Türkiye’nin merakla beklediği yerli otomobil, İstanbul Gebze’deki Bilişim Vadisi’nde tanıtıldı tanıtılmasına da..
Tartışmaların da fitili ateşlendi..
"Yapılır mı yapılamaz mı... Yerli mi yersiz mi…" lafları üzerinden toplumu husumet eksenli perspektif bir hastalığa kanalize etmek isteyenler de vakit geçirmeden saldırıya başladılar!..
Beyler!..
Milletiz biz; Türk Milleti...
Milli menfaatlerimiz mevzu bahis olunca ülkemizin çıkarları ve toplumsal refahımız için birlik olmak zorundayız..
Zihnimize biraz çeki-düzen verip, aklımızı feraset süzgecinden geçirip, millet bilincimizi revize etmeye ihtiyacımız var..
Bilmeliyiz ki birlikteliğimiz arasına ekilen kin ve nefret tohumları, millet olma şuurumuzu bir arada tutan tüm disiplinleri etkisiz hale getiren bir zehir oluşturur ki bu, milleti bir arada tutan kenetlenme bağını kökünden koparabilecek kadar tehlikelidir..
Gurur duydum TOGG’u izlerken..
Ülkemizin milli menfaatlerini fiiliyatta görünce kalbimiz titriyor..
"Keşke daha önce yapılsaydı" diye hayıflanıyor insan..
Bir çok ülke, artan küresel ısınmaya ve hava kirliliğine karşı fosil yakıtlı araçların satışına kademeli olarak sınır ve akabinde yasak getirmeyi takvimlerine aldılar bile.
AB ülkeleri, ABD, Japonya, Çin, Hindistan ve daha bir çok ülke, “Yollarda sıfır emisyon” sloganıyla, elektrikli araçlara geçme kararı alarak elektrikli otomotiv üreticilerini yüksek teşviklerle destekleyerek, küresel piyasada söz sahibi olmak için çoktan yarışa başladılar bile.
Dünya otomotiv sektörünün önemli isimlerinin bir çoğu, 2022'ye kadar, tüm modellerde elektrikli opsiyonların da tüketicilere sunulacağını daha önce açıklamışlardı.
Otomotiv piyasasının elektrikli araçlar üzerine güncellenmesi ve elektrikli otomobillere olan talebin artması, lityum-iyon bataryalarda, süper alaşımlarda kullanılan kobalta olan ilginin de gittikçe artmasının nedenlerinden oldu.
Elektrikli araçlar ve akıllı telefonlar başta olmak üzere birçok teknoloji ürününün bataryalarında kullanılan kobalt, nadir elementler sınıfında yer alıyor ve talep artıkça, metal borsasında baş döndürücü hızla yükseliyor.
Londra Metal Borsası (LME) verilerine göre, kobaltın Şubat 2016'da 21 bin 750 dolar olan ton başına fiyatı, 22 Mart 2019 itibarıyla 95 bin 250 dolara ulaştı.
Ekonomistlerin, iktisatçıların önümüzdeki günlerde bataryalarda kullanılan nadir elementlerin küresel piyasalara getirilerini makroekonomik düzlemde, uzun ve kısa vadede artıları ve eksileri ile operasyon edecekleri kesin...
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Maden Fakültesi Cevher Hazırlama Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ekrem Yüce’nin şu açıklamasını buraya not düşmekte fayda görüyorum;
“Dünyada rafine edilmiş kobalt tedarikindeki büyümenin, kobalt tüketiminden daha düşük bir oranda arttığı ve bunun da başta şarj edilebilir pil ve havacılık sektörlerindeki güçlü büyümeden kaynaklandığı tahmin edilmektedir.
Elektrikli otomobillerin talep içindeki payının artmasının beklentisi de en önemli kaynak olarak kobalta olan talebi hızla artıracaktır.
Son yıllarda artan savaşlar ve silah, mühimmat, savaş gereçleri gibi gereksinimlerdeki hızlı artışın da diğer metallerde olduğu gibi kobalt fiyatlarındaki artışta etkide bulunduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.”
Millet olarak ümitlendik..
Umarım "siyası rant elde etme yatırımı" olarak değil de "siyasi aktör olma arzusu" ile dünyadaki söz hakkından pay elde edilebileceğimiz düzeyde bir yatırıma ve üretime dönüşür yerli otomobiller...
Yol alır Anadolu’da..
Ve dünya pazarında..
Aksini düşünmek dahi istemiyorum..
Zira uzunca bir süre, hiç bir hükümet yerli otomobil üzerinden şaka bile yapamaz hale gelir bu ülkede..
Anlatılamayan Kanal İstanbul Projesi...
Cumhurbaşkanımız’ın üstüne basa basa “yapılacak" dediği Kanal İstanbul projesi, fikir fukarası, söylem geliştirmekten uzak, meselenin özünü millete anlatamayan ve ikna kabiliyetleri rasyonel toplumsal, sosyal fayda düzleminden yoksun milletvekillerinin dilinde can çekişiyor..
