USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Türk İstihbarat Başkanı’nın mezarı neden Tunus’ta?

04-03-2020

Romalı Senatör Marcus Porcius Cato her konuşmasını “Carthago delenda est /Kartaca yıkılmalıdır!” sözüyle bitiriyordu. 

Dediği gibi de oldu. Kartaca yıkılmakla kalmadı, Romalı askerler, taş üstünde taş, baş üstünde baş bırakmadılar, hatta Kartaca şehrinin bulunduğu alan, düz bir tarlaya çevrildi ve kara sabanla sürüldü.

Değişen bir şey yok!

Günümüzün küresel egemenleri de her fırsatta “Turcia delenda est/ Türkiye yıkılmalıdır” demiyor mu? Bu çığlıklarla Osmanlı Devleti’ni tasfiye ettiler. 

Hesaba katmadıkları bir gelişme oldu. Türkler, Zümrüdü Anka kuşu gibi küllerinden yeniden doğdular. 

Yeniden doğuşun lideri Mustafa Kemal Paşa, mimarları ise Teşkilatı Mahsusa’nın karar alıcıları ile çelik çekirdeğiydi.

Onlardan biri de Elmücahid, elmuhacir, eşşehid Teşkilat-ı Mahsusa’nın son Başkanı Ali Başhampa.

Teşkilat-ı Mahsusa’nın kısa tarihi…

Kuruluşundan ilga edilinceye kadar çok geniş bir coğrafyada İngilizlere, Fransızlara, Ruslara, İtalyanlara, Bulgarlara, Sırplara, Yunanlara, İtilaf Devletleri’yle işbirliği yapan Araplara, Müttefik olmasına rağmen Almanlara karşı mücadele eden Teşkilat-ı Mahsusa yahut Umur-ı Şarkiye Dairesi, muvazzaf veya emekli askerlerden, gönüllülerden, tutuklu ve hükümlülerden, Rus idaresinden kurtulmak isteyen Hıristiyan Gürcüler gibi milli unsurlardan insan kaynağı olarak yararlanmıştır.

Teşkilat-ı Mahsusa, Enver Paşa’nın teklifiyle ve ona bağlı olarak kuruldu.

Teşkilatın ilk başkanı olarak da Süleyman Askeri Bey seçildi. Teşkîlât-ı Mahsûsa başkanlığına getirilen Süleyman Askerî Bey, hem Bingazi’de hem Garbî Trakya’da direnişte ve geçici yönetimler kurulmasında (1913) önemli görevler almış bir Osmanlı Subayı.

Teşkilat, Birinci Dünya Savaşı boyunca Fas, Trablusgarp, Orta Doğu, İran, Kafkasya ve Balkanlarda çeşitli faaliyetler gerçekleştirdi.

İlk başkanı Süleyman Askeri, hem Teşkilatı Mahsusa Başkanı hem de Irak ve Havalisi Genel Komutanlığını birlikte yürütüyordu.

Irak Cephesi'nde Şuaybe Muharebesi'nde komutası altındaki birliklerin 14 Nisan 1915 tarihinde İngiliz Ordusu'na mağlup olması üzerine tabancasıyla intihar etti. 

Süleyman Askeri’nin kız kardeşi Nedime (ölümü 19 Temmuz 1969), Mustafa Kemal Atatürk'ün en eski arkadaşı olan Mehmet Nuri Conker ile evliydi. Prof. Dr. Nur Vergin torunları oluyor. 

Teşkîlât-ı Mahsûsa örgütlenmesi, İttihat ve Terakkî Cemiyeti tarafından 1911 sonrasında planlanarak icra edilen eylemlerin devlet mekanizması içinde tek merkezden ve daha geniş ölçekte uygulanması amacına uygun gerçekleştirilmişti. 

Trablus ve Balkan savaşlarının yol açtığı sorunlar, Birinci Dünya Savaşı başladığında çatışmaya Osmanlı Devleti’nin dahil olması, bu tür bir istihbaratın ve gayri nizamî harp teşkilâtının eylem alanı ve hacminin fazlasıyla genişlemesine ihtiyaç duyuldu.

