USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Trabzon’un Fethi, Zağanos Paşa ve Trabzon Sancağı’nın ilk valisi Şehzade Abdullah

Trabzon’un Fethi, Zağanos Paşa ve Trabzon Sancağı’nın ilk valisi Şehzade Abdullah
26-02-2023

TRABZON’UN FETHİ, ZAĞANOS PAŞA

VE

TRABZON SANCAĞI'NIN İLK VALİSİ ŞEHZADE ABDULLAH 

Fatih Sultan Mehmet Han'ın kazandığı en önemli zafer 1453 yılında İstanbul’u fethederek Doğu Roma İmparatorluğu’na son vermiş olmasıdır.

Bir diğer önemli zaferi ise Trabzon’un fethidir.

İstanbul'un fethinden 8 yıl gibi kısa bir süre sonra 1461 yılında Fatih Sultan Mehmed Han Hazretleri, Trabzon Rum Devleti’nin kontrolündeki Trabzon’u fethederek Anadolu’yu kontrolü altına almayı başarmıştır.

Anadolu’nun kuzeydoğusunda bulunan ve önemli bir ticaret ve liman kenti olan Trabzon, büyük fetihten 9 yıl gibi kısa bir süre sonra, 1470 yılında “Sultan Bayezid’in oğlu Abdullah’ın” vali olarak atanmasıyla Şehzade Şehri statüsüne kavuşmuştur.

Gelelim Trabzon'un fethine;

Fatih Sultan Mehmet Han, sefer için evvelen bir divan toplantısı düzenledi.

Bu divanda Zağanos Paşa, Trabzon'un fethi için özel olarak görevlendirildi.

Zağanos Paşa 1453-1456 yılları arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.İstanbul'un Fethi'nden sonra sadrazamlığa getirilen ilk kişidir.

Zağanos Paşa’nın “Rum devşirmesi” yani Trabzon doğumlu olduğu bilinmektedir.

Denizcilikte gözetleme için zağanos yani keskin görüşlü, yırtıcı bir kuş kullandığı için ‘zağanos’ lakabıyla anılmıştır. Bu nedenle Trabzon, Zağanos Paşa’nın doğduğu tanıdığı ve bildiği bir şehir olduğu için Fâtih, O'nu bu kuşatmaya özel olarak tayin etmiştir.

Zağanos Paşa’nın, Fâtih’ten takriben bir ay önce, emrindeki donanmayla Trabzon açıklarına geldiğini tarih kaynaklarından biliyoruz.

Trabzon’un batı yakasından hududu Ayafokas yani Akçakale  denilen bir noktadan başlamaktaydı. Burası Zağanos Paşa’nın doğduğu yer olan Polathâne’nin on kilometre kadar batısında müstahkem bir kaleydi. Aynı zamanda küçücük bir limanı vardı.

Zağanos Paşa, gençliğinde Rum balıkçılarla yunus balığı avlarken burada çok bulunmuştu.

Bu sebeple mıntıkayı iyice tanıyordu.

Bir kısım askerleriyle bu noktada karaya çıkmadan önce kaleyi top ateşine tuttu.

Kalede bir avuç Rum muhafız kuvveti mevcuttu.

Kaleye tam manasıyla hücum etmeden önce, Galinos mahallesindeki eski evini, okuduğu Rum mektebini ziyâret etti.

Daha sonra komşulardan bilgi alarak vefât etmiş olan anne ve babasının mezarlarını buldu. Onların mezarı başında bir Yasin-i Şerif okuduktan sonra, batı istikametinde hareketine devam ederek kısa bir zaman sonra Trabzon surlarının batı yakasına ulaştı.

Trabzon, aynen İstanbul örneğinde olduğu gibi artık kale içine hapsedilmiş oluyordu.

Zağanos Paşa, bir taraftan deniz cihetinden surları top ateşine tutmuş, diğer taraftan da kaleyi batı cihetinden kuşatmıştı.

Atılan güllelerle yıkılan kale, Rumlar tarafından süratle tamir ediliyordu.

Böylece Trabzon Kalesi’nin fethi zorlaşıyordu.

Bu Kale, kaba olarak ‘bir yamuğa’ benzetildiği için, şehrin adı “Trapez-Trabezus yamuk şekli”nden gelmektedir. Fakat çok geçmeden Trabezus Kalesi, Osmanlı’nın eş güdümlü ama bağımsız manevralar yapan güçlü ordusu tarafından fethedilmiştir.

Trabzon Vilayeti'ne bağlı sancaklar: Gümüşhane ve Lazistan

Bu zorlu fethin ardından 1470 yılında; Fatih Sultan Mehmet, Trabzon’dan ayrılmadan önce, kendi oğlu olan Amasya Valisi Şehzade Bayezid’in yedi yaşındaki oğlu Şehzade Sultan Abdullah’ı Trabzon Valisi olarak görevlendirdi. Böylece Trabzon, padişah çocuklarının yönettiği önemli bir il, yani Şehzade Sancağı oldu.

Amasya’da babasının yanında bulunan Şehzade Abdullah; İl Muhafız Komutanı olan Lalası Hayreddin Hızır Paşa ve annesi Şirin Hâtûn ile birlikte Trabzon’a Vali olarak geldi.

Tarihi belgelerden ve kitabelerden, Trabzon’da Şehzade Abdullah’tan çok annesinin tanındığı ve ün aldığı anlaşılmaktadır. Çünkü bugün bile Trabzon’da bir semtin adı da Şirin Hâtûn Mahallesi’dir.

Şehzade Abdullah’ın annesi Şirin Hatun adına kentteki ilk Türk-İslam eseri olan Şirin Hatun İçkale Mescidi, Komnenos Krallığı’nın yönetim merkezi olan Yukarı Hisar’daki kale surlarının hemen bitişiğine yaptırılmış olması da yöreye Türk-İslam mührünün vurulması bakımından hayli anlamlıdır.

.

Hülya Ayhan, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
İdris
İdris 1 yıl önce
Hülya hanım güzel bir hikaye olmuş. Keşke tarih olarak kaleme alınmasaydı. Zira gerçek tarihle pek bir alakası yok.