![Trump dünyayı alt üst mü etti? - 2 / Ukrayna’nın hali ne olacak?](https://www.dikgazete.com/files/uploads/article/trump-dunyayi-alt-ust-mu-etti-2-ukrayna-nin-hali-ne-olacak-148433.png)
Trump dünyayı alt üst mü etti? - 2 / Ukrayna’nın hali ne olacak?
Trump’ın iş başına gelir gelmez kopardığı kıyametlerden biri de Putin ile telefonda konuşması ve muhtemelen Suudi Arabistan’da buluşacaklarını açıklaması oldu. Aynı konuşmada Ukrayna’da barış anlaşması vaadi yanı sıra, Ukrayna’ya ABD yardımlarının artık karşılıksız olmayacağını da söyledi. Dahası, “Bu savaş hiç çıkmamalıydı, boşu boşuna onca insan öldü” de dedi.
Trump bunları muhalefetteyken de söylüyordu ve seçim propagandası esnasında da tekrarlamıştı. Demokratlar, Trump’ın Putin ile aynı kafada, yani otoriter siyaset yanlısı, olduğu için Rusya’ya karşı yumuşak tavır takındığını iddia ettiler ki bu, tartışma götürmez bir gerçek. Diğer taraftan, bu konunun birincisi, iç politikaya dair, ikincisi Demokratlar ile dış politika tercihlerinin farklı olması gibi iki boyutu var.
Trump’ın, Biden’ın oğlu Hunter Biden’a ilişkin yolsuzluk iddialarını ört bas etmiş olduğuna inandığı Zelenski’ye kızgın olduğu iddia edildi. Demokratlar, Trump’ın zamanında Zelenski’den bu olayın üzerine gitmesini talep ettiğini, bu yönde baskı uygulamaya çalıştığını ama Zelenski’nin bu talebi kabul etmediğini iddia ettiler. Buna karşılık Trump, muhalefette olduğu sürece Hunter Biden konusunu canlı tutmaya çalıştı. Aslında, Hunter Biden meselesinin baba Biden’a zarar verdiğini artık Demokratlar da kabul ediyor. Dahası, Biden’ın giderayak, Başkanlık yetkisini kullanarak oğlunu ABD içinde yargı konusu olan suçlarından affetmesi büyük tepki topladı.
Hunter Biden ve Ukrayna…
Hunter Biden, Ukraynalı bir şirketten rüşvet almakla veya en hafifinden nüfuz ticareti yapmakla suçlanıyordu. Gerçekten de Biden başkanlığı sürecinde, bu konunun resmen üstü örtüldü. Ancak Hunter’a, vergi kaçırmaktan ve uyuşturucu bağımlısı iken silah satın almaktan dava açılmıştı. Baba Biden, sadece bu suçları affetmekle kalmayıp, bu affı daha önce işlendiği iddia edilecek suçları da kapsayacak şekilde düzenledi.
Biden ve Demokratlar ile Trump’ın dış politika tercihlerinin farklı olması konusuna gelince, bu mesele de sadece Trump’ın “tuhaf” fikirlerinden kaynaklanmıyor. Reel politik denilen dış politika ekolünün efsanevi ismi Henry Kissinger da, Rusya’nın Batı’dan sıkıştırılması siyasetine karşı çıkıyordu. Rusya’nın kendi nüfuz bölgesine ABD’nin fazla müdahale etmesinin, bu meyanda NATO’nun Doğu’ya doğru genişlemesinin devam etmesinin, sorun yaratacağını ileri sürüyordu. Trump da bu çizgiden hareket ediyor.