Süleyman Askerî, Yâkub Cemil ve Âtıf (Kamçıl) gibi İttihat ve Terakkî Cemiyeti’nin önde gelen fedai liderleri görev aldı.. (*)

Süvari Yarbayı Hüsamettin Ertürk, Teşkilatı Mahsusa’nın Başkanı olmamasına rağmen, Teşkilat’ın tasfiyesiyle görevlendirildiği için “son reis” diye bilinir.

Oysa görevi Teşkilatın izlerini silmekti. 

Teşkilat-ı Mahsusa’nın İkinci Başkanı Tunuslu Ali Başhamba/Başhampa…

“Teşkilatı Mahsusa” denildiğinde ilk akla gelen isim Kuşcubaşı Eşref ile Sudanlı Zenci Musa olur. Lakin, Tunuslu Ali Başhampa'yı bilenlerin sayısı oldukça azdır. 

Nedenini hiç düşündünüz mü? Çünkü o, davul zurna eşliğinde medya önünde görüntü vermiyordu. 

Süleyman Askeri’nin ölümünden sonra Teşkilat-ı Mahsusa’nın adı, “Umur-ı Şarkiyye Dairesi” olarak değişmiş ve başına da sivil bir kişi olan Tunuslu Ali Başhampa getirilmişti. 

Tunuslu Ali Başhampa’nın Teşkilatın başına getirilmesi 24 Nisan’daki Tehcir kararından bir ay sonra 24 Mayıs 1915’te gerçekleşmişti. 

Teşkilat-ı Mahsusa’nın ad değişikliğine gidilerek Umur-ı Şarkiyye Dairesi ismini alması, örgütün Tehcir kararının uygulanmasındaki rolünün unutturulmak istenmesiyle açıklanabilir.  

Bu nedenle, Başkan değişikliği ve İsim değişikliğinin Tehcir kararları ile bağlantısı olduğu söylenebilir. Nitekim Ali Başhampa’nın, Süleyman Askeri’nin yardımcılığını üstlendiği süreçte 8 Ocak 1914’te Şura-yı Devlet azalığına atanması da bir tür istihbarat örgütündeki görevini perdelemeye yöneliktir. 

Başkan ve teşkilatın ad değişikliğinin ardından; bu gizli örgüt, ağırlıklı olarak propaganda faaliyetlerinde yoğunlaşmış, askeri eylemlilik, yerini istihbarat ve propaganda faaliyetlerine bırakmıştır. (**)

Ali Başhampa’nın, Teşkilat-ı Mahsusa’nın başına geçmesinden sonra Avrupa istihbarat örgütlerinin çalışma şeması incelenerek şubeler ve masalar oluşturuldu. 

Hiç birşey göründüğü gibi değildir!.. Teşkilatın Rusya Masası Başkanı Komünist Yoldaş Mustafa Suphi…

Bununla yetinilmeyerek Bolşevik İhtilali sürecinde Rusya’da yeni bir anlayışla örgütlenmeye gidildi. Bu çerçevede Türkiye Komünist Fırkası’nın Başkanı Mustafa Suphi, 1917 Şubat devriminde “Bütün Rusya Müslüman Hareketi”nin sol kanadında yer aldı ve Müslüman Kongresi Yürütme Komitesi sekreterliği için Moskova’ya davet edildi. Mayıs 1917’de, Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı’nda genel sekreterliğe seçildi.

Mustafa Suphi'nin  en yakın yakın arkadaşı kimdi dersiniz? 

Hem Çarlık hem de Sovyet döneminde Ruslar’a karşı mücadelesiyle tanınan, Başkırt Özerk hükümetinin (Otonom Cumhuriyeti) öncülerinden, savaş bakanı ve ardından Hükümet Başkanı olan Türkçü Turancı Zeki Velidi Togan'dı. 

Prof. Zeki Velidi Togan; Sovyet Askeri İstihbaratı “GRU” tarafından arandığı dönemde Türkiye Komünist Fırkası Başkanı Mustafa Suphi'nin Bakü'deki konutunda saklanmıştı. 

Teşkilat-ı Mahsusa yahut Umur-ı Şarkiye Dairesi adına bu işleri yürütmek için Türkistan Türklüğü arasında Kadı Reşid, Isparta Eğirdirli Karçınzade Süleyman, İstanbul’da Seyyah-ı Şehir, Hatib-i Şehir unvanları ile tanınan Hoca Abdürreşid İbrahim görevlendirildi.

