Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi Başkanlığı Subay ve Astsubay Öğrencileri Mezuniyet Töreni’nde yaptığı konuşmada; Türkiye’nin jeopolitik konumuna vurgu yaparak, ülkemizin üç kıtanın birleşim noktasında yer aldığını ve stratejik öneminin fevkalade yüksek bir coğrafyada bulunduğunu söyledi.
Türkiye, akışkan bir coğrafya üzerinde bulunuyor. Birçok medeniyet ve kültüre ev sahipliği yapmış Avrupa, Asya ve Afrika’nın kesiştiği noktada Türkiye var.
Türkiye, yüzyıllar boyu kültür aktarımında köprü vazifesi gördü.
Türkiye’nin üç tarafının denizler ile çevrili olması; Karadeniz ülkelerini Akdeniz’e bağlayan İstanbul ve Çanakkale Boğazı; Türkiye’nin coğrafi açıdan ne derece önemli gösterir.
Coğrafi olarak avantaj sağlayan bu durum; askeri ve siyasi açıdan da avantaj sağlıyor.
Türkiye, aynı zamanda dünyanın en zengin petrol ve doğalgaz yataklarına sahip olan Hazar, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz ile bağlantılı. Burada çıkartılan petrol/ doğal gaz iletim hatları, Türkiye üzerinden geçiyor.
Türkiye; Ortadoğu, Kafkasya, Türkistan, Balkanlar ve Akdeniz/ Karadeniz Havzası’nı ilgilendiren tüm çoklu/ ikili işbirliği anlaşmalarında yer alıyor.
BM, NATO, Avrupa Konseyi, Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü, G20, D8, Arap Ligi, İslam işbirliği Teşkilatı, MIKTA, AGİT, Akdeniz İşbirliği, Avrupa Kafkasya Asya Ulaştırma Koridoru (TRACECA), ASYA’DA İŞBİRLİĞİ VE GÜVEN ARTIRICI ÖNLEMLER KONFERANSI (AİGK), İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı (OECD), Körfez Arap Ülkeleri İşbirliği Konseyi (KİK) Şanghay İşbirliği Teşkilatı (ŞİÖ), TÜRK KONSEYİ (Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyi ), Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) vb. uluslararası birçok kuruluşta Türkiye’nin aktif olarak rol alması dikkate şayan bir durum.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın da belirttiği üzere Asya, Afrika, Avrupa, Kafkasya ve Ortadoğu’daki tüm gelişmeler, Türkiye’yi doğrudan etkiliyor.
Libya, Yemen, Afganistan, Suriye’deki çatışma/ savaş hali, iç karışıklık, Afrikalı göçmenlerin can kaybı ve Balkanlar/ Kafkaslardaki huzursuzluğu, Türkiye yakından hissediyor.
Türkiye; coğrafi konumu, kültürel ve beşeri bağları ile adı geçen bölgelere sırtını dönme lüksüne sahip değil.
Cumhurbaşkanının deyimiyle;
"Komşularımıza ateş düşmüşse, kapılarımızı, pencerelerimizi kapatıp 'bana ne' diyemeyiz. 'Bize ne Kudüs'ten, bize ne Filistin'den, bize ne Suriye'den, Irak'tan, Yemen'den, Türkistan'dan.' diyemeyiz.
Hele hele Batılılar gibi, 'Bana ne başkalarının acısından, gözyaşından.' hiç diyemeyiz. Filistin, Suriye, Irak ile diğer dost ve kardeş halklarla ilişkimizi eleştirenler, Türkiye'nin sadece coğrafi konumundan değil, aynı zamanda tarihi ve beşeri derinliğinden de bihaber olan gafillerdir.
Şayet birisi, zerre kadar tarih bilgisi olup da hala 'Türkiye'nin Suriye'de ne işi var?' diyorsa emin olun ülkemizin kötülüğünü istiyordur.
