Dil bilimi ve gramer (Dil bilgisi) iki farklı kavram olarak karşımıza çıkıyor.
Lisanımızın gelişmesi ve korunmasında bu kavramların rehber edinilmesi esas olmalıdır… Dil meselesinde bilim dışı, ideolojik çarpıtmalar dile ve topluma zarar verir.
Dil bilimine göre, bütün diller melezdir.
Yani dünyada saf bir lisanın olmadığı gerçeğini herkesin bilmesi lazım…
Dil bilimi, yabancı kökenli kelime almakla dilin bozulmayacağını kabul etmektedir. Bunun en somut misalini ise İngilizcede görmekteyiz.
700 bin kelimeye dayanan İngilizcenin yüzde 75’i yabancı kökenli kelimelerden oluşmaktadır ve bu yüzden dünyanın en ileri ve zengin dili olmuştur.
Dili bilimine göre “yabancı kökenli kelimelerin alınması” dili bozmaz.
Aslında dili bozan unsurun sentaks olduğu açıktır.
Peki, sentaks nedir?
- Bir dilde kelimelerin dizilişini, gruplaşmasını, bağlanma şekillerini, aralarındaki ilişkileri ve cümle yapısını inceleyen dilbilim dalıdır.
TDK’nin 27/03/2015 tarihinde yapmış olduğum eleştirel başvuruya verdiği cevap: “Türk Dil Kurumunun geçmiş yıllarda aşırıya kaçan tasfiyeci bir anlayışı olmuşsa da devlet kurumu yapıldığı (1983) yıldan günümüze bu anlayış terkedilmiştir” denilmektedir.
Oysa pratik hayatta ortaya konan durum, TDK’nin söylediklerinin tam tersi!..
TDK, hem tasfiyecilik hem Öztürkçecilik yaparak dilimizi bozmuştur… Bu ideolojik toplum mühendisliğinin dil bilimine aykırı bir şekilde yapılması, TDK’nin niyet ve amacını da açık bir şekilde ortaya çıkarmıştır!..
Bu yüzden Japonya binlerce sene önceki kitaplarını okuyabiliyorken, bizler 40-50 sene önceki kitaplarımızı okuyamaz hale geldik…
Dil bilimine göre, bir kelimenin ölmesi veya değişik bir anlam alması için normal şartlar altında, yaklaşık bin sene geçmesi söz konusudur… Oysa TDK, uygulamalarıyla 40-50 sene önceki kelimeleri bile buharlaştırmıştır… Üstelik bu uygulamayı, sistematik ve sinsi bir şekilde yapmıştır. Dilimizin zayıflamasına yol açan bu uygulamalar, sofistike bir şekilde halen devam etmektedir…
TDK'nin yerleşik kelimeleri tasfiye etmenin yanında sözde Öztürkçecilik adına ürettiği kelimelerin çoğu Türkçe dil kurallarına aykırıdır.
Öztürkçe ve Arı Türkçe adları altında ortaya sürülen kelimelerin çoğu gramer şekli veya mânâ bakımından yanlıştır, uydurmadır. Bu tür yanlışlar, çok yaygın olduğu için daha sonraki yazılarımızda genişçe ele alınacaktır.
LİSAN MESELESİ VE ULUS DEVLET PARADİGMASI
Aslında, lisan meselesi de ümmetçi yaklaşımla ırkçı yaklaşımın devletler üzerindeki bir uzantısı gibi duruyor…
Avrupa’da 1700’lere kadar dini referanslar, siyasi yapıyı belirlerken ırkî ve yerel yaklaşımların zorlamasıyla siyasi güçler de el değiştirmiştir.
Bu yüzden Avrupa’nın ortak ve akademik dili olan Latince de ulus devletlerin hışmına uğramıştır… Etnik yapıların karşı çıkışına rağmen, 1800 senesine kadar birçok Avrupa üniversitelerinde dersler Latince olarak okutulmaya devam etmiştir.
Haddizatında Avrupa’daki etnik yapıya dayalı devlet anlayışı, 1648’de Vestfalya anlaşmasıyla başlamış ve 1789 Fransız ihtilaliyle daha da hız kazanmıştır…
İmparatorlukların yok olması ve ulus devletlerin ortaya çıkmasıyla birlikte, toplumsal mensubiyetler de yönetime taşınmıştır. Binaenaleyh etnisiteye dayalı bu devletler, imparatorluktan kalan bütün ortak noktaları da kaldırma yolunu tercih etmişlerdir.
