USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Tefrika Öykü: Tapınak Şövalyeleri, basın ve Muhabir Icke… -3-

23-04-2020

Kaliforniya sendromu

Haber, veri ve kaynak…

Tüm bu seyahatimizin amacıyla çıktığımız yolculukta serüven misali basın-yayın keşfi İskenderiye uluslararası havalimanında son bulmuştu.

New York'a dönmek üzere…

Tam uçağın kapısında bilet kontrolünden geçiyorduk ki çalışma “iPad”ime e-mail çağrısı düştü; lakin pasaport ve bilet için kontrolde idik.

İlk önce önemsemedim. 

Olağan halden dolayı. 

Sonra uçak yolculuğu başlayınca “iPad” bildirimlerimi kontrol ediyordum. 

Şifreli bir metin dosyası ve “metin şifresi” geldiğini fark ettim. 

Bir an bir haber ihbarı gibi düşünsem de işin boyutu başkaymış. 

“E-mail”de tek bir cümle yazılmıştı;

“Kıyamet yakın, Ruhlar erozyonda...

Şifre dosyadadır.”

Bunları okuyunca David o an bana baktı:

- Icke, bir sorun yok değil mi adamım!..

“Yok dostum her şey yolunda” derken gizemin, gizlenmenin yüz hatlarını belli etmemek için uğraştım.

Şifre dosyasına girdiğim vakit, bir gazete girişinde manşet kısmı üzerinde birçok “Kaliforniya sendromu” kelime kalıplı bir “Java” resim karşıma çıktı. 

Şifre, “Kaliforniya sendromu” idi; metin dosyasını ise açamadım.

David, sık sık beni yokluyordu.

- Bırak artık şu “iPad”ini!.. “VIP” salonunda birkaç kadeh bir şeyler içelim!.. New York'a uçuş uzun pislik koltuklarda bedenim kasılmasın…

Ukala tavrı hiç değişmeyen bir tipti David.

Ciddilik ve ukalalık…

Soylu bir Musevi için çok fazla bir çıtaydı. 

“VIP” salonuna doğru uçağın koridoruna yöneldik. 

İlerleyen saatlerde David, bar kısmında çok içmişti. 

Etrafındakilere “Teksas federalleri” gibi yargı dağıtıyordu.

Uçak, New York havalimanına yaklaşınca ona bol çekirdekli aromalı  çok sert bir “Black Coffee" fondip yaptırınca kendine geldi.

“Coffee” karşısında mat olan David, “Dijital tapınak için Musa şart” deyişi ile de İsrail propagandası yapmaya devam ediyordu.

Manhattan Bulvarı'ndaki evime geldiğim vakit, yorgun, bezmiş ve  düşünceli idim; fakat kaybedecek zaman yoktu.

Şahsi “laptop”umla hemen işe giriştim, ilk önce “wi-fi sistemi”ni kontrol ettim, daha sonra veritabanlarını kontrol ettim, güvenlik sertifikalarına göz geçirdim.

“Bluetooth sistemi”ni tek tabanlı olarak güvenlik duvarı oluşturdum.

Basit çözümler gibiydi lakin basit de olsa tedbir almalıydım.

Tedbirlerden sonra, yazılı metin dosyasını açtım.

Okumaya başladım.

Edebi, bilgilendirici bir metin yazısına benziyordu; odaklanıp okumaya başladım.

“Ruh sağlığını kaybetmiş toplumlar birer robota dönüşür; ne emir verirsen yapar. Halk, kitle, emir komuta zincirinde birer bağışıklık  kazanmış psikomotor ve Psikoteknik askerdir. Asker olmak için önce tüm bedeniyle ve ruhu ile arınmak, arınmaktan kastımız tüm potansiyeli kukla olmak gerekir.

Kuklaların oynatıcıları her şeyin anti Robin Hood’dur.

Gayeleri onların kötülükte iyi model olmasını hazırlamaktır.

Kurtuluş yetmez, anti-evren yetmez; algısal sağ-sol loplarınızdaki   çatışmanın, çakı gibi olması yeter.

Çakı-çakır gibi olun.

Saplandığınız yerde saplanan; ayrılmayın sabit kalın. 

Tam da obsesif kompulsif… Büyük kavganın büyük  kargaşası yakın... Sana  son mesaj dostum:

Kurtuluş yok psikozu ve edinilmiş çaresizlik psikozu…”

Tam bu mısrayı okudum ki beynimden vurulmuşa döndüm.

“Neydi bu şimdi” dedim.

Kesinlikle geleceğe dair “sübliminal mesaj” vardı.

Birileri bana bir şeyler olacağını öğrenmemi ve ona göre hareket etmemi istiyordu. 

Daha New York'ta ilk geceydi, bundan sonraki  geceler de çok uzun geçecekti.

-Devam edecek…-

.

Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com 

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?