Türkiye’nin Güney Sınırlarında Güvenlik Sorunu: Tarihsel Süreç, Suriye’nin Rolü ve Gelecek Perspektifi
Türkiye’nin güney sınırları, tarih boyunca sadece coğrafi bir sınır hattı değil, aynı zamanda güvenlik, terör ve bölgesel istikrar açısından stratejik bir mücadele alanı olmuştur. Özellikle Suriye, geçmişten bugüne Türkiye’ye yönelik birçok terör örgütünün üssü ve destekçisi olarak kritik bir rol oynamıştır. ASALA, DHKP-C, PKK ve DAEŞ gibi örgütlerin, Suriye topraklarında eğitilip donatılması, Türkiye’nin ulusal güvenliğini tehdit eden en önemli unsurlardan biri olmuştur. Bunun yanı sıra Suriye’nin, Hatay ilini kendi topraklarının bir parçası olarak gösterme çabaları, iki ülke arasındaki tarihsel güvensizliğin derinleşmesine neden olmuştur. Bu tarihsel ve stratejik bağlam, Türkiye’nin güney sınırlarını sadece bir savunma hattı değil, aynı zamanda ulusal egemenlik ve güvenlik açısından hayati bir öncelik haline getirmiştir.
Suriye’nin Hatay Üzerindeki Hak İddiası!..
Suriye’nin Türkiye’ye karşı yürüttüğü uzun süreli politikalar, yalnızca terör örgütlerine verdiği destekle sınırlı kalmamış, aynı zamanda Türkiye’nin egemenliğine açıkça meydan okuyan iddiaları da içermiştir:
- Hatay’ın, Suriye Haritalarında Gösterilmesi: Hatay, 1939 yılında Türkiye’ye katıldıktan sonra, Suriye yönetimi, bu kararı hiçbir zaman resmen tanımamış ve Hatay’ı kendi topraklarının bir parçası olarak göstermeye devam etmiştir. Bu durum, Suriye’nin resmi haritalarına yansımış, hatta okullarda bu doğrultuda eğitim verilmiştir.
- Propaganda ve Politik Gerginlik: Hatay’ın Suriye haritalarında gösterilmesi, Şam yönetiminin Türkiye’ye karşı güvensizlik ve baskı oluşturma politikalarının bir parçası olmuştur. Bu durum, sadece tarihsel bir mesele değil, aynı zamanda iki ülke arasındaki uluslararası ilişkilerde gerginlik yaratan önemli bir unsur olmuştur.
Bu iddialar, Türkiye’nin güney sınırlarının egemenlik ve güvenlik açısından taşıdığı önemi bir kez daha ortaya koymaktadır.
Suriye’nin Terör Örgütleri İçin Güvenli Liman Rolü!..
Suriye, 1970’lerden itibaren Türkiye karşıtı terör örgütleri için bir üs haline gelmiştir. Bu durum, hem rejimin Türkiye ile tarihsel anlaşmazlıklarından hem de bölgesel dengeleri kendi lehine çevirme isteğinden kaynaklanmaktadır.
1- ASALA ve Ermeni Terörünün Desteklenmesi: 1970’ler ve 1980’lerde ASALA, Türk diplomatlarına yönelik kanlı saldırılar düzenlerken, bu örgütün önemli bir kısmı Suriye’de eğitim almış ve lojistik destek görmüştür. Suriye, ASALA’yı hem Türkiye’yi uluslararası alanda zayıflatmak hem de Ermeni diasporasıyla ilişkilerini güçlendirmek için bir araç olarak kullanmıştır.
2- DHKP-C ve Sol Terör Örgütleri: Suriye, 1990’lara kadar DHKP-C gibi sol terör örgütlerine de ev sahipliği yapmıştır. Bu örgütlerin militanları, Suriye topraklarında kamplarda eğitilmiş ve Türkiye’ye karşı terör saldırıları düzenlemek üzere yönlendirilmiştir. Şam yönetimi, bu desteği Türkiye üzerindeki baskıyı artırmanın bir yolu olarak görmüştür.
3- PKK ve Şam Yönetimi: Suriye’nin Türkiye’ye karşı en büyük kozlarından biri, PKK’ya sağladığı destektir. Abdullah Öcalan’ın 1980’lerden itibaren Şam’da güvenli bir şekilde barınması, örgütün Beqaa Vadisi’nde eğitim kampları kurması ve Suriye rejiminin bu faaliyetlere göz yumması, PKK’nın güçlenmesinde kritik bir rol oynamıştır. Bu durum, Türkiye-Suriye ilişkilerinde uzun yıllar boyunca derin bir güvensizlik yaratmıştır.
