Bugün günlerden 28 Şubat…
“Postmodern darbe” olarak adlandırılan, İslami duyarlılığa karşı girişilen hain teşebbüsün 24. yıldönümü.
Ülkemin iman ve tarih şuurunu yok etme düşüncesiyle, batıl güçlerin planlı olarak devreye soktuğu, içimizdeki piyonların malzeme olduğu teşebbüs.
“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle dirilirsiniz” buyuruyor, Peygamber Efendimiz.
O unutulmaması gereken darbe girişimlerinden, spor camiası içerisinde yer alan duyarlı Müslümanlar da, olumsuz etkilendi.
Evet, insan nasıl hatırlanmak istiyorsa, geride öyle iz bırakması gerekiyor.
O süreçte mağduriyet yaşayan isimlerden Tekvando Antrenörü, İlahiyatçı, Sosyolog, Araştırmacı Yazar Kemal Acaralı (Kahraman). İftiralar sonucu, spordaki başarılı dönemi yarıda kalan ve hayatının baharında 18 yılı hapishanede geçiren Acaralı, tarihe kara leke olarak geçen 28 Şubat dönemini bakın nasıl anlatıyor;
DİNDAR KESİME KARŞI SİNDİRME HAREKETİ
“28 Şubat, Müslüman halk toplumuna karşı bir kısım sivil toplum örgütleri, askeri gücü arkasına alarak, kendi düşünce ve ideolojilerini, kendileri gibi düşünmeyen, Allah’ın dinini yaşamaya çalışan kesimi sindirmeye kalkışmışlardır.
Bu zihniyetin mağdurlardan biri olarak, cezaevine girdikten sonra üzerimize suçlar atıldı ve devam eden siyasi davadan18 yıl sürdü.
O zaman bizi FETÖ grupları yargıladığı için, suçsuzluğumuzu ispatlayamadık. 2014 yılında tekrar savunma verdik.
Dışarıdan yargılanma sonucu çıkınca, beraat ettik. Şu anda, yaşadığımız mağduriyetten dolayı açtığımız tazminat davaları devam ediyor.
Spor camiası da bu süreçten fazlasıyla etkilendi. 28 Şubat yasakları, 1997 değil daha önce başlamıştı. 1995-96-97 yıllarında yasaklar uygulanıyordu.
Uzun yıllar, tekvando branşında 1994’ten 1999 yılına kadar Milli Hakemlik yaptık. Hakem ve Antrenörlerin sakallı olması istenmiyor, önleri kesiliyordu.
İnançları gereği sakal koyan arkadaşlarımızın resimleri kabul edilmediği için, bu arkadaşlarımız gelişim seminerlerine katılamıyorlardı.
Hakemlik seminerlerine girerken, sakallı resim isteniyordu. Sakalı olanı hakem yapamıyordu. Resmi yazışmalarda da yasak süreci işletiliyordu.
Benzer durum bayan sporcular içinde geçerliydi. Başörtülü sporcular tartıya alınmamak, lisans çıkarmama gibi yasaklar uygulanıyordu.
Bu yasaklar 2002 yılına kadar devam etti. Mesela benim salonum vardı, 1999 yılında üzerimize suçlar atılarak salonlarımızı kapattılar ve mağdur edildik…”
UNUTMAMAK, UNUTTURMAMAK GEREK
Müslüman kimliğinin, mağduriyet yaşadığı döneminin adıdır 28 Şubat.
24. yıldönümündeki 28 Şubat, tıpkı sorasında yaşanan 15 Temmuz’da olduğu gibi, araştırmacıların yaşananlara “Batılılaşma sürecinin nasıl anlaşılması yansıması” şeklindeki yaklaşımın, haklılık payını da görmekteyiz.
O günlere sebebiyet verenleri lanetlerken, bugün içinde yaşadığımız süreci de gözden geçirmek gerekiyor. Postmodern olarak isimlendirilen 28 Şubat’ta birçok genç Hakk davaya sadakatinden dolayı, başörtüsü mağduriyetiyle nedeniyle eğitimlerini yarıda kaldı.
Spor camiasında, Müslüman olan ve İslam’ın şartlarını yerine getirmek isteyen bir çok antrenör ve sporcu mağdur edildi.
Milli ve manevi değerlerini iliklerine kadar yaşamak isteyen Müslüman kesime yönelik yapılan acımasızca yasak ve yaptırımlar.
Spor camiası içerisinde mütedeyyin (dindar) insanlar, aynı şekilde yasaklarla karşı karşıya kalırken, makamın şatafatına, nefsine hoş geldiği için şan ve şöhret uğruna Müslüman kimliğinden ödün verenler, spor tarihine kara leke olarak geçmiştiler.
Zalimlerin zulmüne direnç gösteren ve inandıkları davadan vazgeçmeyenler, o kara günlere direnç gösteren kahramanlar olarak anılıyorlar.
“Dost uyur ama düşman asla ve asla uyumaz” sözünün hassasiyetini, büyükler bize sürekli hatırlatırdı. Geçmişte yaşanan o sıkıntıların bir daha yaşanmaması adına, diğer darbeler gibi 28 Şubat, 15 Temmuz gibi günleri unutmamak, unutturmamak gerekiyor…
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com