USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türkiye-İsrail Savaşı başlamadan biter mi?

Türkiye-İsrail Savaşı başlamadan biter mi?
30-07-2024

Türkiye-İsrail Savaşı başlamadan biter mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan, savunma sanayi ile ilgili Türkiye'nin geldiği noktaya değinip, "Biz çok güçlü olmalıyız ki bu İsrail, Filistin'e bunları yapamasın. Biz nasıl Karabağ'a girdiysek, nasıl Libya'ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız." dediğinde yer yerinden oynadı.

Siyonist İsrail rejiminden önce içimizdeki Netanyahular neredeyse Türkün Cumhurbaşkanına had bildirmeye kalktılar. İsrail Dışişleri Bakanı Israel Katz, Erdoğan'ın sözlerine Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin benzetmesiyle yanıt verdi.

Daha da ilginç olanı; “iki millet bir devlet” dediğimiz Azerbaycan yönetimi, bırakın İsrail'ehöt” demeyi neredeyse Türkiye'yi hedef alan açıklama yaparak safını belli etti.

Ermenistan medyasına göre; Azerbaycan Savunma Bakanlığı, Azerbaycan "1news" haber ajansının konuyla ilgili sorusunu, herhangi bir ülkenin askerlerinin askeri operasyonlara katılımına ilişkin açıklamaların hiçbir temeli olmadığını ifade ederek cevaplamış. Anlaşılan Bakü’de birilerinin teneşir suyu kaynamaya başlamış.

Türkiye'nin daha bir şey demesine gerek yok!.. Söz ağızdan bir kez çıkar!..

Türkiye, 2020 sonbaharında İkinci Karabağ Savaşı sırasında Azerbaycan'ı destekledi ve Türk insansız hava araçları, operasyonlara aktif olarak katıldı. O nedenle Türkiye'nin yaptıkları yapacaklarının teminatıdır.

Batılılara göre Erdoğan'ın İsrail'e yönelik sert açıklamaları, genellikle kamuoyu önünde güçlü bir duruş sergilemek ve Türkiye'nin bölgedeki nüfuzunu artırmak amacı taşır.

Gerçek bir askeri müdahalenin gerçekleşmesi ise birçok faktöre bağlıdır ve oldukça karmaşık bir süreçtir. Erdoğan'ın asker bürokrasisi o kaotik, karmakarışık süreci oldukça iyi yönetecektir.

İsrail ve Gazze'de katliama göz yuman ABD ve AB kamuoyunun, Türkiye'nin İsrail'e askeri müdahalede bulunmasını, oldukça düşük bir ihtimal kapsamında değerlendirme eğiliminde olduğu anlaşılıyor.

Onlar için siyasi aktör Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın açıklamaları genellikle diplomatik ve siyasi baskı amacı taşıyan retorik ifadeler olabilir. Türkiye'nin İsrail'e karşı askeri müdahalesi, birçok uluslararası ve bölgesel dinamiği etkileyebilir ve geniş çaplı bir çatışmaya yol açabilir. Bu nedenle Türkiye böyle bir savaşı göze alamayabilir.

Unuttukları bir şey var. Türkiye, bir gece ansızın gelebileceğini Kıbrıs Barış Harekatında, yakın tarihte ise Libya ve Karabağ savaşında açıkça ortaya koydu. Türkiye, aynı zamanda önemli bir askeri aktör ve NATO'nun ikinci büyük ordusuna sahip.

İsrail’in kuyruk acısı enerji jeopolitiği ve Mavi Vatan…

Öncelikle Cihat Yaycı Paşa ve silah arkadaşlarına teşekkür.

Enerji jeopolitiği son dönemde Türkiye-İsrail ilişkilerinde kritik bir rol oynadı. Bazı uzmanlar, uzun süredir gergin olan Türk-İsrail ilişkilerini onarmayı umarak Türkiye'nin son cazibe atağı hakkında spekülasyonlar yapsa da enerjinin her şeyden önemli olduğu açık.

En önemli sorun, İsrail yönetiminin Doğu Akdeniz'de Türkiye ile AB üyeleri Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti arasında doğal gaz keşif ve sondaj faaliyetleri nedeniyle yaşanan gerginlikte, Yunanistan ve Kıbrıs Cumhuriyeti ile stratejik işbirliğini güçlendiren adımlar atması.