Tabi ki bu milli egemenlik adına yapılan hareketler, aynı zamanda evrensel değerlerin de dışlanmasına sebep olduğu gibi, kendi ülke sınırları içinde demokratik olmayan baskıcı uygulamaları da beraberinde getirmiştir.
Coğrafi temele dayanan ulusal devletlerde (ABD gibi) ortak dil korunurken, etnisiteye dayalı ulus devletler, dilde de bağımsız bir uygulamaya gitmişlerdir…
Hatta bu ayırımcı ve anti-ümmetçi devlet yapılanma, büyük çatışmalara da sebebiyet vermiştir…
Bu dar anlayışın aşırı boyutlara ulaşması, 1. Dünya Harbi ve 2. Dünya Harbi, gibi dünyanın en kanlı savaşlarına da sebep olmuştur. Cihanşümul bu savaşların, etnik yapıya dayanan güç savaşları olduğu inkâr edilemez.
Hulâsa, devletlerin etnik egemenlik yapısı için birtakım sergüzeştlerin ortaya çıkmasıyla durum daha da içinden çıkılmaz bir hal alır. Ulus devlet anlayışı, sadece kendi dışındaki devletleri dışlama politikasıyla kalmayacak, siyasi, askeri, ekonomik, kültürel ve sosyal ilişkilerde de kendi içinde kaos oluşturacaktır.
Dolayısıyla milli gayeye ulaşmak ve bağımsız bir devlet olabilmek için yapılan bilimsel yanlışlar, maalesef hem kendi toplumuna hem dış dünyayla olan entegrasyonların omurgasına da zarar vermiştir.
Ulus devletlerde uygulanan lisan çalışmaları da maalesef bunlardan biridir… Ulus devletlerin kendi dillerini yenileme gayreti, bazı yanlış girişimleri de beraberinde getirmiştir…
Dilin yeniden yapılandırılması, milletler arası entegrasyonu bozduğu gibi, kültürel ve tarihi bağların koparılmasına da sebep olmuştur.
Avrupa’daki devletlerin, birçoğunun Latinceden uzaklaşıp, kendi dil maslahatlarını oluşturma çabası, Avrupa topluluklarına faydadan çok zarar vermiştir…
Kendi aralarındaki ortak noktalardan biri olan, Latinceden uzaklaşmakla topluluklar arası iletişim ve entegrasyon da zarar görmüştür…
Binaenaleyh Türkiye de imparatorluktan uzaklaşarak, ulus devlet olmuştur…
Her konuda olduğu gibi, dil konusunda da birçok değişikler yapılmıştır. Ancak dil konusu diğer birçok konudan farklı bir muhtevaya sahiptir…
Memleketimizde, dil bilimine aykırı ve tasfiyeciliği temel alan 1932 ve 1935 arasında yapılan çalışmalar, Türkçe lisanımızı bir çıkmaza sokmuştur…
Nihayet Atatürk, bu tehlikeyi görmüş ve 1935’de müdahale ederek, mümkün mertebe tasfiyeciliği önlemeye çalışmıştır…
Atatürk’ü devre dışında tutmaya çalışanlar, 1938’den sonra devleti tamamen ele geçirip, daha önceki dildeki tasfiyecilik politikasına tekrar devreye sokmuşlardır. Tasfiyecilik, ne yazık ki daha sonraki yıllarda da artarak günümüze kadar devam etmiştir…
SİYASİLERİMİZ DİLİMİZDE YAPILAN YANLIŞLARA NEDEN SESSİZ KALIYOR?
Hükümetimiz yapılan dil çalışmalarının dilimizin faydasına mı zararına mı olduğuna henüz karar verememiş görünüyor…
Ne yazık ki bir kısım politikacımız ise TDK’nin politikasını alenen destekliyor…
Siyasilerin dilimize yaklaşımlarını, hem uygulamalarında hem konuşmalarında hem demeçlerinde görebiliyoruz… Oysa dil meselesi hiç de ihmal edilmeye gelmeyen önemli ve de milli bir konudur.
Filhakika, dil meselesindeki yanlışları düzeltebilmek için kararlı bir iktidar kadar, eğitimli, kültürel ve sivil kadrolara da ihtiyaç var…
Peki, bu yeterli mi?
