Birinci Dünya Savaşı devam ediyor!..
Suriye, Ukrayna, Kafkasya Cepheleri’nde son durum…
Birinci Dünya Savaşı’nın cephelerini hatırlar mısınız?
Türk Devleti’nin katıldığı cepheler. Elbette başka cepheleri de vardı.
A) TAARRUZ CEPHELERİ
1) Kafkas Cephesi
2) Kanal Cephesi (Suriye Cephesi Kanal Cephesi’nin devamıdır.)
B) SAVUNMA CEPHELERİ
1) Çanakkale Cephesi
2) Irak Cephesi
4) Hicaz–Yemen Cephesi (Fahrettin Paşa Medine Savunması’ndaki başarılarından dolayı Çöl Kaplanı unvanı aldı. Fahrettin Paşa (TÜRKKAN): Medine Müdafii)
C) YARDIM CEPHELERİ
1) Galiçya Cephesi, (Nerededir? Bakınız.)
2) Romanya Cephesi,
3) Makedonya Cephesi.
Bu cephelerde Osmanlı müttefiklerine yardım için sınırları dışında sadece asker gönderdiği cephelerdir. Eski sınırları içinde buralar da elbette. Hatta son 50 yılda kaybettiği topraklar. Bu cepheler Rusya'nın ihtilâl sonrası savaştan çekilmesiyle kapanmıştır.
Hep söylüyoruz, “1. Dünya Savaşı devam ediyor” diye. İnanın 2. Dünya Savaşı dediklerine bakmayın. Avrupa kozlarını paylaştı. Savaş aynı savaş.
Gelinen noktaya bakın!..
1. Dünya Savaşı’nda müttefik olan Rusya şu anda rakip. Çin kendisi güç. Bu bölgede Hindistan ve Pakistan da askerî olarak güçleniyor.
Japonya ve Almanya, 2. Dünya Savaşı ile tamâmen teslim oldu. ABD’nin kendi topraklarından sonra en çok askeri Almanya’da. her iki ülke de savunma harcamalarını kontrollü yapabiliyor. Yani hâlâ tutsaklar.
Rusya, bölgede Çarlık ve SSCB sürecindeki etkinliğini yeniden kazanmaya çalışıyor. Şimdi bilfiil ordusu ile müdâhale ediyor. Suriye, Libya, Akdeniz örneklerindeki gibi.
İngiltere (ABD), Kırım Savaşı’ndan bu yana Balkanlar, Polonya, Ukrayna, Kırım ve Karadeniz’de etkinlik kurmaya çalışıyorlar.
Bu manada gerek Rusya gerek Türkiye, İngiltere, ABD ve Fransa’ya yenik durumdadır.
Kafkasya’da Gürcistan’ı kaybettik. Karadeniz’de Polonya, Ukrayna ve Balkanlar kaybımız.
AB süreci ile İngiliz-Batı Birliği, Almanya’yı da yanına alarak Balkanlar’a inmiş durumda. Ayrıca SSCB’den ayrılan Baltık Cumhuriyetleri (Letonya, Estonya, Litvanya) Batı’nın kontrolüne girmiş gibi görünüyor.
Tabiî bu gelişmeler Rusya için ciddi rahatsızlık alanları…
Kanal ve Suriye Cephesi’nde savaş devam ediyor. Rusya herkese mesaj veriyor.
Yeni ABD Başkanı BİDEN ile geleneksel kirli politikalarına hızla dönen ABD, Arap Yarımadası, Afrika ve Afganistan’dan sözde ordusunu çekmeyi planlıyor. Peki, buraları boşaltıyor mu?
Hayır! DEAŞ, PKK/PYD, Taliban vb. terör örgütlerini etkinleştiriyor.
Rusya, Ukrayna’ya müdâhil olmaya çalışan ABD’ye, Suriye’de ABD kontrolündeki muhâlifleri vurarak net bir mesaj verdi.
Görüldüğü üzere, 1. Dünya Savaşı devam ediyor.
