Cumhuriyet Gazetesi yazarı Mine Söğüt, “Baba evini derhal terk edin kızlar” başlığıyla bir yazı kaleme almıştı.
Yazıyı önce üstünkörü okudum. Sonra empati yaparak okudum. Olmadı, bir de sempatik okuyayım dedim.
İçime sinmedi, ters çevirip bir kez daha okudum. “Mine Söğüt, ne demek istedi” diye düşünüp durdum.
“Her baba evi öyle sanıldığı kadar güvenli değildir. Aksine çoğu baba evi tehlikenin merkezidir. Ve bazen sokaklar o baba evinden çok daha güvenlidir” diye başlıyor Mine Söğüt’ün yazısı.
Elbette ki bazı evler sokaklardan daha güvensiz olabilir. “Ensest” ilişkileri nasıl göz ardı edebilirim?
Baba zoruyla küçük yaşta evlendirilen kızları nasıl yok sayabilirim?
İletişim Yayınları’ndan çıkan “Müslüman Toplumlarda Kadın ve Cinsellik” kitabını okuyalı birkaç ay bile olmadı.
Bekaret ve namus algısı konusunda çarpıcı tespitleri okuduktan sonra ve buna dair sosyal medya ortamlarında, mağduriyet yaşayanların hayat hikayelerine göz atınca haliyle empati yapma ihtiyacı da hissettim.
“Mine Söğüt, bu konuda ne diyor” diye yazısına tekrar döneyim.
“Sokaklar sizi “bembeyaz” gelinliğinizle, “tertemiz” bir şekilde dayak yiyeceğiniz ve muhtemelen bir gün öldürüleceğiniz başka bir eve kilitlemeye meyyal dogmatik yapıdan daha kötü değildir.”
Aynı konuda okuduğum kitaptan bir bölüm paylaşayım.
“Namus gibi bekâret de sadece erkeklere özgü bir saplantının tezahürüdür. Eşitsizliğin, kıtlığın damgasını vurduğu, bazı insanların onur kırıcı bir biçimde başkalarının tahakkümü altında olması yüzünden bütün bir toplumun, tek gerçek insan gücü olan özgüvenden mahrum kaldığı toplumsal yapılarda görülür.”
Mine Söğüt, okuduğum / anladığım kadarıyla zorla evlendirilen, evde cinsel tacize uğrayan kızlarımızı sokağa davet ediyor.
“Sokaklar sizin için daha güvenlidir” derken yine düşünüyorum hangi sokaklardan bahsediyor?
Zira, ölüm korkusu yüzünden tecavüze uğrayan sayısız genç kızımız, sokaklarda ayakta kalmaya çalışmış, bir çoğu kendi arzusu dışında kötü yola düşmüştür.
Mine Söğüt, acaba benzer kaygılarla sokağa çıkıp kaçtığı ev şartlarından farklı bir ortamda ayakta kalabilen bir kız örneğine vakıf mıdır?
Kadın cinayetlerinin yüzde kaçı, davet ettiği o yolda ölümle tanışan kızlardan oluşuyor biliyor mu?
Bu konuyu yazmadan evvel, acaba kadın programlarını sunan başarılı kadınlarımızla sohbet etmiş midir?
Kızlarımızı sokağa, sözde özgürlüğe davet etmek yerine evlerimizi, ailelerimizi güvenli liman haline getirmek için ne kadar çaba harcıyoruz?
Bu konuda mücadele eden AÇEV (Anne Çocuk Eğitim Vakfı) gibi STK’ları da bu vesile ile hatırlamakta fayda görüyorum.
Mine Söğüt, kızları sokağa davet etmeden önce sosyal medya fenomeni olan sokağa çıkmayı tercih eden kızlarla da görüşmelidir. Belki de bu yazısını hazırlarken onlarla görüşmüştür, bilemem.
Objektif olmakta fayda var. Konunun bir başka boyutunu da göz ardı etmeyelim.
Mine Söğüt’ü linç eden kesimler, acaba taciz edilme ihtimali olan veya erken yaşta evlendirilme korkusu yaşayan kızlar için bu güne kadar ne yaptılar?
Erkeklerine tanıdıkları özgürlük alanını kızlarına ne kadar tanıdılar?
Evinde veya sokakta özgürlük alanına sahip çıkan, namus algısına göre yaşayan, bedenini rızası dışında kullandırmayan kızlarımıza, kadınlarımıza büyük saygı duyuyorum.
Erkeklerin hakkı olan her eylem, davranış veya uygulama kadınların da hakkıdır.
Kadınlarımız, kızlarımız evde kendini güvenli hissetmiyorsa sokağa çıkmak yerine devletten yardım istemelidir.
Devletimiz sokaktan çok daha güvenlidir.
Evden kaçmak, çoğu zaman geri dönüşü olmayan bir bataklığa giriştir. Korumaya çalıştığı ne varsa kaybedeceği bir yoldur.
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com