USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tokat ve Ordu gezisi

Tokat ve Ordu gezisi
20-07-2024

R.18.Boztepe'den Ordu

TOKAT VE ORDU GEZİSİ

13 Temmuz 2024 Cmt Sabah 05.50’de Ankara-Çukurambar semtinde bulunan evimin önünden başladığımız Tokat ve Ordu Gezisi, 17 Temmuz 2024 Çarşamba Saat 20.15’te yine Çukurambar’daki evimin önünde son buldu.

Gezide Elmadağ, Kırıkkale, Balışeyh, Delice, Sungurlu, Alaca, Büyükkarayün ve Zile yoluyla Tokat’a geldik ve Tokat GOPÜ Konukevi’nde geceledik. Ertesi gün Kelkit vadisi, Reşadiye yanından, Bereketli, Bozçalı, Zinav Gölü, Perşembe Yaylası, Aybastı, Kabataş, Çatalpınar ve Gaga Gölü yoluyla Karataş ve Yassıtaş köylerine geldik.

Ertesi gün Gaga Gölü, Bolaman Köprüsü, Bolaman kalesi [Haznedaroğlu Konağı], Yason ve Perşembeyi görüp, teleferikle Ordu-Boztepe’ye çıktık; oradan da Bayraktutar Ailesinin Yassı-Karataş köyündeki evlerine döndük.

Ertesi gün Saat 12.00 sularında Bayraktutar ve Güven ailelerine veda ederek Korgan, Çamiçi, Niksar, Erbaa yoluyla Taşova’ya geldik ve Öğretmenevi’nda konakladık. Beş günlük gezinin son günü Boraboy Gölü’nü görüp Amasya’ya geçtik. Oradan Mecitözü yoluyla Çorum’a geldik ve oradan da Sungurlu ve Kırıkkale yoluyla Ankara’ya döndük.

Gezi, müşterek arkadaşımız Ordu-Fatsa Yassı[ca]taş adlı tarihi köyde bulunan Makine Müh. Zeki Bayraktutar Beyin vaki daveti üzerine planlandı. Gezi heyeti, Gezi Reisi, aynı zamanda Zeki Beyin üniversiteden hocası Prof. Ali Erişen, İlahiyatçı Şaban Cengiz ve bendeniz Y. Müh. Ramazan Topraklı’dan oluşuyordu.

Büyükkarayün: 1160 rakımlı köy ve Muhtar Gültekin Boral’ı “Karanbük Kışlağı ve Dündar Bey” adlı makalemi yazarken tanıdım. İlhanlı Veziri Emir Çoban, 1314 yılında Karanbük’te kışlamış ve 1343 yılında da aynı yerde Emir Eratna [Ertana], Azerbaycan hükümeti reisi Küçük Şeyh Hasan’ı yenmişti.

İşte Karanbük denilen yer, Zara-Karayün adlı köydü. Kara-Eyük adı Karanbük yazılmıştı ve şimdi buraya Karayün deniliyordu. Yün kelimesinin koyunyünü ile ilgisi yok. Eyük veya Öyük için, Sivas ve Konya gibi bazı yörelerde “yün”, Çankırı ve Yalvaç gibi bazı yerlerde ise “yük” deniyor. Yalvaç-Hüyüklü için halk arasında, Hüyük veya Eyük’ü bulunan anlamına “Yüklü” deriz. Bu gezi dolayısıyla Gültekin Boral’ı ziyaret ettik ve çayını içtik. Boral ile Boraboy adının ilişkisi olabilir [R.1].

Tokat: Türk Tarih Kurumu [TTK] eski başkanı Prof. Birol Çetin hocanın, bendenize olan Tokat daveti üzerine de Tokat yoluyla Ordu’ya gidecektik. Birol Beyin Ankara’da işi çıktığı için, ona Tokat’ın değerli evladı Hasan Erdem bey vekâletle bize rehberlik etti. Hasan Erdem, Tokat ve yöresinin tarih ve kültürü üzerinde çalışmaları olan değerli bir tarih ve kültür adamı; “Tarihe Gönül Verenler” projesi kapsamında TTK tarafından videoya alındı. Hasan Bey bize Tokat Şehir Müzesi, Yağıbasan Medresesi, Tokat Mevlevihanesi ve Sulusokak’ı gezdirdi.