Haritayı önüne koyup da hala 'Irak ile niye yakından ilgileniyoruz?' diye soran kimse varsa Türkiye'nin fenalığını düşünüyordur.
Yunanistan'a yapılan askeri yığınağı gördüğü halde hala savunma sanayi atılımlarımızı eleştiren varsa stratejik öngörüsünü kaybetmiş demektir.
Başkaları 10 bin kilometre öteden gelip Suriye'ye, Irak'a, Libya'ya müdahil olurken ses çıkarmayanların, Türkiye'nin sınır ötesi harekatlarını hedef alması, eğer husumetten kaynaklanmıyorsa basiretsizliğin işaretidir.
10 bin kilometre öteden ülkeme ve ülkemde teröristlere tırlarla eğer mühimmat getiriyorsa eğer buraya bütün araç, gereç getiriyorsa ve onlarla sınır ötesi bize operasyon yapıyorlarsa onlara da biz, sınır ötesinde, yaptığımız anlaşmayla sınır çizgisinin 30 kilometre ötesine kadar gereken cevabı veriyoruz.
Bundan rahatsız oluyorlarsa hiç kusura bakmasınlar onlar rahatsız olacak, biz de yolumuza devam edeceğiz. Kimse, Yunanistan'da 10-15 Amerikan üssü var diye eleştirmiyor.
Kimse, Batı Yunanistan'a yığınak yapıyor diye eleştirmiyor ama en ufak bir ses çıktığı zaman 'Türkiye, Yunanistan'ı tehdit ediyor.' Hayır. Eğer bize yan bakan olduğu zaman yan bakana kusura bakmasınlar herhalde biz de düz bakmayız.
Biz kimseye, hiçbir ülkeye husumet beslemiyoruz. Tam tersine her ülkeyle, her toplumla mümkün olan en iyi, en ileri, en samimi ilişkileri kurmak ve geliştirmek istiyoruz. Amacımız yakın komşularımızdan başlayarak çevremizde bir barış ve iş birliği kuşağı tesis etmektir.
Birileri tarafından bilinçli olarak bölgemize giydirilen kardeş kavgası ve husumet üzerine kurulu deli gömleğini yırtıp atmakta kararlıyız.
Özellikle son dönemde, bu yönde pek çok olumlu adım attık. Kimi konularda anlaşmazlık yaşadığımız ülkelerle ilişkilerimizi kazan-kazan ve karşılıklı saygı temelinde yeniden rayına oturttuk."
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; 2023 sonrası Türkiye’nin Dış Politikasının temel unsurlarını açıklıyor.
Türkiye’nin Arabuluculuk çalışmalarına atıfta bulunuyor.
Bir çok mecra/platformda söylenen Türkiye’nin “Barış Eksenli Güvenlik Politikası” en yetkili ağızdan açıkça dünyaya ilan ediliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; Türkiye’nin Güney sınırında Terör Koridoru istemediğini açıkça hem Amerika’ya hem de Rusya’ya ilan etti.
Türkiye, hiçbir şekilde PKK/ YPG/ PYD çizgisindeki sözde yapı ile komşu olmak istemiyor.
Rusya; Türkiye’nin bu talebini olumlu karşıladı.
“Amacımız yakın komşularımızdan başlayarak çevremizde bir barış ve iş birliği kuşağı tesis etmektir.”
Dünya üzerinde siyaset üreten odakların/ Hegemonik Güç’ün Çözümsüzlüğü dayatması, Uluslararası Krizler ve Küresel Sistemdeki kargaşa/ kaos; elbette gözümüzden kaçmıyor.
Birleşmiş Milletler, üstlendiği sorumluluğu biliyor ama müdahil olamıyor.
BM, savaş ve çatışmaları uzaktan seyrediyor.
BM’nin mevcut yapısı ve işleyişi miadını çoktan tamamladı.
Türkiye’nin Uluslararası çağrısı: “Dünya Beşten (BM Güvenlik Konseyi) Büyüktür”, bölgesel/ küresel barış ve istikrar için çözüm üreten bir ülke olduğunu gösteriyor.
