- TÜRKLER’İ ASALAKLAŞTIRMA, UYUŞTURMA ÇALIŞMALARINA DİKKAT EDİLMELİ!..
Öncelikle "ezberci eğitim" vererek başladılar. Ardından ezberci eğitim ile büyütülen nesiller, üretemeyen ve sadece tüketen bireyler oldular. Sürekli olarak tüketmeye alıştırılmış bireylerden teşkil eden toplumu düşünebilir misiniz!..
Bu eğitim tarzının yıkıcı etkilerini hesaplamak kimlerin görevidir? Bunu da bir tarafa not edelim…
Uzun yıllar Ortadoğu coğrafyasında ticari faaliyetlerde bulunmam hasebi ile coğrafyanın sosyal yapısını da inceleme fırsatı bulduğumu belirtmeliyim.
En yakın örnek olarak değerlendirilmesi gereken “Irak” Saddam Hüseyin ve uyguladığı asalaklaştırma ve dahi uyuşturma girişimleri bilindiği için hakkında çokça konuşmaya gerek yoktur.
Çünkü;
Petrol ürünlerinin satışı ile elde edilen gelirden, ailelerin ihtiyacı olan (Yağ-Şeker-Çay-Un-vb.) temel tüketim ürünlerinin aylık olarak bedavadan temin edilmesi, zamanla tüm toplumu tembelleştirerek asalaklaşma ve uyuşma noktasında bağımlı duruma getirmişti.
Saddam Hüseyin, bu uygulamayı yaparken neyi hesap etmişti bilinmez ama dışarıdan bakıldığında, yardımların yapılması güzel bir girişim olarak değerlendirilmekteydi.
Fakat gelinen son aşamada görüldü ki, yapılan yardımlar ve üretime yönelik alanların da kasten kapatılması ile birlikte tüm Iraklılar, Asalaklaşma - Uyuşma gerçeği ile yüzleşmek durumunda kaldılar.
Böylelikle toplum nezdinde asalaklaşma ve uyuşma gerçekleşmiş ve Irak’ın tüm yeraltı ve yerüstü zenginlikleri asalaklaştırılmış Iraklılar ile birlikte yağmalanmaya başlanmıştı.
Küçük farklılıklar içerse de sömürü düzeni, bu uygulama ile dünyanın heryerinde hemen hemen aynı metod sayesinde uygulanmaktadır…
Öyle ki;
"Seninle beraber yağma ve talana katılacak suç ortakları bulmanla birlikte, sömürüye başlayabilirsin" hayali, (Amerikan rüyası) zihinlere zerk edildi adeta.
Ne yazık ki son yıllarda alenen yapılanlara hep birlikte şahitlik eder olduğumuz, dünya geneline yayılan bu sömürerek hayatını bedavadan idame ettirmeyi seçenler güruhu, önü alınamaz şekilde genişlemeye ve büyümeye başlamıştır.
HİÇ DİKKATİNİZİ ÇEKTİ Mİ!?.
Artık;
"Şeref… Haysiyet… Onurlu Yaşamak… Kula Kulluk Etmemek… Ben siftah ettim yan komşudan al…" vb. gibi toplumun temel taşlarının sapasağlam durabilmesi için kullanılan birleştirici kavramlar hayatımızdan çıkıp gitmekteler.
Onların yerini alan yeni kavramlar ise;
"Gemisini kurtaran kaptan… Benim memurum işini bilir!.. Kendi işine bak, başkasından sana ne!.." vb. birçok ayrıştırıcı kavram toplum hayatında etkin roller oynamaktadır.
Çürümenin dibinin yaşandığı coğrafyamızın dışında "Batı ittifakı, Zenginler kulübü" yani "elitler" olarak kendilerini dünya milletlerine dayatanlar, kendi aralarında o kadar sıkı ilişki ve dayanışmaya sahipler ki bu birliktelik, akıllara durgunluk verecek derecededir.
Doğu Akdeniz’de konuşlandırılan savaş filolarına bakılacak olunursa, dünya elitlerinin çıkarlarını korumakla kendilerini görevlendiren ve sömürücüler ile dayanışma içerisinde olan yağmadaki suç ortakları, "Silahlarını kuşanmış ve gelmişler" olarak görünmektedir.
Şimdi herkesin aklını başına devşirmesi gerekmektedir.
Bilmeden de olsa her kim, bu kadim devletin, milletin çıkarlarına aykırı davranıyor ve faaliyette bulunuyorsa ve dahi ulusu ayrıştırıcı davranışlar sergiliyorsa, kendisine acilen çeki düzen vermek ve sağlıklı düşünmek zorundadır.
Hataların tekrarını yaparak asalakça mı yaşamak istiyorsunuz!..
Son Söz;
Unutmayalım, “Batı İttifakı”nın kıskacından kurtulabilmek, bizlere dayattıklarından vazgeçmekle mümkün olacaktır.
.
Ali Karani, dikGAZETE.com
Twitter'da bizi takip edin: @KARANIAli , @dikgazete