Ukrayna, Rusya’nın hayat alanında.
Biz Türkler bölgeyi kaybettik. Ancak bölgede soydaşlarımız, dindaşlarımız ve akrabalarımız var. Dolayısı ile gerek Ukrayna, gerek Rusya ile ilişkilerimizi sürdürmeliyiz.
Harp Prensibi; temâsı sağlayan inisiyatifi elde tutar. Türkiye bölge ile temâsı korumalıdır.
Türkiye’nin en büyük kozu bölgede yerli Türk halklarıdır.
Türkiye, kendi yersiz iç çekişmelerinden dış Türkler ve akraba topluluklara gerektiği gibi zaman ve imkân ayırmamaktadır. Oysa bu bölgede ilgi ve sosyal çalışma yani Psikolojik Harp/harekât için her muhtar cumhuriyet bilgesine bir üst geçit parası yıllık para ve imkân ayrılsa yeterli olacak.
Kızılderililerin, İngilizleri kastederek söylediği bir atasözleri var;
“Derede iki kurbağa kavga ediyorsa bilin ki biraz önce oradan bir uzunbacak (İngiliz) geçmiştir.”
Karadeniz Bölgesi, Kafkasya ve Balkanlar’a Batı’yı Katolikleri sokmakla hata ediyoruz.
Rusya, Putin’le beraber agresif bir dış politika izliyor. İstediği her yere, bir şekilde asker çıkardı, müdâhil oldu.
Biz ne yapmalıyız?
Akdeniz’de saha hâkimiyetinde sıkıştırılıyoruz.
Fransa ve ABD’nin başını çektiği bloklar oluşuyor.
Akdeniz’de Mısır ve İsrail’le ideolojik dış politika yerine Millî menfaatlerimize dayalı politikalar geliştirmeliyiz.
Balkanlar, Kafkasya ve Ukrayna-Kırım bölgelerine ABD-İngiliz-Fransız Gücü’nü sokmamalıyız.
Bu güç, bin yıldır Haçlı Seferleri’nin organizatörüdür.
Hedefinde Müslümanlar vardır.
Özelde de baş düşmanları Türk Milleti’dir.
Geleneksel Ortadoks-Müslüman yakınlaşması, Haçlı Bloku’nun büyümesine engel teşkil eder.
Ukrayna-Rusya ilişkilerinin düzelmesi şu an itibâri ile Türkiye’nin menfaatinedir. Ayrıca Ukrayna, Pakistan ve Moğolistan, Türk Keneşi’ne davet edilmelidir.
Rusya, İKÖ ve Türk Keneşi’ne gözlemci olarak dâvet edilmelidir. Bu Türkiye’nin Rusya vatandaşı soydaşları ile temasını sağlayacaktır.
Hep söylüyoruz; çevre coğrafyada diğer ülkelerdeki soydaş ve dindaşımız halklar, Türkiye’ye sempati duyan müzâhir topluluklardır.
Türkiye’nin dış politikada ana eksenine bu topluluklar oturtulmalıdır.
Tabii Rusya’nın da SSCB’den bağımsızlık kazanan tüm cumhuriyetlerde Rus kökenli insanları vardır.
Daha da kötüsü hâlihazır tepe bürokratların çoğu SSCB döneminde yetişmiş, Moskova vd. Rus şehirlerinde okumuş insanlardır.
Saha hâkimiyeti, tüm faaliyetlerin sıkı, verimli ve etkin olabilmesi için Cumhurbaşkanımıza bağlı MİT gibi bir Psikolojik Harp/Harekât Merkezi’ne (Medeniyet Değerleri Merkezi) ihtiyaç vardır.
Bunu ne Dışişleri, ne Genelkurmay, ne TİKA ne de MİT yürütebilir.
Hepsinin üzerinde Cumhurbaşkanımıza bağlı bir koordinasyon ve icra yapısına ihtiyaç vardır.
Etrafımızda gelişen olayları tüm yönleri ile değerlendirip, mutlaka alternatifli çözüm, öneri ve yöntemler geliştirmeliyiz.