Türkiye’nin dış politikadaki icraatları, adeta bir binanın tüm yapı taşlarını içeriyor. Bütünü oluşturan parçaların hepsine hakim; birbirinden kopuk olmayan bir çerçeve çiziyor.
Türkiye’nin mevcut Başkanlık Sistemi ve halkın desteği; dış politikadaki ilerleme ve başarıyı sağlıyor.
Dünya siyasetinde ibre her ne kadar Çin ve Pasifik’e kaysa da; Türkiye’nin başını çektiği Avrupa, Afrika ve Türkistan bağlantılı hat, dünya siyasetine yön verecektir.
Türkiye’nin, insanı merkeze alan Barış temelli diplomasi faaliyetleri bundan sonra hızla devam edecektir.
Hegemonik Güç’ün dayattığı “Yeni Dünya Düzeni”ne karşı koyabilecek yegane güç Türkiye.
Türkiye, Milli Stratejisini çoktan şekillendirdi.
Askeri/ Endüstriyel Teknolojik çalışmalar özellikle SİHA/ İHA üretimi, Zeytindalı/ Fırat Kalkanı ve Barış Pınarı Harekatları’ndaki başarısı tescillenmiş vaziyette.
Türkiye’nin Kosova’dan Katar’a oradan Libya ve Somali’ye uzanan geniş bir alandaki askeri gücü, hem Sert hem de barışı önceleyen Yumuşak Gücü aynı anda yönetebilecek beyin kapasitesini de ortaya koyuyor.
Türkiye için Uluslararası faaliyetlerdeki hareketi rekabetten uzak, işbirliğini önceleyen tavır içeriyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan; yaşanabilir, hak ve adaleti içerin bir Dünya İnşaası için koşturuyor.
Türkiye, elbette kazanıyor ama 3. Dünya devletleri ve mustazaf/ mazlum milletlerin de kazanmasını istiyor.
Uluslararası Barış ve İstikrarın temininde Türkiye, üzerine düşen rolün farkında.
Türkiye; Bölgesel ve Küresel meselelerde söz sahibi, taraflar arası güvenilir dost konumunda.
Türkiye’nin sağladığı istikrar; bölgede askeri ve ekonomik koridorların güvenliğini garanti altına alıyor.
Türkiye, diğer devletlerle askeri, ekonomik ve siyasi ilişkilerini canlı tutarak merkezden çevreye Güvenlik ve Barış Mimarisi tesis ediyor.
Amerika öncülüğündeki Tek Kutuplu Sistem, çatışma ve savaştan beslendiği sürece Türkiye’nin üstlendiği sorumluluk, birçok yeni ittifaka zemin hazırlıyor.
Dünya siyasetinin güç dengesinde yaşanan değişim ve uluslararası sistemdeki çözümsüzlüğün sonucunda bölgesel ya da daha az bileşenli örgütlenmeler/ ittifaklar meydana geliyor.
Türkiye, Türkistan, Afrika, Ortadoğu, Latin Amerika, Balkanlar ve Pasifik İslam Devletlerini de içeren eşitlik temelindeki yeniden yapılanma, dünyadaki barış ve güvenliğin oluşturulmasında esas aktörleri oyuna sokuyor.
Hacı Bektaş Veli’nin kıymetli sözüyle bitirelim:
“İnsan muhterem bir varlıktır. Kalbine hürmet etmek, kalp kırmamak, toprak kadar mütevazı olmak, yetmiş iki millete hor bakmamak gerekir”
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://www.yenisafak.com/dusunce-gunlugu/yeni-dengeler-ve-uluslararasi-sistemde-degisim-3836002
https://www.aa.com.tr/tr/analiz-haber/savas-baris-ve-yeni-denge-arayislari/1195519
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/harekatin-sifreleri-akp-iktidarinin-esad-yonetimiyle-temas-arayislarinin-altyapisi-1970595