USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türk İstihbaratının İngiliz sömürgesi Hindistan’da bağımsızlık faaliyetleri ve Ghadar Hareketi

04-11-2019

İster haber alma ister akıl oyunu denilsin; Türkler’in istihbarat yapılanması, Kara Kuvvetleri’nin de kuruluş tarihi olarak kabul edilen, Büyük Hun İmparatoru Mete Han’ın tahta çıkış tarihi M.Ö. 209 yılına uzanır. 

O nedenle, Türk devletinin müesses nizamını yıkmaya çalışan düşmanın gizli görevlilerine “çaşıt-çaşut”, 'İhbar' eylemine de “çaşutlama” denilirdi.

Türk dilinin ilk yazılı sözlük kaynağı özelliği taşıyan Divan-i Lugat-it Türk'te (1070) 'çaşut' sözcüğü "yalancı, iki yüzlü, casus” anlamıyla yer alır. 

Eski Türkçeçaşur”, "yalan söylemek, itham etmek" fiilinden “+Ut” sonekiyle türetilmiştir. Eski Türkçe fiil, Eski Türkçe çaşut fiilinden evrilmiştir.

Göktürk Kitabeleri’nde haberci, için “sabçı” sözcüğünün kullanıldığı görülür. Yine haberci ve casuslarakörüg, tıl(dil), tıgrak” da denilirdi. Ayrıca “çabar/çapar” sözcükleri, kurye ve elçi manasındadır.

İstihbaratta süreklilik esastır…

Türk istihbaratının; tarih sahnesine çıkmış Türk devletlerinin gizli haber alma teşkilatlarının hemen hepsinden izler taşıdığı, onların tecrübelerinin birikimine sahip olduğu iddia edilir.

Muhtemelen bu süreklilik, Selçuklu ve Osmanlı Devleti ile Türkiye Cumhuriyeti açısından daha belirgin olmalı. 

III. Selim Han’ın kurduğu “Derin Devlet” yani “Şurayı Devlet”; Yıldız Teşkilatı’nın merkezindedir. Yıldız İstihbarat Teşkilatı, 1880 yılında Şurayı Devlet eksenli olarak Sultan II. Abdülhamit tarafından oluşturuldu.

II. Abdulhamid'in Hafiye Örgütü, Alman İmparatoru Kaiser Wilhelm’in İstanbul ziyareti sonrasında, Padişah’a bir Alman polis müdürü önermesiyle kurulur.

Padişah’ın isteği, dış düşmanlarla mücadele edecek bir istihbarat örgütüdür. Bunun üzerine Weiss, Schirman ve Tresco adlarında üç Alman istihbarat uzmanı İstanbul’a gelerek gerekli eğitimi verirler. 

Adına “Şurayı Devlet” denen bu yapılanma günümüz MGK’sı gibi, hiç bir sorumluluk taşımayan ama devlet gemisinin rotasını belirleyen bir kuruluştur.

Şurayı Devlet, gün gelip de “Encümen-i Daniş” adını alsa da sür-git devletin siyasetini belirledi. 

Bizans’ın kültür ve devlet mirasını sahiplenen Türkler’in, “Bizans haber alma teşkilatının varisi” sıfatıyla Ortodoks kilisesini, uzun yıllar Vatikan'a karşı değerlendirdikleri  söylenebilir. 

Nitekim tamamen gayri Müslim unsurlardan oluşan Martolos örgütü de böyledir. 

Türk Haber Alma Teşkilatında “Martolos” unsurları…

“Martolos” kelimesinin adını taşıyan teşkilat, Bizans kökenli. “Silahlı Nöbetçi, Milis Mensubu” gibi anlamları var. 

Hıristiyan dünyası ile ilgili  haber alma faaliyetlerinde özellikle Yahudiler ve mezhep çekişmesi nedeniyle birbirlerine düşmanlık besleyen Bogomil ve Ortodoks Hıristiyan casuslardan faydalanılmıştır.  

Bu iş için önce Ortodokslar’ın bir kaç yüz yıl sonra da Protestanlar’ın, Katolik devletlere karşı haberci ve casus olarak değerlendirilmesi fikri, II. Murad tarafından 1421'de Martolos teşkilatı yenilenerek harekete geçirildi. 

