Muhârip ve Fedâkar Türk Milleti..
İttihâd için ümitle bekleyen Ümmet-i Muhammed…
Ve Mazlum İnsanlık…
Vatanın Bütünlüğü, İmânın Muhâfazası, Milletin Selâmeti, Devletimizin Bekâsı için dimdik duran Muhterem Gönüldaşlar…
Yıllardır süren terör belâsını, emperyalizm “Kürt Sorunu” deyip, bağrımıza hançer gibi sokarken Sivil Toplum, yönetenlere katkı ve öneri sunamamıştır.
Kuzey Irak’ta, Gara’da hunharca katledilen mâsum insanlarımız ve emperyalizmin içimize soktuğu ihânetler karşısında algı ve toplumsal mülâhazaların yeniden şekillendirilmesine duyulan Millî ihtiyaç çok büyüktür.
Gerek Devlet ve Milletimizin gerek Şanlı Asker, Polis, Korucu… mücâdele eden Millet Evlâtlarının desteklenmesi bize borçtur.
Terör, ülkemiz başta olmak üzere Medeniyet Coğrafyamızı 150 yıldır tehdit etmektedir. Büyük Devletimiz Osmanlı’ya karşı emperyalizmin ayaklandırdığı topluluklara bakın. Hâlen mevcut yönetimlerine bakın..
Son 50 yılda ise, 12 Eylül 1980 öncesi, ülkemiz kardeş kavgaları ile iç savaşın eşiğinden dönmüş, daha sonra Ermeni Terör Örgütü ASALA’nın cinayetleri başlamış, devletimiz ASALA’yı aldığı tedbirlerle bitirirken ilginç bir şekilde yerini PKK almıştır.
PKK terör örgütü, Kürt Kökenli soydaşlarımızı yurtiçi ve yurtdışında hedef almış, korku, baskı ve sindirme ile etki altına alarak dindarlığı ile bilinen Kürt soydaşlarımızı önce dininden, sonra töre ve terbiyesinden, “feodalizmle mücadele ediyoruz!” kisvesi ile uzaklaştırmıştır.
PKK, seküler, Marksist ve ateisttir…
PKK, emperyalizmin topraklarımızdaki en büyük oyunlarından biridir.
Maksadı, Kürt Kökenli soydaşlarımızı iman, töre ve terbiyesinden, ait olduğu Büyük Türk Milleti’nden koparmaktır. PKK, Emperyalizmin İsrail, Ermenistan oldubittisini ve hançerlerini desteklemektir.
Terörist PKK ve emperyalizmin argümanlarını tüketme adına “ÇÖZÜM SÜRECİ” diye tanımlanan aslında tavizden başka bir şey olmayan siyasi yöntemler denenmiş, ancak PKK ve bölücü ihânet, Türkiye Devleti’nin bu gayretlerini de zayıflık olarak değerlendirip, hepten azgınlıklar yapmıştır.
Türkiye, devletten FETÖ ihânetini de temizlemesi ile teröre karşı daha kalıcı mücadele başlatmış, bunda da başarılı olmuştur. Terörü, topraklarının dışına atmıştır.
Aziz Milletimize diyoruz ki; Aşağıdaki değerlendirme ve önerileri Türkiye Kamuoyuna, Medeniyet Coğrafyamızdaki kardeş devlet ve halklara teklif ve arz etmeyi uygun gördük.
PKK, IŞİD, FETÖ gibi terör örgütleri, Medeniyetimizin düşmanları tarafından himâye edilmektedir.
Tıpkı 1. Dünya Savaşı’nda eğitilen, donatılan, Bulgar, Sırp, Suud, Ermeni, Yunan çeteleri gibi, vatanımızın bağrında kurulan zararlı dernekler gibi, ülkemizi bölmek, zayıflatmak, kalıcı düşmanlıklar bırakmak ve kaos amacı gütmektedirler.
Terör Örgütlerine karşı mücadelede Millî çözümler düşünülmelidir…
Teröre bulaşan, destekleyen, işbirliği yapanlar kim olursa olsunlar kesinlikle yargılanmalıdırlar.
Bir terör örgütünün siyasî uzantısı olamaz. Partiler, benzer düşünebilirler. Ancak, legal davranma iddiasında olan bu parti, STK ve diğer organizasyonlar ve mensuplarının suç işlemesine müsâade edilemez.
Suç işleyenler, zamanında yargılanmalıdır.
