USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Şu azınlık güruh bir türlü başlarını kumdan çıkaramıyor(!)…

Şu azınlık güruh bir türlü başlarını kumdan çıkaramıyor(!)…
24-03-2025

Şu azınlık güruh bir türlü başlarını kumdan çıkaramıyor(!)…

Ülkemiz nüfusunun yüzde doksan dokuzu (% 99) MÜSLÜMAN!..

Müslüman demek; İslâm’ın şartlarını getiren kişi demektir…

Şimdi, bu geride kalan yüzde birlik (% 1) güruh, Müslümanların vazifelerini yapmaktan, mükelleflikten gelen görevleri yerine getirmelerinden hep rahatsız olurlar, feryâd-ı  figân bağrışmaya başlarlar…

Ama nafile kimse seslerini duymaz; lâkin üst perdeden tehditlerle laiklik’ terennümleriyle hedef gösterirler…

Ha!  Bir de bunlar okuma özürlüler(!)… Önlerine gelen metinleri görürler, sanki okur gibi yaparlar; fakat anlayamazlar(!)…

Daha görür-görmez; “İslâm, namaz, oruç, yardımlaşma, Müslüman” gibi ifadelerle karşılaştıklarında “buz”a dönerler… 

Elleri-ayakları kesilir, dilleri lâl olur!...

Ellerindekilerini bırakıp saldırıya geçerler…

Yahu arkadaş! Sen, azınlık tarafındaysan, yüzde doksan dokuzun Müslüman olmalarından dolayı, yaptıklarından sana ne?!...

Yok eğer, sen de kendini yüzde 99’un içinde görüyorsan bu çığırtkanlığı bırakmalısın!...

Elini başına koyarak düşünmelisin yaptıklarını!...

BÜYÜK YÜREKLİ KAHRAMANLAR!..

İşte bu azınlık güruhun içindeki bazıları, sözde gazetecilik(!) yaptıklarını zannederek; Müslümanların yaptıkları bir faaliyeti duyar-duymaz “dut yemiş bülbül” gibi şakımaya başladı…

İstanbul İl Millî Eğitim Müdürlüğü, 2023 yılında başlattığı Geleceğin Yazarları projesi çerçevesinde; bu sene de Ramazan ayı münasebetiyle ilk ve ortaokul öğrencilerinin duygu ve düşüncelerini ifade ettikleri şiir, resim ve kompozisyon yazmalarını ister. Kendileri küçük, lâkin büyük yürekli kahramanlar, bu çalışmaya eserlerini gönderir ve değerlendirilen faaliyetler, İstanbul Millî Eğitim Müdürlüğü tarafından kitapçık haline getirilerek, ismi de “Ramazan Risalesi” konur…

Bu eserin, geçtiğimiz Çarşamba günü (19 Mart 2025) Rami Kütüphanesi’nde; veliler, öğrenciler ve yetkililerin iştirakiyle tanıtım programı yapıldı.

Miniklerin koca yüreklerinden, tam gönüllerinin derinliklerinden fışkıran o güzel, içten ve samimi ifadelerle yer bulan; Ramazan, oruç, yardımlaşma, kaynaşma, insana ehemmiyet verme, ibadet etme, hürmet ve muhabbet gibi kıymetli değerler, öyle güzel belirtilmiş ki, okuyan insanın tüylerini ürpertiyor…

GERÇEKLERE GÖZLER KAPALI, KULAKLAR SAĞIR!..

Kitabı, doğru-düzgün okumadan ve anlamadan hemen klavye başına geçerek haber yapmaya koyulan Cumhuriyet gazetesi de çocukların ifadelerini hafife alarak, onları hor görerek açlık, sabır gibi kelimelerle, olayı basitleştirme ve devlet memurlarına hakarete götürdü…

Eğitimci değil müftü gibi ifadelerle İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü’nü güya aşağılayarak “müftü”ye benzetmesi de bardağı taşıran son damla!..