Bölge, son 250 yıla kadar Türk Devletleri tarafından yönetilmiş, hâlen de azımsanmayacak sayıda soydaşlarımız yaşıyor.
Ukrayna Rusya krizinde Türkiye’den daha yakın ve sorumlu arabulucu kim olabilir? Türkiye, tarafsız kalmak yerine aktif arabulucu olmalıdır. Bunu Kazakistan ile birlikte Ankara-Nursultan Zirvesi şeklinde planlamalıdır.
Özetle; Büyük Güçlere bakarak çözüm arasaydı Türk Milleti, ne istiklâl Harbi’ni yapabilirdi, ne Kıbrıs Hârekatı, ne Suriye, Irak ne de Mavi Vatan, Libya nede Karabağ…
Ülke içinde kaba tarafgirlik yapan tüm kesimler dışlanmalıdır. Bunların ‘BİZDEN’i olmamalıdır.
Millî Birliğe zarar veren tüm davranışlar dışlanmalıdır.
Cumhurbaşkanımızın Sözcüsü ile türkü söyleyen adamı bile aşağılayan kafalar yozdur, boştur, gâfildir.
Bilinçli olarak Milletin türkülerine, sazına dahî düşmanlık yapıyor ve bölüyorsa hâindir.
Ya da toplumu kafalarına göre ötekileştirenler, kamplaştıranlar…
Bunlara da “Siz kimin adına toplumu kategorilere ayırıp fişliyorsunuz?” denmelidir.
Bu manada FETÖ bir ihânet örgütü ama dışında bir de FETÖCÜ Ahlak-sızlık bıraktı.
Menfaatperest adamlar.
Yaptıklarına da dinimiz dahil, vicdanları dahil kılıf bulup ihânet ve ahlaksızlığı meşrulaştıranlar..
Adam hırsızlığı, rüşveti, iltiması, devlet menfaatine çok önemli bir projeyi durdurmayı, çalıp yurtdışına kaçırmayı meşru görüyor.
Azîz Milletim!..
Topyekûn kuşatılmamıza karşı, güçlü ve büyük Türkiye için çok çalışmalıyız.
Millî Birliğimizi, çevre coğrafyalardaki soydaş, dindaşlarımız başta olmak üzere, Osmanlı’nın Medeniyet Coğrafyasına da yaymalıyız.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-
*
KAHRAMANLIK TÜRKÜSÜ
N. Y. GENÇOSMANOĞLU
Gazi alperenler işe koyulun
Gayrı söze vakit az verilmeli
Bidevi atlara rüzgârca soluk
Ve yıldırımlarca hız verilmeli
Şanlı kitap önderimiz kılındı
İman sancak gönderimiz kılındı
İklim-i Rum, minderimiz kılındı
Ol mindere kavi diz verilmeli.
Barak Baba, Sarı Saltuk orada,
Hacı Bektaş Veli, Taptuk orada,
Bir mübarek vatan yaptık orada,
Ki, bir can dilerse bin verilmeli.
Töre, nizam, yol ve yordam her kula
Usul, erkan, edep, erdem her kula,
Yirmidört saatte her dem her kula,
Allah’ın buyruğu uz verilmeli.
İnatla girmeyin soy sop faslına
Kurtsa kurt itse it döner aslına
Rum ülkelerinde Oğuz nesline
Peygamber kavlince öz verilmeli.
İçinde olanlar bir nebze iman
Gönlünü mazluma eder süt liman
Halkı ayırmadan kâfir Müslüman
Açsa aş, açıksa bez verilmeli.
Bu kılıçlar iller fethi içindir.
Bu kitaplar diller fethi içindir.
Türküler gönüller fethi içindir.
Cümle ozanlara saz verilmeli.
Kartal yuvasıdır Söğüt’te burçlar,
Devletin zırhıdır sınırda uçlar,
Gazi Osmanlara zağlı kılıçlar
Yunus Emrelere söz verilmeli...
Ali Dere 4 yıl önce