- Tabi ki değil…
Kültürel kadroların çok boyutlu düşünceye sahip, ileri görüşlü, mahir, vizyoner, reformcu olduğu kadar cesur olması da gerekiyor…
TDK ve DİL POLİTİKASININ GETİRDİĞİ YANLIŞLARIN AYITLANMASI
TDK’nin günümüze kadar yaptığı işlerin dil bilimi açısından ne derece tutarlı olduğunun masaya yatırılması vakti gelmiştir… TDK, kendi ürettiği suni kelimeleri tasfiye ettiği kelimelerin yerine ikame ederek, tasfiye politikasına hız kazandırmıştır…
Uyduruk dilin yerleşmesi ve yaygınlaşması için her türlü girişim bizzat TDK tarafından yapılmıştır…
Türkiye’deki ulusal televizyonlarda “cevap” kelimesi yerine, ağız birliği etmişçesine ve de ısrarlı bir şekilde “yanıt” kelimesinin kullanılması hiç de tesadüfü değildir…
TDK, uyguladığı dil politikasıyla, aşağıdaki kelimeler gibi binlerce kelimeye karşılık yeni kelimeler uydurmuş ve yaygınlaştırmak için okul kitaplarını, radyoları, televizyonları, sinema dublajlarını, tiyatrocuları aracı olarak kullanmıştır…
Kültürümüze ait olup da gençlerimize aktarılamayan, aşağıdaki birçok kadim kelimeyi olgun yaştaki insanlarımız hatırlayacaktır.
Çocukluk dönemimizde konuşmalarımızda yer alan bu kelimelerin çoğu unutturularak, çöpe atılmıştır.
Aşağıda 40-50 sene içinde yok edilen ve unutturulan kelime listesini göreceksiniz…
Çöpe atılan veya atılma sırasını bekleyen kadim kelimelerimizin bir kısmını herkesin görebilmesini için seçtik…
Çocukluğumuzda konuştuğumuz bu kelimeleri, konuşma dilinden seçmeye hassasiyet gösterdik…
Yazı dilinden atılan kelimelerimiz ise sayılmayacak kadar daha fazladır…
İsrail devleti; nasıl ki kaybolmakta olan -binlerce sene önceki- İbraniceyi günümüzde yaygınlaştırmış ve kadim dillerine sahip çıkmışsa, bizler de aşağıdaki kelimelerimizi kullanarak, kısa zamanda kendi tabiî Türkçemizi yaygınlaştırıp, canlandırabiliriz.
Böylece yalnızca tarih ve kültürümüze sahip çıkmış olmayacağız, aynı zamanda dilimizi de zenginleştirmiş olacağız.
AŞAĞIDAKİ KELİMELERİN ÇOĞU UNUTTURULMUŞTUR, BİR KISMI DA SIRADA !..
abalı |
abat |
abide |
acele |
acemi |
acente |
âciz |
adap |
âdet |
adlî |
afaki |
âfiyet |
ahbap |
ahenk |
ahit |
ahize |
ahkam |
ahlâk |
ahsen |
ahval |
aidiyet |
akıbet |
âkil bâliğ |
akis |
akit |
akl-ı selim |
aklî |
aksan |
aksetme |
aks-i seda |
aksülamel |
aktör |
aktris |
aktüel |
alâka |
alâmet |
alelacele |
âlem |
alemdar |
amade |
amel |
amelen |
amelî |
ameliye |
amil |
amme |
ân |
ananevî |
anarşi |
anarşist |
antipati |
arif |
arş |
artist |
arzuhal |
asabî |
asayiş |
asgari |
asıl |
asır |
asimilasyon |
aslî |
aspiratör |
asrî |
aşikâr |
âti |
avam |
avans |
avaz |
avdet |
avrat |
ayaz |
ayniyet |
aysberg |
azamet |
azap |
azat |
azık |
azim |
azimet |
aziz |
azmak |
azman |
badire |
bahadır |
bahis |
bahriye |
baht |
bahtiyar |
bakiye |
bariz |
basiret |
başkâtip |
battal |
bayındır |
bedbaht |
beden |
bedii |
bediiyat |
belâgat |
belde |
belediye reisi |
bencil |
beraat |
bereket |
beyanat |
beyanname |
beynelmilel |
biçare |
bigâne |
bilahare |
binaenaleyh |
bîtaraf |
biyografi |
buhran |
bulûğ |
buse |
bünyevî |
