Türk Ortodoks Kilisesi ve yeni teopolitik açılımlar
Doğu Ortodoks Kilisesi tarafından tanınmayan Türk Kilisesi, Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesinin ana binası İstanbul Beyoğlu semtindeki Meryem Ana Kaffa İkonu Kilisesi'dir. 1583 yılında Tatar asıllı Trifon Karabeinikov önderliğinde Kırım Feodosia'sından (Kaffa) gelen göçmenler tarafından inşa edilmiştir.
1582 yılında IV. İvan ve I. Fyodor'un görevlendirmesi sonucu Moskova'dan yola çıkan Korobeynikov, 1582-84 ve 1594-94 yıllarında olmak üzere iki kez Aynoroz, İstanbul, Suriye, Filistin ve Kudüs'e geldi. Kudüs hakkında döneme ait önemli bilgiler vermiştir.
1594 yılında "Moskova'dan İstanbul'a Seyahatin Açıklaması" (Описание пути от Москвы до Царьграда) adıyla kaleme aldığı yazıları basıldı. Aynı yıl Moskova Hükûmeti'ne sunulan daha çok finansal bilgiler içeren raporun yazarlarından biri oldu.
Türk Ortodoksluğu ve Urum Türkleri…
Bir ‘Türk Ortodoksluğu’ inşa etme girişimi yeni sayılmaz. Trifon Karabeinikov bu kiliseyi inşa eden Urum Turklerinin lideridir. Kırım ve Kafkasya bölgesinde yaşayan Urumlar, Hristiyanlığın Ortodoks mezhebine mensupturlar. Türklerin bugüne kadar bi-linmeyen bir kolunu oluşturan Urumlar bugün Ukrayna'nın farklı yerleşim yerlerinde yaşamaktadırlar. Türkçe konuşmakta, Türkçe soyisimleri taşımakta ve "Greklerle inanç dışında hiçbir benzerliğimiz yoktur" demektedirler.
Kıpçak, Peçenek ve Hazar Türklerinin soyundan geldiği düşünülen Urum Türklerinin günümüzde Gürcistan, Kazakistan, Abhazya ve Ukrayna’da yaşadığı bilinmektedir. Ortodoks Karaman Türkleriyle de bağlantılı olabileceği düşünülen Urum Türkleri nüfusunun, 1979 sayımına göre yaklaşık 200 bin olduğu belirtilmektedir.
Urumlar'ın çoğu 1870-1871 yılarında işgal ve sıcak denizlere inme politikası gereği Rus Çarlığı tarafından Kırım'dan Donetsk'e getirilerek yerleştirildi. Bir kısmı da yine aynı politikalar gereği 1820'lerde Anadolu'nun Trabzon, Giresun, Erzurum, Kars ve civarından Abhazya ve Gürcistan'a göç ettirildi.
Daha sonra buralara göç edenlerin bir bölümü de II. Dünya Savaşı yıllarında Sovyet yönetimi tarafından Kazakistan'ın Kentav şehri civarına gönderildi. Bu sürülenlerin bir kısmı da Kazakistan ve Gürcistan'dan Donetsk'e gelerek buradaki Urum ve Rumeyler'e katıldı. Sonuç olarak Türk Ortodoks Kilisesi, Cumhuriyetin veya iddia edildiği gibi Kemalizmin icadı değildir. Tarihi kültürel ve etnik temelleri vardır.
Anadolu’da yaşayan Türkçe konuşan Ortodokslar’ın varlıkları yeni sayılmaz!..
Türk soylu Türkçe konuşan, Türk Ortodokslar’ın Anadolu’nun iç kesimlerinde yaşadıkları biliniyor. Kimileri onlara Karamanlı, kimileri de Urum diyor. Roma idari taksimatınıa göre, Türkçe konuşan Ortodokslar çoğunlukla Kapadokya bölgesinde yaşıyorlardı. Ama sadece Kapadokya ile de sınırlı değil. 19. yüzyılda Anadolu’da çok daha geniş bir coğrafyada Türkçe konuşan Ortodoks cemaatleri vardı.