Akşam yemeğinde Saklıbahçe’de Tokat kebabını tattıktan sonra da Yüksekkahve’de kahve ikram etti. Yüksekkahve, İttihat Terakki Teşkilatınca Tokat-İttihat Kulübü, bilâhare de Müdafaayı Hukuk Cemiyeti, Kuvayı Milliye ve Karakol Teşkilatları tarafından kullanılmış. Atatürk, Fevzi Çakmak, Menderes ve daha birçok tarihî şahsiyet parti binası olarak da kullanılan Yüksekkahve’de halka hitap etmişler.

Latin harflerine geçince dönemin akılsız yöneticisi Saat Kulesindeki Osmanlıca kitabeyi kazıtmış. Benzer şekilde 1931 yılında Şarkîkaraağaç Şeh Menteş ile Yalvaç Şeyh Emir Ahmet türbeleri ve 1936’da da Şarkîkaraağaç Hatip Mescidini yıktırmışlardı. Tokat ve çevresi için bir şeyler söylemek yerine, “Tarihe Gönül Verenler- Hasan Erdem” videosunu tavsiye ediyorum. Şu kadar ki, önceleri Kastamonu’yu bilirdim; ancak bir Selçuklu şehri olarak Tokat’ın Kastamonu’dan kat be kat üstün olduğunu gördüm. [R.2-7].

Kelkit Vadisi: Fatsa-Meşebükü köyünden dostum E. Vergi Dairesi Md. Mahmut Karaduman Beyin tavsiyesi üzerine, Kelkit vadisine inerken Seyirlik’ten vadiyi temaşa ettik [R.8].

Şimdi İstanbul-Erzurum yolu, bu vadiden geçmektedir. Ama 1071 yılında Romen Diyojen, Gebze-Eskihisar, Hersek, İznik Gölü’nün batı ucu, İnegöl, Bozüyük, Eskişehir, Afyon, Kemer Boğazı, Beyşehir, Bozkır-Akise, Güneysınır, Karaman, Ereğli, Niğde, Pınarbaşı, Sivas, Gümüşhane ve Erzurum yoluyla Malazgirt üzerine yürümüştü.

Vadi tabanına indiğimizde rakım 310’u gösteriyordu. Niksar’ı Ordu dönüşü görmek niyetiyle şarka ve Reşadiye yönüne döndük. Reşadiye gelmeden sola döndük; Bereketli ve Bozçalı üzerinden Aybastı ilçesinin ünlü Perşembe Yaylası’na geldik. Ancak Perşembe Yaylası’ndan önce de Zinav Gölü için sola sapmış ve aynı yoldan geri dönmüştük. Toprağı ağaç kökleri tutuyordu [R.9-10].

Perşembe Yaylası, çok güzel, fakat gürültü ve patırtı burayı da işgal etmiş. Yayla çok kalabalık, hatta AVM’ler bile var. 30 derece olan hava sıcaklığı burada 15 dereceye düştü. Hırkamızı giymek mecburiyetinde kaldık. Güzel bir gölü ve kıvrımlar [Menderesler] yaparak bu göle dökülen sular var. Mahmut Karaduman’ın Kargasekmez dediği Kartal Tepeden birkaç resim çektik ve alışveriş yaptıktan sonra Aybastı yoluna düştük [R.11-12].

Ali Erişen ve çevre: Ali Hocamın arabasında ocak, yemek yapmak için bazı yiyecek maddeleri ve aletler var. Hoca, çok sık tabiat gezisi yaptığı için tedariklidir. Ankara’nın çıkışında henüz Elmadağ’a gelmeden eski yola saptı; oradaki bir çeşme başında şahane bir çorba yaptı ve çay bardaklarıyla çorba içtik. Domates çorbası çok lezzetliydi.