bütün |
camekân |
cebir |
ced |
cefa |
ceht |
celâl |
celse |
cemal |
cemazilevvel |
cemiyet |
cenup |
cevahir |
cihet |
cevap |
cevaz |
cevval |
cihanşümul |
cihat |
cihaz |
cilve |
cumhur |
cümle |
cüret |
cüsse |
çimmek |
çalakalem |
çeşni |
çıkın |
çile |
çirkef |
çömez |
dağarcık |
dahi |
dâhil |
dahili |
dahiliye |
dahiyane |
daniska |
dantel |
dava |
davacı |
dâvet |
davetiye |
defa |
define |
dehşet |
delalet |
delil |
dem |
demet |
depresyon |
derman |
dershane |
deste |
devir |
devran |
devre |
diğerkâmlık |
dimağ |
dinî |
divane |
doktrin |
dokümanter |
dominant |
doruk |
dönek |
dua |
düvel |
ebediyet |
edat |
edebî |
edebiyat |
edep |
edep |
edip |
efkar |
efsane |
efsun |
ehemmiyet |
ehliyet |
elbise |
elem |
eleman |
elveda |
emare |
emel |
emtia |
endam |
endeks |
ender |
endişe |
enduh |
enfüsî |
enteresan |
envanter |
erkân-ı harb |
erozyon |
erzak |
esaret |
esas |
esbâb-i mûcibe |
eser |
esir |
esrar |
esrarengiz |
esvap |
etfal |
evham |
evkaf |
evrak |
evvel |
eza |
ezel |
faal |
faaliyet |
fahişe |
fahri |
fail |
fakir |
farazi |
faraziye |
farzı misal |
fasıla |
fâsid dâire |
fayda |
faydalı |
fazilet |
fedakâr |
fen |
fena |
fer |
feragat |
feraset |
ferdi |
ferdiyetçi |
fert |
fesat |
fesih |
fevkalâde |
feyz |
feza |
fihrist |
fiil |
fiil (dlb.) |
fiilî |
fikir |
fikir hürriyeti |
fikrî |
filhakika |
firar |
fonksiyon |
fonksiyonel |
formalite |
frenk |
fuhuş |
fütur |
gafil |
gaflet |
gâib |
gaile |
galat |
gam |
gani |
garabet |
garip |
garp |
gavat |
gavur |
gaybî |
gaye |
gayret |
gayrı |
gayriihtiyari |
gayriiradi |
gayrimenkul |
gayrimüslim |
gayritabiî |
gazap |
gerdan |
geveze |
giryan |
godoş |
goygoycu |
gurur |
haber |
haberleşme |
hacet |
hâd |
hademe |
haddizatında |
hâdise |
hafakan |
hafıza |
hain |
hâkim |
hâkimiyet |
hakir |
hal |
halef |
hâlen |
hâlet |
hâlet-i ruhiye |
halis |
halisane |
halita |
hamiyet |
hamle |
handikap |
hanım |
hantal |
hapis |
hapishane |
harami |
harap |
hararet |
harbi |
harcırah |
harf |
hariciye |
hariç |
harika |
harikulâde |
hâris |
harp |
has |
hasar |
hasat |
hasbihal |
hasenat |
hâsıl |
hâsıl olmak |
hasım |
hasis |
haslet |
hasret |
hassas |
hassasiyet |
hassaten |
haşin |
haşmet |
hata |
hatıra |
hatırat |
hatırlamak |
hatun |
havadis |
havale |
havsala |
havza |
hayâ |
hayâl |
hayâlî |
hayat |
hayat hikâyesi |
hayat tarzı |
hayatî |
hayırlı |
hayırlı günler |
hayırlı sabahlar |
hayırsız |
hayrat |
haysiyet |
haysiyetli |
hazan |
hazin |
hazirun |
heba |
hedef |
heder |
hela |
helezonî |
hemcins |
hemfikir |
henüz |
heves |
heveslenmek |
heybet |
heyecan |
heyet |
hezimet |
hırs |
hırslı |
hışım |
hışır |
hicran |
hiddet |
hikaye |
hikmet |
hikmetli |
hile |
hilkat |
himmet |
hipotez |
his |
hislenmek |
hisli |
hissî |
hitap |
hizmet |
hoş |
hoşnut |
hoyrat |
hudut |
hulâsa |
husumet |
hususi |
hususiyet |
huzur |
hükmî |
hükmî şahıs |
hüküm |
hümanist |
hüner |
hür |
hürmet |
hürmetli |
hürriyet |
hüsnüniyet |
hüviyet |
hüzün |
ıslah |
ıslahat |
ısrar |
ıstılah |
ızdırap |
iade |
ibraz |
ibret |
ibtida |
