"Çünkü insanın ve dünyanın dörtte üçü su, yüzde yüzü kederdir"
Eşyayı bile incitme düsturu ile günümüzün modern absürt dili arasında sıkışıp kalan son nesil tükenmek üzere...
Benim gibi orta jenerasyonda iseniz ne demek istediğimi hemen anlarsınız.
Mesela son bir-kaç yıldır börek ile balı, baklava ile ayranı sevdiğimi kimselere söyleyemiyorum.
Acıya bakar mısınız!
Yaşı ilerlemişleri dinlediğimde uzak şeylerden bahsetmiyorlar artık ve gençlerle konuştuğumda uzak bir yere sesleniyor gibiler.
Bu demektir ki; ortada kalanın canı çıksın!
Bu demektir ki; geçmişe ve yarına olan mesafenizin tam ortasında duyduğunuz kaygının, sevincin ve hüznün en çoğuna, zamanın birazına ve ömrünüzün azına bakıyorsunuz.
Suratsız ve sevimsiz kişilerin sevgiye; güzel gülenlerin acısına, saçmalayanların acizliğine daha bir anlayışla bakıyor, sosyal medyanın bir kısmını kendinize uygun kullanıyor, diğer kısmını görmezden geliyorsunuz.
Gerekli ve gereksizleri bir çırpıda ayırıyor, aynı hataya tekrar düştüğünüzde insan, hatayı anladığınızda olgun, hatayı yapmadığınızda sıkıcı oluyorsunuz.
Dünyanın ve cemiyetin size verdiklerine, sizin onlara verdikleriniz kadar değer vermiyor, daha çabuk yoruluyor ve fakat var gücünüzle orada duruyorsunuz.
Merdivenlerin çokluğu binadan, oturduğunuz kat menziliniz oluyor.
Ama bu haleti ruhiyeyi elbette sürekli taşımıyorsunuz; zira annenizle ilgilenmek ve çocuğunuza yetişmek aynı bünyede barınıyor.
“Eskiden olsa ağlardım” dediğim şeylere susuyor, “beni delirtiyor” dediklerime endişeli gözlerle bakıyorum.
Tüm bunları, biriyle paylaşmayı düşünemiyorum bile…
Siyasi yazıları şiir diye okuyabilirim, hatta ayakkabıda çiçek bile yetiştiresim var ama bana soylu insan aksanıyla bir şeyler anlatmayın…
Ne demiş şair:
“Yağmuru bıçakladım ben, bıçaklarım seni de!”
Kafasıyla toplasanız bir avuç insanı bulmayan dostlar hariç, dünyayı kalabalık buluyorum.
Ben de dahil…
Sonuçta kabul, hangi dünyaya ne bırakmak istediğinizle de ilişkili.
Sonuçta…
Harita, sahanın kendisi değil.
Bir şey, ne kadar sürede gelmişse hayatınıza, çıkması da o kadar vakit alır.
Nerede vazgeçtiysen oradan devam et.
Unutmak için dünden değil yarından başla.
“Motto” budur!
Ve sanırım “aramızda kalması” halinde söyleyebilirim; “börek ile bal”, “baklava ile ayran” bir harika…
Gündemi değiştirmek gibi olmasın!..
Sahi siz hangi dünyaya yakınsınız?
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com
Arzuleyal 3 yıl önce
Berrin Y. 3 yıl önce