Suç ve suç nevîleri siyasetin değil, hukukun konusudur.
Siyasi polemik yapılmasına, ağızlarda bozuk bir sakız gibi çiğnenip, ciddiyetini kaybetmesine izin verilmemelidir.
Terörist ve hâin yapılarla işbirliği yapanlarla devlet, pazarlık yapmaz, muhâtap kabul etmez.
Bugün bir siyasi parti, terörle iç içe geçtiği bilinmesine rağmen, gerek iktidar, gerek muhalefet partilerince muhâtap alınamaz.
Bu tarz yapılara, “rehine kurtarmada aracı” gibi pozisyonlar yüklenemez.
Bu, toplumda devletin mücâdele azminin sorgulanmasına, sahada canı, kanı pahasına mücadele eden yiğit evlatlarına zarar verir.
PKK Hâin Terör Örgütü, Kürt Kökenli yurttaşlarımızla zihinlerde yan yana getirilemez.
PKK bölücü terör örgütünün katlettiği insanların tamâmına yakını Kürt Kökenli kandaşlarımız sivil kişilerdir. Hem de hunharca şehid edilen, çocuk, kadın, yaşlıların oranı çok yüksektir.
Türkiye, yeni dönemde gerek ülke içinde gerek komşu topraklarda yaşayan, soydaş ve dindaşlarına dönük söylemlerini yenilemelidir.
Toplumları oluşturan, aralarındaki ilişkileri belirleyen temellerden birincisi Dindir. Bölgemizde, Türk, Kürt, Arap, Arnavut, Boşnak, Şiî, Alevî, Sünni hepimiz Müslümanız ve Din Kardeşiyiz.
Diğer birleştirici faktör, toplumların töre, terbiye ve Millî ananeleridir. Bu manada baktığınızda ayrışmış toplumların mezarlıkları farklıdır ve birbirlerine kız alıp vermezler.
Bakın bakalım, dünyanın neresinde Türkler ve Kürtler ayrışmıştır?
Şu anda Bağımsız Türk Cumhuriyetleri’nin tamâmında Kürtler vardır.
Türklerin yaşadığı tüm topraklarda Kürtler de yaşar.
Bu manada “et-tırnak” benzetmesi yanlıştır. Çünkü Türk bedeninin her yerinde Kürt vardır.
Kürtler, Türk ile adeta mermer gibidir.
Bizim Millî Birlik ve Millet mülâhazamız, soy ve kan esaslı bir ırkçılığa tarihin hiçbir döneminde dayanmamıştır.
Düşünün.. “Aman dileyene el kalkmaz.” diyen bir millet, ırkçı olabilir mi?
İstiklâl Marşı’mızda ne diyor Arnavut kökenli şairimiz..
“KAHRAMAN IRKIMA BİR GÜL, NE BU ŞİDDET BU CELÂL!”
Sorarım size hangi ırk bu?
Boşnak kardeşim de Kelime-i Şehâdeti söyleyip, “Biz Türk olduk” diyor.
Türk Milleti, ırk ve soy birliği iddiâsında hiçbir zaman olmamıştır.
Kürt Soydaşlarım, Dindaşlarım!..
Cumhur İttifâkı’nın ortağı MHP’ne ve “Kürtler’in kurtarıcısı” pozlarındaki PKK ve HDP’ye bakın!
MHP’ne birileri “Türk Irkçısı” hatta “faşist!” diye iftira atıyor değil mi?
Şimdi vicdanlara soruyoruz..
Kürt Soydaşlarımızın İman, töre ve terbiyesine, gelenek ve göreneklerine MHP mi daha hürmetkâr ve bağlı yoksa Marksist, ateist, Kürt kardeşini Türk Milleti’nden ve İslâm’dan koparmak için kardeşlerimize Zerdüştlük dayatan PKK ve saha elemanı HDP mi?
Bu gün PKK ve emperyalizm mahâreti ile imânı ve soydaşı Türk’ten kopartılan Kürt Kökenli insanımızda gelecek kaygısı başlamıştır.
Bu gün PKK’nın yaptığı insanlık dışı katliamların, yüz kızartıcı işlerin terör baskısı ile boşalan köylerden büyük şehirlere gelen insanımızın bir kısmının da olumsuz davranışları ile toplumda Kürt Kökenli soydaşlarımıza karşı emperyalizmin de etkisi ile üstü örtülü bir ötekileştirme söz konusudur.