Doğrusu, bu savaş hiç çıkmamalıydı derken, savaşın Rusya’nın işgali ile başladığını hiç telaffuz etmiyor. Ancak bunu söylerken de Rusya’nın sıkıştırılmış olduğu düşüncesinden hareket ediyor. Nitekim, savaşın ilerleme sürecinde, Ukrayna’nın kazanamayacağı bir savaşın derinleştirilmesi konusu çok tartışıldı. Biden yönetimi, Ukrayna’da Rusya’ya karşı vekalet savaşı yürütmek adına bu ülkenin perişan olmasına neden oldu. Dahası, küresel çapta yeni bir soğuk savaş ortamı yaratmaya çalıştı. Ayrıca, bu savaşın ilk kaybedeni Batı Avrupa ve bilhassa Almanya oldu. Aslında ben bu savaşın, dünya siyasetini de karanlık bir yere sürüklediğini düşünenlerdenim. (*)
Trump’ın dış politik tercihleri çerçevesinde ABD’nin dünya hegemonyasını pekiştirmek konusunda, Demokratlar ile bir ayrılık söz konusu değil. Ancak Trump, ABD’nin öncelikle içerden güçlenmesi gerektiğini düşünüyor, ayrıca Demokratların değerler odaklı dış siyasetine karşı çıkarlar odaklı bir siyaset vurgusu yapıyor. Gerçi, Demokratlar’ın “demokrasi getirmek, demokrasileri korumak” söylemleri çerçevesinde ifade bulan “değerler öncelikli siyaset” iddiasının artık inandırıcı bir yanı kalmamıştı. Biden, “Rusya ve Çin gibi otoriter rejimlere karşı liberal demokrasilerin savaşı” ilan ederek kurduğu demokrasi cephesinde Suudi Arabistan ve Hindistan gibi otoriter rejimler ile ittifakı güçlendirme peşindeydi. Trump, olsa olsa, “açık açık çıkarlarımızı savunmalıyız” demiş oluyor.
Demokratlar’ın öne çıkardığı “değerler odaklı dış politika”nın inandırıcılığı tümüyle zedelenmiş ve ipi çoktan pazara çıkmış olduğu için Trump’ın “dobra” söyleminin, Batı dışı dünyada daha az tepki çekebileceği bile söylenebilir. Trump zaten biraz da bu nedenle, rahatça üst perdeden konuşabiliyor, eski dış politika araçlarının, kurumlarının üzerine gidebiliyor. Son olarak, USIAD’ın (United States Agency of International Development) çalışmalarının askıya alınması, çok tartışma konusu oldu. Elon Musk’ın bu kurumda yolsuzluklara ilişkin saçma sapan açıklamaları bir yana, asıl meselelerden biri, aslında Soğuk Savaş döneminde Kennedy tarafından kurulan USIAD’ın “liberal müdahalecilik” araçlarından biri olarak yıpranmış olması. Bir diğer mesele, Demokratların bu kurum içindeki hakimiyetinin Trump’ı rahatsız etmesi. O nedenle Trump, bu kurum için harcanan parayı çar-çur edilmiş sayıyor.
ABD, Avrupa ve değişen küresel dengeler...
ABD’nin Avrupa ile ilişkileri konusuna gelince, ilk bakışta Trump, Avrupa’nın güvenliğini boşlamış görünüyor. Ancak, aslında Biden, Ukrayna savaşına destek ve Rusya’ya yaptırım baskısı ile Batı Avrupa’ya büyük bir zarar verdi. Ucuz enerji kaynağından kopan Almanya, iki yıl içinde ekonomik durgunluk içine girdi. En kötüsü, savaş, Almanya dahil olmak üzere Avrupa’da aşırı sağın yükselmesine zemin hazırladı. Diğer aşırı sağ partilerden farklı olarak Rusya’ya karşı tavır alan İtalya’nın aşırı sağ iktidar partisi ve lideri Meloni kıymete bindi. Hatta Fransa ve Almanya, ekonomik ve politik krizle boğuşurken İtalya öne çıkmış oldu. Bu arada, ABD çıkarları açısından Avrupa’da dengenin, Doğu Avrupa’ya kaymasının önü iyice açıldı.
Çok kutuplu bir dünya düzeninde ağırlığı olabilecek Batı Avrupa, ABD’nin kendi hegemonyasında tek kutuplu dünya düzenini tahkim siyaseti ile geri planda kalmaya mahkum edildi. Ayrıca, Biden zaten ABD’nin iç ekonomisini güçlendirmek adına Trump’ın ilk döneminde başlattığı gümrük kısıtlamalarına kaldığı yerden devam etmişti. Bu açıdan da Trump döneminde, iddia edildiği ölçekte bir kopuş yaşanmıyor.
Trump’ın ikinci icraat döneminde hızla başlattığı asıl kopuş yargı, bürokrasi, istihbarat alanlarında mevcut kurumları alt üst etmeye başlamasıyla ABD içinde yaşanıyor. Aslında bu konunun da sadece ABD’nin iç siyaseti ile sınırlı olduğunu düşünmek hata olur. Dış politika bu alt üst oluştan payını alıyor ve daha da alacak. Ancak, bu konuyu da ayrıca tartışmak gerek, o nedenle, onu da başka bir yazıya bırakalım.
.
Nuray Mert, dikGAZETE.com
(*) Bu düşünce çerçevesinde, geçen yıl sonlarında, “Yeni Karanlık Yüzyıl” başlıklı bir kitap yayınladım.