Arşivler açıldıkça, çabalayan insanlar aracılığı ile tarihin gerçeklerinden haberdâr oluyoruz.
Bakıyorsunuz, bir taraf ihtişamlı Osmanlı’yı anıyor, diğer taraf yaşanan acıları, İstiklâl Harbi’nde yaşadıklarımızı..
Bir taraf Cumhuriyet Türkiyesi’nin yaptığı fabrikalar, tesisler vb. anarken diğer taraf Türkçe Ezan gibi menfî belge ve delilleri çıkartıyor.
Bölük pörçük zihin örnekleri bitmez..
Soru net..
Ötekileştirince, bizi geçmişe şöyle ya da böyle bakmaya zorlayınca, bizi değerler sisteminin bütününü görmekten uzaklaştırıp, hödükleştirince elinize ne geçiyor?
Adam kazanmıyorsunuz!.. Biliniz…
Sâdece taassuba düşürdüğünüz, körler ve sağırlar çoğalıyor.
Peki, enerjisini birbirinin ayıplarını aramaya, hatta husûmete harcayan bu yığınlar kimin işine yarıyor dersiniz?
Türk Milleti’nin mi?
İslâm Ümmeti’nin mi?
Modern insanımızın mı?
Atatürkçülerin mi?
Evet, bu ülkede yaşayan kimin işine yarıyor bu yarım adamlar?
Ülkemizin ve insanımızın düşmanlarının işine yaradığı kesin..
Size, internette izlediğim birkaç tarihi orijinal videodan söz edeceğim.
Alman İmparatoru, Osmanlı’yı ziyâret ediyor…
“Hasta Adam” dedikleri devlette hâlâ güç ve ihtişam var.
Hâlâ 7-9 cephede aynı anda ordu seviyesinde birlikler tutuyor. Kiminde savunuyor, kiminde taarruz ediyor.
Balkanlar’dan kaçan perişan Müslüman halk yığınları… Yalınayak, perişan…
Vatanlarını terk ediyorlar….
İstiklâl Harbi’mizin Büyük Taarruz öncesi görüntüleri var. Bakımlı Yunan Ordusu ile beraber İngiliz subaylar her yerde.
Siz hiç yakın tarihte Yunan Ordusu ile İngilizleri okudunuz mu?
Büyük Taarruz sonrası da.. Yunan Mezalimini görüyorsunuz. Yanmış şehirler, işkence edilip öldürülmüş köylüler..
Kaçan yerli Rumlar…
En burulduğum videolardan biri, Trabzon’u Rus Ordusu İşgâli..
İşgalci Rus Orduları’nı karşılayan Yerli Rumlar’ın ellerinde Rusya, ABD ve Yunan bayrakları var.
Osmanlı’nın Devlet Binalarının tabelâlarını indiriyorlar.
Yerli Türkler mi?
İşte en kötü sahne bu…
En önde ellerinde esâretin sembolü beyaz bayraklarla, çoğu yaşlı, kadın ve çocuklar.
Muhtemelen genç erkekler savaşta.
Neleri varsa kıymetli sırtlarına sarmışlar, Trabzon’u terk ediyorlar.
Hayvanları olan da var. Kılık kıyafetleri perişan durumda…
Son ikiyüz yılın özeti…
Ham yobaz, kaba softa elinde (N. Fâzıl), ilim ve fenne bigâne kalarak (M. Kemâl) taassup içinde geri kalmışız.
Batı reform ve rönesans, keşif ve icâdlarla büyürken, Rusya Batı’ya yetişmek için modern ordu, modern üniversiteler açarken, biz Rusya Müslüman Türklüğü’nün esârette verdiği Cedîdcilik mücâdelesinden bile habersiz, kendi siyasi boğuşma ve karanlığımızda kalmışız.
Düşünün medeniyet merkezimiz İstanbul sâdece olaylar, kavgalar, siyasete angaje olmuş yarım yamalak üniversite hikâyelerinden ibaret…
Ordumuz da siyâsî kavgaların baş aktörü olmuş…
Bu cehâlet ve ihânet içeren kavgaların arkasında elbette, dış düşmanlar var, kullandıkları gayrimüslimler var.
Kabul de sâdece onlar mı?
Hiç Türk yok mu?
Hiç Müslüman yok mu?
Düşünün, bize uymayan herkes hâin.
Bizden olmayan herkes işbirlikçi, ABD uşağı vs. nereye kadar?
Gelin, hep birlikte bu sosyal yozlaşma ve yobazlığa dur diyelim.
Gelin yeni Türkiye’nin her türlü taassubu aşmış, ötekileştirme, kaba politik mülâhaza ve hastalıklardan arınmış, ideoloji kesimleri gerçek düşman; ahlâksızlık, toplumsal bunalımlar, emperyalizm gibi tehditlere yönelelim.
Yanlışı hep karşıda aramak adil mi?
İyiyi hep kendinden ve taraf olduklarından bilmek doğru mu?
Allah Aşkına, emperyalistin ‘senin’i, ‘benim’i olur mu?
