Sözümüze güç yetiremiyoruz.
Kelimeler hislerimize tercüman olmaktan hızla uzaklaşıyor.
Yalnızlaşıyoruz.
Ne istediğimizi, arzuladığımızı anlatamıyor, karşımızdakine aktaramıyoruz.
Fikrimiz ile zikrimiz kavga halinde. Dilimiz, dinimiz gibi buhran içinde!
Para, makam ve şehvet -şöhret- için yapamayacağımız şey yok.
Edebimiz, ahlakımız ve irfanımız zamana göre ayarlanan saat gibi.
Ne insan gibi insan olabiliyoruz ne de hayvan gibi hayvan!
İnsanları bir hiç uğruna kırıp döküyoruz. Kendimizden başka kimseyi adam yerine koymuyoruz.
Değer yargılarımız borsa gibi sürekli değişiyor.
Övünme hastalığımız, bilgi zafiyetimizi örtmeye yetmiyor.
Kendi varlığımızı her şeyden üstün tuttuğumuzdan dolayı başarıya giden yolları kendimiz tıkıyoruz.
Bir nevi güdümlü bombadan farkımız kalmadı!
Eleştirdiğimiz şeyleri yapmaya başladığımız günden beri özümüze yabancılaştık.
Özümüz kirlendiği için siyasi ahlakımız da bundan nasibi olanı almakta gecikmedi.
Etiğimiz, ahlakımız, medeniyetimiz ve törelerimiz bizden uzaklaştı.
Gücenmeyin, kırılmayın ve darılmayın dostlar!
Bu ülkede dürüst, namuslu veya ahlaklı insan bulmak, samanlıkta iğne aramaya benziyor.
İnsan özgürdür ve insana saygılıyız. İnsanın hayat tarzına karışmak gibi bir niyetimiz yok.
Seçim dönemlerinde çevremize göz gezdirsek yeterli! Ahvalimiz hemen ortaya çıkıveriyor.
Siyasiler ile seçmenler -ayrım yapmaksızın- aynı nehirde benzer gayeler için akıntıya kapılıyor.
Bir başkasının hakkı, hukuku, özeli hiç birinin umurunda olmuyor.
Temel ölçüt ‘koşulsuz başarı’ olduğundan olsa gerek başarıya giden her yol mubah görülüyor.
Siyaset, terim anlamı ile gereklidir. İnsanlar siyaset kurumuna katılmalı ve etkin olmalıdır.
Siyaset kurumu olmadan, siyaset işletilmeden devletler güvenle yönetilemez.
Ülkemizde siyaset, asıl mecrasından çoktan çıkmıştır.
Siyaset asıl mecrasına girmeden vatandaşın siyasete güvenmesi, siyasete umut bağlaması, siyasetçilere bel bağlaması çok yanlıştır.
Seçmenler siyasilerle bir olmadan, onların izini takip etmeden, arzu ettiği siyasi partiyi destekleyebilir.
Seçmenler körü körüne siyasete bağlı kalmamalıdır.
Siyasetçiler insanların bu konuda kendilerine bu derece bağımlı olmasını isteyebilirler lakin seçmenler siyasete bu kadar bağlanmamalıdır.
İnsanlar umutlarını, ümitlerini, hayallerini başka unsurlara bağımlı olarak belirlememelidir.
"Devlet gelsin elim ayağım olsun, yemeği ağzıma tutsun!" diye bekleyen çok insan var.
İnsanların çoğunluğu "Hep benim olsun" hastalığına yakalanmış durumda!
Siyasetçilerin müridi olmak yerine siyasetçilere mürşit olmamız gerekmiyor mu?
Siyasetçilerin görevi, sorumlu olduğu insanların haklarını, hukuklarını, geçimlerini ve güvenli geleceklerini temin etmektir.
Devleti yönetmeye talip olanların kişisel hırsları, arzuları, hayalleri ve beklentileri olamaz!
Siyasetçi, en yakınındaki ile en uzağındaki vatandaşını bir kabul eder ve eşit muamelede bulunmalıdır.
Politikacılar, görevlendireceği insanları sadece ve sadece hakkaniyetle belirlemelidir.
Bunun böyle olmadığı bir ortamda siyaset kurumundan başarı beklemek mümkün değildir.
“X Parti benim partim ne yaparsa yapsın oyum ona” veya “Y partisine ölsem yine oy vermem” mantığı yanlıştır.
Seçmenler, siyasette belirleyici olmak istiyorlarsa fanatiklik yapmadan başarılı olanları desteklemeli, başarısız olanları ise oy kullanarak koltuğundan indirmelidir.
Kendini yetiştirmeyen, iç dünyası ile barışık olmayan seçmenlerin siyasileri yönlendirmesi çok zordur.
Vatanını seven, devletin bir kuruşuna dahi halel getirmeyen, insaf ve vicdan sahibi kişilerin siyaset yapmaları ise tek arzumuzdur.
.
Muhammed Işık, dikGAZETE.com