Çorba içindeki beyaz taneleri kaşar sanmıştım, meğer yulafmış. İkinci yemeği Perşembe Yaylası’ndan sonra yaptı. Bu defa menüde menemen vardı. Hoca çevreye hiçbir çöpümüzü attırmadı; hatta başkalarının bıraktığı çöpleri bile topladık. İnsanımız maalesef hâlâ cennet gibi o güzelim yaylalar ve yol kıyılarına çöp atmaktan utanmıyor [R.13].

Yassı-Karataş köyleri [Fatsa]: Bölge fındık tarlalarıyla kaplı, yemyeşil, cennet gibi. Akarsu ve gölcükleri çok. Tarihte Arabistan çölünden çıkan Müslümanların Anadolu’yu gördüklerinde cennete geldiklerini sandıkları söylenir. Acaba onlar, bu sözü, Karadeniz Bölgesini fethettikleri zaman mı söyledi? Burada herkesin evi, umumiyetle kendi fındık tarlasının içinde. Misafir olduğumuz Bayraktutar ailesinin evi de öyle olup, Karataş ile Yassıtaş köylerinin hududunda bulunuyor. Onun için ben Zeki Beyi, Yassı-Karataş köyünden kabul ediyorum. Sağ olsunlar, Nimet Bayraktutar bizleri güler yüzle karşıladılar.

Ankara’dan dostumuz ve Ali Beyin İzmir’den talebesi olan Musa Kırca, Fatsa’ya geldiğimizi duymuş; eşi Melek hanım ve oğluyla birlik ta Giresun’dan gelmişlerdi. Zeki Beyin 94 yaşındaki babası Fahreddin amcayı ziyaret ettik. Akşam yemeğine Nimet hanımın kardeşi Ziya Güven, hanımı ve oğlu Rıza da şeref verdiler. Eskimez dostların buluşmasında eski hatıralar canlandı ve sohbet Saat 24.00’lere kadar sürdü.

İki akşam yemeği ve iki de sabah kahvaltısında Ziya Beyle birlik olduk. Nimet hanım Güven ailesinin büyüğü idi. Ziya Beyin, “ablam ve eniştem ne derse o olur” sözü ailedeki hiyerarşiyi anlatmaya yetiyordu. Zeki Beyin ne kadar ince düşünceli ve becerikli olduğunu EGO’dan bilirim. Bayraktutar ailesinin evleri de, fındık bahçeleri de tertipli ve tertemiz. Salı Saat 12.00 sularında çok memnun olarak Bayraktutar ve Güven ailelerine veda edip ayrıldık [R.14].

Fatsa’ya gelişimizin ikinci günü Gaga Gölü, Bowstring tarzında yapılmış Bolaman Köprüsü, Haznedaroğlu Konağı [Bolaman/ Polemon kalesi], Yason Yarımadası, eski bir kilise binası ve Yason Burnunu gördük. Polemon Yunanca savaş demek.

Burada 20 dakika kadar deniz ve yosun kokusu teneffüs ettik. Eski yolu takiple Perşembe ilçe merkezine geldik ve deniz levreği tadına baktık. Perşembe Yaylası, Aybastı ilçesine ait olup, Perşembe ilçesiyle ilgisi yok. Oradan da Ordu merkezine gelerek teleferikle Boztepe’ye çıktık [R.15-18].

Korgan: Yaklaşık 35 yıl önce RP’den tanıdığım, şimdi de Saadet Partisi yöneticilerinden olan Kiraz Hocanın oğlu İsmail Hakkı Akkiraz’ın Korgan’da bulunduğunu öğrendim. Telefon ettim. Öğle namazını Korgan’da eda ettik. İsmail Bey geldi ve tok olduğumuz hâlde bize zorla yemek ikram etti [R.19]. Oradan Çamiçi ve Niksar’a geldik.

