USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tehlikenin farkında mıyız! ‘İnsan 2.0’, ‘İnsan’a karşı…

07-06-2021

Birkaç hafta önce “Hayatımızın içine bırakılan bomba: Hız tuzağı” başlıklı yazımızda “Görünmez Goril Deneyi”nden bahsetmiştik.

Size bir video izletiliyordu ve siz birbirine top atma oyunu oynayan bir ekibin toplarını sayarken, ortalarından geçen insan boyundaki kapkara bir gorili fark etmiyordunuz. 

Juan da her gün Amerika - Meksika sınırından geçiyor. Motosikletinin arkasında küçük bir çuval ile geçmeye kalkarken, polisler uyuşturucu kaçakçılığından şüphelenerek yaptıkları aramada çuvalda “sadece kum” olduğunu görüyorlar ve Juan’ın sınırdan geçmesine izin veriyorlar. 

Her gün bu kontrol yapılıyor ve yine “sadece kum” olduğu anlaşılıyor ve Juan yine sınırdan geçiyor. 

Bu çok uzun bir süre böyle devam ediyor. 

Belki yıllar sonra, olaya faklı bakan, farklı gören ve farkındalık oluşturan bir görevli sayesinde anlaşılıyor ki Juan aslında uyuşturucu kaçakçılığı değil motosiklet kaçakçılığı yapıyormuş. 

Bu ve buna benzer, bazıları bize ait bir çok hikaye duymuşsunuzdur. 

Bazen burnumuzun ucundaki çözümleri göremediğimize ve aslında çok büyük sorunların hemen yanı başımızda duran çok basit çözümleri olduğuna yönelik bir çok yaşanmış hikaye var. 

Bunlardan çok çarpıcı bulduğum, bizden bir hikayeyi kısaltarak sizlerle paylaşmak istiyorum:

Bundan uzun zaman önce Anadolu’da bir kasabada, bir toprak ağasının, şiddeti her gün artan baş ağrısına, ne o şehirdeki, ne İstanbul’daki ne de yurt dışındaki doktorlar bir çare bulamıyor.

En sonunda “köyüne götürün yapacak bir şey yok” denilen adam için “saçı-sakalı karıştı, bir tıraş olsun da az ferahlasın” düşüncesi ile çağırdıkları berber işini özenle yaparken, ağanın burnundaki kılı ve içeride epeyce yol almış olabileceğini fark ediyor. 

Ben bunu çekip almam lazım, yoksa size dert açar” diyerek bir hışımla çekip alıyor. 

Ağa’nın feryadı kasabayı inletiyor; fakat sonrasında baş ağrıları dinince berberi yüklü bir para ve onlarca dönüm arsa ile ödüllendiriyor. 

Goril deneyi”, “baş ağrısı çeken ağa” ve “sadece kum” hikayeleri bize göstermektedir ki burnumuzun ucundaki olayları ve çözümleri fark etmekte güçlük çekiyoruz. 

Örneğin birileri, insanın et ve kemik yapısının adeta çürük olduğunu hiç çekinmeden ifade edebiliyor ve “biz daha iyisini yapıyoruz, kemik yerine çelik kullanıyoruz ve onu dijitalleştirdik, ölmek zorunda kalmayacak” diye açıklama yapabiliyor. 

Ve bu yeni insandan “İnsan 2.0” olarak bahsediyorlar.

Pandemininİnsan 2.0” için başlatıldığı, dolayısı ile hikayedeki “sadece kum” algısını burada covit19’un oluşturduğunu iddia etmenin çok da tuhaf olmayacağı kanaatindeyim. 

Covit19 sayesinde “hayat eve sığar” dayatması kısa sürede kabul gördü. 

Okulu da işi de eve sığdırdılar ve böylece dijitalleşen dünya, dijitalleşen insandan sonra sıra “İnsan 2.0”a gelecek.

2045 yılı, devletlerin, ulusların ortadan kalktığı, insanın tamamen dijitalleştiği ve yapay zeka ile küresel bir yönetim anlayışının uygulamaya konulacağı bir yıl olarak belirlenmiş.

Ben buna inanmıyorum” diyebilirsiniz fakat bunu diyebilmek için son 1.5 yılda yaşadıklarımıza bakmalı, aşı olmadan, “HES” kodunuz olmadan, “maske - mesafe - temizlik” kurallarına uymadan, işinize ve okulunuza eskisi gibi devam ederek yaşayabiliyor olmanız gerekir. 

Normalleşme beklentisini ise yüksek tutmamakta fayda var. 

En azından birkaç yıl, eğitimde düşünülen hibrit sistem, yani yarı okul - yarı online sistem devam edebilir. Fakat sonrasında tamamen online iş, online okul planlandığını düşünebilmek ve fark etmek zorundayız. 