Doğu Akdeniz’deki enerji rezervleri üzerine yaşanan çekişme ve Libya’daki kanlı savaş, bölge genelinde giderek artan istikrarsızlığın bir parçası. Bu durum, bölge ve hatta dünya çapında bir askeri çatışma tehlikesi yaratıyor.

Bu nedenle Türkiye, uluslararası hukuk çerçevesinde hareket ederek önce Libya ile “Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası”nı imzaladı. Türkiye Büyük Millet Meclisi, Türk askeri birliklerinin Libya'da konuşlanma süresinin Ocak 2024'ten itibaren iki yıl uzatılmasını onayladı.

Türk lider Erdoğan’ın Libya ve Karabağ örnekleri boşuna değil!..

Türkiye'nin İsrail'e karşı doğrudan bir askeri müdahale gerçekleştirmesi, birçok uluslararası ve bölgesel dinamiği göz önünde bulundurmayı gerektirir ve oldukça karmaşık bir süreçtir.

Hani “zamanlaması manidar” diye bir söz var. Erdoğan, İsrail'le ilgili açıklamasını yapmadan önce Türkiye Devleti kurumlarının ortalığa çeki düzen verdikleri görülüyor. Kısa cümlelerle anlatalım.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Beşar Esed arasında yapılacak görüşmenin, Türk İstihbarat Servisi (MİT) Başkanı İbrahim Kalın ile Rusya Dış İstihbarat Servisi Başkanı Sergey Narışkin arasında birkaç gün önce Ankara'da varılan mutabakat uyarınca, nasipse önümüzdeki ay Keseb Sınır Kapısında…

Bu şu demek; iki devletin güvenlik ve istihbarat bürokrasisi, iki liderin deklare edeceği mutabakat zaptını önceden belirledi ve kesinleştirdi. Buna iki ülkenin İsrail-Hamas savaşında nasıl tutum takınacakları dahil.

Türkiye, Libya'da ayrı iki hükümet yetkilileri ile diyalog halinde. Nitekim geçtiğimiz hafta sonu Libya Ulusal Ordusu (LUO) Komutanı Mareşal Halife Hafter'in oğlu Belkasım, Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi.

Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ile görüşen Libya’nın doğusunu fiilen yöneten General Halife Hafter’in oğlu Belkasım Hafter, Türk inşaat şirketleri ile Nisan 2024‘te yeni bir dizi anlaşmalar imzalamıştı.

Ayrıca Suriye Kürt Ulusal Konseyi (ENKS) Başkanı Süleyman Oso’nun konseyin, sınır komşusu Türkiye ile karşı karşıya gelmek istemediğini, Türkiye'nin uzun bir sınırı paylaşan komşu bir ülke olduğunu belirtmesi de Ankara’nın elini rahatlatan bir durum.

Bütün bu gelişmeleri yan yana veya üst üste getirdiğinde aslında Türkiye’nin kararını çoktan verdiğini, uzun süredir her türlü ihtimali değerlendiren hazırlıkların yapıldığı anlaşılıyor.

Türkiye bir süredir, diplomatik, ekonomik ve diğer stratejik yollarla İsrail'i baskılamakta. Erdoğan'ın açıklamalarının genellikle diplomatik ve siyasi baskı amacı taşıyan retorik ifadeler olduğu söylense de, ilk etapta askeri müdahalenin dışında, Türkiye'nin İsrail'e karşı kullanabileceği başka yollar da bulunmaktadır:

  • Diplomatik Baskı: Türkiye, uluslararası platformlarda İsrail'e karşı diplomatik baskı oluşturabilir ve müttefikleriyle birlikte hareket edebilir.
  • Ekonomik Yaptırımlar: Türkiye, İsrail'e karşı ekonomik yaptırımlar uygulayabilir veya ticari ilişkileri kısıtlayabilir.
  • Siber Saldırılar: Modern savaşta siber saldırılar, kritik altyapıya zarar verme veya istihbarat toplama amacıyla kullanılabilir.

Türk Agarta timleri nasıl Gazze'ye geçebilir?