Macar Tarihçi Sandor Taktas, Osmanlı'nın en geniş topraklara sahip olduğu dönemde, Kanuni Sultan Süleyman'ın, Çekçe, Macarca, İtalyanca ve Almanca bilen Yahudi casusları kullandığını gündeme getirmişti. 

Öyle ki "Katolik bir papazla, bazı yüksek rütbeli subaylar da aslında Kanuni'ye çalışan elde edilmiş casuslardı."

Hatta, Türkler adına Avrupa'da topyekün casusluk yapan köyler vardı. 1677'de Fransız elçi Novantel, Avusturya kalelerinin planlarını Osmanlı vezirine veriyordu. O planları çizen Venedikli mühendis Borazzi'ye Osmanlı, keselerle maaş bağlıyordu. 

Genellikle ganimet ve macera peşinde koşan hıristiyanlardan toplanan ve 15. yüzyılda sadece serhat yani sınır bölgelerinde görev yapan Martoloslar, Kanûnî Sultan Süleyman devrinden itibaren iç bölgelerde muhafız ve derbentçilik görevlerini de üstlendiler.

1734’te Hollanda’da basılan bir kitapta, tam 38 yıl Fransa sarayında Osmanlı casusu olarak görev yapan bir Gökoğuz yani Gagavuz Türkü olan Titus Moldavientus (Titus Moldariensis Clericus), Osmanlı sarayında bilinen ismi ile Sicilyalı Mehmed Efendi’den söz edilir.

Yavuz Sultan Selim'in görevlendirmesiyle Sicilyalı Mehmet Ağa; dile kolay tam 40 yıl, “Titus” adıyla Fransa'da Osmanlı adına casusluk yaptı. 

Kaptanıderyâ Küçük Ali Paşa’nın kardeşliği Sicilyalı Mehmed Ağa, Avrupa devletleri ve özellikle Osmanlı Devleti’nin Batı’daki en büyük rakibi olan Avusturya hakkında da İstanbul’a muntazaman bilgiler gönderdi.

Mortolos” yani Osmanlı casusları, Avrupa saraylarının en gizli sırlarını daha devlet görevlilerinin diline düşmeden, İstanbul’u bilgilendiriyorlardı. 

Avrupa saraylarına sızabilecek her meslek gurubundan kişiler, özellikle papazlar kullanılmış ve Martin Luter bile Osmanlı’ya Mortolosluk yapmıştı.

Martoloslar bazı bölgelerde küçük gruplar halinde 19. yüzyıl ortalarına kadar faaliyetlerini sürdürdüler. 

Günümüzde de Martoloslar, dünyanın dört bir tarafında Türk İstihbarat Teşkilatı’nın emrinde faaliyetlerine devam ettiriyor. 

Türklüğün Hindistan bağlantısı ve ilgisi…

Babür Şah'ın kurduğu Hint-Türk İmparatorluğu, Hindistan'da 332 yıl (1526-1858) egemen oldu.

Türk-İslam Mimarisi'nin en önemli yapıtları arasında yer alan Tac Mahal; Babür İmparatorluğu’nun 6. hükümdarı Şah Cihan (1593-1666) tarafından, imparatorluğun başkenti Hindistan'ın Agra şehrinde, Jumna (Yamuna) Nehri'nin kıyısında yaptırılmıştı.

Mimar Sinan'ın talebelerinden Mehmet İsa Efendi ve Mehmet İsmail Efendi ile yapıdaki yazıları yazan Hattat Serdar Efendi, eserin yapımı için Şah Cihan tarafından İstanbul'dan davet edilmişlerdi.

Hindistan coğrafyasında Türkler yaşamaktadır. 

1600 yıllarında Türkler, Şah Murad Buhari’nin önderliğinde Buhara’dan Kaç (Kutch-Katch-Cutch) Bölgesi’ndeki Mundra’ya gelmişler.  Hindistan’ın bağımsızlığı sırasında büyük bölümü Pakistan’a göç etmiş. Kalanlar günümüzde Hindistan’ın Gujarat - Kaç bölgesinde varlıklarını sürdürüyorlar. Onlara “Osmani Türkleri” deniliyor.

Onlardan bazıları “Ben Türk’üm” derken, kimileri “Ben Mugal’ım" diyor ve/veya onlar “Mugal" diye adlandırılıyor. 

