Her kesimden (çocuk/yaşlı/genç) bireyin katılım göstermesi için teşvik edilen hareket ve egzersiz sürecinde, sahip olunan milli ve manevi değerler önem taşımaktadır.
Bu kazanımı, sadece dünya ekseninde değerlendirmemek, ölüm ve sonrasındaki ebedi hayata yönelik olduğu hususunda gerekli titizliğin gösterilmesi açısından da önem taşımaktadır.
İslam ile şereflenme ayrıcalığı yaşayan kullar olarak, Müslümanlığımızın gerekliliğini yerine getirmemiz gerekmez mi?
Dinimizin bize yüklemiş olduğu sorumluluğu yerine getirmemizde en önemli yol göstericimiz Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin sünneti.
Üzerimize farz olan görevlerden biri de tesettür (örtünme) konusu.
Özel gereksinimli (engelli) sporcuların zihinsel ve ruhsal açıdan olumlu gelişim gösterirken, sosyal hayatın içerisine katılımları konusunda spor önemli rol oynamaktadır.
Evet, özel gereksinimli (engelli) bireyleri spor yapmaya teşvikle bu faaliyetler yerine getirilirken, Müslüman kimliğimizle İslam’ın emirlerine ne derece riayet ediyoruz!
Engelli veya engelsiz, faaliyet gösterilen etkinliklerin, Kur’an ve sünnete uygun yapılıp yapılmadığının ciddi bir şekilde sorgulanması, üzerinde durulması/düşünülmesi ve gündem oluşturması gereken bir konu…
ALLAH (CC), TESETTÜR KONUSUNDA KUR’AN-I KERİM’DE NE BUYURUYOR!..
Kadın veya erkek vücudunun, ‘ziynet’ diyerek örtünmesiyle, bireysel toplumsal olarak manevi huzur sağlanacaktır.
Allah (cc), Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyuruyor; “Mümin erkeklere söyle; gözlerini harama karşı yumsunlar, ferçlerini korusunlar! Zira böyle yapmaları onlar için temiz bir davranıştır. Allah onların işlediklerinden haberdardır. Mümin kadınlara söyle; onlar da gözlerini harama karşı yumsunlar, ferçlerini korusunlar ve ziynetlerinden görünen kısımdan başkasını açmasınlar. Başörtülerini yakalarının üzerine vursunlar…” (Nur Suresi, 30-31. Ayet).
Tesettürle toplumun en önemli yapı taşı olan ailenin korunması hususunda bir başka ayette Allah (cc), şöyle buyuruyor; “Ey peygamber! Eşlerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle, dış giysilerini üzerlerine bürünsünler. Bu tanınıp rahatsız edilmemeleri için en uygun olanıdır. Allah ziyadesiyle bağışlamakta ve çok esirgemektedir.” (Ahzap Suresi, 39. Ayet), İslam, bülûğ çağına ermiş erkek ve kadın için tesettürü farz kıldığına göre, Müslüman olarak günlük ve spor alanlarında dinimizin emirlerini yerine getirmek gibi bir sorumluluk içerisindeyiz.
Bireyleri, engelli ve engelsiz diye ayırt etmeksizin, bunun bizim için daha hayırlı olduğu ayet ve hadislerle apaçık belirtilmektedir…
TESETTÜRE RİAYET ETMEMEK MANEVİ YIKIM VE HÜZNÜ DE TETİKLİYOR!..
Ulusal veya uluslararası müsabakalar veya sportif etkinliklerde bedensel, işitme veya görme ve zihinsel engelli bireylerin giyinme ve örtünme konusunda gerekli hassasiyetin yeteri kadar gösterilmediğine şahit olmaktayız.
Herhangi bir engeli bulunsun veya bulunmasın, akli melekeleri yerinde olan erkek ve kadının örtünmesi, dini bir emir olduğuna göre, kapanması ve kendisini mahrem olan kişilere göstermemesi gerekiyor.
Bunun tam aksine uygulamaların devam ettiğini gördükçe, yine bu satırlarda 15 Eylül 2019 yılında “Engelliler için -Kur’an ve Sünnet ışığında- harekete geç!” başlıklı ve benzeri yazıları güncelleme gereği duymaktayız. Çünkü insanların iyi niyetinin nasıl suiistimal edildiğine şahit oldukça, daha fazla insanımızın, ‘bulanık’ sulara çekilerek, kulaç atmaya mecbur bırakılmasına gönlümüz razı olmuyor.
Bir uzvu eksik olan veya var olan uzvunu tam kullanamayan bir bireye sahip aileler, çocuklarının toplum içerisinde yer alması için sporu bir kurtuluş aracı olarak görüyor ve katılım sağlıyorlar.
İşte o katılım sağladığı etkinlikte, çocuğuna giydirilen kıyafetin dini inancından uzak olduğuna şahit oldukça, kendisinde vicdani olarak rahatsızlık hissetmeye başlıyor.
Çocuğunu engelinin önündeki ‘engelleri’ aşması için götürdüğü ortamda belki fiziksel gelişim göstermesinden hoşnut oluyor, fakat bu aktivitelerin yapıldığı ortamda ve çocuğunun giymiş olduğu kıyafetler, dini inancıyla çelişkili olmasıyla ayrı bir hüzün ve manevi bir yıkım yaşamasına neden olabiliyor.
“Dünya hayatında kaliteli bir yaşam sürdüreyim” derken, ebedi ahiret hayatının heba olmasına neden olabilecek bir durum söz konusu.
Bu durum, sadece bireysel bir sorun olmaktan daha çok, toplumsal bir felaketin de habercisi.
Olay, sadece engelli bireyin mahremiyetinin yok edilmesi değil, o sporcunun eğitmeni, ailesi, müsabık ise yarışlarını seyreden kişileri, çekilmiş resim ve videolarının servis edilmesi, bireysel olduğu kadar topluma kötü örnek olması şeklinde sürecin farklı şekilde işlemesi anlamına gelebildiğini görmekteyiz, maalesef…
SONU PİŞMANLIK OLAN HUSUSLARDAN UZAK DURMANIN GEREKLİLİĞİ…
Düşünebiliyor musunuz, çocuk veya genç yaşta kendisine diretilen açık kıyafetle antrenman veya yarışmalara katılan, o esnada fotoğraf veya videosu çekilen kişi, ilerleyen yaşı itibariyle, geçmişe dönük giydiği bu açık kıyafetlerden dolayı pişmanlık duyduğunda, mahremiyeti ortadan kaldıran, geçmişindeki o görüntüleri nasıl yok sayacak?
Bu o kadar da kolay olmayacağına göre, o psikolojinin kişi üzerindeki tahribatını düşünebiliyorsunuzdur.
Öyle ise, sonunda pişmanlık olan bir konunun, bugün önüne geçerek bir an önce önlem alınması gerekmez mi?
Benzer durum zihinsel engelli bireyler için de geçerli.
“Akli melekeleri yerinde olmadığı için, doğruyu yanlışı birbirinden ayırt etmekte zorluk yaşayan bireye, mahremiyetine uygun bir kıyafet giymemesinden, ailesi, antrenörü, kulüp yöneticisi gibi, kişi veya kişiler sorumlu olacaktır” bilgisini paylaşmaknın da yarar sağlayacağı kanaatindeyiz.
Rabbim bizleri Kur’an ve Sünnetin yolundan ayırmasın inşallah. Amin.
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com