"Hayati önem arz ediyor" denilen bir proje stratejik, çevresel, sosyolojik, ekonomik açıdan anlatılmalı her yönü ile millete ki bilmeli millet “Neymiş bu kadar hayati" olacak önem!
Ben halkım; yol haritası verecek değilim, tepki gösteririm anlamadığım yerde..
Sermaye sınıfına rant pazarlamayın!..
İnsanların kafasındaki sorulara akılcı yanıtlar verin ve millet ile aranızdaki kutuplaşmayı kuvvetlendirmeyin!..
Bir Milletvekilinin sosyal medya üzerinden “Kanal İstanbul’u yapacağız / Kanal İstanbul’u yapacağız / Kanal İstanbul’u yapacağız..." diye "Trol twitler"i paylaşması doğrusu inanılır gibi değil.
Vekilsin sen!
Projelere omuz ver, taşın altına elini koy, sahaya in, iletişim tekniği geliştir, proje üret, ülkeye artı değer kat “trollük" yapmak mı senin işin!..
Libya'da kesinlikle olmalıyız!..
Türkiye ile Libya, 27 Kasım'da deniz yetki alanlarının sınırlandırmasına dair mutabakat imzaladı; dünya ayağa kalktı.
"Türkiye, bu anlaşma ile Yunanistan’ın, Güney Kıbrıs ve Mısır ile oluşturacağı "Akdeniz Koridoru"nu hükümsüz bıraktı ve İsrail’in planlarına galebe çaldı" dersek abartmış olmayız..
Türk devlet zekâsı, sahada üstün başarı sağladığı bu hamle ile zengin doğalgaz rezervlerinin keşfedilmesiyle beraber önemi artan Doğu Akdeniz üzerinde Türkiye’yi oyunun dışında bırakacak enerji jeopolitiği dengelerini alt-üst ederek, stratejik askeri siyasi ve ekonomik anlamda üstünlük kurmayı başarırken bu başarıdan rahatsız olan devletler..
"Kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölgenin sınırlandırılmasında uluslararası hukukun gözettiği hakkaniyet ilkesi"ne uygun yapılan bu anlaşmayı, Uluslararası Adalet Divanı’na taşımaya hazırlanıyorlar..
Libya parça parça ve dünyanın her yerinden ülkeler (bunlara Japonya’da eklendi) Libya’ya asker yolluyor.
Bir kanatta BM onayladığı ülkemizin de mutabakat imzaladığı ulusal hükümet
Diğer kanatta ABD ve Batılı bir çok devletin yanı sıra, Mısır ve BAE'nin de desteklediği Hafter milisleri..
Bizim için son derece önemli olan Libya’da kesinlikle olmalıyız!..
Uzun mesai çalışmalarının eseri olan “Sorular ve cevaplar ile münhasır ekonomik bölge (MEB) kavramı” adlı kitabında ve “Doğu Akdeniz’de Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasında Libya’nın Rolü ve Etkisi” başlıklı makalesinde Deniz Kuvvetleri Komutanlığı Kurmay Başkanı Dr. Tümamiral Cihat Yaycı, çarpıcı detaylara yer veriyor.. Aklı karışan herkesin okuyup, istifade etmesinde fayda var..
"Bizim Libya’da ne işimiz var" diyen gelecek tayin etmede tarihi, dünü ve bugünü ile tahlil süzgecinden geçirmekten yoksun siyasiler, “Libya Tezkeresi"ne “Hayır" oyu vereceklerini açıklarken bakalım hükümet nasıl bir yol izleyecek!..
Gündem bu kadar konsantre iken; Libya Tezkeresi gündemi ile toplanacakları 2 Ocak’a kadar tatilde olan Meclis’imizin, Libya meselesini önce kendileri iyi anlamalı sonra da millete anlatmalılar...
Hükümet kanadının sorunu şu ki hiç bir meseleyi millete, gerektiği gibi anlatılamıyor.
Muhalefet zaten iyi, kötü her şeye muhalif..
Ancak dünya devleri ile aynı ligde olduğumuzu unutmamalıyız beyler...
Şahsi nefretler üzerinden ülkenin bekasını yaralayacak her hamlenin bedelini yine ülkece ödeyeceğimizi aklımızın bir kenarına not etmeliyiz..
Evet Libya’da askeri gücü ile bir devlet olması gerekiyorsa bu Türkiye Devleti’nden başka devlet değildir.
Çünkü.. Libya meselesi daha başlamadı bile..
***
Ve yorgun bir kentin elleri
Ayrılığa uzanıyor..
Dem’in dudağında ayazdan bir keder...
Leyl’in kandilinden hüzün damlıyor
Aralığın son mısraları sadece takvim yapraklarından düşmüyor cancağızım..
Gözümden de dökülüyor..
Hasretle..
*
Barış ve huzurun adaletle tesis edildiği
Umutların çiçeğe durduğu
huzur dolu bir yıl diliyorum..
.
Elif Rana, dikGAZETE.com