Mugal" dolaylı olarak Moğol anlamına geliyor. Hindistan’da yoğun Türk nüfusun yaşadığı yerlerden biri de Delhi’nin doğusunda yer alan Uttar Pradeş eyaletinde özellikle Moradabad şehri ve çevresidir.

Günümüzde oralarda yaşayan Türkler’in soyundan geldikleri Kocalar o dönemde Gazneli Mahmud’a casusluk yapıyorlardı.

Hindistan'da 400 milyon Müslüman nüfus yaşıyor. Ayrıca Hindistan'da 100 milyona yakın Türk nüfus mevcut. Ancak çoğu Türkçe'yi unutmuş durumda. 

Bir de “Dravidiler” var. Bunlar Orta Asya’dan Hindistan’a göç etmiş Ural-Altaylı veya Turanî bir kavmi. 

Hindliler ile Brahmiler, Türk soylulara Toruşka, Turuşka diyor. Güney Hindistan'da yaşayan Dravidiler, ‘Hind Sakaları’ veya ‘Turuşka’ adıyla da anılıyor. Nitekim Budha bunlardan. 

Hindistan Türkleri’nin ve fedakâr Müslümanlarının aziz hatırasına hürmeten Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlık forsunda Hindistan’da kurulan Babür imparatorluğu bir yıldız ile temsil ediliyor.

Bu şu demek, Hindistan Türk'tür Türk kalacak

Son yüzyılda “Öncü Lider Türkler”in Hindistan’daki faaliyetleri…

Sultan II. Abdülhamid’in 1876'da tahta geçtiğinde İngiltere’de Türk düşmanı Gladstone başbakandı. 

İngiltere Hükûmeti, Akdeniz’den Hindistan’a giden su yolundaki köşe başlarını tutmayı, yeni yol haritası belirlenmişti. 

Buna göre, Irak üzerinde hâkimiyet kurarak hem bölge petrollerini ele geçirmek hem de Hindistan yolunu tutmayı planlamışlardı. 

Türkler’in eli armut toplamıyordu…

II. Abdülhamid’in Fas’tan Hindistan’a, Orta Asya’dan Doğu Türkistan’a kadar yolladığı din adamları, halifeden sadece bir bayrak ve Kur’an-ı Kerim götürerek, İngiliz propagandalarını kırabiliyorlardı. 

Hatta, İngiltere'nin ortasında Liverpool’da, II. Abdülhamid'in “Büyük Britanya Şeyhülislamı” ilan ettiği, Müslüman bir İngiliz olan Abdullah Gulliam tarafından “Liverpool İslam Cemiyeti” bile kuruldu.

Quilliam, ömrü boyunca İngiltere'de 600’den fazla İngiliz'in Müslüman olmasını sağlamıştır, küçük oğlu Ahmed ise Galatasaray Lisesi'nde yatılı öğrenim gördü. 

Quilliam, Osmanlı bürokrasisi için İngiltere basınındaki ilgili haberleri ya İngiltere Elçiliği ya da doğrudan saraya bildiren, raporlar veren bir haber kaynağı idi.

Hindliler, İngiliz boyunduruğunu kırıp kurtulacaklardır…

“Bir gün öç alma zamanı gelecektir ve Hindliler İngiliz boyunduruğunu kırıp kurtulacaklardır. Milyonlarca nüfusa sahip olan Hindistan kendisini soyan, kendisine ezâ cefâ eden bu nihayet birkaç bin kişiden ibaret olan İngilizleri hakikaten kovmak istedikleri bu işi kolaylıkla yapabileceklerdir”

Evet II. Abdülhamit böyle düşünüyor böyle konuşuyordu. 

Hindistan İngiliz yönetimi, Mekke’den Asya’ya dönen Hind, Afgan ve Orta Asyalı hacılar arasına sızmış, padişahın ajanlarını bulmak için uğraşıyordu. 

Birinci Dünya Savaşı’nda Konya’da Hindli esir askerler… 

1913 Kasım ayında Enver Paşa tarafından Umur-u Şarkiye Dairesi Doğu İşleri Bürosu kuruldu. İstihbarat destekli operasyonel bu askeri birim, daha sonra Teşkilatı Mahsusa olarak adlandırılır. Bu birlik, “Süleyman Askeri” başkanlığında faaliyet gösterdi.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın tehlikeli ve dillere destan girişimi “İpek Mendil Harekatı”ydı. 