Şu ana kadar Bölücülük ve PKK konusunda çoğunlukla Kürt Kökenli insanımız uyarıldı.
Peki ülkemiz ve çevre coğrafyadaki diğer Türk Halklar?... Onların da dikkat etmesi gereken duruş ve davranışlar olmayacak mı?
Yakın zamanda Azerbaycan-Ermenistan arasında Karabağ’da boğaz boğaza muharebeler oldu.
Bu muharebelerde PKK, Kürt kardeşlerimize 100 yıl önce katliamlar yapan Ermeniler ile aynı safta durdu. Oysa Türkiye Ordusu gibi Azerbaycan Ordusu’nda da Kürt soydaşlarımız subaylar, komutanlar, erler vardı.
PKK’nın bu kalleş duruşu dahî halkımıza anlatılamıyor.
Kürt Soydaşlarımızın, dini, dinimizdir.
Kürt Soydaşlarımızla, töre ve terbiyemiz, adetlerimiz birdir. Kürt avcıda, coğrafyamızın diğer ucundaki Kırgız, Moğol avcıda kurt vurmaz, uğursuzluk sayar.
Manzum hikâyelerimiz aynıdır.
Destanlarımızdaki dağları eriten demirciden, yol gösteren kurdun kutsallığına tarihin en eski devirlerinden bu yana inanışlarımız birdir.
Bölücülük yapanların tek iddiâsı dildir. Kürtçe..
“Kürtçe” dediğimiz Farsça’nın lehçelerinden biridir.
Peki, tek başına dil, bir toplumu, milleti bölebilir mi?
Bu gün Farsça konuşan tek Türk Halk, Kürtler midir?
Hayır!
Maâlesef Selçuklu’dan Osmanlı’nın son dönemine kadar saray dili Farsça’dır.
Türk Halklarında Farsça yoluyla Farslaşma maâlesef devam etmektedir.
Tarihimiz birdir. Selahaddin’in Fetih Orduları’nda biz vardık.
Alpaslan’ın emrinde omuz omuzaydık Malazgirt Ovası’nda Küffâra karşı…
Moğolistan’da, Yenisey’de Kürt İlbeyi Alp Urungu’nun Yazıtı da yok mudur?
En az 2000 yıllık balballar, koçbaşlı mezarlar Kazakistan, Altay Dağları kadar, Tunceli, Bingöl, Van, Hakkâri Dağları’nda da yok mudur?
Emperyalizm, PKK mahâretiyle “içinde define var!” deyip, kırıyor, kırdırıyor.
Ey Milletim, “et-tırnak” değil, Türk bedeninin saçının telinden, yüreğinin orta yerine kadar her yerinde Kürt Kandaşları vardır.
Davulu, sazı, zurnası, halayı, ağıdı, âşık geleneği, atasözleri, türküleri aynı değil midir?
Sözlerin Türkçe ve Kürtçeleri vardır.
Sarı, yeşil, kırmızı, gök mavi ile Adriyatik’ten Çin Seddi’ne her yerde değil midir?
Nevruz’dan mevlide, kapıların üzerine asılan koç boynuzundan, at nalına, nazara dökülen kurşundan, umuda bağlanan beze kadar, kınalanan kızımızdan, kurbanlık koça, Mehmetçiğe kadar bir değil midir terbiyemiz..
Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran aslî unsur Müslümanlar olarak kabul edilmedi mi?
Öyleyse Kürt Kökenli soydaşlarımızın kurduğu devlet değil midir Türkiye?
Dış Kürtler de tıpkı soydaşları ve komşuları Türkler gibi, emperyalizmin parçaladığı, çizdiği sınırların dışında kalmadılar mı?
Ey Türkiye Cumhuriyeti, Ey Büyük Türk Milleti!..
PKK ve Bölücülük deyince hep Kürt soydaşımıza söyledik. Acaba, “Gelin Diyarbakır’da yapın Vatanseverliği!” diyen kardeşimizin hiç haklılık payı yok muydu?
Kendimize de bir şeyler söylememiz gerekmiyor mu?
Geçmişte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sürgün bölgeleri olarak değerlendirilmesi bir kusur değil midir?
Şimdi vicdanlara çok önemli bir soru soruyoruz.
Çok basit bir soru..
Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları Haritaları’na bakın.
2000 yıl önce ayrıldığımız Japon Denizi kıyısındaki Yakut Kardeşlerimizden Balkanlar’daki, Arnavut, Boşnak, Kafkaslar’daki Çerkezler’den Çeçenler’e, hepsi var.