Niksar, Danişmentliler ile anılan tarihî çok zengin olan bir şehir. Son zamanlarda şehir göç vermeye başlamış. Burada Danişment Ahmet Gazi’nin türbesi var. Türbenin bulunduğu mezarlık, “Melikgazi Türk-İslâm Medeniyeti Taş Eserler Müzesi” olarak anılıyor. Bir mezar taşında iç içe geçmiş iki üçgen şeklindeki Hz. Davut mührü; üçgen içinde de Arapça Allah lâfzı var.

Niksar Ulu Camii 1145’de yapılmış; cami içinde 4x6 = 24 adet taş direk var. Niksar çayı üzerinde Leylekli köprüyü gördük. Yakınında da Erzurumlu Emrah yatıyormuş. Niksar kalesinde Nizameddin Yağıbasan’ın yaptırdığı bir medrese ile mezarı bulunuyor [R.20-28].

Niksar’dan sonra İstanbul-Erzurum yoluna çıktık ve 10 km kadar gittikten sonra Kelkit Nehri üzerinde bulunan Talazan Köprüsünü gördük. Buradan Taşova’ya geçtik ve Öğretmenevi’nde konakladık.

Taşova’daki nehir ünlü Yeşilırmak olup, gerçekten de bulanık yeşil akıyor. Yeşilırmak ile Kelkit ırmağı, Erbaa yakınlarında birleşir ve Yeşilırmak adıyla Hasan Uğurlu Barajı’na, oradan da Çarşamba civarında Karadeniz’e dökülüyor. Taşova’nın eski adı Yemişenbükü. Sabahleyin saat altı ile yedi arasında ırmak kenarındaki yolda bir saat yürüdüm [R.29-30].

Boraboy Gölcüğü ve Tabiat Parkı: Amasya yolundan ayrıldık ve Boraboy köyü üstündeki gölcük ve tabiat parkını gördük. Bazıları gölcük kenarında çadır kurmuşlardı. Kuraklık yüzünden olacak gölcük epeyi bir küçülmüş. Gölcük’ün etrafı çam ve muhtelif ağaçlarla kaplı. Biz burada fazla oyalanmadık ve Amasya’ya doğru yola çıktık.

Amasya: Amasya’yı daha önce iki defa gördüm. Ali Hoca ve Şaban Bey de görmüşlerdi. Yeşilırmak kenarında oturduk. Amasya kalesi ve Kıral mezarlarını seyrettik. Burada Ferhat, Şirin’in yanında kayaları delerken bir heykelle, ünlü coğrafyacı Amasyalı Strabon [MÖ 63-MS 24] da, bir büst ile temsil edilmişlerdi. Strabon’un coğrafyası benim başucu kitabımdır. Ancak şu kadarını söyleyeyim ki Strabon, Anadolu’da iki ayrı Sangarios ırmağından söz ettiği hâlde iki ayrı Sangarios bulunduğunu bilmez.

Bunun sebebi, eserinin bazı kısımlarını başka kitaplardan aktardığı için olsa gerektir. İki Sangarios’tan biri malûm Sakarya, diğeri ise eski Hoyran ve Eğirdir gölleri arasındaki ağzı kaynağına yakın ırmaktı. Ferhat’ı elinde balyozla görünce 1993 yılında bir trafik kazasında kaybettiğimiz Abdülmecit Yücel aklıma geldi. Abdülmecit, aslen Tokatlı olup İstanbul’a göçmüşlerdi. Bir gün Isparta’nın Sav Beldesinde RP’nin kahve sohbetinde, azimli bir insanın er geç başarılı olacağını anlatmak için Ferhat’ı misâl vermişti: Ferhat, kazmayı taşa vurur; taştan bir kıvılcım çıkar: “Dayan Ferhat, çoğu gitti, azı kaldı” der. Nur içinde yatsınlar [R.31].

