Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan: "Biz dünyanın parçasıyız, ne Doğu’nun ne Batı’nın. Ama Avrupa Birliği, 52 yıldır bizi devamlı oyalamıştır, bizi ne yazık ki hala üye yapmamıştır" sözü ile tekrar Avrupa’nın ikiyüzlülüğünü dile getirdi.
Avrupa Birliği oyalamasıyla kalsın!..
Avrupa Medeniyeti çoktandır zilleri çalıyor.
Avrupa’nın dibinde Batı’nın yaramaz çocuğu Yunanistan, göçmenleri denizde ölüme itiyor. Avrupa uzaktan kınarmış gibi yaparak insanların ölümünü seyrediyor.
Rusya’nın, gaz vanalarını kapatmasıyla Avrupa’nın krize sürüklendiğine şahit olduk.
Dünya üzerindeki Küresel Sistem yeniden kurgulanıyor. Bu durumun farkındayız.
Sistemi kurgulayan yapı, bir taraftan kendi içinde çatırdama emaresi gösteriyor.
Bu sebeple kaos ortamını dünya üzerine yayarak; tekil/ tek kutuplu hegomonik sistemi güçlendirmenin peşindeler.
Kim mi?
Anglo Sakson Kulubünün (Amerika/ İngiltere) Çok Uluslu Şirketleri, bu şirketlerin sahibi aileler ve tüm bunlarla iç içe olan Lobiler/ Sivil Toplum Kuruluşları.
Soğuk Savaş Dönemi ile özleşen/ kurgulanan İki Kutuplu Dünya; Sovyetlerin (Sosyalist Düzen) 1991 tarihinde sonlandırılması ile dağıldı.
Amerika, sistemdeki boşluğu hemen doldurarak Tek Kutupluluğu dayatmaya başladı.
11 Eylül 2001’de “Şaibeli Terör Saldırısına” uğrayan Amerika; “Düşmanı Toprağında Yok Et” konseptini ilan ederek Dünyanın Jandarması gibi hareket etmeye başladı.
Amerika, denizaşırı orduları ile Fareli Köyün Kavalcısı ya da Köpeksiz Köyün Değnekli Adamı gibi dünyanın dört bir yanına ayar çekmeye başladı.
Rusya Devlet Başkanı Putin; 2007 yılı içerisinde; Münih (Almanya) Güvenlik Toplantısı ve Bişkek (Kırgızistan) Şangay Zirvesi’nde çıkış yaparak: “Tek Kutuplu Dünya artık yok. Tek Kutuplu Dünya düzenin kabul etmiyoruz” sözleri ile adeta Amerika’ya meydan okudu.
Amerika, küresel meydan okuma karşısında safları sıklaştırmanın peşindeyken bir taraftan da müttefiklerini cendere altına almaya çalıştı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uzun zamandır küresel sistemde Türkiye’nin konumlandığı noktaya dikkat çekiyor.
Kutuplaşma savaşında Türkiye nerede yer alıyor? Batıya mı yakın yoksa Doğuya mı?
Cenin pozisyonunda değiliz!..
Narkoz sonrası yoğun bakımda uyanmayı bekleyen hasta hiç değiliz.
Türkiye eski Türkiye değil.
Türkiye, ısrarla paranteze ( ) alınmaya çalışılıyor. Artık dar kalıplara sığmıyoruz.
Türkiye’nin “Gönül Coğrafyası” olarak adlandırdığı Balkanlar ve Afrika’da görünür olması, Akdeniz ve Karadeniz’de etkinliğini arttırması (Doğal Gaz araması), Azerbaycan lehine Karabağ Savaşı’na müdahil olması, Irak ve Suriye’de sınır ötesi terörle mücadelesi elbette Küresel Hegemonik Gücün canını sıkmakta.
Yunanistan’ın her bir köşesinin Amerika tarafından askeri üsse dönüştürülmesi, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne silah satışının serbest bırakılması, Suriye’de ‘de facto’ PKK/PYD yönetimindeki bölgede, YPG’li teröristin cenazesinde Amerikan generalinin boy göstermesi, Amerika Yönetiminin ikinci sıradaki adamı Temsilciler Meclisi Başkanı Nancy Pelosi’nin Ermenistan’da ağlayıp Türkiye ve Azerbaycan’ı açıkça tehdit etmesi; Türkiye’nin “Kuşatma” altına alınmak istendiğinin göstergesidir.
NATO içerisinde askeri ve siyasi taleplere destek veren en aktif ülkelerden biri olan Türkiye, halen NATO’dan tehdit algılıyor.
Şangay İşbirliği Örgütü’nün (ŞİÖ) Semerkant’da ki 22. Dönem Toplantısına gerek Putin gerekse toplantının ev sahibi Özbekistan Cumhurbaşkanı Şevket Mirziyoyev’in özel davetlisi olarak katılan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; ŞİO’ya tam üyeliğin hedeflendiğini de söyledi.