ibtilâ |
icap |
icat |
îcat |
îcât etmek |
icmal |
icra |
icraat |
içtima |
içtimâî |
idare |
idareci |
idarî |
iddia |
iddialı |
ideal |
idealist |
idman |
idrak |
idrak etmek |
ifade |
iffet |
ifraz |
ifrazat |
iftihar |
iğdiş |
iğrenç |
iğreti |
ihanet |
ihbar |
ihlal |
ihmalkâr |
ihracat |
ihsan |
ihsas |
ihtilâf |
ihtilal |
ihtimal |
ihtimam |
ihtiram |
ihtiras |
ihtisas |
ihtişam |
ihtiva |
ihtiva etmek |
ihtiyaç |
ihtiyari |
ihtiyat |
ihtiyatlı |
ihya |
ikaz |
ikaz etme |
ikbal |
ikmal |
ikmal etmek |
ikrah |
ikrar |
iktibas |
iktifâ |
iktisadi |
ilâh |
ilâhî |
ilahiyat |
ilân |
ilave |
ilham |
ilim |
illet |
ilmî |
ilmühaber |
iltifat |
iltihak |
iltimas |
iman |
imaret |
imkan |
imla |
imtihan |
imtiyaz |
indeks |
infilak |
inhisar |
inkâr |
inkılâp |
inkişaf |
insaf |
insanî |
insicam |
inşaat |
intibâ |
intizam |
intizar |
inziva |
iptidaî |
iptila |
iptilâ |
irade |
irat |
irfan |
irsî |
irsiyet |
irşad |
irtibat |
irtifa |
iskandil |
isnat |
ispat |
istical |
istida |
istidat |
istif |
istihbarat |
istihkak |
istihkar |
istihlâk |
istihsal |
istihza |
istikamet |
istikbal |
istiklâl |
istikrar |
istilâ |
istimlâk |
istinat |
istinatgâh |
istirham |
istismar |
istisnai |
istişare |
istizah |
iştah |
iştirak |
ithalat |
itibar |
itibarlı |
itidal |
itikat |
itimat |
itina |
ittifak |
ittihat |
izâfet |
izâfî |
izâfiyet |
izahat |
izan |
izdiham |
izdivaç |
izzet |
izzetinefis |
izzetli |
kabahat |
kabil |
kabiliyet |
kabiliyetli |
kabiliyetsiz |
kabir |
kabristan |
kademe |
kader |
kadim |
kadirbilir |
kafi |
kâfir |
kafiye |
kâgir |
kahır |
kâhin |
kaide |
kaide |
kâinat |
kâmil |
kampüs |
kamus |
kanaat |
kanun |
kanunî |
kara |
karakol |
kasaba |
kasıt |
kaşarlı |
kâşif |
katar |
katî |
kâtip |
katiyet |
katliam |
katman |
kavmî |
kavramak |
kaygı |
kaynak |
kaza |
kelâm |
kelime |
kem |
kemâl |
kemalî |
kemiyet |
kepaze |
kepazelik |
keramet |
kere |
kerhen |
kerim |
kerime |
kesâfet |
kesat |
kesif |
keşfetmek |
keşif |
ketumiyet |
keyfî |
keyfiyet |
kıptî |
kıssa |
kışkırtıcı |
kıta |
kıvanç |
kıyam |
kıyas |
kibir |
kifayetli |
kifayetsiz |
kiler |
kimyevî |
kinetik |
kişi |
kitâbe |
komik |
komodin |
komplo |
konak |
kongre |
konser |
kontenjan |
korner |
kudret |
kudsî |
kudurmak |
kumandan |
kumpas |
kundak |
kura |
kusur |
kuşak |
kutup |
küfür |
külfet |
küllî |
külliye |
külüstür |
künde |
küstah |
laf |
lakap |
lakayt |
lakırdı |
lakin |
lal |
latif |
laubali |
lâyık |
lazım |
leşker |
letafet |
levazımat |
leyli |
lezzet |
lider |
lisan |
liyakat |
lügat |
lütuf |
lüzum |
maarif |
mabet |
macera |
maddî |
mağdur |
mağlup |
mağrur |
mahallî |
maharet |
maharetli |
mahcup |
mahcur |
mahdut |
mahfel |
mahir |
mahiyet |
mahkûm |
mahlûk |
mahlukat |
mahrukat |
mahrum |
mahrûmiyet |
mahsul |
mahsur |
mahsus |
mahzun |
mahzur |
mahzurlu |
makam |
makbuz |
maksat |
makul |
malî |
malik |
malûm |
malumat |
malzeme |
mamafih |
mamur |
mana |
mânevî |
mani |
mantık |
manzum |
maruf |
maruzat |
masal |
maslahat |
maşallah |
matbaa |
matem |
materyal |
materyalist |
matrah |