Mesleklerin tamamına yakınının ortadan kalkacağı, ve onları yapay zekalı robotların çok daha iyi yapacağını hesap etmek, çocuklarımızı yetişkin olacağı dönemleri öngörerek eğitmek zorundayız. 

Gelişmelere, öğrencisinden daha az hakim durumdaki öğretmenlerle bunun yapılamayacağını, artık bilginin öğretmenden değil “Google”dan sorulduğunu düşünmek ve fark etmek zorundayız. 

Öğretmenlerimizin de “çocuklarımızı, planlanan dijital dünyaya karşı hazırlayabilecek” bir donanıma kavuşturulması hayati önem taşımaktadır. 

Kimsenin bulamadığı çözümü bularak “ağayı sağlığına kavuşturan berber” örneğindeki gibi kadim bilgilere sahip bilgelerimize büyük iş düşüyor. 

Bu konularla onların da ilgilenmelerinde büyük fayda var.

Düşünmek insana özgü kabul edilir ve bu nedenle olsa gerek, bazı düşünürler insanı “düşünen hayvan” olarak tanımlamıştır.

Bu görüşe karşı çıkanlar da var.

Kulağa hoş gelmese de insan ile hayvan arasındaki ortak özelliklere bakıldığında benzerlikler çok fazla. 

Kalp, beyin, göz, kulak gibi organlar ve merak, karar verme, korkma, kendini koruma gibi duygular açısından birbirimize çok benziyoruz. 

Hatta bilim adamları, hayvan beyni ile insan beyni arasındaki farkın sadece yüzde 4 olduğunu tespit etmişler. Fakat bu yüzde 4’lük oran, azımsanacak bir oran değil çünkü insanı insan yapan farklılıklara sebep oluyor. 

Uzmanlara göre, bilimin henüz açıklayamadığı bu farklılıkların başında; konuşma yeteneği, edep, ahlak, inanç, aşk, sanat, zaman algısı, ölümle ilgili farkındalık ve hayatın anlamını sorgulamak geliyor. 

Dolayısı ile ne kadar insan olduğumuz bu kavramlara olan yakınlığımızla alakalı olsa gerek. 

İnsan ile hayvan arasındaki farklardan, “konuşma yeteneği” dışındaki tüm farklar, “İnsan 2.0” ile arasında da olacak gibi görünüyor. 

Gerçek bir insan gibi hayatın anlamını sorgulayamayacak, inanıp inanmama gibi bir seçeneği olmayacak, aşık olamayacak ve ölemeyecek. 

Teknoloji insan için” cümlesi “İnsan Teknoloji için” cümlesine evrilmiş durumda. 

İnsanın ürettiği teknoloji şimdi yeni bir insanıİnsan 2.0’ı” üretmeye hazırlanıyor. 

Üstelik yeni dijital dünya için gereken enerji, önce bizden sonra bu yeni insandan sağlanacak. 

Tüm bunlara tuhaf bir şekilde alıştık. 

Alışmaya devam ediyoruz. 

Çok yakında “arttırılmış sanal gerçeklik” kavramı ile tatile bile evden çıkmadan gidebileceğiz. 

Üstelik, nesnelerin interneti ile her şeyin yapay zekaya bağlanması, internetten alışverişler, aklımızı alan telefonlar, evden iş, evden okul, evden sinema, hoşumuza da gidiyor gibi.

Aristo, 2400 yıl öncesinden şöyle söylemiş: 

Köleliğin en kötü yanı, sonunda kölelerin de ondan hoşlanmaya başlamasıdır.

Tüm bunlar size abartılı mı geldi? 

Bana “HES kodunuzu” söyler misiniz?

.