Türkiye’nin ŞİO’ya üye olması; Türk devletlerinin, Rusya/ Çin ikilisi karşısında güç/iş birliğini pekiştirecektir.
Türkiye’nin Ortadoğu ve Akdeniz ile birlikte Asya’nın Kalbi Türkistan’da yükselen güç olması; uluslararası toplantılarda masanın en başında Türkiye’nin yer alması Batı Cephesinde tedirginliğe yol açtı.
Kıdemli ve deneyimli diplomat olan ve sosyal medyada “Türkiye Cumhuriyeti'nin eski ABD Büyükelçisi” sıfatını kullanan emekli büyükelçi Namık Tan, dikkat çekici bir analiz yayınladı.
Namık Tan: “Dış Politikada her gün başka bir türkü” adlı yazıda Türkiye’nin Uluslararası Politikasını analiz etmiş.
Deneyimli olduğunu özellikle belirttiğim emekli büyükelçi, bu analizde Türkiye’yi topa tutmuş.
Yazıda; “Türkiye; Fırtınalı bir denizde rotasını kaybetmiş gemiye benzetilmiş. Türkiye’nin Uluslararası arenada neyi hedeflediği öngörülemiyor”muş. “Türkiye, sarkaç misali bir doğuya bir batıya sarkıp; “çok yönlü dış politika izliyor”muş.
Namık Tan’a göre; “Nasıl olsa artık dış politikada her gün başka bir türkü çığırmaya başlamışız!”.
Aslında yazı baştan sona Amerika’nın bize bakış açısını yansıtıyor.
Demek ki Türkiye, hak yolda mücadelesini sürdürüyor.
Birleşmiş Milletler (BM/ New York) 77. Genel Kurul Toplantısında devlet başkanlarına hitap eden Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan; açık çağrıda bulanarak şöyle konuştu:
“Birleşmiş Milletleri, kapsayıcı vasfına yakışan, daha adil bir dünya düzeni için çözümler üretebilen, tüm insanlık adına ortak iradenin vücuda getirildiği bir teşkilat olarak yeniden yapılandırmamız şarttır.
Bilhassa Güvenlik Konseyi'nin daha etkin, demokratik, şeffaf ve hesap verebilir bir yapı ve işleyişe kavuşturulması, tüm insanlığın barış, adalet ve refah arayışında önemli bir dönüm noktası teşkil edecektir.
Bu yöndeki ortak vazifemizi unutturmamak için, 'Dünya beşten büyüktür' ve 'Daha adil bir dünya mümkündür' gerçeğinin altını, her platformda en kuvvetli şekilde çizmeye devam edeceğiz.
İnanç ve azimle yürüttüğümüz bu mücadeleye, tüm üye ülkelerden destek beklediğimizi, burada bir kez daha ifade etmek istiyorum.”
Cumhurbaşkanı, ayrıca yaptığı konuşmada; Türkiye’nin Latin Amerika, Myanmar’da ki Rohinya/Arakan Müslümanları, Suriye, Afganistan, Kıbrıs, Balkanlar, Libya, Göçmenler, Ukrayna/Rusya Savaşı, Filistin, Azerbaycan politikaları ve uluslararası afet desteklerini anlattı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın dikkat çektiği bir diğer konu da İslamofobiydi.
“İslam düşmanlığını da tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak görüyoruz.”
BM Genel Kurulu kürsüsünden Yeni Zelanda'da Müslümanlara karşı gerçekleştirilen terör saldırısının yıl dönümü olan 15 Mart tarihinin, “İslamofobiyle, İslam Düşmanlığıyla Mücadele Uluslararası Günü” olarak ilan edilmesi çağrısında bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, önce İslam İşbirliği Teşkilatında, sonra da Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda alınan kararlarla bu çağrının hayata geçirildiğini söyledi.
Uluslararası toplumun İslam düşmanlığıyla mücadeledeki kararlılığının bir nişanesi olarak gördükleri bu yaklaşımın, fiiliyata da yansımasını canı gönülden temenni ettiklerini vurgulayan Erdoğan, “Daha önce de defalarca vurguladığım gibi İslam düşmanlığını da tıpkı antisemitizm gibi bir insanlık suçu olarak görüyoruz.” diye konuştu.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın BM’de yaptığı konuşma epey bir ses getirecek. Yapılan çağrının birçok devlet tarafından kabul göreceği kesin.
21. yüzyıl, “Medeniyetler Çatışması”ndan ziyade “Ulusların Dayanışması”na şahit olacak.
“Güç gösterisi peşinde koşanlar, kendilerini komik duruma düşürmektedir”
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com
https://yetkinreport.com/2022/09/20/dis-politikada-her-gun-baska-bir-turku/