Son günlerde Kase Kik, Martin Kochesoko, İbrahim Yağan gibi tanınmış Adiğeler, kadim Adiğe topraklarından çıktı, Türkiye ve Avrupa’da bazı toplantılara katıldı ve çeşitli açıklamalar yaptılar.
Hepsinin sözlerinde özgürlük vurgusu vardı; “Çerkesler özgür olmalı, Rus boyunduruğundan kurtulmalıdır” diyorlardı.
Bunlar, bizim de kalbimizden geçen, dilimizden dökülen sözcüklerdir.
Ve bu uğurda bütün bir ömrümüzü harcamaya, canımızı adamaya hazırız.
Yağan, Kik ve Kochesoko, bu özgürlüğün tek yolunun Ukrayna ile dayanışma olduğunu düşünüyor.
Elbette, Rusya’nın son savaşı, bahsi geçen topraklarda. Bu yüzden, bu dayanışma önemlidir. Fakat “dayanışma” tek taraflı bir şey değildir.
İbrahim Yağan, Çerkesleri ülkelerini terk ederek Ukrayna ordusunda gönüllü olmaya çağırıyor.
Şöyle diyor mesajın özü “Adiğe delikanlısı, vatanını terk et, Ukrayna uğrunda savaş ve Adiğeya özgür olsun”.
Doğrusunu söylemek gerekirse, çağrı yapan herkes ya Adiğelere ya Çeçenlere, Dağıstanlılara sesleniyor.
Vatanını sonsuza kadar terk etme, ailesini, işini, evini arkada bırakma ve akrabalarını işkenceye gönderme riskini alıp, Ukrayna için ölüme çağırılan genç insanların kız kardeşi olarak soruyorum, Adiğe kadınlarının Rusya güdümlü devlet yetkililerine sorduğu gibi soruyorum; “Niçin oğullarımızın Ukrayna için ölmesi gerekiyor?.. Niçin Ukrayna uğrunda ölmek, Çerkesya uğrunda ölmek demek?..”
Bu soruya verecek bir cevap var mı?
Niçin bu açık ve yüksek sesli çağrıların muhatabı hep Kafkasya halklarıdır?
Neden kimse Avrupa Parlamentosuna, Türkiye, Almanya, İngiltere, Amerika hükumetlerine, ‘STK’larına “Çerkes halkı, Çeçen halkı, Dağıstan halkı yüzyıllardır zulüm görüyor, şu anda halkımızın insan hakları ihlal ediliyor, kadınlarımız tutuklanıyor, gençlerimiz katlediliyor, bu konuda bir söz söyleyin” bile demiyor?
“Önderimiz” olduğunu düşünenler Çeçenleri, Çerkesleri ölüme çağırırken, Avrupa başta olmak üzere birçok ülkede mülteciler hala Rusya’ya iade ediliyor.
Papa, “Rus ahlakına sahip olmadıkları için masumları Çeçenler, Buryatlar öldürüyor” diyor.
Rus yani Hristiyan ahlakı…
Önderimiz olduğunu düşünenlerin bütün bu konularda bir sözü var mı?
Avrupa hala Çeçen Cumhuriyeti İçkeria’yı tanımadı, İçkeria’da işlenen savaş ve yıllardır süregelen insanlık suçlarını tanımadı.
Bizden savaşacak can isteyenlerin iyi dilek ve temennilerini bile duymadık ve önderimiz olduğunu düşünenler de bunu onlardan talep etmiyorlar.
Ukrayna Çeçenistan değil, Abhazya değil.
Eğer Abhazya olsaydı, Adam Huade olabilirdik. Çeçenistan olsaydı, Muhammed Hayr Habukh olabilirdik.
Sevgili Martin, Kase ve İbrahim, ölümümüz karşılığında Avrupa bize ne vaad ediyor?
Bunu onlara sorun!..
Bunu Avrupalı yetkililerin kendilerinin dilinden duymak isteriz.
Bu vaadlerin bütün dünyanın gözü önünde, açık bir biçimde yapılmasını isteriz.
Sizce halkımız yeterince acı çekmedi mi?
Takip edilen, evi basılan, işkence gören, faili meçhul biçimde öldürülen kaç yüz kişi oldu Adiğe topraklarında?
Siz de bunların bazılarını yaşadınız, bazılarına şahit oldunuz.
Silahsız, desteksiz, parasız, gıdasız, teçhizatsız bir “özgürlük savaşı” mı istiyorsunuz?
Türkiye’de de bazı kıt akıllılar, Çerkeslere ve Çeçenlere hamasi laflarla “onurunuz için savaşsanıza” diyor.
Tanklı, toplu, tüfekli, uçaklı bir orduya karşı sapanla mı mücadele edilecek?
Binlerce askere karşı, birkaç yüz sivil mi dövüşecek?
Sıcacık evlerinde güvenlik içinde ölüm telkin etmek nasıl bir edepsizliktir?
“Bu kan yine o kan”mış!..
Evet o kan.
Bu kan da o kan gibi “bir aptalın kanı” değil, kıymetli, bilge bir kahramanın kanı!
İşini, çoluk çocuğunu, ailesini, evini bir hamlede terk edip, dağları, polisleri, askerleri gizlice aşmasını ve Ukrayna’ya varmasını talep etmek bir insandan…
Üstelik ardında kalanların canlarını da hiçe sayarak…
“Holywood etkisi” bunlar.
Engin ve büyük terbiyesi nedeniyle sessizce karşılıyor halkımız bütün bunları. Ama bu aptal olduğumuz anlamına gelmiyor.
Bizi bir yere çağırmayın!
Onları bizim için çağırın!
Acılarımızı tanımaya, haklarımızı istemeye, can güvenliğimizi ve huzurumuzu sağlamaya çağırın onları!
Eğer bizim önderimiz olduğunuzu düşünüyorsanız, Giranduk Berzeg olun, Jabağı olun.
Önde kendiniz yürüyün ve cepheye siz gidin.
Bilgece sözler söyleyin ve kanımızı değil, yaramızdan akan kanın durdurulmasını isteyin.
Eğer gerçekten ölmeye değecek bir sebep varsa, bunu halkımızın bilge yüreği zaten görür.
Tarih bunu ispat etmiyor mu?
Tarih, bizim ölmekten korkmadığımızı ispat etmiyor mu?
Bir bakın!..
Parlak sözler ve övgüler sizde kalsın, bir Adiğe’nin Adiğe ile konuştuğu gibi, kardeşinin canı hakkında konuşur gibi yani.
Bize gerçeklerle ve samimiyetle gelin.
Selam, kahraman Kafkasya halklarının onurlu kardeşliğine!
“Bizi kurtaracak olan kendi kollarımızdır”!..
Bizi kurtaracak olan yalnızca kardeşliğimizdir.
.
Ülkü Menşure Solak, dikGAZETE.com