Her şey 24 Şubat 2022’de Rusya’nın yakın akrabası ve komşusu Ukrayna’yı işgali ile başlamadı tabii.
Rusya’yı haklı bulmamakla birlikte öne sürdüğü Güvenlik Kaygılarını anlamak lazım.
Ukrayna’nın yerinde olsaydınız; topraklarınıza/ geleceğinize sahip çıkmak için ne yapardınız?
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın sözüyle devam edersek: "Rusya ile Ukrayna arasında ateşkesin ve barışın bir an evvel tesis edilmesi, bölgedeki insani durumun iyileştirilmesi için Türkiye, her türlü katkıyı verecek; arabuluculuk faaliyetlerinin insani boyutunu güçlendirmeye çalışacağız.”
Rusya/ Ukrayna çatışmasında; devletler çözüm üretmek için “Zorlayıcı (Coersive) ve Zorlayıcı Olmayan (Non Coersive)” yöntemleri denediler.
Zorlayıcı Yöntem; diplomasi ve müzakere ile birlikte her türlü siyasi, ekonomik, kültürel yaptırım ve askeri güç kullanmayı ifade etmekte.
Zorlayıcı Olmayan Yöntemde ise çatışan tarafların anlaşmaları için farklı alanlar üzerinde diplomasi ve arabuluculuk yöntemleri ile çözüm üretilir.
Bu yöntemler ile sonuç alınacak mı?
Savaşın uzamasını isteyen Şer Güçler çözümsüzlüğü dayatıyor.
Türkiye; Kırım’ın işgalini kabul etmemekle birlikte Suriye, Libya, Karabağ gibi birçok çatışmanın çözümü için Rusya ile masaya oturabilen tek NATO ülkesi.
Türkiye Lideri Erdoğan ile Rus Lider Putin düzenli olarak görüşebilen ve ikili ilişki geliştiren nadide liderlerden. Yani Türkiye, Rusya ile müzakerede tecrübe sahibi.
Türkiye bu krizin çözümü için “Zorlayıcı” tedbir ve yöntemleri uygulamayacağını söyleyerek, farklı ve dengeli bir duruş sergiledi.
Türkiye’nin Arabuluculuk Çalışmalarının geçmişine bakarak; Rusya/ Ukrayna Krizini çözme kapasitesini değerlendirelim.
Öncelikle “Arabuluculuk” nedir, nasıl kotarılır; Türkiye, bu konuda ne yapmış, neden öne çıktı? Alt yapısı sağlam mı? Barış ile sonuçlanan arabuluculuk çalışması yaptı mı?
Arabuluculuk, taraf ülkelerin/ grupların aralarındaki çatışmaya konu olan uyuşmazlığın, üçüncü bir tarafın, iki ya da daha çok tarafa, kendi rızalarıyla, bir çatışmayı önlemek, yönetmek ya da çözmek için, karşılıklı kabul edilebilir mutabakat geliştirmelerine yardımcı olunan bir süreçtir.
Arabuluculuğun temel dayanağı, çatışan/ savaşan tarafların doğru zaman ve ortamda iletişimlerini kolaylaştırarak, işbirliğine gidebilmelerini sağlamaktır.
Arabuluculuk, uygulanabilir bir süreç ve kalıcı bir sonuç için tarafların rızasının ciddi önem taşıdığı gönüllü bir çabadır.
Arabuluculuk, önceden tasarlanmamış bir diplomatik faaliyetten ziyade, içerisinde esnek davranmayı gerektiren formüller içeren bir girişimdir
Türkiye, akışkan bir coğrafya üzerinde yer aldığı için; Ortadoğu, Akdeniz/ Afrika, Karadeniz/ Slav, Avrupa, Balkanlar, Kafkasya, Türkistan, Güney Doğu Asya/ Hint Kıtası ile çok katmanlı iletişim içerisinde.
Türkiye’nin jeopolitik olarak sahip olduğu sosyokültürel-medeniyet ile Batının siyaset ve güvenlik yapılarıyla olan uzun süreli deneyimi; sahada çalışmasını kolaylaştırıyor
Türkiye, bulunduğu bölgede yön verici, Küresel Sistemde ise “Oyun Kurucu” bir aktör olarak kabul ediliyor.