Rusya’daki olayları daha iyi takip etmek için Teşkilat-ı Mahsusa, İsveç’in başkenti Stockholm’de bir istasyon kurmuştur. Kuzey Afrika’da Teşkilat-ı Mahsusa’nın en etkili biçimde faaliyet yürüttüğü saha olmuştur.  

Ali Başhamba’nın, Tunuslu olması da teşkilatın buralardaki etkinliğini artırmıştır. 

Teşkilat-ı Mahsusa tarafından teşkil edilen takviyeli bir Türk taburu, savaş sonuna kadar Trablusgarp’ta kaldı ve yerli mücahitlerle birlikte İngiliz, İtalyan ve Fransız kuvvetlerine karşı savaşmıştır. 

Ali Başhampa, Necid ve Berlin seyahatlerinde Mehmet Akif’in yanında bulundu. 

Ali Başhampa'nın kısa öyküsü…

1915-1918 yılları arasında Teşkilat-ı Mahsusa'nın gerçek Reisi Ali Başhampa Tunus'ludur, 1887, Tunus doğumludur. Ancak tahmin edilenin aksine Arap kökenli değil Türk bir aileye mensuptur. "Başhampa" baş muhasip demektir. Dedesi, Tunus’ta kalmış yönetici Türk seçkinlerinden Şerif Ali Başhamba, babası Ahmed Başhamba’dır.

Lise öğrenimini Hayreddin Paşa tarafından kurulan ve Tunus’un modernleşmesinde önemli rol oynayan Sadıki Koleji’nde yaptı. 

Paris’e gitti ve burada Hukuk Fakültesi’ne girerek mezun oldu. Ülkesine döndüğünde bir süre avukatlık yaptı. Tunus milliyetçiliği yolunda ilk çalışmaları 23 Aralık 1905’te Sadıki Koleji Öğrencileri Derneği’nde başladı. 

Eğitim yoluyla Tunus’u, Fransızlar’ın etkisinden kurtarma çabalarında bulundu. Ayrıca Tunus’ta Fransız idaresine karşı halkın uyandırılması için “Genç Türkler”den ilham alarak 1906’da Genç Tunuslular hareketini başlattı. 

Bu hareketin yayın organı olarak 7 Şubat 1907’de “Le Tunisien” adlı Tunus’un ilk Fransızca gazetesini çıkardı. 1911 Eylül’ünde İtalyanlar’ın Trablusgarp’a saldırması üzerine Tunusluları buradaki direnişi desteklemeye davet etti. 

Böylece geleneksel İslami kimlikle Panislamist düşünceyi bağdaştırmaya çalıştı. Amacı, İslâm ülkeleri arasında birlik kurarak, yabancı saldırısına uğramış ülkeleri kurtarmak ve Osmanlı Devleti etrafında toplamaktı. 

Bu çizgiyi arkadaşlarıyla 19 Ekim 1911’de Arapça yayınlamaya başladıkları El-İttihad’ül İslâm Gazetesi ile iyice belirginleşti. 

İtalyanlar’ın, Trablusgarp’ı haksız işgâlleri karşısında buraya gelen Türk kumandanlar ile Türkiye’nin Paris Elçiliği arasında bağlantı hattı konumunda kaldı. Mustafa Kemal ile dostluğu burada başladı. 

Tunus halkının geleneksel değerlerine sahip çıktı ve Fransız yönetimine karşı daha radikal bir tavır ortaya koydu. 1911 Jellaz Olayı’nda ve 1912’de meydana gelen tramvay işçilerinin grevi fırsata dönüştü. 

Özellikle tramvay grevi, Fransız yönetimini hedef alınca Tunus’taki Fransız Vali General Alpatite sert tedbirlere başvurdu. Başta Ali Başhamba ve genç Tunusluların ileri gelenleri 13 Mart 1912’de tutuklandı, 22 Mart 1912’de de Tunus’tan sınır dışı edildi. 

Ali Başhamba, Tunus’tan ayrılmadan önce Tunus Bey’i Hüseyin Paşa'nın ailesinden General Hüseyin'in İtalyan kökenli eşinden olan kızı Mariannina-Faride Hüseyin ile evlenmişti. 