Plana göre; Hindistan’ın Afganistan’a açılan kuzeybatı sınırından başlayacak bir saldırıyla, gene aynı ülkede başlatılacak eş zamanlı, İngiliz sömürgecilerine yönelik bir başkaldırı, İngilizleri köşeye sıkıştıracaktı. 

Ruslarla İngilizler’in engelleme çabasına rağmen Teşkilat-ı Mahsusa’nın görev timi, 1915 Ağustos’unda Afganistan’a girer. 

Hint-Afgan sınırındaki Türk asıllı “Pathan” kabilelerini, Güney Asya Müslümanları’nın da omuz vermesiyle Osmanlı’dan yana çekmeyi başarırlar. 

Hindistan’daki hazırlıkları, Teşkilat-ı Mahsusa’nın has adamlarından Mevlevi Ubeydullah yürütür.

Ubeydullah, Deoband Medresesi mezunudur, medresenin öğrencileriyle öğretmenlerini örgütler. Mevlana Mahmud Hasan en yakın yardımcısıdır. 

Ubeydullah, gittiği her yerde Osmanlı cihat fetvası dağıtmakta, büyük isyan sonrası Hindistan’da, Hindu Mahendra Pratap başkanlığında yeni bir hükümet kurulacağını söylemektedir.

Bu operasyon devam ederken Kutü'l-Ammare zaferinde İngiliz ordusundan esir alınan ve Konya’daki esir kampında tutulan Müslüman asıllı askerler arasından Halil Kut Paşa, Hindistan'da Türk İslam mefkuresine hizmet edecek olanları çoktan eğitime almıştı bile. 

Osmanlı askeri eğitim verilen Hint Müslüman askerler, İpek Mendil Harekatı erken sonlandırılınca ülkelerine döndüler. 

Bu birliğe mensup kimi üyeler ve onların yakınları çok daha sonra, 14 Ağustos 1947’de Pakistan’ın kurulması sırasında Muhammed Ali Cinnah’a destek vermekle kalmadılar, adeta etten duvar ördüler. 

Hintli Müslümanlar, Trablusgarp’ın işgali sırasında Kalküta’da Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti’ne Yardım Cemiyeti kurdular.

Hint Kızılayı, Balkan savaşlarında Türkiye’ye yardım getirdi. Bulgar işgali altındaki Edirneliler’e gıda ve para yardımı yaptı. Kızılay heyetinin temas kurduğu kişi Kuşçubaşı Hacı Sami idi.

Hindistan’da kurulan bir örgüt de “Rumeli Muhacirlerine Yardım Cemiyeti”ydi. İstanbul’da Urduca, Arapça ve Türkçe olarak çıkan Cihan-ı İslam ve Uhuvvet gazetelerini Teşkilat-ı Mahsusa finanse ediyordu. Cihan-ı İslam’ın sahibi Hintli Ebu Said El Arabi’ydi. 

Hintlileri, İttihad-ı İslam’a davet eden Arabi’nin yazıları Hindistan, Türkiye, Suriye, Mısır ve İran gazetelerinde yer aldı. 

Teşkilatın finanse ettiği bir diğer kuruluş, İndian National Party’nin yayın organı Hind Haber Ajansı (The Indian News Agency) idi. 

Osmanlı sarayına mensup sadrazam, vezir ve paşaların kız torunlarından onlarcası Hintli Racalarla evlendiler. 

İngilizlere karşı bağımsızlık savaşı veren Gadr/Gadar Partisi ve Hintli milliyetçiler…

Teşkilat-ı Mahsusa’nın en dikkat çekici operasyonu Hindistan’dı.

Hindistan’ın İngiliz sömürgesinden kurtularak bağımsızlığını kazanması için mücadele veren Sih, Hindu ve Müslüman eylemciler, Teşkilat-ı Mahsusa tarafından desteklendi. 

İslam dünyasının en kalabalık nüfusuna sahip olan ülkede, 70-80 milyon Müslüman vardı. Bu, Osmanlı nüfusunun beş katıydı. İngiltere’nin de en büyük sömürgesiydi. 

İngiliz yönetimine karşı bağımsızlık savaşı verilmesi yönündeki çalışmalarıyla tanınan “Gadr Partisi” üyesi Hintli milliyetçilerle, Osmanlı Devleti’nin savaş öncesinde bağlantısı vardı. 

GhadarArapça'dan türetilen, "isyan" anlamına gelen Urduca bir kelimeden geliyordu.