matrak |
mauf |
mayhoş |
mayi |
mazeret |
mazhar |
mazi |
mazlum |
maznun |
mazur |
meal |
meblağ |
mebus |
mecazi |
mecburen |
mecbûri |
mecbûriyet |
meccanen |
mecmua |
medar |
medarîiftihar |
med-cezir |
medenî |
medeniyet |
mefhum |
mefkûre |
meğer |
mehpare |
mekanik |
mekanizma |
mektep |
melâl |
melanet |
meleke |
melûn |
melül |
memba |
memleket |
memnun |
memnuniyet |
menfaat |
menfez |
menfi |
menfur |
menkul |
mensucat |
mensup |
menşe |
menzil |
meram |
merasim |
merhaba |
merhale |
merhamet |
merhem |
merhum |
merkez |
mert |
mesaj |
mesane |
mesele |
mesire |
mesken |
meskûn |
meslek |
mest |
mesul |
mesuliyet |
mesut |
meşakkat |
meşguliyet |
meşhur |
meşk |
meşru |
meşveret |
metafizik |
metanetli |
mevcut |
mevhum |
mevki |
mevkuf |
mevsuk |
mevzi |
mevziî |
mevzu |
meyan |
mezar |
mızıkçı |
mide |
mihenk |
mihmandar |
mihrak |
mihver |
mikrop |
milat |
milis |
militarizm |
millet |
milletler arası |
millî |
milliyet |
minder |
minnet |
mintan |
minval |
misafir |
misafirhane |
misal |
mizaç |
mizah |
mizansen |
modern |
monolog |
monoton |
montaj |
motif |
muadil |
muaf |
muaffak |
muafiyet |
muallak |
muallim |
muamelat |
muamele |
muamma |
muarız |
muasır |
muaşeret |
muavin |
muazzam |
mubah |
mûcid |
muğlak |
muhabbet |
muhabere |
muhâbere |
muhabir |
muhacir |
muhafaza |
muhafazakâr |
muhafız |
muhakeme |
muhakkak |
muhâlif |
muhârebe |
muharrik |
muharrir |
muhasip |
muhatap |
muhayyer |
muhayyer |
muhayyile |
muhbir |
muhit |
muhkem |
muhlis |
muhsin |
muhtaç |
muhtar |
muhtariyet |
muhtelif |
muhtemel |
muhtemelen |
muhterem |
muhteri |
muhteris |
muhteşem |
muhteva |
muhtıra |
mukabele |
mukabil |
mukadder |
mukadderat |
mukaddes |
mukallit |
mukavele |
mukavemet |
mukavva |
mukayese |
mukayyet |
muntazam |
murafaa |
murahhas |
murâî |
murâkabe |
murakıp |
murdar |
muris |
musahhih |
musallat |
mustazaf |
muştu |
muta |
mutaassıp |
mutabakat |
mutabık |
mutasavvıf |
mutat |
muteber |
mutedil |
mutena |
mutlak |
mutlakıyet |
muvafık |
muvakkat |
muvazene |
muvazzaf |
muzaffer |
muzdarib |
mübadele |
mübah |
mübalağa |
mübârek |
mücahade |
mücbir |
mücehhez |
mücellit |
mücerret |
müdafaa |
müddet |
müdür |
müellif |
müessese |
müessir |
müeyyide |
müfessir |
müfettiş |
müfret |
mühim |
mühlet |
müjde |
mükâfat |
mükedder |
mükellef |
mükemmel |
mükerrer |
mükerrer |
müktesebat |
mülâhaza |
mülâkat |
mülazım |
mülhem |
mülteci |
mümaiş |
mümessil |
mümeyyiz |
mümkün |
mümkün mertebe |
mümtaz |
münafık |
münakaşa |
münasebet |
münasebetsiz |
münasip |
münazara |
müneccim |
münekkit |
münevver |
münezzeh |
münferit |
münhasır |
münzevi |
müphem |
müptela |
müptezel |
müracaat |
mürai |
müreffeh |
mürekkep |
mürettib |
mürüvvet |
müsaade |
müsabaka |
müsademe |
müsait |
müsamaha |
müsamere |
müsavi |
müspet |
müstahak |
müstahkem |
müstahsil |
müstakbel |
müstakil |
müstear |
müstehcen |
müstehlik |
müstehzi |
müstekbir |
müstemleke |
müsterih |
müstesna |
müstevli |
müsvedde |
müşahede |
müşahhas |
müşâhit |
müşavere |
müşâvir |
müşerref |
müşfik |
müşkül |