Ölümüne inanmayan İngilizler, mezarını açtırdı…

Bunun üzerine Ali Başhamba, Türkiye’ye gelerek İstanbul’a yerleşti. Ülkesinin istiklâli için burada da çalışmaya devam etti. Teşkilât-ı Mahsusa’da Umur-ı Şarkiye Müdürlüğü ve aynı zamanda Şura-yı Devlet Azalığı görevlerinde bulundu. 

Çok genç yaşta Mondros Mütarekesi'nin ertesi günü  30 Ekim 1918’de Beşiktaş Akaretlerdeki evinde geçirdiği Ispanyol gribi (la grippe Espagnole Spanish flu) neticesinde vefat etti.

Yahya Efendi Tekkesi’ne gömüldü. 

İstanbul’un işgâli sırasında İtilâf Devletleri, vefatının gerçek olup olmadığını anlamak için mezarını açtırarak ölümünü bir zabıtla belgelendirdi. (***)

Tunus Cumhurbaşkanı Burgiba döneminde 1962'de naaşı özel bir askeri uçak ile memleketi Tunus'a gönderildi.

Kuşcubaşı Eşref dahi, reisi Tunuslu Ali Başhampa ile  emireri Sudanlı Zenci Musa’yı gerçekten öldü biliyordu…

Üç dört ay sonra da Teşkilatın fedaisi Zenci Musa ölür. Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi’ne gömülür. Üsküdar’daki Özbekler Tekkesi haziresindeki mezarı “makam” olsa gerek.

Zenci Musa’nın mezar yeri kesin olarak bilinememektedir. Fakat Özbekler Tekkesi’nin haziresinde “Sudanlı Zenci Musa Bey (1880- 1919)” adına sembolik bir mezar kitabesi mevcuttur. 

Hem Ali Başhamba hem de Zenci Musa öldü gösterildi. 

Sırra kadem bastılar. Yeni vazifeleri “ve'l-ba'sü ba'de'l- Mevt / Ölümden sonra diriliş” i gerçekleştirmekti. Kara kıtanın makus talihini yenecek genç fedaileri yetiştirmekti. 

Eğer günümüzde Kuzey Afrika'daki kurtuluş hareketlerinin Ankara irtibatını göz önünde bulundurursanız sahadaki Teşkilatın ruhunu iliklerinize kadar hissedersiniz. 

Şura-yı Devlet Azası, Adliye Nezaretinde Teftiş Heyeti Reisi Tunuslu Ali Başhampa…

Ali Başhamba’nın Osmanlı bürokrasisi içinde üstlendiği Şura-yı Devlet Azalığı ve Teftiş Heyeti Başkanlığı gibi memuriyetlerinin sürdürmesi büyük ihtimalle İstihbaratçı kimliğini gizlemekti. Tıpkı Mehmet Akif Ersoy gibi. 

Osmanlı Devleti’nde, Tanzimat'tan kısa bir müddet sonra başlayan kanunlaştırma hareketlerinin son örneklerinden biri 8 Muharrem 1336 (25 Ekim 1917) tarihli Hukūk-ı Âile Kararnâmesi'dir. 

Bu kararnâme, aile hukuku alanında İslâm ve Osmanlı hukuk tarihinde ilk örnek sayılır.

Osmanlı Devleti'nde yaklaşık bir buçuk yıl yürürlükte kalmış olmasına rağmen Suriye, Ürdün, Lübnan ve Filistin gibi ülkelerde daha uzun sürelerle  yürürlükte kalmış ve İslâm hukuk tarihinde kısa ömrüne rağmen önemli bir etkiye sahip olmuştur. 

Dönemin hukukçuları ile İttihat ve Terakkî yönetimi, gerek cemaat gerekse yabancılar için yargı yetkisine sahip, konsolos mahkemelerini kapatarak yargı birliğini sağlamayı düşünmekteydi. 

1914 yılında İttihat ve Terakkî hükümeti, tek taraflı bir kararla kapitülasyonları kaldırdı ve bu arada konsolosluk mahkemelerini de ilga etti. 

Kararnâme ile cemaat mahkemelerinin yargı yetkisinin kaldırılıp bütün Osmanlı tebaasının aile hukuku ihtilâflarının “Şer'iyye Mahkemesi”nin yargı alanı içine alınması (md. 156) bu yönde atılan ikinci adım oldu. 