Batıda Bursa’dan başlayarak Sivas’a kadar uzanan coğrafyada Türkdilli çok sayıda Ortodoks cemaat bulunuyordu. Ayrıca kuzeyde özellikle Orta Karadeniz’de mesela Bafra’da, güneyde Antalya ve Adana’da Türkçe konuşan Ortodoks cemaatler mevcuttu. Dolayısıyla Batı Anadolu sahiliyle doğu Karadeniz sahili dışında kalan kesimlerin önemli bir bölümünde birçok Ortodoks cemaati anadil olarak Türkçe konuşuyordu.
Meşrutiyetin İlanında Türklüklerini idrak ettiler!..
Anadolu'da yaşayan ve ana dili Türkçe olan Hıristiyanların ileri gelenleri Osmanlı Sultanına gönderdikleri mektupta milli bir Türk Kilisesi’nin kurulmasına izin verilmesi talebinde bulundular. Mektuplarında, Anadolu’da yaşayan ve anadili Türkçe olan Hiristiyanların, Türk kökenli olduklarından bahsedilerek, Balkanlar’da Osmanlı’ya karşı bağımsızlığını kazanan Sırplar, Yunan ve Arnavutlar’ın kendi patrikhanelerini kurmaları örnek gösterilmişti.
Osmanlı’da başlayan milliyetçilik akımları neticesinde ayrılan her topluluğun kendi milli patrikliğini de kurması çıkış noktaları olacaktı. Bunun için Anadolu’da Kayseri merkezli Türk Hıristiyanları için de bağımsız bir patrikhane kurulması talep edilecekti. Aslında bu talep, Fener Rum Patrikhanesi’nden Türk Ortodoks Hiristiyanların açıkça ayrılma isteğiydi.
Nitekim temeli 1900’lerde atılan bu fikri Mustafa Kemal Atatürk ile Papa Eftim oldukça değişik şartlarda 1922’de ilk Kayseri’de hayata geçireceklerdi.
23 Nisan 1920’de Ankara’da Millet Meclisi’nin açılış duasını okuyan din adamları arasında Papa Eftim de vardı. Kurtuluş Savaşı’nda “Umum Anadolu Türk Ortodoksları Cemaatleri” olarak yer aldılar.
1920-22 arasında Ankara hükümetinin hakim olduğu, Ortodoks cemaatlerin Yunan ordusuna karşı misilleme tehdidiyle baş başa bulunduğu bir dönemde bu tercih çok anlamlıydı. Papa Eftim, varoluş kaygısı taşıyan Ortodokslara, Ankara hükümetine destek olma yolunu bir çıkış olarak göstermiş, onun önerdiği bu yol o dönemde belli bir karşılık da görmüştü. Türk Ortodoks Kilisesi, o kısa tarihsel dönem için böyle bir işlev gördü.
Türk Devletine hizmetlerinden dolayı Papa Eftim ve ailesi, onun yanında bir de Türk Ortodoks Patrikhanesi'nin kurucularından Bodrumlu İstimat Zihni, Bakanlar Kurulu'nun kararıyla Türk hükümeti tarafından nüfus mübadelelerinden muaf tutulmuştur.
Türk oğlu Türk Bodrumlu Pulluoğlu İstamat Zihni Özdamar…
İstamat Zihni Özdamar, Batılı devletlerin Türkiye’deki azınlık sorununa ilişkin politikalarına temelden karşı çıkmış ve bu yönüyle Fener Rum Patrikhanesinin bu politikalarla uyumlu siyasetine karşı kıyasıya mücadele etmiştir.