Hüseyin Burak Uçar, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?
Feridun
Feridun 3 yıl önce
Hüseyin Bey, gerçekten tehlikeli boyutlara ulaşabilecek bir konuyu yazınızda anlatmışsınız. Kesinlikle katılıyorum fakat bu gelişim süreci bana görede değil, gelişmek güzel fakat özümüzü insanlığımızı kaybetmememiz gerekiyor.
sinan
sinan 3 yıl önce
sonraki soru, Aşınızı oldunuz mu? .... vb . devam edip gidecek anlaşılan.
Fatih TUNCA
Fatih TUNCA 3 yıl önce
Yeni normalleşme gibi yeni insanlığa da alışmayız inşAllah. Malesef hoşumuza gitmeye başladı galiba
Sevgi
Sevgi 3 yıl önce
Değişimlere alışmayı reddetsekte alışmış buluyoruz kendimizi her defasında hep eski daha güzel daha yaşanmışlık içeriyor maalesef şimdi ki andan daha değerli oluyor içimiz özlese de dışımız alışmış oluyor bile çoktan … teşekkürler yazı icin
Anu
Anu 3 yıl önce
Biraz distopik bir yazı olmuş açıkçası... Ancak ne kadar distopik bir düşünce olsa da geleceğimiz hakkında her olasılığa karşı hazırlıklı olmamız gerektiği kanaatindeyim. Size de emekleriniz ve bu konuda beni aydınlattığın için teşekkürlerimi sunarım. Kaleminize sağlık.
Nigar Özel
Nigar Özel 3 yıl önce
Günümüz gerceklerine çok güzel değinmişsiniz insanlar bunları gözardı ettikçe kaçınılmaz son insan 2.0 olacak malesef umarım insan kalabilir biz ve bizden sonraki nesiller
Nurullah
Nurullah 3 yıl önce
Öncelikle Selamlar. Teknoloji ve kapitalist sistem herşeyin madde ile ölçülüp ve madde ile açıklanacağına inandırmıştır kendini. Halbuki insanı ayıran şey güzel ahlak sahibi ve takva sahibi olmaktır. Dünya var olduğu sürece insan hep bence 1-0 önde olacaktır. Teknolojik filmlerde de gördüğümüz gibi yapılan insansı robotlar hep yapana zarar vermek üzere geri döner. Sonsuza kadar doğa, gökyüzü, tebessüm, iyilik, sevgi.... Kazanan olacaktır. Şimdilik kaybediyor görünsede...
Yıldıray Yıldız
Yıldıray Yıldız 3 yıl önce
Açıkçası bende herkes gibi eskiyi çok özlüyorum ama maalesef dijitalleşen dünyaya da hızlıca ayak uyduruyorum uyduruyoruz bakalım daha neler göreceğiz neler
Özlem KALAY
Özlem KALAY 3 yıl önce
İnsan bulunduğu ortama çok kolay alışıyor maalesef.Düşünmemeyi seçtiğimiz bu zamanda bizi düşünmeye teşvik ettiğiniz için teşekkürler.☺️
Süleyman kocapınar
Süleyman kocapınar 3 yıl önce
Hoşlanmadığım gelişmeler hoşlanmadığım gidişat buna alışmaya zorlanıyor olmamız da işin en kötü yanı.sanırım bu çağın insanı değilim... kaleminize sağlık.
Selma Köroğlu
Selma Köroğlu 3 yıl önce
Evet belki biraz abartılı gibi görülebilir fakat doğruda olabilir.Bu haftaki yazınızla yine bizleri derin düşüncelere daldırdınız teşekkürler Hüseyin bey ????????????????????????
Selda erkan
Selda erkan 3 yıl önce
Evet zaman hızla değişiyor ve bu değişimlere bizler yavaş yavaş farkında olmadan alışıyoruz.bana biraz ürkütücü gelsede. Ama yinede hep eskiyi özlüyoruz... Teşekkürler bu güzel yazı için
Burhan Doğruyol
Burhan Doğruyol 3 yıl önce
Peki bu insan için bir tehdit mi eğer öyleyse çözüm ne?
Gökhan İN
Gökhan İN 3 yıl önce
Bugün ki yazınız beni çooookkk eskilere götürdü,Ve inanın bir sonraki yazınızı merak eder oldum.Kaleminiz ve yüreğiniz oldukca sağlam.
FİKRET GÜNEŞ
FİKRET GÜNEŞ 3 yıl önce
Çok güzel yazıyorsun pirim oku oku dıyulmuyor
Sungur
Sungur 3 yıl önce
Saygıdeğer müdürüm yazınızı zevkle okudum müstefid oldum tebrik ederim hayırlı olsun
Arda Kalan
Arda Kalan 3 yıl önce
Umarım böyle duygusuz bir dönem yaşamak zorunda kalmayız. Gecen son 1.5 yıl çok sıkıntılıydı. Ama yine de her türlü sorunun başında da insanlar var. Yine güzel bir yazı olmuş. Elinize sağlık.
Sungur
Sungur 3 yıl önce
Saygıdeğer müdürüm
UFUK OKCU
UFUK OKCU 3 yıl önce
Kaleminize sağlık anlamlı bir yazı olmuş müdürüm.
Ahmet Reşat SAKARYA
Ahmet Reşat SAKARYA 3 yıl önce
Hüseyin bey, bu gerçekten dikkate alınması ve bir an önce önlemini almamız gereken çok ciddi bir konudur. Yine güzel bir konuya değinmişsiniz. İnşAllah yöneticilerimiz de sizin gibi görmüş olsun ve önlem almak İçin çalışmalara başlamış olsunlar. Dileğimiz ve temennimiz neslimize ve İnançlarımıza sahip çıkalım, yoksa bu dijitalleşme farklı yönlere evrilecek. Selametle kalın.
Mehmet Zeki Aktaş
Mehmet Zeki Aktaş 3 yıl önce
Gargamel şirinler,himen iskeletor,Peter pan kaptan kanca, Battalgazi şövalye andrea insanlık YAPAY ZEKA
Timur
Timur 3 yıl önce
Organik gıdalardan sonra, insanların arayışı organik yaşam olacak desenize...