USD 0,0000
EUR 0,0000
USD/EUR 0,00
ALTIN 000,00
BİST 0.000

Sporda "Engel" insanın beyninde!

09-12-2018

Olmayan kol, kısa kalan bacak, hareket kabiliyetini yitiren gövde, bir adım öteyi net görmeyen göz veya sese duyarsız işitme organı.

Hayatın içinde varlığını sürdürme çabasına mecbur kalındıktan sonra, hastalık veya kaza, doğuştan veya sonradan olmuş ne fark eder ki?

Fark edilmeyeceği, hayat sürecinde karşılaşılan engelleri aşma çabası içinde yer alınca, daha iyi anlaşılıyor.

Tüm bunlara rağmen "Çaresizlik, teslim olmak anlamına gelmez…" anlayışımızla, ümitvar oluyor insan.

Allah (cc) Kur’an-ı Kerim’de “… Allah’ın rahmetinden umut kesmeyin. Çünkü kâfirler topluluğundan başkası Allah’ın rahmetinden umut kesmez.” (Yusuf Suresi 87) diye buyuruyor.

İman sahibi insanın içinde beslediği umudun, dayanma gücünü artırmasının bir neticesi olarak, her gününe yeni bir anlam kazandırma, güzel günlerin de adeta müjdecisi oluyor...

Yıllarca özürlü, özel, ayrıcalıklı, farklı, engelli gibi tanımların muhatabı olan bireylerin her alanda olduğu gibi, yaptıkları fiziksel aktivite ve egzersizlerle, o eski "başaramaz, yapamaz..." anlayışının, olumsuzluk batağından nasıl sıyrılıp çıktığına, şahit olmaktayız.

Her sekiz vatandaşımızdan bir tanesinin "özel" kategoriye dahil olduğu düşünülürse, konunun önemi daha da artmakta.

Bu kategoriye giren milyonlarca insanımızın bedensel, zihinsel, ruhsal, duyusal ve sosyal yetisini kaybetmesi ve normal hayata ayak uyduramama durumunu ortadan kaldırmak, ancak ve ancak vicdan taşıyanların görev üstlenmesiyle mümkün… 

DAMDAN DÜŞMEYE GEREK YOK…

Engelli bireylerle ilgili araştırmaların ortaya çıkardığı sosyal dengesizlik vurgusunun önemi, ayrımcı gruplar kategorisinde yer almasını, yaşamadan nasıl anlayabiliriz ki?

Hassasiyet için mutlaka, bizim de o özel insanlar gibi olmamız mı gerekiyor!

Bu yaklaşımımız her ne kadar Nasreddin Hoca'nın "Bana damdan düşen birini bulun..." fıkrasını hatırlatsa da, hareket ve egzersiz, takip eden süreçte spor yapma imkânı ve bunun neticesindeki kazanımları gördükten sonra, fazla sözün değil, icraatın önemi çıkıyor karşımıza.

Ülkemizde faaliyet gösteren Zihinsel, Bedensel, İşitme ve Görme Engelli Spor Federasyonlarının, an itibariyle 43 bin civarında lisanslı sporcusu bulunuyor (muş).

Ülke nüfusu ve nüfusun engelli bireye oranına (yüzde 12-13) kıyaslandığında, sporcu sayısının, olması gereken düzeyde olmadığı sonucu doğsa da, 10-15 yıl öncesine kıyaslandığında gelinen noktanın azımsanmayacak düzeyde olduğu görülmekte.

Daha iyisi mi?

Elbette.

Bu görev de kamu veya özel, kurum ve kuruluşlara düşmekte!..

AMPUTE MİLLİ TAKIM KALECİSİ VE PARA-TEKVANDOCU FATİH ÇELİK GİBİ...

Her bir bireyin hayat ve sportif başarı hikâyesi kendine göre ‘ayrıcalık’ taşımakta.

Konuya, vatandaşın yaşama kalitesini artırması ve mutlu bir hayat sürmesi şeklinde yaklaşıldığında, işin önemi daha da artmakta.

Sağlıklı ve bir o kadar zinde bir beden, toplumla bütünleşmenin kişiye kazanım sağlayan bir ayrıcalığıdır.

Tıpkı doğuştan sol kolu dirsek altından olmayan Fatih Çelik gibi.

Spor hayatına iki farklı spor branşı sığdırmış; para-tekvando ve ampute futbol takımı kaleciliği.

Milli Para-Tekvandocu Çelik, Bruce Lee’nin filminden etkilenerek, Adana Halk Eğitim Merkezinde başladığı para-tekvando azmini, Dünya İkinciliği ve Avrupa Üçüncülüğü ile taçlandırmış.

Kendi ifadesiyle, "spor sayesinde 40’a yakın şehir, 15 civarında ülke" gezmiş.

Sporculuğunun yanı sıra, iki üniversite eğitimi alan Milli sporcunun, hedeflerinden birisi de Beden Eğitimi Öğretmeni olmak, özellikle engelli bireylerin sporla tanışmasına vesile olmak.

Fatih Çelik; bu konudaki görüşlerini şöyle özetliyor:

“Engel insanın herhangi bir uzvunda yani kolunda, ayağında, gözünde değil.

Engel insanın beyninde.

İnsan beynindeki engeli aşarsa elindeki ya da ayağındaki engelin bir önemi yok...” 

.

Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com

SİZİN DÜŞÜNCELERİNİZ?