Bir kere müftüler de millî eğitim müdürleri de Türkiye Cumhuriyeti’nin kıymetli memurlarıdır; birisinin değeri, diğerinden üstün değildir, protokolde herkesin yeri bellidir…

Birisine hakaret ederken ve aşağılarken güzide memurlar üzerinden hareket etmeye kalkmak da rezilliğin son durağıdır!..

Şimdi koparılan yaygaraya gelelim. Yukarıda bahsetmiştim gazetecilik yaptığını zanneden “Cumhuriyet” isimli yayın organında, 14 Mart 2025 tarihinde; “Öğrencilere ‘Ramazan Risalesi’ hazırlattırıldı: Açlığı öğütlediler” başlığıyla bir haber yer aldı…

Haberin devamı da şöyle;

Türkiye’de artan yoksulluk nedeniyle okula aç giden çocukların sayısı artarken, Millî Eğitim Bakanlığı (MEB) bu konuda çözüm üretmiyor. Eğitim sendikaları ve veli dernekleri bu soruna karşın, “günde bir öğün yemek” isteminde bulunuyor. MEB ise bu istemi yerine getirmezken, Ramazan ayına ilişkin okullarda başlattığı etkinliklerle öğrencilere “açlığın insana sabır getirdiğini” aşılamaya çalışıyor.

AÇLIK SORUNUNA KARŞIN ORUÇ ETKİNLİKLERİ

MEB Ramazan ayı gerekçesiyle il milli eğitim müdürlüklerine gönderdiği 23 maddelik “Ramazan Talimatnamesi”yle okullarda Razaman etkinlikleri düzenlenmesini kararlaştırdığı, okula aç giden çocuklar varken oruç çizelgesi tutulması etkinliğini başlattığı gündeme gelmişti. Ayrıca yönerge kapsamında Ramazan ayı için şiir ve kompozisyon etkinlikleri yapılması ve teravih namazı için çocukların camilere yönlendirilmesi planlandı.

MEB’in bu tasarımı tepkilere neden olurken, talimatnamenin meyveleri de ortaya çıkmaya başladı. İlkokul ve ortaokul öğrencileri, İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğü'nün “Geleceğin Yazarları Projesi” kapsamında resimler, hikayeler ve şiirlerden oluşan “Ramazan Risalesi” hazırladı.

EĞİTİMCİ DEĞİL MÜFTÜ GİBİ

Risale, önceki gün müdürlüğün resmi sayfasından kamuoyuna yayımlandı. İstanbul İl Millî Eğitim Müdürü Murat Mücahit Yentür, ise eserin sunuş kısmında; “Ramazan, sadece aç ve susuz kalmaktan ibaret değil; kalbin, dilin ve tüm bedenin ibadet hâline büründüğü, kulun Rabbine en yakın olduğu zaman dilimlerinden biridir. Bir hurma ve bir bardak su ile açılan oruç, bize nimetin kıymetini hatırlatırken, komşuya uzanan bir tas çorba kardeşliğimizi kuvvetlendirir.

Oruç ibadetini sadece bir farz olarak değil, aynı zamanda ahlakın ve ruhun terbiyesi olarak görmek gerekir. Ey oruç; sen ki sabrın terbiye ettiği ruhlara huzur, secdelere gözyaşı, dualara kanat olansın” ifadelerini kullandı.

AÇLIK ELÇİYLE EMPATİ KURMAKMIŞ

Risalede yer alan öykülerde ise “açlık ve sabır” denklemlerinin bolca kullanılması dikkat çekti. Eserde yer alan bir öyküde; “Mehmet annesine yardım etti. Açlık yüzünü göstermeye başlamıştı. Zaten Ramazan’ın amacı da buydu. Sabrı öğretmek...” ifadesi yer aldı. Başka bir öyküde ise “Gün içinde hiçbir şey yememiş olmak aynı zamanda elinde yemek alma imkânı olmayan kişiler ile peygamberimizin zamanında olan, 3 yıllık boykotta acı çeken Müslüman kardeşlerimiz ile empati kurmaktır” denildi.”

