Trump geldi! Ukrayna’daki savaş bitecek mi, yani?
MOSKOVA
Ukrayna ile Rusya arasında anlaşmazlık konusu olan toprakların tanınması meselesi, uluslararası siyasetin en önemli ve akut konularından biri olmaya devam ediyor. Trump defalarca ABD'nin uluslararası çatışmalardaki pozisyonunu yeniden gözden geçirmesi ve ABD'nin kendi iç işlerine odaklanması gerektiğini savunmaktaydı. ABD'deki siyasi yelpazenin önemli bir kısmı, Ukrayna topraklarının statüsünde herhangi bir değişikliğe haliyle karşı çıkıyor. Bu siyasetçi grup, Rusya'nın Kırım'ı ve diğer bölgeleri tanımasının uluslararası hukukun ve Ukrayna egemenliğinin açık bir ihlali olduğunu savunarak argümanlarını kesinlikle Trump'a aktarmaktalar. Dolayısıyla Trump'ın Kırım, Lugansk, Donetsk, Kherson ve Zaporizhia gibi Rusya kontrolündeki bölgeleri tanımayı kabul etmeyeceği varsayılabiliriz. Böyle bir bekleyiş varsa, şimdiden elemekte fayda var.
Trump'ın uluslararası politikaya, özellikle de Ukrayna'daki duruma yaklaşımı, şu ankinden radikal bir şekilde farklı olabilir. İş dünyasındaki zekâsı ve iyi anlaşmalar yapma becerisiyle tanınan Trump, muhtemelen ABD'nin lehine olan hedeflere ulaşmak için nüfuzunu kullanmaya çalışacaktır. Aynı zamanda, ABD'nin bölgedeki konumunu güçlendirmesine ve müttefik olduğu ülkelere güven vermesine olanak tanıyacak şekilde, askerlerin ve ağır teçhizatın geri çekilmesi de dahil olmak üzere NATO'ya sınır ülkelerdeki Rus askeri varlığının azaltılması konusunda ısrar edebileceğini söylemek mümkündür.
Bu arada, Rusya'ya karşı uygulanan yaptırımların hafifletilmesi veya diğer uluslararası konularda destek karşılığında ABD, Rus enerji kaynaklarına ayrıcalıklı erişim talep edebilir ve bu da ABD ekonomisi için önemli olan petrol ve gaz fiyatlarının revize edilmesini kapsayabilir gibi duruyor. Aynı zamanda, Trump'ın Rusya'ya Çin'in artan etkisini kontrol altına almak için, bilgi paylaşımı ve Çin'in İran ve Afrika dahil olmak üzere belirli sektör ve ülkelerdeki varlığının sınırlandırılmasını da içerebilecek stratejik bir ortaklık teklif edebileceği de -kulağa garip gelse de- diğer seçenekler arasında. Trump'ın, bazı ABD yaptırımlarının kaldırılması karşılığında Rusya'yı ABD ürünleri ve şirketleri üzerindeki kısıtlamalarını hafifletmeye ikna etmeye çalışacağını ve bunun da nihayetinde Rusya-ABD ülkeleri arasındaki ekonomik ilişkileri geliştireceğinin altını çizelim.
Malum, diğer taraftan, Suriye gündemi uzun süredir Amerikan yönetiminin ilgi odağı olmaya devam etmekte. Müttefik saydığı ülke ve yapıları desteklemek, radikal gruplarla mücadele (!) için harcanan devasa paralar, Trump, Suriye'deki varlığını sürdürmesinin konusunda çoktan şüphe uyandırmaya başlamıştır. Trump'ın defalarca “Amerikan askerlerini eve geri döndürme” ve Suriye de dahil olmak üzere ABD'nin yurtdışındaki askeri varlığını azaltma arzusunu dile getirmesi hem bölgedeki müttefikleri hem de ABD siyaset kurumunun bazı kesimleri arasında endişeye mahal vermiştir. Türkiye'nin Suriye’de PKK ve YPG'ye karşı yürüttüğü askeri operasyonlar ve ABD'nin bu konuya artık pek müdahale edemiyor oluşu, ABD yönetiminin PKK'yı desteklemekten çoktan vazgeçtiğini bizlere somut olarak göstermektedir.
Orta Doğu ise oldukça stratejik kaynaklarla dolu bir bölge ve küresel jeopolitik oyunlar için bir arena olmaya yeni dönemde de devam edecek gibi... Trump'ın ABD'nin ekonomik ve diplomatik konumunu güçlendirmeye odaklanması ve bölgedeki kilit oyuncularla kârlı anlaşmalar yapmaya çalışması muhtemel duruyor. Bu bağlamda, kendisinin Suudi Arabistan ve muhtemelen İsrail gibi ülkelerle ilişkilere özellikle odaklanılacağı görüşüne katılıyor gibiyim. İsrail yönetimi ile Trump arasındaki zayıf bağlara rağmen, Netanyahu'nun Trump’ın artık başında olduğu ABD yönetimi ile iş birliği yapmanın bir şekilde yolunu bulacağını söylemek gerekir. Bu nedenle, önümüzdeki günlerde, özellikle de Şubat ve Mart aylarında İsrail ile İran arasındaki çatışmanın önemli ölçüde tırmanmasını şimdiden buraya not düşelim. Bu gerginlikler, İsrail'in ABD yönetiminin desteğini alabilmesi halinde İran'a yönelik bir füze saldırısına da yol açabilir.