26 Mayıs 1919’da Aydın’a ilerleyen Yunan işgal kuvvetlerini karşılamaya giden Müslüman ve Rum Ortodoks temsilcilerin aksine önce Denizli’ye, buradan Isparta’ya, oradan da Afyon’a giderek buradaki Kuvayımilliye’ye katıldı. Afyon’da yayınlanan İkaz gazetesinde Millî Mücadele’yi destekleyen makaleler yazdı.
Daha sonra Ankara’ya geldiğinde burada Türk-Ortodoks cemaati lideri Papa I. Eftim ile tanıştı. Bu sırada Kayseri Talas Zincidere’de toplanan 1. Türk-Ortodoks Kurultayı’nın ardından Anadolu’da "Ortodoksluk Sadâsı" gazetesini çıkardı ve bu gazetenin başyazarlığını yaptı. Türkçeden başka Rumca ve Fransızca biliyordu.
Türk ordusunun Ortodoks askeri…
İstamat Zihni Özdamar, Türk Millî Mücadele'sinin ilk anlarından itibaren fiilî olarak vatan savunmasına katılmıştır. Bu amaçla İzmir’in işgalinden sonra oluşturulan ve Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi’nin başkanlığını yaptığı Denizli Heyet-i Millîyesi’nin İstihbarat ve Propaganda Şubesi olan İkinci Şube'de görev yaptı.
Bu süreçte Kayseri Zincidere Manastırında toplanan Anadolu Türk Ortodoksları Kilise Kongresi'ne Zonguldak Murahhası olarak katılmış ve bu kongrede, Türklerle devam etmekte olan kardeşlik, dostluk ve samimiyetin iadesi için bütün güçleriyle çalışacaklarını ifade etmiştir.
Büyük Taarruz’un hemen öncesinde toplanan kongrenin aldığı en önemli karar, Fener Rum Patrikhanesi ile bütün ilişkilerini keserek başında Patrik Eftim Efendi’nin bulunduğu Türk Ortodoks Kilisesine bağlılığını açıklamak oldu. Kongre kararlarında, Anadolu Ortodokslarının Millî Mücadele'yi bütün gücüyle destekledikleri ve Ankara’daki Büyük Millet Meclisinden başka bir siyasal bir gücü tanımadığı belirtiliyordu.
Kayseri’de toplanan bu kongrenin bir başka açıdan önemi ise Millî Mücadele'nin en zor günlerinde Anadolu’daki birlik ve beraberliğin sağlanmasına yönelik katkılar olmuştur. Bir taraftan Fener Rum Patrikhanesinin gücünü kırmak, diğer taraftan da Anadolu’daki gayrimüslimlere “Türk mezalimi” yapıldığı yolundaki propagandaların boşa çıkarılması bunlar arasındadır.
Ardından da Anadolu’da bütün hiristiyanların etnik kimliklerine bakılmadan Yunanistan’a gönderilmesi üzerine cemaatsiz kalan bu patriklik İstanbul’a nakledilecekti.
Bu memlekete bir ordu kadar hizmet eden adam!..
Türk Ortodoks Kilisesi, Osmanlı İmparatorluğundan beri varlığını sürdüren, Hıristiyan Türklerden oluşmuş milli bir kuruluştur. Kilisenin kurucu babası Papa Eftim, Milli Mücadele'ye Atatürk'ün yanında aktif olarak katılmıştır. Sivas Kongresi'nden hemen önce, Mustafa Kemal Paşa'nın isteğiyle Sivas'a gelmiş ve Milli Mücadele'de Ortodoks Türklerin yapabilecekleri faaliyetleri uzun uzun görüşmüş olan Papa Eftim hakkındaki Atatürk'ün övgü dolu sözleri belgelerde mevcuttur.
Savaşın sonunda İstiklal Madalyasına layık görülen Papa Eftim için Mustafa Kemal Atatürk, “Baba Eftim bu memlekete bir ordu kadar hizmet etmiştir.” demişti. Patrikhane, Türk yurdunu hedef alan emperyalist saldırıya karşı mücadele en öndeydi.