Sözde bazı askeri stratejistlere göre coğrafi ve stratejik engellerin Türk Silahlı Kuvvetlerinin İsrail’e yönelik kara operasyonları seçeneği hiç gündeme gelmeyebilir. Bunlara göre Türkiye'nin kara kuvvetlerini İsrail'e ulaştırması, ciddi lojistik ve ikmal sorunları yaratır. İsrail'in coğrafi konumu, kara operasyonlarını zorlaştırır.

Ancak bu seküler tipler, “iman varsa imkan vardır” sözünü unutuyorlar. Gemilerini karadan yürüten bir ırkın ahfadı olduğumuzu unutuyorlar. Pirene dağlarını aşarak Roma’yı kuşatan Kartacalı komutan Hannibal örneğini muhtemelen efsane görüyorlar.

Planlama neden var?

Böyle spesifik durumlar için var; “Minareyi çalan kılıfını hazırlar”. Türkiye'nin, İsrail'e komşu ülkeler üzerinden kara kuvvetleri göndermesi, bu ülkelerin izin ve işbirliğine bağlıdır. İran, İsrail'e karşı bir Türk müdahalesini potansiyel olarak destekleyebilir, ancak bu durum, bölgedeki güç dengelerini ve ittifakları karmaşık hale getirebilir.

Aslında gerek İsrail'de gerekse Lübnan'da hatta İsrail-Suriye sınırındaki Golon Tepeleri bölgesinde Türkiye'nin bağlantılı olduğu Türk etnisitesine ait gruplar mevcut. Osmanlı Devleti, Ortadoğu’dan çekilirken her ülkede etnik bakiye ve gönül dostları bıraktı. Lübnan da bunlardan biri.

Bununla birlikte Lübnan’da Cumhuriyetin ilk yıllarında ekonomik sıkıntılar nedeniyle özellikle Mardin’den Lübnan’a göç edenlerden oluşmuş bir topluluk yaşıyor. 1943’te Fransız mandasından kurtulmak için Lübnan’da yönetim karşıtı hareketler ortaya çıkmaya başladığında Mardinli gençler de bu bağımsızlık hareketine dahil oldular. Mardinlilerin Lübnan’ın bağımsızlık mücadelesine katkıları unutulamaz.

Günümüzde Lübnan’da yaşayan Mardin diasporasının ilk nüvesini bu göç oluşturuyor. Asıl göçün 1950 ile 1970 arasında yoğunlaştığı o yıllarda, Lübnan’daki Mardinlilerin sayısının 60-70 binlere ulaşması söz konusu.

Lübnan’a göç eden Mardinli nüfusun uzun yıllar Lübnan vatandaşlığını kazanma ve kimlik alma mücadelesi verdiği, bu mücadelenin, 1994’te dönemin Başbakanı Refik Hariri’nin, 15 bine yakın Mardinliye Lübnan vatandaşlığı vermesiyle sonuçlandığı biliniyor.

Türkiye’nin Beyrut Büyükelçiliğinin verdiği rakamlara göre, şu an Lübnan’da, 18 bini konsolosluğa kayıtlı olmak üzere toplamda 30 bine yakın Mardinli yaşıyor. Mardinlilerin yaklaşık 16 bini hem Türk hem de Lübnan vatandaşlığına sahip.

Türkiye, Lübnan'da boş durmadı, Barış Gücüne katıldı…

Beyrut Limanı havaya uçtuğunda ziyarete gelen Fransa Cumhurbaşkanı Macron, Türkiye'yi hedef alan açıklamalarda bulunmuştu.

Türkiye; Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin (BMGK) 11 Ağustos 2006'da kabul ettiği karar ile TBMM'nin 5 Eylül 2006 tarihli kararıyla verdiği izin çerçevesinde, UNIFIL'e TSK unsurlarıyla katkı sağlıyor. Türkiye; Birleşmiş Milletler Lübnan Geçici Barış Gücü bünyesine Türk Birliği göndermişti. Bu birlik, halen Lübnan’da görevde.

Bu bağlamda Türkiye, Lübnan’da konuşlu Birleşmiş Milletler Geçici Görev Gücü’ne (UNIFIL) deniz görev gücü ile katkıda bulunuyor.