Ancak gayrimüslimlerin din ve vicdan hürriyetlerine bir halel gelmemesi için kararnâmeye Yahudi ve Hıristiyanlar için özel hükümler konuldu.

Yeni aile kanunu projesi İttihat ve Terakkî Fırkası tarafından benimsendi. Gerek aile kanununu hazırlamak gerekse Mecelle'de yapılması düşünülen değişiklikleri gerçekleştirmek için komisyonlar kuruldu. Bunlardan sadece Hukūk-ı Âile Komisyonu görevini tamamlayabilmiştir. 

Komisyon Isparta mebusu Mahmud Esad Efendi, fetvâhâne mümeyyizlerinden Hâfız Şevket Efendi, Menteşe mebusu Mansûrîzâde Said Bey, Şûrâ-yı Devlet âzasından Ali Baş Hanbe (Hampa) Efendi ve Mahkeme-i Evkaf Kadısı Mustafa Fevzi Efendi'den oluşmaktaydı. 

Mahmud Esad'ın başkanlığında çalışan komisyon, Osmanlı Devleti'nde yaşamakta olan her üç din mensubu için ayrı hükümler tesbit etmiştir. Kararnâmede esas itibariyle müslümanlarla ilgili hukukî hükümler düzenlenmiş, farklı noktalarda yahudilerle hıristiyanlar için ayrı hükümler getirilmiştir. (****)

-Elmücahid, elmuhacir, eşşehid Ali Başhampa. Teşkilat-ı Mahsusa’nın son Başkanı Ali Başhampa’nın Tunus’taki kabri…

Tunus’un bağımsızlığına kavuşmasından sonra, Cumhurbaşkanı Habib Burgiba, ülkesinin kurucu babalarından sayılan Ali Başhamba’yı unutturmamıştır. 

Burgiba, kemiklerinin Tunus’a gönderilmesi için teşebbüste bulunmuştur. Bu meyanda, Tunus Maslahatgüzarı Fehamettin Arvay’ın yaptığı araştırmalar sonucu Ali Başhamba’nın mezarının Beşiktaş’ta Yahya Efendi Tekkesi Haziresi’nde bulunduğu tespit edilmiştir. 

Ali Başhamba’nın kemikleri, 7 Nisan 1962 tarihinde saat 08.10’da özel bir askeri uçakla Maslahatgüzar Fehamettin Arvay ve Türk Hava Kuvvetlerini temsilen Yarbay Nevzat Dereli’nin refakatinde Tunus’a yollanmıştır. 

Ali Başhamba, kendi vatanının bağımsızlığını göremeden ölmüş olmasına rağmen, Tunus üzerindeki etkileri yaşamaya devam etmiştir. Tunus’ta birçok kuruma, caddeye adı verildi. (*****)

.

Ömür Çelikdönmez, dikGAZETE.com

Twitter'da bizi takip edin: @oc32oc39 , @dikgazete

(*) https://www.gucluanadolugazetesi.com/teskilat-i-mahsusanin-rusya-ve-irak-faaliyetleri-79794.html

(**) https://islamansiklopedisi.org.tr/teskilat-i-mahsusa

https://www.ilimvemedeniyet.com/istihbarat-orgutu-teskilat-i-mahsusa-gercegi-nedir-kurulusu-ve-faaliyetleri.html

Yücel  Yiğit, TEŞKİLAT-I MAHSUSA'NIN ANATOMİSİ,  Turkish Journal of Police Studies / Polis Bilimleri Dergisi . 2015

(***) Doç. Dr. Serpil Sürmeli, Nuri (Killigil) Paşa’nın Trablusgarp Savaşı Hatıraları (The Memorıes Of Nuri (Killigil) Pasha About The Battle Of Trıpolı), https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/26194

(****) https://www.sabah.com.tr/sozluk/sosyoloji/hukuk-i-aile-kararnamesi-nedir

(*****) https://www.academia.edu/9516230/TE%C5%9EK%C4%B0LAT-I_MAHSUSA_BA%C5%9EKANI_TUNUSLU_AL%C4%B0_BA%C5%9EHAMBA_II