Dış güçlerin güdümündeki FETÖ terör örgütünün Türk Ortodoks Patrikhanesini, Ergenekon kumpasına dahil etmesinin sebebi şimdi daha iyi anlaşılmıyor mu? Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesini "terör örgütü" yuvası ilan ederek sonlandırılacaklar böylelikle Fener Kilisesi’nin önü açılarak ekümenikliğini sağlanacaktı.
Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi, Rusya Federasyonunda yaşayan Türk Ortodokslara el uzatıyor!..
Bağımsız Türk Ortodoks Patrikhanesi, Fener Patrikhanesi'yle mücadelesini devam ettirmenin yanında Sovyetler Birliği'nin dağılmasıyla bağımsızlığını kazanmış olan Hıristiyan Türkleri bir çatı altında toplama çalışmalarını sürdürmektedir.
Türk Dünyası'nda Hıristiyan Ortodoks olarak varlığını devam ettiren, başta Gagavuzlar (Gökoğuzlar) olmak üzere, Çuvaşlar, Hakaslar, Yakutlar gibi Türk boyları, bütün milli özelliklerini koruyabildiler.
Türk Ortodoks Patrikhanesi ve Türkiye’deki Bulgar Egzarhlığı, Fener Rum Kilisesi’nin kendileri ya da kendi cemaatleri üzerinde herhangi bir yetkisini tanımaz. 1930'lardan 21. yüzyıla kadar Türk Ortodoks Patrikhanesi'ni Besarabya'daki etnik Türk, Rum Ortodoks Gagavuz azınlığa bağlamaya yönelik bir dizi girişimde bulunuldu.
Gagavuzlarla Türk Ortodoksları arasındaki bağlantı girişimine bakmak önemlidir. Geçmişte bunları birleştirmek için bazı çabalar oldu. 1930'lu yıllarda Türkiye'nin Romanya Büyükelçisi Hamdullah Suphi Tanrıöver, Romanya'dan Türkçe konuşan Hıristiyanları, Marmara bölgesine yerleştirmeye çalıştı.
Ardından gelen savaş nedeniyle planlarını tam olarak gerçekleştiremedi ancak 1935'te 70 Gagavuz gencini Türkiye'ye getirmeyi başardı. Gençler, dinlerinden dolayı birçok sorunla karşı karşıya kaldılar ve İslam'a geçmek zorunda kaldılar.
Benzer bir proje, Ekim 2018'de Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Moldova Cumhuriyeti'ni ziyaret etmesi ve Gagauz Özerk Bölgesi'ni gezmesi sırasında hayata geçirilmişti.
ABD’de Siyahi Türk Ortodoks Kilisesi…
Amerika Birleşik Devletleri'ndeki Türk Ortodoks Kilisesi, Patrikhane ile gevşek bir şekilde bağlantılı olan, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki ağırlıklı olarak Afrika kökenli Amerikalı 20 kiliseden oluşan bir Eski Katolik grubu bulunuyordu.
1966 yılında Afro-Amerikalı doktor Christopher M. Cragg yönetiminde kuruldu. 1966 yılında Papa Eftim II tarafından Civet Kristof adıyla kutsanmıştı. 1970'ler boyunca varlığını sürdürdü.
1989'dan sonra Doğu Bloku'nun dağılması ve Doğu Avrupalıların dini inanca dönmesiyle birlikte Doğu Avrupa ülkeleri ve Sovyetler Birliği'ndeki Ortodoks kiliseleri üzerindeki devlet baskıları da sona erdi. Bu yeni durum, kendi hükümetleri tarafından bile teşvik edilen kiliselerin uluslararası siyaset sahnesinde dinamik bir rol kazanmasını sağladı.
Bu gelişme, ABD'nin Ekümenik Patrikhane'ye olan ilgisinin yoğun olmasına neden oldu. Sovyetler Birliği'nin dağılmasının ardından ABD, Kafkasya ve Balkan bölgelerindeki Ortodoks halkları ve pazarlarını iyi ilişkiler kurabilecekleri bir dini merkeze bağlamaya çalıştı.