Türkiye’nin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu; “çatışmaların önlenmesinin ve barışçıl yollarla çözülmesinin, Türkiye’nin girişimci ve insani dış politikasının ana unsurlarından biri” olduğunu yazmış ve “uluslararası toplumu arabuluculuk konusunda eyleme geçmeye” çağırmıştır.
Türkiye’nin doğrudan arabulucu/ kolaylaştırıcı olarak, çatışma halindeki taraflar arasında devreye girmesi; uluslararası örgütler nezdinde farkındalığı arttırmış, norm ve kapasite inşa sürecini hızlandırmıştır.
Türkiye’nin arabuluculuk çalışmaları süreklilik arz ediyor.
Arabuluculuk ile ilgili tecrübeli olan Türkiye, Uluslararası kabul edilirliği yüksek olan ülkelerden biri konumunda.
Türkiye; 2010- 2020 yılları arasında Arabuluculukla ilgili kuralların yazılması, kurumların dönüşümü ve ülkelerin kapasitelerinin arttırılmasında kayda değer çalışmalar yaptı.
Türkiye, Finlandiya ile birlikte BM çatısı altında; 2010 yılında, Çatışma Riskini önlemek amaçlı, Uluslararası Bağlayıcı Kuralların Tesisi için “Barış için Arabuluculuk” girişimini başlattı.
BM Genel Kurulu’nda çoğunluğun kabulü ile “Arabuluculuk” ile ilgili karar alındı. Alınan karar, ilk olması bakımından önemlidir.
BM Genel Sekreteri, 2012 yılında “Etkin Arabuluculuk Rehberi”ni hazırlattı. Bu rehberin ilk olarak Türkçe çevirisi yapıldı. Bu, Türkiye için önemli bir başarıydı.
Türkiye öncülüğünde “BM Arabuluculuk Dostlar Grubu/ ADG” kurulur; 53 ülke ve 8 Uluslararası/ Bölgesel Kuruluş guruba üye oldu.
Türkiye, Finlandiya ve İsviçre öncülüğünde; Avrupa Güvenlik ve İş Birliği Teşkilatı/ AGİT bünyesinde “Arabuluculuk Dostlar Grubu” oluşturulur.
Maalesef, dünya üzerindeki çatışma/ savaşların büyük bir kısmı, İslam Coğrafyasında cereyan ediyor. Türkiye; dönem başkanlığı yaptığı 2018 yılında “İslam İşbirliği Teşkilatı’nın (İİT) Arabuluculuk Kapasitesinin Güçlendirilmesi” kararını üyeler ile birlikte aldı.
Ankara’da, 2018 yılında İİT üyesi ülkelerden genç diplomatlarının katılımıyla “Barış İçin Arabuluculuk Sertifika Programı” gerçekleştirilmiştir.
Türkiye, münferiden, İstanbul Arabuluculuk Konferansı’nı düzenlemeye başladı.
2022’de ise ilk kez İstanbul dışında Antalya Diplomasi Forumu’nu, "Diplomasiyi Yeniden Kurgulamak" teması ile uyumlu olarak Antalya’da düzenlendi. “Spotlight on Mediation in a Changing Peace Landscape/ Değişen Bir Barış Ortamında Arabuluculuk Üzerine Işık Tutma” adı verilen konferansta arabuluculuk tecrübeleri katılımcılara anlatıldı.
Türkiye; Bosna-Hersek’te sürdürdüğü arabuluculuk faaliyetindeki amacını “Bosna Hersek’in toprak bütünlüğünü ve egemenliğini savunmak” olarak belirtmiştir. Bosna Hersek, Hırvatistan ve Sırbistan arasında daimi barış ve refahı öncelemektedir.
Türkiye; Afrika’da da arabuluculuk faaliyetlerinde bulunmuştur. Kıtanın birçok noktasında çatışma hali devam etmektedir.
Türkiye; İnsani Dış Politikası çerçevesinde Afrika’nın kalkınması, insan hak ihlallerinin engellenmesi ve mevcut çatışmaların durdurulması için sahada aktif olarak çalışmaktadır.
Somali ve Somaliland arasındaki çatışma riskini önlemek amaçlı görüşmelerimiz devam etmektedir. Sudan ile Güney Sudan arasındaki krizin çözümünde de Türkiye rol aldı.