müşkülat |
müşterek |
müşteri |
mütalaa |
mütalaa |
mütareke |
müteaddit |
müteahhit |
mütecaviz |
mütedeyyin |
mütedeyyin |
müteessir |
mütefekkir |
müteferrik |
müteharrik |
mütehassıs |
mütekait |
mütemadi |
mütemmim |
mütenasip |
mütenâsip |
mütenazır |
mütercim |
mütessir |
müteşebbis |
mütevatir |
mütevazı |
mütevekkil |
müthiş |
müttefik |
müyesser |
müzekkere |
müzeyyen |
naçar |
naçiz |
nâçiz |
nadas |
nadim |
nâdir |
nafia |
nafile |
nağme |
nahif |
nahiye |
nail |
nakdî |
nakış |
nakil |
name |
namert |
namus |
namzet |
nasihat |
naşir |
natürel |
nazar |
nazarî |
nazariye |
nazende |
nazım |
nazır |
nazik |
nazire |
nebat |
nebatî |
necaset |
necat |
necip |
nedamet |
nedim |
nedime |
nefaset |
nefer |
nefes |
nefis |
nefret |
nefs |
nefsânî |
neft |
nekahat |
nene |
nesep |
nesil |
nesir |
neşriyat |
netice |
nevazil |
nevî |
nezafet |
nezahet |
nezaket |
nezaret |
nezarethane |
nezih |
nezir |
nifak |
nihai |
nihayet |
nimet |
nirengi |
nispet |
nisyan |
niyaz |
niza |
nizam |
nizamî |
nizâmnâme |
noksan |
nur |
nush |
nutuk |
nüfuz |
nükte |
nümune |
orijinal |
otobiyografi |
otokritik |
ömür |
örfî idâre |
pabuç |
paçavra |
palavra |
paranoya |
parantez |
parende |
pasif |
paydos |
payıdar |
pedagoji |
pehlivan |
perhiz |
perişan |
periyodik |
personel |
peşin |
peşkeş |
peşkir |
peştamal |
petrol |
peygamber |
peyk |
peyke |
pir |
piyes |
politika |
postal |
potansiyel |
prensip |
problem |
protesto |
prova |
püskül |
radyatör |
rağmen |
rahvan |
rakkas |
randıman |
rauf |
razı |
reaksiyon |
rehavet |
reis |
rejisör |
rey |
rezalet |
rezervasyon |
rezil |
riayet |
riya |
riyakar |
riyaset |
rol |
romantizm |
ruh |
ruh hâli |
rûhî |
rumuz |
rutubet |
saadet |
sabıka |
sabır |
sade |
sadık |
safa |
safha |
sağır |
saha |
sahi |
sahip |
sahte |
saik |
sakar |
sâkıt |
sâkin |
salahiyet |
salih |
sâlim |
samimiyet |
sanat |
sanatkâr |
santrafor |
sârî |
sarih |
satıh |
sayfiye |
sayha |
sebat |
sebep |
seda |
sefa |
sefahat |
sefaret |
sefer |
sefertası |
sefil |
sehiv |
sekreter |
selâhiyet |
selâhiyetli |
selâmet |
selef |
semâvî |
sembol |
semiz |
sempati |
sentez |
sergüzest |
serkeş |
sesli harf |
sessiz harf |
sevda |
sevdalı |
seviye |
sevk etme |
sevkiyat |
seyir |
seyretmek |
seyyah |
seyyare |
sıfat (dlb.) |
sığ |
sıhhat |
sıhhî |
sıklet |
sıla |
sınaî |
sınıf |
sınır |
sır |
sırıtma |
sırnaşık |
sıska |
sıvı |
siftah |
sille |
simge |
simsar |
sipariş |
sirkat |
sitayiş |
sitem |
siyâsî |
sofa |
sohbet |
soluk |
sosyal |
sosyolog |
sosyoloji |
soyut |
sömestri |
spiker |
stil |
sual |
sunî |
surat |
sübjektif |
sübyan |
süfli |
sükûn |
sükûnet |
sükût |
sükûtî |
sülale |
sürat |
şad |
şahâdet |
şahane |
şaheser |
şahika |
şahit |
şahsî |
şahsiyet |
şaibe |
şâir |
şâirâne |
şaka |
şakulî |
şamar |
şâmil |
şark |
şart |
şartlanmak |
şartlar |
şatafat |
şavk |
şayan |
şebek |
şecaat |
şecere |
şeffaf |
şefkat |
şefkatli |
şehir |
şekil |
şerâit |
şeref |
şerh etme |
şevk |
şey |
şımarık |
şiar |
şifa |
şifahi |
şikayet |
şimal |
şimâlî |
şirin |
şirket |
şive |
