Mektubat, kutlu yolculara Mektubat...
Selam olsun ölüme, kutlu olsun RABBE adımlayan mücahitlere...
Peygamber, bugün Arafat’taki veda hutbesinin çağrısında, sessiz çığlığın kuluyla buluştu.
Sessiz sessiz zerrecikler peygamber ile buluştu.
Arafat bugün manasına kavuştu.
Arafat dile geldi:
“Beyazın siyahdan, siyahın beyazdan ancak ve ancak iman yarışında farkı vardır” dedi.
Tüm Haremeyn sustu, sinerji kâinata yükseldi.
Kilometrelerce uzakta, yeryüzünün bir ferdi, tuttu ve kaldırdı.
Hakikati ifrat ve tefritten ayırdı.
Ey tutunan…
Sen kimsin ki eşrefi mahlukat?
Mahşeri kıyamet sana şahit olsun…
Bir ses karıştı o an!
“Ben Allah'ın aciz ve hiçliğiyle buluşan MALCOLM X!”
“İman maratonu” dedik ya çok koşucusu var.
Adım adım “ben de varım” diyen mücahitler var.
Biri daha atıldı hem de nasıl atıldı.
Mukaddesatımıza gam vuruldu, zerre-şüheda yerinde titredi!
Sünnet-i seniye bir beden de zuhur etti.
Geçmişin adabı ve edebi bir duruşda dirildi.
O mukaddes bildiği değerin kıyamında kıyam olmuştu.
Bir toprak, bu kadar insana nasıl ceza ve ödül verirmiş şimdi anlaşıldı.
Toprak manasında deryadır.
Ete, kemiğe bürüdüğü kadar saçan ışıktır.
Karanlık ve zillet; diklenmeden dik duranları cezasız, kimliksizlikleri ödülsüz bırakmazmış.
Bu dünya hiçliğini bilmeyen hiçlerin kahraman olduğu dünyaymış.
Onu bir ipe götürdüler.
Ama bilmediler ki o gittiği ipin korkusunda değildi.
O boyun zaten İslamiyet’in kaide-i esaslarına baş eğmişti.
Son söz sende büyük kudrete baş eğen mücahit...
Kimsin sen söyle!
Ben İskilipli Mehmet Atıf Hoca…
Buluşma saati gelmişti; evladım, buluşma saati…
Unutma Evlat!
Şehadet buluşma saatini geciktirmeyen bir sevgili…
Sevgili sevdiğini bekletmez…
Hadi siz de koşun mücahit kardeşlerim...
“Kardeşim, kardeşlerim” seslenişinde garip ama ne garip bir ses işitildi:
Makam aracı ilerliyordu; Sayın Vali Recep Yazıcıoğlu’nun….
Bir yolu seyredip, bir de geçmişin güzel anılarını…
Daha çok küçüklerdi, okulda tanışmışlardı.
Can arkadaşlardı.
Yetiştiler, büyüdüler ve serpilişlerinin adı oldu milletin hizmetkarlığı…
Çalışkan olmak evlat olmaktı, evlatlık ise her şeye ama her şeye rağmen; milletin ve vatandaşın bekasını gözetmek, bayrağın dalgasının rüzgarına ortak olmak idi.
Sayın Vali bir kez daha konuştu:
Sesle, zahir buluşmuştu o an!
Makam şoförü evladına dönerek…
Bir gün ben de can dostum Adnan Kahveci kardeşim misali, bir meçhul trafik kazası…
Kazaya iman ettik, şehadete fert olduk…
Buluştuğumuz sofra CANLAR CANANI Peygamber efendimiz Hz. Muhammed S.A.V.’in sofrasıdır.
Nasiplenmek üzere...
.
Muhittin Taha Çalık, dikGAZETE.com