Emperyalist dış güçlerden çözüm bekleyen, dış güçlere sırtını dayayıp ikbâl devşirmeye çalışandan millete hizmet eden, milletini seven olur mu?
Kaba tarafgîr, hodfurûş, cehâletin zebûnu olmuş adamlar yaratmak tam da emperyalizmin, Milletimizin ezelî düşmanlarının işine gelir.
Biz de hırslarımızın kölesi olup, onların yaktığı fitne ateşine ferasetsizlikle odun taşımayalım.
Basit bir soru!..
Neden İstiklâl Harbi’nde İngiliz etkisinden bahsedilmez. Oysa o dönemde İstanbul, İngiliz İşgâli altındaydı.
Sözleşmiş gibi kimse anmıyor.
Bence cevâbı basit..
Ne sebeple olursa olsun İngiliz etkisi.
Muhâfazakâr Câmia, Yunan Ordusu’nu İngilizlerin eğitip, donatıp Anadolu’yu işgâle gönderdiğini söylese M. Kemâl Paşa ve cumhuriyeti kuran kadrolar kahraman olacak.
Batıcı kesimlerin içinde İngilizci, Kraliçe ve Avanesi’nden ikbâl bekleyen çok insan var.
Onlar da onun için İngiltere’yi kötülüğüyle anmaz.
Hayâsızca dünyanın en büyük ve acımasız krallığına “Demokrasinin Beşiği” demiyorlar mı?
İngilizlerin Magna Carta’sı ile insanlık adına övünen dangalak zihniyet kendi atalarının o yıllarda doğrudan demokrasi ile el kaldırarak “Bey” seçtiğini bilmiyorlar ki!..
Meselâ İsrâil ve Siyonizme lânet okuyanlara kimse neden sormaz?
İsrâil denen hançeri bağrımıza kim soktu?
Sonra, “Asılırsan İngiliz sicimi ile asıl!” sözünü…
Neden İran, Irak, S. Arabistan, Mısır, Ürdün, Filistin, hatta Kıbrıs’ın elitleri İngiltere ile çifte vatandaştır, ya da ABD ile…
Oysa bu ülkeler bıraksan birbirini bir kaşık suda boğacak pozlarda değil mi? Özellikle İran ve S. Arabistan…
Her yıl ne kadar değerli, zekî beyin, ABD ve Batı ülkelerine gidiyor?
Biliyor musunuz?
Bu ülkenin geleceği, boş tartışmalarla nasıl ve ne için harcanıyor?
Biliyor musunuz?
“Taassup Kördür, Ötekileştirme Kardeşi Düşman Eder.”
Ülkemizi siyasi tarafgirlikten kurtarmalıyız.
Asıl ayrışma, yerli ve Millî Unsurlarla, gayrimillî unsurlar arasında olmalıdır. Malazgirt, Fetih, İstiklâl Ruhu, fedâkârlıkla devlet ve millete hizmet gibi büyük mefkûreler halkta yeniden hayat bulmalıdır.
Ülkemizi mezhep vb. ayrışmadan kurtarmalıyız. Emperyalizmin kuklası tarikat, cemaat, mezhep, terör gurubu vd. nasıl tespit edip, Müslüman topluma musallat olmalarının önüne geçebiliriz?
Cedîdcilik yeniden başlamalıdır.
Merhum Nâdir Şah Afşar’ın Osmanlı’ya mezhep konusundaki teklifi çok değerlidir.
İlâhiyat Fakülteleri ne yapar?
Diyanet ne yapar?
Bir cemaatin kitabını basmak birlemez, tam tersi size olan saygıyı azaltır.
Ülkemizi Mikromilliyetçi, unsuriyetçi ve kavmiyetçi bölücülükten kurtarmalıyız.
Alaş-Orda Hareketi nasıl Uluğ Türkistan’ı bir araya getirdi?
Ecdâd örnektir, ama onların zamanında şu an olduğu gibi her türlü yozlaşma, fitne ve ihânet kılcal damarlarımıza kadar sokulamıyordu.
Sadece cep telefonları dahî bizim ulaşamadığımız çocuklarımıza herkesin ulaşması için yeterli değil mi?
“Taassup Kördür, Ötekileştirme Kardeşi Düşman Eder.”
Taassubu körüklemek, fitneye sebep olmak ve Milletimizin enerjisini sömürmek ihânettir.
Milletimiz sormazsa dahî Allah sorar.
Unutmayınız!..
Târihin ayıpları, çelişkileri ve açmazları üzerinden politika yapmak yerine ders alıp, geleceği ahlâklı, inançlı, güçlü, bayındır kurmak için çalışalım.
Taassup, yobazlık sâdece din ve dindarların çevresi ile anılıyorsa bilin ki karşınızda daha büyük bir yobazlıkla muhâtapsınız.
Milletçe, taassubu, her türlü yobazlığı, bizi ötekileştirmeye çalışanları ve arkalarındaki sinsi plan sahiplerini, görmek, halkımıza anlatmak ve yenmekten başka çaremiz yoktur.
.
Emekli Yarbay Halil MERT, dikGAZETE.com
-Strateji ve Yönetim Uzmanı-