Temelleri Amerika’da atılmış Gadr Partisi’ne mensup propagandistlerlerin de Türkler’le İstanbul’la temasları  mevcuttu. 

1913’de Amerika Birleşik Devletleri’nde Har Dayal tarafından kurulan Gadr Partisi, Har Dayal’in topladığı yardımlarla 1 Kasım 1913’de San-Francisco’da “Gadr” isimli gazeteyi basmaya başlamıştı.

Gadr Gazetesi’nin ilk sayısında yer verilen şu sözler faaliyetlerinin genel karakteristiğini ortaya koymaktadır: 

“Bugün yabancı topraklarda İngiliz egemenliğine karşı bir savaş başlıyor... 

Adımız ne? İsyan.

İşimiz ne? İsyan. 

İsyan nerede patlayacak? Hindistan’da.

Kalem ve mürekkebin yerini tüfek ve kanın alacağı zaman yakındır…”

Topluluğun Kanada, Çin, Filipinler ve Uzakdoğu’nun diğer birçok yerinde şubeleri açılmıştı. Gadr Gazetesi’nin her sayısında İngiliz yönetimine karşı bağımsızlık savaşı verilmesini salık veren haberler yapılmış ve Amerika’dan Uzakdoğu’nun farklı bölgelerine gönderilmişti. 

Savaşın başlamasından sonra pek çoğu Hindistan’a giden Gadr mensuplarının bir kısmı, Singapur, Rangoon gibi Uzakdoğu’nun pek çok limanında, çekirdek birimler oluşturmuştu.

San Francisco; ilk  olarak “Pasifik Kıyısı Hindustan Birliği” adını taşıyan Ghadar Partisi’nin merkeziydi. 

Bu partinin önde gelen üyeleri; Bhai ParmanandSohan Singh Bhakna , Bhagwan Singh GyaneeHar DayalTarak Nath DasKartar Singh Sarabha, Abdul Hafiz Mohamed, BarakatullahSüleyman ChoudharyAamir ChoudharyRashbehari Bose ve Gulab Kaur gibi isimlerden oluşuyordu.

Ghadar Partisi’nin başkanlığını, Sant Baba Wasakha Singh Dadehar, Baba Jawala Singh, Santokh Singh ve Sohan Singh Bhakna yaptı. 

Partinin üyeleri, büyük ölçüde Pencap kökenli Hintli göçmenlerdi. Üyelerinin birçoğu, Berkeley'deki California Üniversitesi'ndeki öğrencilerdendi. 

Dayal, Tarak Nath DasMaulavi Barkatullah, Harnam Singh TundilatKartar Singh Sarabha ve VG Pingle gibi. 

Parti, özellikle ABD, Kanada, Doğu Afrika ve Asya'da, Hintli gurbetçilerden hızla destek aldı.

Bereketullah ve Mevlana Hasret Mohani de dahil olmak üzere, alt kıtadan diğer bir dizi sömürge karşıtı düşünür, Güney Asya tarihine uygun bir özgürleştirici proje inşa etmek için eş zamanlı olarak bu iki gelenek üzerinde yoğunlaştı. 

San Francisco merkezli Gadr gazetesinin ismiyle hareketin ismi, hareketin ismiyle öngörülen ayaklanma projesinin ismi aynıydı. 

İngiltere’nin Osmanlı Devleti’ne savaş açtığı 4 Ağustos 1914’ten bir hafta sonra, Gadr’ın eylem çağrısı Doğu Asya, Kuzey ve Güney Amerika, Mezopotamya ve Doğu Afrika’da duyulmaya başladı.

Gadr Partisi’nin yayın organı Gadr gazetesinin ilan sayfasında sık sık tekrarlanan silahlı eylem çağrısında; 

“Aranıyor: Hindistan’da isyan edecek korkusuz, kahraman askerler…

Ödeme: Ölüm…

Ödül: Şehitlik…

Emeklilik: Özgürlük…

Çalışma alanı: Hindistan” gibi duyuruları okumak mümkündü.

Gadr hareketi ile irtibatlı olanlar sadece Türkler değildi. 

Almanya da bu amaçla San Francisco ve Avrupa’nın çeşitli başkentlerinde yeşermiş Hint istiklal hareketi Gadr ile diyalog kurmuştu.