Daha sonra Patrikhane'nin ekümenik karakteri yeniden ön plana çıktı. Böylece Patrik Dimitrios, 1990 yılında Patrikhane tarihinde bir dönüm noktası sayılan ABD'ye tarihi bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu, İstanbul Rum Ortodoks Patriği'nin ABD'yi ilk ziyaretiydi.
Böylece Ortodoksluk hem ABD'de hem de dünyanın geri kalanında eskisinden çok daha "görünür" hale geldi. Dimitrios'un görev yaptığı dönemde, 80'li yılların sonları hariç, Patrikhane'nin imajı, bir ölçüde, mevcut siyasi koşullar nedeniyle, özellikle içe dönüktü.
Günümüzde Bulgaristan'da, Moldova'da, Romanya'da ve Batı Trakya'da toplam 1 milyon 200 bin Türk Ortodoks'un yaşadığı belirtiliyor. Nitekim 8. Türk Devletleri ve Toplulukları Kongresi'nde yapılan genel kurul bildirisinde Gagavuz, Çavuş ve diğer Ortodoks Hıristiyan Türklere, Kilise'nin “ekümenik” olabilmesi için Türk Ortodoks Kilisesi etrafında birleşmeleri çağrısında bulunuldu.
Dedesi gibi memlekete bir ordu kadar hizmet ediyor!..
Patrikhanenin Basın ve Halkla İlişkiler sorumlusu Sevgi Erenerol, tıpkı babası, amcası ve dedesi gibi, Türkiye’nin üniter devlet yapısına sonuna kadar sadık bir çizgi izliyor.
Türkiye’nin milli menfaatlerine aykırı eylemler karşısında da kararlı bir duruşu nedeniyle Türklük düşmanı çevrelerin hedef olmuştur. Ülkenin birlik ve bütünlüğü konusunda son derece duyarlı tavır sergileyen Sevgi Erenerol, vermiş olduğu konferanslar ve demokratik etkinliklerle Türk toplumunun aydınlanmasına katkıda bulunmaya sürdürüyor.
Sevgi Erenerol, 22 Ocak 2008 tarihinde gerçekleştirilen Ergenekon operasyonunda sözde örgüt yöneticiliği iddiasıyla tutuklanmıştır. Yunanistan Başbakanının Türkiye’yi ziyaret ettiği gün, ona jest yapmak adına gerçekleşen bu tutuklama kararı, tarihe bir utanç sayfası olarak geçmiştir.
Bağımsız Türk Ortodoks Kilisesi’nin basın sözcüsü Sevgi Erenerol, hemen her fırsatta Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren kuruluş ilkelerine bağlı olduklarını belirterek “Her şartta, sonsuza dek Cumhuriyeti savunma görevini üstleneceğiz” diyor.
Yunanistan tarafından işgal edilen adalara Fener Rum Patrikhanesi tarafından papazlar atandığı bu süreçte, Türk Ortodoks Kilisesi’nin önemi bir kez daha anlaşılmaktadır. Oysa Lozan uyarınca Fener’in görevi, yalnızca İstanbul’da kalan Rumların dini ihtiyaçlarını karşılamaktır. Onun dışında herhangi bir yetkisi bulunmuyor.
Sonuç:
Pratikte Türk devleti tarafından Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne karşı bir denge işlevi görüyor. Her ne kadar Bağımsız Türk Ordodoks Patrikhanesinin cemaati yok denilse de Fener Rum Patrihanesine bağlı İstanbul'da yalnızca 1.300 civarında Rum yaşıyor.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Patrikhanenin Ekümenik sıfatını resmen tanımasa da fiili uygulama daha farklı. Çok iddialı bir ifade olacak biliyorum ama yine de belirtmeden geçemeyeceğim: Fener Rum Patrikhanesinin, teolojik jeopolitiğinin parametrelerini Türk Dışişleri belirliyor.