Haberde gördünüz; olay, o kadar değersizleştirilmiş, emekler, duygular hafife alınarak, geçekler görmezlikten gelinmiş!...

Başını kuma gömen, etrafındaki güzellikleri göremeyen, hakikatin aydınlığında gözleri kamaşan, okuduğunu anlamayan Cumhuriyet’çiler!...  

İşte o miniklerin koca yüreklerinden fırtına gibi koparak gelen duygularla dile getirilen hakikatlerden bazı örnekler…

Gelin, buradan bir defa da okumayı deneyerek; ne denilmek istenmiş, hangi hakikatlerden bahsedilmiş, ne gibi değerler ifade edilmiş hep beraber görelim, anlayalım ve düşünelim:

“Ramazan Heyecanı

MUSTAFA ilk defa oruç tutacaktı. Mustafa o yüzden çok heyecanlıydı, ailesiyle birlikte sahura kalkacaktı. Akşam olmuştu, akşam yemeğini yedi-ler. Akşam yemeğinden sonra oturup sohbet ettiler. Mustafa ne kadar heyecanlı olduğunu anlattı. Babası Gökhan, gece sahura kaçta kalkacağını söyledi. Ailecek kitap okuyup, yattılar. Ama Mustafa heyecandan bir türlü uyuyamıyordu. Sonunda uykuya dalmıştı. Sabah 5’te kalktılar. Bu onun ai-lesiyle ilk sahuruydu. Ezan okunduktan sonra abdest alıp sabah namazını kıldılar. Sonra Mustafa, çantasını ve ödevlerini hazırlayıp okulun yolunu tuttu. Okula vardığında henüz zil çalmamıştı. Hemen heyecanla arkadaşlarıyla oruç tuttuğunu paylaştı. Arkadaşlarından da oruç tutanlar vardı, bu onu çok mutlu etti. Ders başladı ama onların aklı ne teneffüste ne oynayacaklarındaydı. Kerem teneffüste seksek oynayalım mı diye sordu. Mustafa, tamam olur, dedi. Bu şekilde oyun oynayarak oruçlu olduklarını da unutacak ve zaman daha hızlı geçecekti. Teneffüs zili çaldı, Mustafa ve Kerem seksek oynamak için koridora çıktılar.

Zaman hızlıca geçti ve Mustafa eve geldi. Biraz dinlendikten sonra annesine, iftar sofrası için yardım etti. Tam sofraya oturacaklardı ki annesi onu sıcak pide için fırına gönderdi. Mustafa bu duruma biraz bozuldu ama sıradaki insanları da görünce Ramazan heyecanını hissetti. Eve yaklaşmıştı ki hoca ‘Allahü ekber’, dedi.

Mustafa da dayanamayıp pidenin ucundan alarak orucunu açtı. Hızlıca sofraya yetişti, ailecek güzel bir iftar yaptılar. Gülüşmelerin ardından Mustafa, çok da zorlanmadığından bahsediyordu.

Rugeş Güneş - Necatibey İlkokulu / Ataşehir”

“Mukaddes Sabır, Sessiz Şükür

RAMAZAN AYI, renkli sofraların bereketi, sahurda uyanmanın heyecanı ve bayram sabahının mesut anlarıyla daha küçücük yaşımda zihnimde şekilleniyordu. Günlerden cumaydı. Annemin mutfağından yayılan karşı konulamaz kokular, ezanla sofraya oturmanın heyecanı ve büyüklerimizin yüzlerindeki huzur... Her şeyin içinde bir anlam gizliydi. Hatta çok daha fazlası...

Bunu o yıl tuttuğum ilk oruçla anlamaya başladım.

O gece, rüya ile gerçeğin iç içe geçtiği bir düş gördüm. Gökyüzünde süzülen güvercinlerle beraber uçuyordum. Aşağıda Ramazan’ın nurlu ışığıyla aydınlanan bir dünya vardı. Herkes paylaşmanın, yardımlaşmanın bereketini yaşıyordu. Birden ezan sesiyle uyandım ve bu huzurlu rüyanın etkisiyle yüzümde tatlı bir gülümseme belirdi.