Almanlar bu amaçla Avrupa’daki Hindistanlı öğrenci ve eylemcilerden oluşan Berlin Komitesi’ni 1914 yılında toplamışlardı. 

Bu komiteye daha sonra Türkler’in teklifi ile “Hint İstiklal Komitesi” ismi verildi.

Gadr hareketinin üç önemli ismi; Balwant Singh Khurdpur, Mevlana Bereketullah ve Bhagwan Singh Jakh, Gurdwara’da (Sih tapınağı) siyasi konuşmalar yaptılar ve Gadr hareketi yayınlarını dağıttılar. 

Bhagwan Singh, Muhammed Bereketullah ve Ram Chandra Sacramento, Fresno, Stockton, Portland ve daha küçük kasabalarda mitingler düzenlediler. 

Mitinglerde hem para hem de harekete yeni üyeler toplanıyor, bunların çoğu kısa süre içinde birleşerek İngiliz aleyhtarı bir isyanı ateşlemek üzere, Hindistan’a geçiyorlardı. 

Teşkilatı Mahsusa ve Hint İhtilal Komitesi…

Hint İhtilal Komitesi’nin liderlerinden Mevlana Bereketullah Efendi, Teşkilat-ı Mahsusa’nın yerine kurulan İslam İhtilal Cemiyetleri İttihadı’nın Hindistan temsilcisiydi.

Bereketullah Efendi, Enver Paşa şehit olduktan sonra Amerika’ya gitti, 20 Eylül 1927’de San Fransisco’da vefat etti. 

New York’ta başka isimlerle birlikte Panaryan Derneği’ni kurar. Burada “Aryan” sözcüğü, esasen Hindistan-Amerika işbirliğini ifade etmektedir. 

Tokyo’da Urduca öğretmeni olarak çalıştığı dönemde, Japonlar arasında yeni yeni gelişme imkânı bulan Pan-Asyacı akımla irtibata geçen Bereketullah, ABD ve Berlin’de karşımıza “Ghadrcı" olarak çıkar.

Kıyam/isyan/başkaldırı” anlamına gelen “Ghadr1912’de ABD’nin Portland şehrinde Pasifik Sahili Hindistanlılar Derneği’nin yayın organının adıdır ve sonrasında bağımsızlık hareketinin adı hâline gelir.

Bereketullah, Orta Asya’da da faaliyet göstermiş, Birinci Dünya Savaşı’nın sonlarında, güçlü İslamcı eğilimlere sahip kimliği ile tanınır olmuştur. 

Bereketullah, Japonya’da İngilizler’in canını sıkmak için “Müslüman Kardeşliği” isminde bir gazete çıkartmış, Asya’da anti-emperyalist ittifakların kurulması yönünde çağrıda bulunmuştur.

Muhammet Bereketullah Efendi’nin beş sene için Japonya’ya giden Hint ulemasından bir kişi olduğu ve Japonya lisan mektebinde Urdu lisanı muallimliği yaptığı, kendisinin İslâmiyet hakkında pek faydalı olduğu da belirtilmektedir.

Türk İstihbaratçı Mevlânâ Bereketullah kimdir? 

Gazeteyi yayınladığı dönemde, Tokyo Yabancı Diller Okulu Hindistan Dilleri Profesörü olan Mevlânâ Muhammed Bereketullah, gazetede de genel olarak beyaz ırkların hâkimiyetine karşı Asya milletlerinin ittifak kurmasını savunuyordu.

Mevlânâ Bereketullah, tam ismiyle Abdulhafız Muhammed Bereketullah; Bhopali'de 7 Temmuz 1859’da doğdu. 

Hindistan bağımsızlık hareketinin sancaktarlarından olan Bereketullah, Britanya emperyalizmine karşı mücadele dâhilinde Büyük Britanya, Avrupa, Japonya ve Amerika yanında Sovyetler Birliği’ne de seyahatler gerçekleştirdi.

Abdul Hafiz Muhammed BarakatullahPan-İslami harekete sempati duyan bir Hint devrimcisi idi.

Hindistan'ın bağımsızlığı için, önde gelen gazetelerde devrimci yazıları ve ateşli konuşmaları ile bağımsızlık için Hindistan dışından savaştı. 

Hindistan’ı bağımsız görmek için yaşadı…

1988'de Bhopal Üniversitesi, şerefine Barkatullah Üniversitesi olarak yeniden adlandırıldı. 