Lübnan BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kapsamında Deniz Görev Gücü’nde görev yapan Türk Silahlı Kuvvetler unsurlarının görev süresi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin Kararı’yla dönem dönem uzatılıyor.

Türkiye, BM tarafından icra edilen UNIFIL Deniz Harekatı’na en yüksek oranda kuvvet katkısında bulunan ülkelerden biri olmaya devam ediyor.

Hiç şüphesiz ki Türkiye’nin Lübnan’da yaşayan Ermenilerle, Dürzilerle, Kürtlerle ve dini gruplarla diyalogu mevcut. Ayrıca Hariri ailesi aracılığıyla da bölgede etkin olduğu yadsınamaz bir gerçek. Demek istediğim; Türkiye, Lübnan’da var ve yaşanan krizden aheste değil.

TSK Kara Kuvvetleri Komutanlığı, Lübnan UNIFIL Harekâtı’na; 2006-2013 yılları arasında bir istihkâm inşaat bölüğü ile katkıda bulunmuştu. Ayrıca BM Lübnan Geçici Görev Gücü (UNIFIL) kapsamında Doğu Akdeniz’de (Lübnan açıklarında) bulunan TCG FATİH fırkateyni bölgede konuşlu.

Türkiye, Barış Gücü’ne en büyük katkısını 110 personel ile BM’nin Lübnan’daki Geçici Gücü UNIFIL’e sağlıyor. UNIFIL’in Deniz Görev Gücünde yer alan Türk BM Barış Gücü personeli, Lübnan Donanması’na karasularını izleme ve kıyı şeridini korumada destek sağlıyor.

SAT Komandoları da oralarda olmalı!..

ABD’nin İsrail ordusuna danışman olarak gönderdiği Korgeneral James Glynn'ın görevi bırakarak apar-topar dönmesi, herhalde beyaz hayaletlerin buna görünmesi ile ilgili. Glynn, ABD’ye geri dönerken “İsrailli meslektaşlarıma Gazze’ye kara operasyonuna tüm risklerini söyledim” demişti.

Lübnan'da görevli Türk Barış Gücü, Gazze'ye girer mi?

Türk ordusunun İsrail'e Suriye, Lübnan ve Mısır üzerinden askeri müdahalede bulunması oldukça düşük bir ihtimaldir. Türkiye'nin, bu ülkelerle askeri işbirliği anlaşmaları olsa dahi, böyle bir harekatın gerçekleştirilmesi için çok sayıda siyasi, diplomatik ve askeri engel bulunmaktadır.

1- Suriye: Türkiye, Suriye'de farklı gruplarla karmaşık bir ilişki ağına sahip ve Suriye'deki iç savaş nedeniyle bu bölge üzerinden geniş çaplı bir askeri harekat düzenlemek zordur.

2- Lübnan: UNIFIL kapsamında Lübnan'da görev yapan Türk Barış Gücü askerleri, Birleşmiş Milletler'in belirlediği görev tanımı ve kurallara uygun hareket etmektedir. Bu askerlerin Gazze'ye girmesi, mevcut uluslararası yasalara ve görev tanımına aykırı olacaktır.

3- Mısır: Türkiye ile Mısır arasındaki diplomatik ilişkiler son yıllarda inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir. Mısır üzerinden Gazze'ye askeri birliklerin intikal ettirilmesi, iki ülke arasındaki diplomatik ve askeri anlaşmaların ötesinde, bölgesel ve uluslararası tepkilere neden olabilecek bir adımdır.

Türk ordusunun İsrail'e yönelik böyle bir askeri müdahalede bulunması hem uluslararası hukuk hem de bölgesel dengeler açısından oldukça karmaşık ve riskli bir durumdur. Bu tür bir harekat, bölgesel istikrarı daha da bozabilir ve uluslararası toplum tarafından büyük tepkilere yol açabilir.

Rusya Dış İstihbarat Başkanı Ankara’da kimlerle görüştü?başlıklı yazımı göz önüne getirin. Son bölümündeAfrika'da Türkiye - Mısır - Rusya işbirliğinden söz etmiştim.