AB tarafında ise olaylar biraz farklı şekilde seyredecek gibi: Trump genellikle AB ile ticaret koşullarından memnuniyetsizliğini dile getirmekteydi. Sanırım Trump yakın günlerde bir kez daha ticaret anlaşmalarını ABD lehine yeniden müzakere etmeye çalışacak ve bu da genel olarak AB ülkeleri için ekonomik zorlukları beraberinde getirecektir. Buna ek olarak; Trump, NATO üyesi ülkeleri genellikle NATO'nun bütçesine yeterince katkıda bulunmadıkları için oldukça eleştirmekte olduğunu hatırlatmak gerekir. Haliyle, ABD tarafından NATO'ya sağlanan fonlarda yapılacak bir kesinti AB'yi savunma harcamalarını arttırmaya zorlayabilir. Böyle bir hamlenin Rusya'ya sınırı olan ülkelerin savunmasını kendi başlarına güçlendirebileceğini ya da ABD’nin bu ülkelere özel askeri tatbikat imkânı elde edebileceğini ve bunun da bölgedeki stratejik dengeleri değiştirebileceğini sanırım sizler de öngörebiliyorsunuzdur.
NATO'daki olası iç sürtüşmelere rağmen, kendini savunma arzusu Avrupa ülkelerini tekrar bir araya getirebilir ve siyasi bağımsızlıklarını güçlendirebilir ki bu da Rusya'nın transatlantik ittifakı bölmeye yönelik çıkarlarıyla tamamen çelişmektedir. AB'nin Trump'ın politikalarından kaynaklanan ekonomik zorluklarının da Rusya'nın enerji ve diğer pazarlardaki hedeflerini engelleyebileceğini ve bunun da Rusya ile AB arasındaki ekonomik ilişkileri olumsuz etkileyeceğini belirtmek gerekir.
Ayrıca, Rusya’ya ait Kaliningrad bölgesindeki “Rus İskendar füze” sistemlerinin varlığı, Rusya ve NATO ülkeleri arasında sürekli bir gerginlik konusu olmaya devam etmektedir. Trump'ın ABD politikası üzerindeki aktif etkisi bu konuyu uluslararası arenada yeniden gündeme getirebilir. Böyle bir durumda ABD tarafından atılabilecek ilk önemli adımın Rusya üzerindeki diplomatik baskıyı arttırmaktan geçeceği aşikâr.
Bu, Rusya ile yapılacak müzakerelerde daha birleşik bir cephe oluşturmak için NATO müttefiklerini aktif olarak devreye sokmayı ve uluslararası örgütleri Rusya aleyhine yönelik harekete geçirmeyi da beraberinde getirecektir. Bunun getirisi olarak ABD’nin amacı ise: Rusya'nın Avrupa'daki füze cephaneliklerini elden geçirmesi ya da sınırlandırmasını sağlamak olacaktır. Aynı zamanda, diğer yandan güçlü bir savunma politikasının açık savunucusu olan Trump, muhtemelen Baltık ülkeleri ve Polonya'nın savunmasını da güçlendirme arzusuna girebilir. Bu çerçevede ilave silah teslimatları, bölgedeki ABD askeri varlığının arttırılması ve büyük ortak askeri tatbikatlar söz konusu olabilecek gibi duruyor. Bunun Pentagon'un stratejisi olduğu da not etmek gerekir.
Rusya'yı Doğu Avrupa'daki politikasını yumuşatmaya zorlamak için Rus ekonomisinin temel sektörlerini hedef alan yeni ABD'li ekonomik yaptırımlar gibi daha sert önlemler de ihtimal dışı değil. Buna karşılık olarak Rusya'nın çok katmanlı bir strateji izleyeceğini şimdiden rahatlıkla görmek gerekir. Öyle ki, Rusya'nın atacağı ilk adım, her türlü izolasyondan kaçınmak için uluslararası sahnede daha büyük bir diplomatik atak ve alternatif bir siyasi ve ekonomik alan yaratmak için Çin, Kuzey Kore ve BRICS ülkeleri gibi NATO üyesi olmayan müttefik ülkelerle ilişkileri güçlendirmek olacaktır.
Rusya ülke içinde ise yaptırımların etkisini en aza indirecek ekonomik dayanıklılığın oluşturulması için ekonominin çeşitlendirilmesi, ithalat-ihracatın geliştirilmesi ve yeni teknolojilere yatırım yapılması da dahil olmak üzere ciddi çalışmaları arttıracağını şimdiden öngörebilmek mümkündür.
.
Hasan Enes Karahan, dikGAZETE.com