Ramazan ayının son günüydü, annem mutfakta yemek hazırlarken, içeriye buram buram yayılan mis gibi kokular sabrımı zorluyordu. Ezan vaktine daha saatler vardı. Karnımın gurultusunu bastırmaya çalışarak pencereye yöneldim. Sokakta oynayan çocukları, hızla geçen arabaları izlemeye başladım. Dışarıda hayat akıyordu ama bugün benim için zaman farklı işliyordu.

Oruçlu olmak sabırla beklemek demekti.

O sırada annem elinde bir tabak sarma ve bir sürahi limonatayla yanıma geldi ve bunları karşı komşumuz Aysel Teyze’ye götürmemi istedi. Kapı açıldığında yaşlı kadının yorgun ama huzurla gülümseyen yüzü bir anda içimi ısıtıverdi:

-Allah kabul etsin evladım! dedi. Onun şükreden yemyeşil gözlerinde komşuluğun içten mutluluğunu gördüm. İçim tarif edilemez bir huzurla doldu. O an paylaşmanın sadece sofrada değil, kalpte de bir yeri olduğunu anladım.

Akşam ezanını beklerken içim içime sığmıyordu. Annem sofrayı kurarken, dedemle babam haberleri izliyordu. Dünyanın dört bir yanında açlık çeken insanlar, savaşın gölgesinde iftar yapmaya çalışan aileler... Karnım acıktığında az sabretmekte bile zorlandığım için kendimi suçlu gibi hissettim. Dedem içini çekti:

-Ramazan sadece bizim için değil tüm İslâm âlemi için bereket demektir.

Paylaşmak en büyük ibadettir, dedi.

Tam o sırada kapı çaldı. Babam kapıyı açtığında karşımızda yorgun bir kadın ve annesinin elin sıkı sıkı tutan küçük bir kız çocuğu duruyordu. Biraz dikkatlice bakınca Fatoş teyze ve minik kızını hemen tanıdım. Aşağı mahallede yıkık dökük bir evde oturuyorlardı. Zor durumda kaldıkları her hallerinden belliydi. Dedem hiç tereddüt etmeden onları içeri buyur etti. Annem hızla mutfağa yönelerek sofraya iki tabak daha ekledi. Minik kızın gözleri sofradaki yemeklere kaydı. Babam sessizce bir zarf çıkartarak Fatma teyzeye uzattı ve mutlulukla gülümsedi:

-Bu gece bizim misafirimizsiniz. Ramazan paylaşmak demektir.

Genç kadın gözyaşlarını tutamayarak teşekkür etti.

Kendi soframız gözümde daha farklı bir anlam kazandı o akşam. Anladım ki oruç sadece yemekten uzak durmak değilmiş; sabrı öğrenmek, şükretmeyi bilmek ve zor durumda olanları anlamak, onlara yardım etmekmiş.

Sadece bedenimizi değil kalbimizi de arındırmakmış, oruç tutmak. O gün iftar vakti geldiğinde, suyu elime aldım. Bismillah, diyerek içtim ve gözlerimi kapattım. Açlığa sabretmek, yemeğe şükretmek, iyiliği çoğaltmak... İşte Ramazan’ın asıl kazandırdıkları... O gün orucumu açarken sadece midem değil ruhum da doymuştu.

