Bazen bir çok şey aynı anda olur.
Eşzamanlıdır salıncaklar.
Şu saklanan samanın zamanı gelmez.
Yiter avucundakiler.
Aynı anda yara alırsın aynı yerden.
Aynı anda atar tepenin tası.
Andadır sır.
Anlaşıldığı anda dökülür.
(Hiç yara almadan geçilmez aynalardan)
*
Kendi halinde yaşayıp gider bazıları.
Esas sinsi olanlar kimileridir.
İlk bakışta kimisini bazısından ayırmak güçtür, aynı şekilde haksızlığa uğrayanlar da berikilerdir; oysa tüm suç ötekilerde…
Ya zeki ama kötü, yahut salak ama iyi, bizi çaresiz bırakanlar…
Köşe başlarında bombalar patlıyor…
Meydanlarda koşuyor izzeti nefsimiz.
Sonra üst üste dizdiğimiz blokları yıkıyor sarsıntılar…
Sarsılıyoruz.
Damlacıklarla uğraşıyoruz.
Damlacıklarla nicedir.
Acı bizi kavrayıp kemiklerimizi ezercesine sıktığında, insan olduğumuzu anlıyoruz.
Ne vardı bu kadar saf olacak; ne vaat ettiler bize de hayalimiz sonsuz cennetlerken para ile satılır oldu.
Haydi tanrının kutsadığısın yine de tanrıya aykırı bu yaptıkların.
Haydi ulusun yegane o zaman neden her gelen dündekini lanetliyor!
Haydi kahramanlıklar başkaları için; yaşamak neden bazısında…
Marşlarda asılı kalmış coşkularımız, neden piyasaları titretmiyor.
*
Gençliğimin muhalefeti, can sıkıntılarımın koalisyonu, geleceğimin iktidarı.
Seni seçtim delilik…
Siyah-beyaz filmler izliyorum.
Camın buharına kalpler yapıyorum.
Saklambaç oynuyorum ajanslarla.
Sonra bi duman bürüyor başımı.
Tüm tövbelerime tövbe ediyorum.
*
Fabrika çıkış zilini, hastane koridorunda çorba kepçesini vurarak gelen yemek vaktini.
Gece boyu sürecek belli ağrıları…
Pencereden oynayan çocuklara bakıp, oynayan çocuğu bırak; “Sen kaç!.. Ben onları oyalarım…”
- Ulaşırsın fazla uzağa gitmiş olamazlar!..
*
Kervana yetişirsen “bizden biri var geride” dersin…
Muhtemelen ölmüştür.
Güzel yad edilmek böyle olsa gerek.
*
Aklın varsa sen kaç, yüreğin varsa dur!
Durmak bir taş gibi.
Üzeriden akıp giden suların hafızasında.
Musallada…
Bir mezar başında.
Mutluluğa adım atmış üç cocuklu ailenin evinin sıvasında.
Zarlara bağımlı kaderinde, elinde avucunda.
Bir dağ yamacında düştü düşecek…
Soğuk kar boran.
Ilık meltemler…
Kılıç şakırtıları gibi dökülüşün…
*
Sen kaç, ben onları oyalarım!
Bakma arkana umut meşhur.
Şiir yazmaz, söylerdi eskiler.
Yazı, sese muhtaçtı.
Biz uzaklaşalım diye geride kaldı nicesi…
Üstüm başım yama.
Kıpırdatma taşı.
.
Arzu Leyal, dikGAZETE.com
Arzu leyal 4 yıl önce
Edanur 4 yıl önce
Duygu Sancak 4 yıl önce