Çorum: Öğle yemeğini tavsiye üzerine Çorum’da yedik. Çorum’da tandırı, Akşehir’de de olduğu gibi kuzu etinden yapıyorlar. Geçen yıl, arkadaşlarla Akşehir’de bir koyun kebabı yiyelim dedik. Kebapçıya girerken koyun kebabı var mı dedim? Teşrifatçı ne koyunu, kuzu, kuzu demişti, ama kebap dana etindendi.

Isparta’da tandır kebap erkeç [iğdiş edilmiş erkek keçi] etinden yapılır. Çorumlu kebapçı kuzuların Diyarbakır’dan getirildiğini söyledi. Ben olsam kuzu etinden kebap yaptırmam. Bir yaşını doldurmamış hayvan kesilmemelidir. Milli servete yazık. Zira bir yaşını doldurmamış küçükbaş hayvan kurban edilmez derler. Erkek kuzuların güz aylarına çıkanlarına “toklu” denir. Toklu olsa neyse, ama kuzu diyorlar. Kanaatimce kuzu diye Akşehir misâli bizleri kandırıyorlar.

Kuzu kesmesinler, ben kanmaya ve kandırılmaya razıyım. 1994-2002 yılları arasındaki Çorum Belediye Başkanı arkadaşımız merhum Prof. Arif Ersoy idi. Çorum Ulu Camii’nde öğle namazını kıldıktan ve cami kapısının bir resmini çektikten sonra Sungurlu üzerinden Ankara’ya hareket ettik [R.32].

.

Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com

R.1.Zile-Büyükkarayün. A.Erişen, R.Topraklı, Gültekin Boral, Ş.Cengiz

R.2.Tokat Saat Kulesi

R.3.Tokat Yüksekkahve

R.4.Tokat Mevlevihanesi

R.5.Mevlevihane yanı sokak.

R.6.Tokat Sulusokak

R.7.Sulusokak

R.8.Seyirlik'ten Kelkit vadisi

R.9.Zinav Gölü

R.10.Zinav Gölü, Ağaçkökleri

R.11.Perşembe Yaylası.Göl

R.12.Perşembe Yaylası.KıvrımlıSu

R.13.A.ErişenHocanınYemekPişirmesi

R.14.BayraklutarEvleri. NimetB, Z.Güven,ŞC,ZB,RT

R.15.BolamanKöprüsü

R.16.Bolaman.HaznedaroğluKonağı

R.17.TeleferikleBoztepe'ye çıkış.ZB,RT

R.18.Boztepe'den Ordu

R.19.Korgan'da ŞC, İ.H.Akkiraz,RT

R.20.Niksar.Danişmend.AhmetGazi.Türbesi

R.21.Niksar.AhmetGazi yanında, DavutMührüolanMezar Taşı

R.22.NiksarUluCamiiGirişi [1145]

R.23.NiksarKalesi

R.24.NiksarKalesi.N.YağıbasanTürbesi.Yanında Medresesivar

R.25.KaledenNiksar

R.26.Niksar.Leylekli.Köprü

R.27.Köprüdeki.LeylekResmi

R.28.TalazanKöprüsü.MembaTarafı

R.29.KelkitNehriÜzerindeki TalazanKöprüsü.MansabTarafı

R.30.BoraboyGölcüğü

R.31.AmasyaKalesi.Ferhat-ŞirinHeykeli

R.32.Çorum.UluCamii.Kapısı

.

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Ramazan Topraklı
Ramazan Topraklı 1 ay önce
Hayır, görmedim. Söylediyseniz de unutmuşum. Ben her şeyi tartışmaya açığım. Yanlış görüşümü ispat edene teşekkür eder ve görüşümü değiştiririm. Selamlar.
Karacalı
Karacalı 1 ay önce
Ramazan Bey bir köprü kitabesinde babası olduğu netleşen, Hamid Bey'in babası Ali Tusinin de türbesini gezmişsinizdir umarım. Gerçi sizin görüşünüze uygun değildir