“Halep öfke hattı” başlığı altındaki yazısında Akif Emre, Halep’teki katliam, insanlık ve müslümanlık dramı sürerken, yarınlara neyin nasıl miras bırakılacağına, mezhep kışkırtıcılığına dönen söyleme, toptancı suçlamalara dikkat çektikten sonra, Hama 1982’yi hatırlatarak aynen şu cümleyi kurdu:
"Hafızalarımıza kazınan Hama katliamını bir tecrübe olarak önüne koymayanlar Baas rejiminin karakterini, neleri göze alabileceğini küçümseyenler bu sonucu elbette öngöremezlerdi."
İşte yazısı
Halep, tarihinin gördüğü en büyük acı ile can çekişiyor.
En son olarak sabah namazı kıldığım, Peygamber işareti taşıyan Emeviye Camii'nin bombalanmış hali…
Dünyanın tüm acı ve elemini minik gövdesinde taşıyan çocuğun bakışındaki hesap gününü hatırlatan suskunluk…
Bombaların yakıp yıktığı, vahşetin her şeyi kirlettiği bir şehrin son çığlıkları...
Bu topraklara anlam veren her şeyin reddine, kendini inkara sürükleyen siyasalar sadece şehirleri, bedenleri parçalamıyor.
Elimize tutuşturulan parçalanmış anlam, kirletilmiş değerler vesikası ile yarınlarımıza, çocuklarımıza neyi miras bıraktığımızı düşündüğümüzde insanlık ayıbı, Müslümanlık utancı daha da koyulaşacak.
Ellerini kana bulaştıranlar bir yana, adeta tüm bir ümmetin diline, düşüncesine vicdanına kan bulaşıyor.
Öfke selinde hakikat heba ediliyor...
Yıkıntılar arasında sığınılacak bir şefkat eli bekleyenleri düşünmekten çok birbirimizi dilimizle, kalemimizle boğazlamaya durduk sanki.
TOPTANCI DİLLE SUÇLAMALAR...
Hemen herkes ortaya çıkan sonuçtan başkasını, bir siyaseti, bir mezhebi suçlamanın rahatlatıcı öfkesine kapılıyor kolayca.
Bu öfkenin hedefinde savunduğumuz siyasete göre ya Türkiye ve AK Parti siyasetini, ya İran'ı ve onun üzerinden Şiiliği toptancı bir dille suçluyoruz. Sonuçta sekter ve etnik kini körükleyen bir dil her şeyi kuşatıyor..
BU ARADA GÖRMEZDEN GELİNEN…
Asıl cinayet şebekesinin Baas rejimi olduğu, yahut Rusya'nın askeri ve lojistik desteğinin ne kadar belirleyici olduğu bu arada görmezden geliniyor.
Katliama ortak olan İran'ın siyasetine karşı çıkmak adına söylem mezhep kışkırtıcılığına dönüştürülüyor.
Baştan beri seküler Baas diktatöryası ile özdeşleştirilen sekter algı kinle beslenen stratejik hesaplaşmanın malzemesi haline getiriliyor.
ADALET, VİCDAN, İNSANİ VE İSLAMİ ÖLÇÜLER İPTAL…
Yahut yüzbinler katledilirken 'batıcı, terörist' yaftalamasıyla cinayetleri meşrulaştıran saplantılı ve bir o kadar da hastalıklı bir dille işlenen cürümler savunuluyor.
Siyaset ve stratejik hesapların üstünde olması gereken adalet, vicdan, insani ve İslami ölçülerin iptal edildiği devlet stratejisinin tüm bölgeyi ateşe atmasından bile çekinilmiyor.
Üstelik bu devlet siyasetinin mezhep soslu, dini görümlü, antiemperyalist ambalajla savunulması vicdanları karartırken, öfke ve düşmanlıkları körükleyeceği kaygısı da hiç duyulmuyor.
PİŞKİN KALEMLERİN SORUMSUZLUKLA GEÇİŞTİRİLEMEYECEK VAHİM DİLİ…
Sanki hiçbir şey olmamış gibi, 'buraya kadarmış' pişkinliği ile Halep'i kendi başına bırakmayı olağanlaştıran kalemlerin dili sorumsuzlukla geçiştirilemeyecek kadar vahim.
Bulunduğu cepheden karşısındakine en ölçüsüz bir dille hatta dini argümanlarla suçlama yöneltenler aslında içlerindeki suçluluk duygusunu bastırmaya çalışıyorlar.
Heveskâr, uçuk hedefler adına Suriye'de ateşle oynayanlarla, dar sekter bağnazlıklarını antiemperyal söylemle yaldızlayan fanatiklerin derin suçluluk duygusudur bu.
HAMA TECRÜBESİNİ ÖNÜNE KOYAMAYANLAR BU SONUCU ELBETTE ÖNGÖREMEZDİ…
Hafızalarımıza kazınan Hama katliamını bir tecrübe olarak önüne koymayanlar Baas rejiminin karakterini, neleri göze alabileceğini küçümseyenler bu sonucu elbette öngöremezlerdi.
Bir haftada 30 bin insanı katledebilen bir rejimin, silahlı bir kalkışmada neler yapabileceği, zalimliği hususunda hiç de yanıltmadı bizi.
Bunu öngörebilmek için ne stratejist olmak ne de bölge uzmanı olmak gerekirdi.
Şu an, ellerini kana bulayanları savunma adına hiç olmazsa imanlarını kana bulamama günüdür.
MUHTEMEL KATLİAMIN ÖNÜNE GEÇİLMESİ İÇİN…
Kimin haklı kimin haksız olduğu ile zaman ve enerji kaybetmeden Halep'te yaşanması muhtemel kitlesel katliamın önüne geçilmesi gerekir.
Kimin elinde ne tür imkan varsa seferber ederek daha büyük katliama ortak olmayalım.
Her an gerçekleşmesi muhtemel katliama suç ortaklığı yapmamak için en azından bir süreliğine dilimize sahip çıkalım.
Teröristleri destekleyen yığınlar parantezine alan sol antiemperyalist jargonu bir kenara bırakırsak, zafer şenliği yapmakla cinayetten bir mezhep düşmanlığı çıkarmak eşdeğer bir cürümdür şu aşamada.
Sadece Halep değil Suriye diye bir ülke kalmadı.
Hiç olmazsa aç, susuz, savunmasız on binlerce insanın sağ salim tahliye edilmesini sağlayalım.
Yapacağımız hiç bir siyasal çözümleme ya da derin stratejik hesap bu insanlardan birinin kanını ödeyemez. /.../
Akif Emre, YENİ ŞAFAK -15 Aralık 2016, Perşembe-
:
Yazıda ara başlıklar, vurgulama adına siyahlaştırma ve bazı paragraf açmalar bize aittir.
dikGAZETE.com