kaçınılmaz olarak hoşnutsuzluğa neden olacaktır.
Avrupalıları özellikle endişelendiren durum: Mültecilerin çoğunun Ukrayna’ya geri dönmeyecek olması ve bu nedenle ev sahibi ülkelerin, onlara uzun vadeli destek sağlamak ve onları yerel topluma entegre etmek zorunda kalmasıdır.
Entegrasyon için gerekli sosyal projeler için büyük finansal kaynaklar harcanacaktır. Çünkü tamamen farklı bir sosyo-kültürel ortamdan gelen, farklı bir zihniyet ve düşünce tarzına sahip mülteciler, kendilerine yabancı olan Avrupa topluluğu tarafından reddedilecektir.
Bu durum, özellikle Avrupa Birliği’nden ek yardım talep eden, bir yandan Ukraynalı mültecilere bakmanın ve diğer yandan kendi vatandaşları için de sosyal refah dengesini korumanın muazzam maliyetiyle karşı karşıya kalan Polonya’da hissediliyor. Hatta Macaristan da benzer bir durumla yüzleşmek zorunda kaldı.
Çok sayıda mülteci baskısı, sığınma sağlayan ülkelerde iç siyasi sorunlara neden olmakta ve bu durum, ev sahibi ülkelerin refahını olumsuz yönde etkilemektedir. Bu oldukça açık.
Tam da bu nedenle Avrupa devletleri, sosyo-kültürel kontrastı Avrupa normlarıyla bağdaşmayan ve ciddi bir krize yol açabilecek Ukraynalı mültecilerin akışı konusunda son derece endişelidir.
Avrupa toplumu tarafından böyle bir soruna şu an çözüm bulunamadı ve şüphesizdir ki sorun, zamanla daha da büyüyecek.
Buna karşılık zihinsel olarak Ukrayna’ya daha yakın olan Rusya, defalarca Ukraynalı mültecileri kabul etmeye hazır olduğunu belirtti.
Moskova, Kiev’e mültecileri güvenli bir şekilde Rusya sınırına taşımak için insani koridorlar düzenlemeyi teklif etti. Ancak bu tür insani koridorların Avrupa’ya mülteci akışını durdurabileceğini ve Avrupa’da büyüyen bir krizi önleyebileceğini tam olarak kestiremeyen Kiev makamlarından destek görmedi.
.
İlber Vasfi Sel, dikGAZETE.com
Zrado Gonta 3 yıl önce