Sâdece kim yok biliyor musunuz?
Kürtler, Türk Dünyası ve Akraba Toplulukları Haritaları’nda yok…
Bu utanılacak bir durum.
Ders kitaplarından “Bölücülük yapan kesimler üzülür!” diye Türk Dünyası Haritalarını kaldırmak yerine Türk Dünyası Haritaları’na Dış Kürtleri de koysana!
Bakın bu çok önemli.
Birleştirici unsurları kucaklayıcı ve fonksiyonel hâle getirmemiz gerekmektedir.
Aynı şekilde, Türk Dünyası Müzik Kanalları’nda dahî “Romanya’da az bir gurup Tatar Soydaşlarımız var” diye Romanyalı sanatçılar dahî çıkartılırken Kürtçe ve Kürt Kökenli soydaşlarımız yok.
Kürt demek, bölücü demek değildir.
Kürtçe de bizim soydaşlarımızın anadilidir.
“Kürt, Türk’le akraba değil, bölgede Ermenilerle, Farsla ya da gırtlaktan konuşuyorlar diye Fransız’la akraba..” diye konuşun.
Çağdaş ve modernsiniz, İslâmi cenahta iseniz samimi, dindar Müslümansınız.
“Kürt, Türk’le soydaş ya da akraba” deyin. Ne faşistliğiniz kalıyor ne de kafirliğiniz..
Bu ne büyük bir oyun ve aldatmadır!
Aydınlarımız da kaba taklitçilikten kurtulmalı, sahâya inmelidirler. Çekinmemelidir.
Azimle Azîz Milletimizin imân, edep, Milli birliğin geleneksel umdeleri DİN, MİLLET (Örf, adet, gelenek…), VATAN ve DEVLET’dir.
Günümüz gençliği Türk, Kürt, Arap, Çerkez, Boşnak vb. demeden buhrana ve boşluğa doğru yuvarlanmaktadır.
Eğer gençliğimizi kurtaramazsak, geleceğe ümidle nasıl bakarız?
Özellikle içinde yüzyıllık kırgınlık olan Kürt Genci’ne diğer gençlerimizden daha çok kolaylık ve imkân sunulmalıdır.
Kürt Soydaşlarımız, Adriyatik’ten Çin Seddi’ne kadar bizimledir.
Nerede bir Türk varsa, yanında Kürt kardeşi vardır.
Kürt Soydaşlarımız, tüm Türk Devletleri’nde vardır ve hepsinde de birinci sınıf yurttaştır.
Terörü bitirmenin yolu Millî mutâbakattan geçer.
Mutâbakat da en güzel, hedef ve mefkûre Birliği ile sağlanır.
İnsanımızı her manada ötekileştirmekten uzaklaştırıp, kucaklaştırmaya özen göstermeliyiz. Aynı şekilde Türkiye’de sağlanacak mutâbakat ve tanım birliği sınırlarımız dışındaki soydaşlarımıza da taşınmalıdır.
Cumhur İttifâkı’nın, Milletimizin yanında ve samîmi gayretleri bizi bahtiyar etmektedir.
Cumhur İttifâkı, yukarıda arz ettiğimiz konuların üzerinde çalıştaylar yaparak durmalıdır.
Türkiye büyük bir devlet, Türk Milleti büyük bir millettir.
Kendi algı ve güçlü yanlarını geliştirerek çevre coğrafyanın ve Osmanlı’dan kalan insanlarımızın bizden zorla, işgal ve katliamlar yoluyla koparıldığı bilinci ile hareket etmelidir.
Gençlerimize Çanakkale’yi, kutlu tarihi anlatmak değerlidir. Ancak bir arada tutmanın en büyük faktörü, düşmanı da göstermektir.
Türkiye Cumhuriyeti, halkına ve çevre coğrafyadaki kendisine müzâhir insanlarımıza düşmanlarımızı da göstermelidir.
Milletimiz büyük oranı ile devletimizin, milletimizin, ülkemizin âlî menfaatlerinin fedâisi olduğunu her fırsatta beyân etmektedir.
15 Temmuz İhâneti’ne karşı duruşu ile Milletimiz devlet ricâline, dosta düşmana kararlılığını göstermiştir.
Azîz Milletimizin, birlikte, güçlü ve büyük olması için çok çalışmak hepimize borçtur.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-