-Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Afganistan Taliban geçici hükümetinin ekonomik işlerden sorumlu Başbakan Yardımcısı Abdul Ghani Baradar ile 10 Ağustos 2023'te Ankara'da görüştü.-
Taliban liderliğinin politikası, ülke nüfusun temsillerine uymuyor!
Taliban hareketinin temsilcilerinin Afganistan'daki iktidardaki görevinin ikinci yılı sona erdi, şimdi Afganistan İslam Emirliği (IEA) olarak adlandırılıyor ve henüz dünya topluluğu tarafından tanınmıyor.
Taliban'ın başarılarına, iktidarlarının içsel meşruluğunu atfedebilmelerine rağmen gençlerin, kadınların ve aydınların belirli bir kısmına herhangi bir destek yoktur.
Aynı zamanda birçok alanda Taliban'ın iktidara gelmesinin sonuçları, açıkça hayal kırıklığı yaşatıyor.
Taliban'ın Afganistan'da 2021 Ağustos'unda iktidara gelmesinden sonra, ülkede Cumhuriyetçi bir hükümet biçimi ve temel demokratik ilkeleri sağlayan bir Anayasa kanunları ülkede artık çalışmıyor.
Buna karşılık, ‘evrensel’ olarak tanıtılan ‘Şeriat’ normları, ülke nüfusu ve dünya ülkeleri tarafından, yetkilileri temel yasal normlara uymamakla suçlu buldukları için, destek bulamıyor/ bulamaz!
Ayrıca, Afganistan'da uyuşturucu dağıtımıyla mücadele henüz gerçek anlamda başlamamıştır. İşlerini kaybeden kadınlara ve ortaöğretime erişimden mahrum bırakılan kızlara yönelik yasaklar ve kısıtlamalar var.
Kadınların Afgan toplumundaki modern dayanılmaz durumunu değerlendirirken, son yirmi yılda şehirlerde bile kadın problemlerinin çözülmediğine dikkat edilmelidir.
Dahası; ülkenin çeşitli illerinde eski Afgan yetkililerinin, güvenlik güçlerinin, askeri personelin ve polis memurlarının cinayetleri ve şiddet içeren kayıplarına dair bilgiler ortaya çıkıyor, rastgele tutuklamalar ve gözaltı işlemleri gerçekleştiriliyor.
Çoğu zaman bu suçlamalar, yargısız bir niteliktedir ve Taliban'ın eski savaş ağalarının emriyle işlenmektedir.
Afganistan'da birkaç milyon insanın karşılaştığı açlık sorunu da devam ediyor.
Fiyatlarda artış ve işsizlik var. Para eksikliği ve sorunlu kredilerin sayısındaki artış nedeniyle bankacılık sistemi zor durumda. Ülkeyi terk eden Afganların sayısı artıyor.
Afganistan İslam Emirliği'nin ana dış politika sorunu hala uluslararası tanınma eksikliğindedir. Taliban Hükümeti, uluslararası tanınırlık kazanmak istiyorlar.
Diğerleriyle birlikte, dünya toplumunun Taliban'a yönelik temel şartı, tüm etnik ve siyasi grupların katılımıyla kabul edilme koşulu olarak kapsayıcı bir hükümet ve Anayasa oluşturmaktır.
Bununla birlikte, bu sorunun nasıl çözüleceği tamamen açık değildir.
Diğer etnik ve politik grupların temsilcileri, önemli devlet kararlarının bir şekilde benimsenmesini etkilemek için hangi atamaları almalıdır?
Bu soru, şu ana kadar maalesef cevapsız kalıyor.
Diğer şeylerin yanı sıra, Taliban yönetiminin ‘Şeriat'a ve kadınların durumuna uyma politikası, kırsal nüfusun ve illere dönüşen Afgan şehirlerinin sakinlerinin büyük bir kısmının, toplumsal yaşamın normlarına tam olarak uymuyor ve çoğu zaman onları en hafif ifadeyle reddetmelerine neden oluyor.
Dünyada Anayasanın ve Şeriat normlarının başarılı bir şekilde birleştirildiği birçok ülke var; İran, Pakistan, Suriye, Lübnan, BAE.gibi…
Taliban, İran ya da Suudi modelini uygulayabilir ve uluslararası tanınırlık kazanabilirler.
Dış politika vektörüne gelince, Taliban'ın uzun zamandır Pekin'le yakın bir şekilde işbirliği içinde olduğunu ve Afganistan'ın ekonomisini yeniden inşa etmede Türkiye’nin yardımından faydalanmak için de defalarca görüşmeler gerçekleştirdiğini, görüş alışverişinde bulunulduğunu söyleyebiliriz.
Ancak, bu zamana kadar Ankara'da bulunan, Taliban’ın Türkiye elçilerinin Taliban yönetimi ile temas kurmasına rağmen, Afganistan hükümeti, açık bir tercih göstermedi.
Taliban temsilcileri, resmi olarak sağlık, eğitim, ekonomi, inşaat ve enerji alanlarında Türkiye ile etkileşim kurmak istediklerini belirttiler.
Aynı zamanda, Türkiye'nin Azerbaycan da dahil olmak üzere eski müttefik cumhuriyetlerimizle bu tür etkileşimlerinin daha önceki tüm deneyimlerinin gösterdiği gibi, Ankara'yla bu tür temaslar, hiçbir zaman sadece insani alanla da sınırlı kalmıyor.
Kural olarak, askeri ve teknik işbirliği alanına sorunsuz bir şekilde akan ilişkiler gelişir; hem de Türk liderliği, Taliban'ın meşru bir otorite olarak tanınmasına da yardımcı olabilir.
İkincisi ise şu anda dünya sahnesinde tanınmalarını sağlama girişimleri, kendileri için istenen sonuca yol açmadı.
Buna karşılık, Taliban ve Türk lideri Erdoğan, ortak bir dünya görüşü olan ‘İslam/Müslümanlık’ ile de bağlantılıdır. Aynı zamanda, Cumhurbaşkanı Erdoğan, NATO ile ortaklık bağlamında, Kuzey Atlantik İttifakı ve Taliban hükümeti arasında arabulucu olarak bulunmayı da ihmal etmemeye çalışıyor.
Türkiye'nin NATO ve AB'nin Ankara için Afganistan'a bir köprü olarak liderlik ettiği algısı, şüphesiz her iki ülke açısından faydalıdır.
Afganistan'daki Türk varlığının Orta Doğu ve Basra Körfezi bölgesindeki siyasi ve stratejik çıkarları üzerindeki etkisi de aynı derecede önemlidir.
Taliban'ın Afganistan'da iktidara gelmesi, sadece bu ülkedeki medeniyet parametrelerinin dönüşümü anlamına gelmez, aynı zamanda Yakın ve Orta Doğu'daki siyasi-dini manzarada kapsamlı değişikliklere gebe gelişmelerle doludur.
NATO ve Avrupa Birliği, Afganistan'daki durumu etkilemek için güç araçlarını kaybettiler.
Kabil'deki yeni hükümetin meşruiyetini tanımaya hazır değiller; yine de ülkedeki pozisyona “Yumuşak Güç” yardımı ile bir kaldıraç oluşturmayı umuyorlar.
Bu, Afgan halkına insani yardım sağlama mekanizması olabilir.
Bu koşullar altında Türkiye, Kabil'de iktidardaki Taliban ile “özel ilişkiler”i pekiştirmeyi başarırsa, NATO ve AB için daha da özel bir önem kazanacaktır.
.
Ahmed Cihan, dikGAZETE.com