Nariskin’in; Türkiye ile Rusya’nın Afrika’da Avrupalı sömürgecilere karşı müşterek işbirliği imkan ve fırsatların yaratılmasını, hatta askeri operasyonlar dahil olmak üzere her türlü ittifak arayışlarına açık olduklarını belirttiğine değinmiştim. Zamanı gelmişken İsrail'e askeri müdahale de buna dahil diyelim.

Bazı kolpacılar bunu anlayamaz. Vizyonları misyonları yetmez. Onlar ABD Büyükelçiliğinden tahsisli gelen mamaları kadar düşünür. Kanları da bozuktur.

Yeri gelmişken belirtelim; Cihanşümûl Kadim Türk Devletinin Müslüman, Budist, Hristiyan (Ortodoks/ Katolik/Protestan), Yahudi, Şaman inançlı askeri olduğu gibi, dünyanın dört bir tarafında Ankara'ya kulak kesilmiş yüzbinlerce fedaisi var.

Geçen yıl Türk donanmasının, Cumhuriyetin 100’üncü yılı dolayısıyla İstanbul Boğazı’nda gerçekleştirdiği tarihinin en büyük resmi geçidi yapılırken Erdoğan’ın arkasına asılan siyah sancak ile paşaların kılıçlarının kınından çıkmış olması ve eldivenlerinin neden elden çıktığı şimdi daha iyi anlaşılıyordur?

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

омюр челикдёнмез, Дикгазете

Seçilmiş Kaynakça

https://arabic.rt.com/world/1586452-

https://www.bbc.com/turkce/articles/cnd0n8p9xxjo

https://www.habervakti.com/turk-beyaz-hayaletler-gazzede

https://www.dikgazete.com/amp/yazi/turk-beyaz-hayaletler-gazze-de-6182.html

https://turkish.aawsat.com/dünya/5045014-suriye-kürtrt-ulusal-konseyi-enks-başkanı

https://www.dikgazete.com/yazi/turkiye-iran-israil-istihbarat-savaslari-4594.html

https://www.dikgazete.com/yazi/olumunun-85-yilinda-ataturk-ve-filistin-davasi-6219.html

https://www.politico.eu/article/turkey-nato-tayyip-erdogan-threatens-enter-israel-help-palestinians/

https://www.dikgazete.com/yazi/rusya-dis-istihbarat-baskani-ankara-da-kimlerle-gorustu-7065.html

https://www.haberler.com/guncel/cumhurbaskani-ve-ak-parti-genel-baskani-erdogan-17564897-haberi/

https://sputnikglobe.com/20240728/erdogan-says-turkiye-could-enter-israel-to-help-gazans-1119549991.html

https://www.aljazeera.com/news/2024/7/29/hitler-vs-saddam-war-of-words-as-turkey-threatens-to-enter-israel

https://rus.err.ee/1609409899/jerdogan-turcija-mozhet-vojti-v-izrail-chtoby-pomoch-palestincam#lg=1&slide=0

https://www.mepanews.com/libyali-savas-agasi-halife-hafterin-oglu-ankarada-hakan-fidan-ile-gorustu-67749h.htm

https://www.reuters.com/world/middle-east/erdogan-says-turkey-might-enter-israel-help-palestinians-2024-07-28/

https://www.birgun.net/haber/libya-da-da-u-donusu-halife-hafter-in-oglu-ankara-da-hakan-fidan-ile-gorustu-547733

https://www.agos.com.tr/tr/yazi/30731/erdogan-in-karabag-ve-libya-hatirlatmasina-israil-yanit-verdi-azerbaycan-dan-yorum-geldi

.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Kimse kim
Kimse kim 1 ay önce
Türkün türkten başka dostu yoktur kelimesi bir kez daha doğrulanmış oldu.şu azarbeycanı hiç sevmedim sevmemde.iyilik yap kötülük bul hesabı bırak herkes kendi yağıyla kavrulsun ne halleri varsa görsünler.filistinde zamanında Kıbrıs'ı tanımamıştı.filistin bile azarbeycan Ermenistan savaşında Ermenistanı desteklemişti yani demem şuki herkes kendi yoluna bu kadar net
Kadir ATLANSOY
Kadir ATLANSOY 1 ay önce
Aheste kelimesi yerine vareste daha uygun