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
İsmail Metin Temel
İsmail Metin Temel 5 yıl önce
Sayın komutanım yazdıklarınıza harfiyen katılıyorum.
Davut Nural
Davut Nural 5 yıl önce
Dış politika yazıları ile tanınan tecrübeli Araştırmacı Yazar ömür beye tesekkür eder tebriklerimizi sunarız.Bu makalesi ile ayrı bir renk kattı.Ufkumuz açıldı kahramanlarımızı daha iyi tanıdık.Elbette istihbarat gücü her bir ülke için olmazsa olmazlardandır.Tarih boyunca hep böyle olmuştur.Gazi Paşa ve kuvayı milliyeye gönül ve destek veren kahraman ecdadımızı bize bu vatanı işgallerden kurtarıp bizlere emanet eden kahraman ecdadımızı rahmet ve saygı ile anıyoruz.Gazi paşa dünya emperyalizminin hedefi olup genç yaşta zehirlenip koma halinde iken boğularak öldürülmüştür.Gazi paşa diplomasiye önem veren bilge kağan idi.Yurtta sulh,Cihanda Sulh onun karakteri idi.Elbette Vatan topraklarımız önemli olup gerektiğinde çizmesini giyip kurtuluş savaşını kazanarak hep diplomasi hemde sahada işgalci gücleri dize getirmiş bizlere bu Vatan toprakları ve Son Türk devletini kurarak bizlere emanet etmiştir.Evet bir ülkenin iç işlerine karışmak müdahil olmak iyi değildir.Barış,Sulh ve iyi bir komşuluk istiyoruz.Savaşlar istemiyoruz.Savaş kışkırtıcılığı yapmak ve buna Din ve hamasi sosu katarak gençlerimizin arap çöllerinde hayatlarını kaybetmekerine vicdanımız razı değildir.Hem milyonlarca ifade edilen suriyeliler ülkemize her yönden yük teşkil ederken onların yüzünden bizim Anadolu evlatları niye oralarda telef olacaklar?Zaten gemiyi ilk terkedenler Fareler olurmuş.Kendi ülkesine Devletine baş kaldırıp fitne çıkaran sonrada ülkesini terkedenlerin sizin ülkesnize ne faydası olacakki?Sözün özü suriye yada dış politika gözden geçirilmeli bu ülkenin akil adamları STK Lar aklı selim karar vermeli bu bataklıktan ordumuzu kurtarmalıdır.Savaş ne için yapılır o zaten bellidir.Ülkenin prestiji söz konusu.Milli savunma Bakanı ve Genel Kurmay Başkanı bu zayiatlardan sorumludur.Bunların Nato Ve ABD bağlantı ve son asker zayiatlarımız kesinlikle başarısızlık ve istifaları alınmalı cok başarılı harekatlar yürütürken bir katekulle ile görevden alınıp pasifize edilen eski 2.ordu komutanı orgeneral ismail Metin Temel paşamız Genel Kurmay Başkanlığına getirilmelidir.Bunu sayın cumhurbaşkanımızdan milletin hissiyatına kulak vermesi için bekliyoruz.Orgenerak ismail metin temel paşaya Nato ve ABD soğuk bakmış ve kendilerinden saymamis olması bile onun ne kadar milli ve yerli ve emperyalizme karşı oldugunun ispatıdır.Kendim emekli bir asker komutan olarak ismail metin Temel ile usteğmenlik yıllarından tanıyan biri olarak hem kişiligi hem askeri tecrübe ve cesareti bende olumlu kesin intibalar bırakmıştır.Yazar ömür beyin kalemine kuvvet esenlikler diliyoruz.Mehmetcik Vakfı Ve Temad üyeleri adına bir guruo emekli asker...
Nurşen ş.
Nurşen ş. 5 yıl önce
İğnenin deliğinden deveyi geçirenlere bak deveyi hamuduyla yutanlara bak
Deli fehmi
Deli fehmi 5 yıl önce
Şehitlerimizin aziz ruhlarına el fatiha
Coğrafyacı
Coğrafyacı 5 yıl önce
Tunusun bayrağına bakmak yeterli
Deli fehmi
Deli fehmi 5 yıl önce
Tasını tarağını gümrüğünü tomruğunu topunu tüfeğini