Ammaaaaaa şu ABD yok mu?
Sığır çobanları domuzcuk burunlarını Fener Patrikhanesi’nin işine sokmadan edemiyorlar.
.
Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com
омюр челикдёнмез, Дикгазете
Seçilmiş Kaynakça
https://www.trapezounta.gr/news/9171/
https://www.turkiyenintarihieserleri.com/?oku=530
http://www.patriarchia.ru/gr/db/text/6023838.html
https://www.atour.com/~aahgn/news/20040123b.html
https://www.abttf.org/temel-konular.php?id=30&lang=gr
https://www.millifolklor.com/PdfViewer.aspx?Sayi=84&Sayfa=104
https://www.gagauzya.com/bagimsiz-turk-ortodoks-patrikhanesi/
https://www.pontosnews.gr/431814/pontos-blog/i-tourkia-chtizei-tzamia-sto-exoteriko/
http://constantinople.ehw.gr/forms/fLemmaBodyExtended.aspx?lemmaID=11470
https://www.agos.com.tr/tr/yazi/16941/cumhuriyetin-hiristiyan-turklerle-imtihani
https://readersandrootworkers.org/wiki/Category:Working_Within_the_Orthodox_Tradition
https://www.aydinlik.com.tr/haber/547-yillik-mabed-turk-ortodoks-patrikhanesi-324863?_
https://www.veryansintv.com/turk-ortodoks-patrikhanesinden-iftiralara-iliskin-aciklama/
http://www.holytrinitymission.org/books/russian/pravoslavnye_tzerkvi.htm#_Toc72897800
https://yeni.ataturkansiklopedisi.gov.tr/detay/1520/%C4%B0stimat-Zihni-%C3%96zdamar-(1935-1946)
https://www.tc-america.org/resource-center/briefing-note-the-greek-orthodox-patriarchate-in-istanbul-554.htm
https://www.vaticannews.va/en/world/news/2023-10/turkey-first-church-syriac-orthodox-mor-st-ephrem-istanbul.html
https://www.cumhuriyet.com.tr/turkiye/bagimsiz-turk-ortodoks-patrikhanesi-99-kurulus-yildonumunu-kutluyor-1870523
https://pstgu.ru/actual/novomucheniki/konstantinopolskiy-patriarkhat-i-sudby-pravoslaviya-na-territorii-ukrainy-i-polshi-v-poslerevolyutsi/
https://avesis.marmara.edu.tr/yonetilen-tez/a87ff42e-19c9-488b-8224-4049fe43b03d/turk-toplum-butunlesmesinde-turk-ortodoks-patrikanesi
https://www.21yyte.org/tr/merkezler/islevsel-arastirma-merkezleri/teostrateji-arastirmalari-merkezi/fener-rum-ortadoks-kilisesi-nin-ekumenlik-sifati-bulunmamaktadir
https://www.indyturk.com/node/474181/haber/rusya-ukrayna-krizinin-tam-merkezindeki-donetskte-yaşıyorlar-ruhen-türküz-diyen
Gazanfer Şahin 6 ay önce
Araştırmayı okuyunca 1965-80'li senelerde Adana Karaisalı'ya bağlıyken daha sonra Aladağ ilçesi sınırları içindeki köylere yazın yaylalara giderdik. Harman zamanı Niğde Bor ve Kayseri Yahyalı taraflarından seyyar satıcı olarak bilinen "çerciler" bölgede yetişmeyen kara üzüm getirip buğday karşılığı takas usulüyle satarlardı. Urum buraya göre batıda olduğundan Rum kelimesinin galatı olan 'Urum" diye adlandırılmıştı.
Urum üzümü kara/siyah olup, tadı yarım asırdır hâlâ hatırımdadır.
Bulup yiyene afiyet olsun!