Henüz gün ışımamıştı, fakat sabah yakındı..
Yorgunluğun verdiği ağırlıkla hemen uykuya dalmıştı Ali..
İniltiyle benzeyen bir sesle uyandı.. Etraf karanlık olduğundan sesi seçemiyordu.. İniltiyi, rüya gördüğüne yordu..
Dudakları susuzluktan adeta çatlıyordu.. Işıkları yakmadan mutfağa gidip suyunu içti ve yatağına döndü..
Tam uyumak üzereyken, aynı inleme sesi yine kulaklarında yankılandı.. Bu defa sesin geldiği yöne doğruldu.. Bu gerçek olamazdı, ancak rüya olabilirdi.. Ali’de rüyada olduğuna hükmetti zaten!..
Duyduğu ses bir seccadeden geliyordu..
Ve o da evin tek seccadesiydi..
Ali önce şaşırdı ve korkulu bir sesle; konuşan sen miydin, diye sordu seccadeye..
Evet, dedi seccade..
Peki niçin ağlıyorsun?..
Seccade yine içli bir sesle; “seni uykundan uyandıran susuzluğunu, doyuncaya kadar su içerek giderdin, oysa benim susuzluğumu giderecek kimsem yok!..”
Cevap verdi Ali; “benim susamam normal, fakat sen nasıl susarsın, sen canlı değilsin ki!..”
Seccade; “benim ihtiyacımda bir nevi sudur, ama senin içtiğinden değil.. Benim susuzluğumu ancak tövbekar kulların gözyaşları giderir..”
Şaşkınlıktan açılmış gözleriyle bakarak, anlamadım, der Ali!..
Ardından devam eder seccade; “ağlarım, çünkü Allah’ın kulları hep kabirlerinin aydınlığa ulaşmasını, karanlıklarda kalmamayı, o kutlu günde berrak olmayı isterler.. İsterler ama bu vakitte kalkıp iki rekat teheccüt namazı kılmazlar.. Seni hep izliyorum, bir gün kalkıp şükür için iki rekat namaz kılmıyorsun!..”
Umursamaz bir tavırla, “beni rahat bırak” der Ali.. Ama bırakmamaya kararlıdır seccade ve devam eder;
“Ey Allahın kulu; bak işte sabah namazının vakti geldi.. Ezanlar; ‘namaz uykudan hayırlıdır’ diye sesleniyor!.. Sabah namazı, namazlar arasında müstesnadır.. Gece gündüz dünyalık için koşuşturuyorsun da, Allah’ın çağrısına neden icabet etmiyorsun?..”
Genç adam iyice sıkılarak; “Ey seccadem, lütfen beni üzme.. Gündüz zaten yeterince yoruluyorum, biraz daha uyuyayım” der ve yatağın sıcaklığına bırakır kendisini..
Seccade, yılmadan adamı uyarmaya ve uyutmamaya uğraşır.. “Demek ki sen dünyaya ahiretten daha çok önem veriyorsun!..”
Adam iyice öfkelenir ve “yeter artık, kes sesini” diye bağırır..
Seccade bu çıkışın karşısında önce susar.. Daha sonra sesini iyice alçaltarak; “ah o fecir vaktinin bereketini anlamayan zavallı kişi, yazık sana” der!.. Ve ardından ekler; “be ey gafil kişi, sen O muazzez Peygamberin bu vakit için neler söylediğini bilmez misin?..”
Sevgili Peygamberimiz; “her kim ki güneş doğmadan ve batmadan evvel namazlarını eda ederse ateşe girmeyecek.. Kim, şu iki namazı (sabah-ikindi veya sabah-yatsı) kılarsa cennete gider, demedi mi?..”
Bunun üzerine Ali Bey bakar ki olacak gibi değil, yatağından doğrulup konuşur; “haklısın, sabah namazı gerçekten önemli..”
Seccade; “öyleyse kalk ve namaz kıl” der!..
“Yarın inşallah, mutlaka kalkacağım, ama bugün çok yorgunum” diye cevap verir Ali..
Ve yeniden yorgun bedenini yatağa bırakır..
Ancak o andan sonra genç adamdan tek kelime çıkmaz.. Seccade de bir süre sessiz kalır..
Ali Bey uykuya devam eder..
Ama heyhat!..
Seccadenin son sözlerini duymaz..
Ömründeki en uzun uykuya dalmıştır zira..
Seccade adamın öldüğünü anlar..
Zaten ona malum da olmuştur.. O kadar uğraşmıştır fakat Ali’ye tesir edememiştir..
Yine de kısık bir sesle şunları söyler; “Ey namazını yarına erteleyen zat!.. İki dakika sonrası için ruhsatın var mı?.. Yarına çıkabileceğini bilebildin mi?..Vedâ günü bir anda gelip çatar, işte böyle farkında bile olamazsın!.”
Evet değerli dostlar..
İnşallah, bu kıssadan hepimiz hissedar oluruz..
Emredileni ertelemek yerine, emredildiği gibi yaşamaya devam edenlerden oluruz..
Yaratıcıya itaat etmek bizim en birinci vazifemiz olmalı..
Ali'nin hikâyesinde olduğu gibi ölüm çok yakın ve ondan kaçış yok!..
Ne demiş Ömer Hayyam;
Niceleri geldi, neler istediler..
Sonunda dünyayı bırakıp gittiler..
Sen hiç gitmeyecek gibisin, değil mi?..
O gidenler de hep senin gibiydiler..
Vesselâm..
.
Sami Özey, dikGAZETE.com
Meram 4 yıl önce
Meram 4 yıl önce