şoför |
şöhret |
şöhretli |
şölen |
şumûl |
şûra |
şuur |
şuur altı |
şuurlu |
şükür |
şüphe |
şüpheli |
tabaka |
taayyün |
tâbi |
tabiat |
tabiatıyla |
tabiî |
tâbiiyet |
tâbir |
tadat |
tahakkuk |
tahakküm |
tahassür |
tahassüs |
tahattur |
tahayyül |
tahdit |
tahkik |
tahkikat |
tahlil |
tahliye |
tahmin |
tahrif |
tahrik |
tahrip |
tahsil |
tahsis etmek |
tahsisat |
takas |
takat |
takdim |
takdir |
tâkibat |
taklit |
takriben |
takrir |
taksirat |
talebe |
talep |
tali |
tâlih |
talim |
talimat |
talip |
tamah |
tamîm |
tamir |
tâmirat |
tanzim |
tanzimat |
târiz |
tasa |
tasarruf |
tasavvur |
tasdik |
tasdik etme |
tasfiye |
tasfiye etmek |
tashih |
tasnif |
tasvip |
tasvip etmek |
tasvir |
tasvir etmek |
tatbik etmek |
tatbikat |
tatbiki |
tatil |
tatmin |
taviz |
tâviz vermek |
tavsiye |
tavsiye etmek |
tayin |
tâyin etmek |
tayip |
tayyare |
tazarru |
tazyik |
tebaa |
tebârüz ettirmek |
tebessüm |
tebligat |
tebliğ |
tebrik |
tecânüs |
tecâvüz |
tecessüs |
techiz |
techiz etmek |
tecrit |
tecrit etmek |
tecrübe |
tecrübeli |
teçhiz |
tedarik |
tedbir |
tedris |
tedrisat |
tefekkür |
teferruat |
tefrik |
tefrika |
teftiş |
teftiş etmek |
tehlike |
tekabül |
tekaddüm |
tekâmül |
tekâsüf etmek |
tekaüt |
tekdir |
teklif |
tekrar |
tekzip |
telafi |
tellal |
tema |
temas |
temâşa |
temâyül |
tembih |
temessul olunmak |
temin |
teminat |
temsil |
temyiz |
tenâsül |
tenâsüp |
teneffüs |
teneffüs |
tenezzül |
tenha |
tenkit |
tenzil |
tenzilat |
terakki |
terâküm |
terane |
terbiye |
tercih |
tercüman |
tercüme |
tercüme-i hal |
tereddüt |
terkip |
tertip |
tesadüf |
tesâmüh |
tesânüt |
teselli |
tesir |
tespit |
tesvit |
teşbih |
teşebbüs |
teşekkül |
teşhir |
teşhis |
teşkil |
teşkilat |
teşrî |
teşrif |
teşrih |
teşvik |
tetkik |
tevafuk |
tevakkuf |
tevcih |
teveccüh |
tevekkül |
tevellüt |
tevkif |
tevkif etme |
tezat |
tıfıl |
ticaret |
ticârî |
tiksinti |
timsal |
tüccar |
ufkî |
uhde |
umde |
umumi |
umûmî efkâr |
umumiyetle |
unsur |
unvan |
usâre |
usûl |
uzuv |
üslup |
ütopya |
vade |
vahamet |
vahdet |
vahşet |
vaka |
vakar |
vakarlı |
vaki |
vakit |
vakur |
varak |
varlıklı |
varmak |
vasat |
vasıf |
vasıf |
vasıflı |
vasıfsız |
vasıl |
vasıta |
vatan |
vazife |
vaziyet |
vaziyet |
vecd |
vecibe |
vecih |
vecize |
veda |
vefa |
vefakâr |
vefasız |
vefat |
vehim |
veled |
velhasıl |
velvele |
verâset |
verim |
vesâit |
vesika |
vesile |
vesile |
vesselâm |
vestiyer |
vesvese |
vezin |
vilayet |
viraj |
vukuat |
vukuf |
vuslat |
vücut |
yadigâr |
yeknesak |
zaaf |
zabit |
zafiyet |
zahir |
zahiren |
zahit |
zahmet |
zail |
zalim |
zamir (dlb.) |
zamk |
zan |
zanaat |
zapt |
zarafet |
zarf (dlb.) |
zaruret |
zaruri |
zat |
zâtî |
zayi |
zedelenmek |
zekâ |
zelil |
zelzele |
zengin |
zerzevat |
zeval |
zevat |
zevce |
zevk |
zıddı |
zımmen |
zırva |
zıt |
zibidi |
zibil |
zihin |
zimmet |
zinhar |
zira |
ziraat |
zirâî |
zira |
zirve |
ziya |
ziyade |
ziyafet |
ziynet |
zor |
zorluk |
zuhur |
zula |
zulm |
zübbe |
züğürt |
zühulen |
zülüf |
zümre |
:
Raşit Anaral, dikGAZETE.com