İngiltere’de iken, Lala Hardayal ve Hatralar Raja oğlu Raja Mahendra Pratap ile yakın temas kurdu. 

Afgan Emir'in bir arkadaşı ve Kabil Sirejul-ul-Akber gazetesinin editörü oldu. 

1913'de San Francisco'da Ghadar Partisi'nin kurucularından biriydi. Daha sonra 1 Aralık 1915'te Kabil'de kurulan Raja Mahendra Pratap ile birlikte Hindistan Geçici Hükümeti'nin ilk başbakanıydı. 

Barkatullah, dünyanın çeşitli ülkelerine, siyasi olarak Hint topluluğunu uyandırma ve bu ülkelerdeki zamanın ünlü liderlerinden Hindistan'ın özgürlüğünü desteklemesini sağlamak misyonuyla yolculuk etti.

Kaiser Wilhelm IIAmir Habibullah KhanMohammed ReschedGazi Mustafa Kemal PaşaLenin ve Hitler gibi isimlerle görüştü.

İngiltere'de, 1897'de Barakatullah, Müslüman Yurtseverler Birliği toplantılarına katılırken görüldü. 

Burada Shyamji Krishnavarma çevresindeki diğer devrimci vatandaşlarla karşılaştı. 

Amerika'da geçirdiği yaklaşık bir yıldan sonra, Şubat 1904'te, Tokyo Üniversitesi'nde Hindustani Profesörü olarak atandığı Japonya'ya gitti.

Barakatullah’ın, Hindular ve Müslümanlar arasında birlik olma zorunluluğunu şiddetle savunduğu ve Müslümanlar’ın iki baş görevini “vatanseverlik ve dostluk” olarak tanımladığı biliniyor. 

Hindistan Geçici Hükümeti Başbakanı Abdulhafız Muhammed Bereketullah; 20 Eylül 1927’de 73 yaşında  ABD'de öldü. 

Kaliforniya’da San Francisco'da, Sacramento City Mezarlığı’na defnedildi.

Ruhu şad, mekanı cennet olsun!.. Allah rahmet eylesin. 

Takipçileri davasını dava, ülküsünü ülkü biliyor. Hindistan Türk’tür; Türk kalacak!

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Necdet Çelikdönmez
Necdet Çelikdönmez 5 yıl önce
Dış politika yazarı ömür bey'e makalesi için kutluyorum.Ömür bir kuvvetli bir edebiyatçı olup ona başarılar diliyorum.Imla konusu onun değil murettip hatasıdır.Omur bey tonlarca edebiyatçıyım diyenlere farklar atar.Dersimiz imal kılavuzu değil dersimiz dış politika hususunda yazının ana fikridir.50 yıllık Gazeteci Araştırmacı Yazar olarak ilk talebem ömür bey'e imla hususunda laf söyletmem icte ve dışta devletimizin her asırda her dönem istihbarat çalışmaları olmuştur.Devlet aklı onu gerektirir.Devletimiz varolasın ordumuz sağolsun milletimiz her daim bahtiyar olsun.Kalemine kuvvet yüreğine sağlık esen kalasın üstat selamlar...
Necdet Çelikdönmez
Necdet Çelikdönmez 5 yıl önce
Yazar ömür bey'e makale için teşekkür ediyoruz.Aynen katılıyorum.Devlet aklı herzaman vardır.Gecmisten günümüze devletin refleks olarak genlerinde iç te ve dışta istihbarat faaliyetleri olmuştur ve daima olacaktır.Omur hocamın edebiyatçı olması önemli.Gramer hataları na takılıp kalmayın lütfen.Omur hoca edebiyat kurallarını hepimizden iyi bilir.Burada asıl olan konunun önemi.Kalemine kuvvet yüreğine sağlık esen kalasın selamlar üstat...
Muallim
Muallim 5 yıl önce
Ömür bey lütfen imlaya dikkat. Divan-i Lugat-it Türk değil doğrusu "Divânu Lugati't Türk" olacak
Nurşen ş.
Nurşen ş. 5 yıl önce
Keşke kaynakları da yazsaydınız
paso pala
paso pala 5 yıl önce
Hintten Çine Çin’den Maçine
Bozan Baturgan
Bozan Baturgan 5 yıl önce
Bu kutlu davanın korkusuz erlerine selam olsun selam olsun