Türkiye’nin Terörle Mücadelede Kazandığı Başarılar…
Suriye’nin terör örgütlerine sağladığı destek, Türkiye’nin yıllar süren mücadelesiyle büyük ölçüde etkisiz hale getirilmiştir.
- ASALA ve DHKP-C’nin Tasfiyesi: Türkiye’nin 1980’lerdeki kararlı güvenlik politikaları ve uluslararası baskılar, ASALA’nın etkisini azaltmış, DHKP-C gibi örgütlerin faaliyetlerini sınırlandırmıştır.
- PKK ile Mücadele: 1998 Adana Mutabakatı ile Türkiye’nin Şam’a yönelik askeri baskısı, Abdullah Öcalan’ın Suriye’den çıkarılmasını ve PKK’ya verilen desteğin resmi olarak sonlandırılmasını sağlamıştır. Ancak PKK, daha sonra Irak ve diğer bölgelerde yeniden yapılanarak faaliyetlerini sürdürmüştür. Buna rağmen, Türkiye’nin yurt içi ve sınır ötesi operasyonları, örgütü büyük ölçüde zayıflatmıştır.
Suriye’deki İç Savaş ve Yeni Dinamikler…
Suriye’de 2011’de başlayan iç savaş, Esad rejiminin kontrolünü zayıflatırken, bölgesel güçler için yeni bir mücadele alanı oluşturdu. Bu süreçte:
- DAEŞ ve PKK/YPG’nin Yükselişi: İç savaşın kaosu, DAEŞ’in güçlenmesine ve PKK’nın Suriye kolu YPG’nin uluslararası aktörlerden destek alarak bölgede etkisini artırmasına neden oldu.
-Suriye’nin Türkiye’ye Yakın Bir Yönetimle Yeniden Yapılanması: Esad rejiminin düşmesi ve yerine Sünni ağırlıklı, Türkiye’ye dost bir yönetimin gelmesi durumunda, Suriye’nin terör örgütleri için bir üs olarak kullanılma ihtimali ortadan kalkabilir. Böyle bir değişiklik, güney sınırlarında güvenliği sağlamak adına tarihi bir fırsat sunacaktır.
Güney Sınırlarında Güvenliğin Sağlanması İçin Gerekenler…
Türkiye’nin güney sınırlarında tam anlamıyla güvenliği sağlaması için birkaç temel adım gereklidir:
1- Suriye’de İstikrar ve İktidar Değişikliği: Esad rejiminin devrilmesi ve Türkiye’ye dost bir yönetimin kurulması, sınır güvenliğini sağlamak adına kritik bir adım olacaktır.
2- PKK’nın Bölgedeki Etkisinin Tamamen Sonlandırılması: Türkiye’nin sınır ötesi operasyonları ve Kuzey Irak’taki terör kamplarına yönelik baskıları, Suriye’deki PKK/YPG yapılanmasının da sona erdirilmesiyle desteklenmelidir.
3- Bölgesel İş Birliği: Türkiye, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (KBY) ve Suriye’nin gelecekteki yönetimiyle iş birliğini güçlendirmelidir.
4- Hatay Konusunda Kararlı Diplomasi: Türkiye, Suriye’nin Hatay üzerindeki hak iddialarını uluslararası platformlarda kesin bir şekilde reddetmeli ve bu konudaki tarihi gerçekleri sürekli gündemde tutmalıdır.
5- Uluslararası Destek ve Diplomasi: Türkiye, güney sınırlarını güvenli hale getirmek için uluslararası aktörlerle ortak hareket etmeli ve Suriye’deki terör yapılanmalarına sağlanan dış desteği engellemeye çalışmalıdır.
Sonuç...
Türkiye’nin güney sınırlarının güvenliği, geçmişten günümüze birçok tehdit ve mücadeleye sahne olmuştur. ASALA’dan DHKP-C’ye, PKK’dan DAEŞ’e kadar birçok terör örgütü, Suriye topraklarını bir üs olarak kullanmıştır. Ayrıca, Suriye’nin Hatay üzerindeki tarihsel hak iddiaları, bu güvensizliğin ayrı bir boyutunu oluşturmuştur. Ancak Türkiye’nin kararlı mücadelesi, bu tehditlerin etkisini büyük ölçüde azaltmıştır. Bugün gelinen noktada, Suriye’deki olası bir iktidar değişikliği ve Türkiye’nin terörle mücadeledeki başarısı, güney sınırlarını tamamen güvenli hale getirebilir. Bu hedef, sabır, strateji ve bölgesel iş birliği ile mümkündür ve Türkiye için sadece güvenlik değil, aynı zamanda bölgesel istikrarın da kapısını aralayacaktır.
.
Barbaros Nasün, dikGAZETE.com