Bayram sabahı, Ramazan’ın ardında bıraktığı huzurla doğdu. Pencereden içeri süzülen ilk ışıklar odamı sarı bir aydınlığa boyuyordu. Hafifçe perdeyi araladım. Sokak, bayramın neşesiyle kıpır kıpırdı. Üstü başı yeni kıyafetlerle ışıl ışıl çocuklar ellerinde şeker torbalarıyla koşturuyor, büyükler selamlaşıyor, kapılar hayır dualarıyla açılıyordu. Hafif esen rüzgâr, toprağa düşen ilk yağmur damlası kadar serin ve tazeydi. O an önceki gece gördüğüm rüyayı hatırladım. Masmavi gökyüzünde kanat çırpan bembeyaz güvercinleri... Beni alıp Ramazan’ın bereketini, iftar sofralarının paylaşımını, duaların yankılandığı kalpleri gösteren o güzel düşü... Belki de o güvercinler, bu mübarek ayın ruhunu taşıyan habercilerdi. Belki de bana iyiliğin ve paylaşmanın kanatları olduğunu fısıldıyorlardı.

Bayramlıklarımı giyip salona geçtiğimde annemin hazırladığı tatlıların kokusu evin her köşesine sinmişti. Dedem eski sandığından çıkardığı sararmış bir kitabın sayfalarını özenle çevirerek:

- Bayram, temizlenmiş bir kalple yeniden doğmaktır, dedi. O an fark ettim ki bayram, sadece bir gün değil bir ruh haliydi. Affetmek, paylaşmak, sevinçte ve hüzünde birlikte olmak, hayatın nimetlerine şükretmekti.

Kapı çalındığında sevinçle koştum. Gelen dün geceki misafirlerimizdi.

Bizimle bayramlaşmaya gelmişlerdi. Gülümsedim. İşte bayram, bir kalpten diğerine uzanan bu sıcacık el diye geçirdim içimden ve tarifsiz bir huzurla sofraya oturdum. Dün oruçla terbiye edilen nefsim, bugün şükür ve bereketin sevincindeydi. O an anladım ki Ramazan, açlığı değil tok gönüllülüğü öğretmişti bize ve bayram, bu öğrenilmiş iyiliğin bir mükâfatıydı.

Bismillah, diyerek çayımı yudumladım. Pencereden uçup giden güvercinleri izlerken içimden sadece şu geçti: “Ne güzel bir bayram sabahı, ne güzel bir kalp huzuru!”

Cansu İpek Satılmaz - Kadıköy Çok Programlı Anadolu Lisesi / Kadıköy”

“Ramazan Risalesi

Yükselir minareden bir ezan sesi

Gönüllere huzur veren bir nişanesi

Her kalbe bir sevda bir hasret gelir

Ramazan gelir rahmetle gelir

Sahur vakti uyanır gönüller

Feyzini alır bir yudum su içenler

Duyulurken davulcunun tekerlemesi

Uzaktan hoş gelir davulun sesi

İftar vakti sofralar kurulur gönüllerle

Yaralar sarılır dualar kabul olur akşamın yelkeniyle

Bir yudum su bir dilim ekmek tatlı bir dirlik olur

Her yudumda şükür her lokmada şifa kalplerde derin bir huzur bulunur

Ramazan sadece oruçla değil gönülle de tutulur

Her gün bir anlam her gece bir başlangıç olur

Zaman geçer, sabırla beklenir her an

Ve her anı bir arınma, bir manevi zafer olan

Ramazan bir öğretmen, sabrı sevgiyi anlatan

Kalplere en güzel hisleri bırakan

Zengini fakiri dostu yabancıyı ayırmadan

Sofralarda mutlulukla buluşturan

Bir hilal bir yıldız bir kutlu zaman

Oruç bir niyet bir sabır bir iman

Zaman geçer ramazan biter

Bir yolculuk bu, içsel bir zafer inan.

Azra Nur Uraz - Tağrık Buğra Anadolu Lisesi / Pendik”

Bu kıymetli eserin, vücut bulmasında ve yayınlanmasında, emeği geçen herkese tebrikler ve teşekkürler!..

.

Osman Ovacıklı, dikGAZETE.com

NOT:

Önümüzdeki günlerde yaşayacağımız Mübarek Ramazan Bayramımızı tebrik eder; daha nice Ramazanlar ve bayramlar görmeyi Cenab-ı Allah’dan niyaz ederim…

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?