Türkiye; Libya’da yerel güçler arasında baş gösteren çatışmaya müdahil olmuş; tarihi ve kültürel bağlara sahip olma gerekçesi ile Libya’da istikrarı tesis etmiştir. Türkiye, Libya’daki arabuluculuk faaliyetlerinde çok hassas davranmaktadır.
2011’de Suriye’de başlayan iç savaş sürecinde Türkiye, aktif müdahil olarak; savaşın sona erdirilmesi ve insani/ hak- adalet ölçüsünde çözüm üretilmesi için Rusya- İran ile birlikte Astana Sürecini başlattı. Astana Sürecini; “Türkiye’nin İnsani ve Girişimci Dış Politikası”na örnek olarak gösterebiliriz.
Astana Sürecinde birçok anlaşma imzalandı, taraflar arasındaki çatışma, kısmen de olsa engellendi. Bu sayede Suriye’de “Çatışmasız/ Güvenlikli Bölgeler” tesis edildi.
Filipinler’de merkezi yönetim ile Müslümanlar arasındaki çatışmanın kalıcı bir şekilde durdurulması ve barışın tesisinde Türkiye’nin aktif olarak rol alması arabuluculuğun önemini göstermektedir.
Türkiye; 2016 “Fırat Kalkan Harekatı”, 2018 “Zeytin Dalı Operasyonları” ve 2019 “Barış Pınarı Süreci” ile askeri gücünü kullanarak “Arabuluculuk” alanında farklı bir argüman kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde; Suriye ve Irak arasındaki Çatışma Riskini telefon diplomasisi ile hallettiğini hatırlamakta da yarar var.
Türkiye, Brezilya ve İran arasında akdedilen “Tahran Mutabakatı”, İran’ın nükleer programı ile Amerika/ İsrail arasındaki krizin çözümünde ve 2015 yılında “P5+1” görüşmelerinin başarıyla sonuçlanmasına ve “Ortak Kapsamlı Eylem Planı” adlı belgenin ortaya çıkmasına katkıda bulunmuştur.
Türkiye; Kırgızistan, Afganistan ve birçok çatışma alanında rol almıştır.
Türkiye; mekik ve telefon diplomasisi ile geniş yankı uyandıran arabuluculuk faaliyetlerini adil ve güvenilir bir şekilde sürdürmektedir.
Türkiye’nin bu kararlı tutumu, gelecekteki olası çatışmaların çözümü için kolaylıkla kendisine ulaşılabilecek bir aktör olduğunu ortaya koymuştur.
Başkanlık Sistemi sayesinde, “Türkiye’nin Arabuluculuk Çalışmaları”nın birinci elden sahiplenildiği, uluslararası platformlarda dile getirilmektedir.
Arabuluculuk çalışmaları, Türkiye’nin görünürlüğünü arttırmış, küresel seviyede tanınırlığını sağlamış ve kendisine güvenilir payesi verilmiştir.
Ukrayna ile Rusya Federasyonu arasındaki temasları kolaylaştırmaya yönelik adımlar; Türkiye’nin çabalarının somut örneğidir.
Ukrayna ve Rusya Dışişleri Bakanlarının, Türkiye Dışişleri Bakanı ile bir araya gelmeleri; dünya üzerinde ses getirerek, arabuluculuk için de büyük bir deneyim oldu.
Uluslararası Sistemin İstikrarı ve Küresel Barışın devamı için Çatışan/ Savaşan Devletlerin aralarındaki ihtilafın giderilmesi amacı ile masaya oturulması zaruridir.
Sözümüzü, İtalya Başbakanı Mario Draghi’nin sözü ile bitirelim: "Türkiye, barış sonucunu getirecek müzakere sürecini başlatmak için çok çok önemli bir rol oynuyor. Bunu jeostratejik konumu ve çatışmanın tüm taraflarıyla olan ilişkileri sayesinde yapabiliyor. Tüm ülkeler, bu yönde Türkiye ile iş birliği yapmaya hazır."
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://www.mfa.gov.tr/site_media/html/uyusmazliklarin-cozumu-ve-arabuluculuk/Ek-1-BM_Etkin_Arabuluculuk_Rehberi_Turkce.pdf
http://www.istanbulmediation.org/