Rusya’nın yeni bölgelerinden Zaporojye Eyaleti’nde bir ekmek fabrikası ziyaretinden izlenimler
MOSKOVA
Karadeniz ve Azak Denizlerinin kuzeyinde baş döndürücü olaylar ve gelişmeler yaşanmaya devam ediyor. Özellikle 2022 yılında Rusya’nın Kiev Rejimi’ne dönük “Özel Askeri Operasyon” başlatması ile birlikte Donbass bölgesindeki iki cumhuriyet ile Zaporojye ve Kherson Eyaletlerinin sayısız kenti ve irili ufaklı yerleşim biriminde büyük silahlı çatışmalar baş göstermiş ve aylar boyunca devam etmişti, ki bunların pek çoğunda halen de sürmekte.
Ne var ki, genel olarak “Azak’ın kuzey hinterlandı” olarak adlandırılabilecek söz konusu geniş bölgenin tam olarak son iki yıllık temel gündemi savaş ile sınırlı kalmadı.
Gerek harbin sona erdiği şehir ve kasabalarda gerekse şansları gereği askeri ihtilaf rüzgârının hiç uğramadığı yerlerde, oldukça hummalı ve topyekûn bir yeniden yapılandırma ve inşa çalışması süregidiyor.
Türkiye’den buna en fazla şahit olan kişi olarak bu sefer de Azak Denizi üzerinde yer alan ünlü sanayi – liman ve turizm kenti Berdyansk’ta kısa bir fabrika turuna çıkıyorum.
Melitopol’den yola çıkıp Berdyank’a fabrika turuna gidiyoruz…
Büyük harp başladıktan sonra da defalarca uğradığım Berdyansk’a bu sefer Melitopol’den geliyorum. Zaporojye Vilayeti’nin Rusya’nın kontrolündeki kısmının başkenti (bir nevi geçici eyalet merkezi) konumundaki Melitopol’den soğuk ve karlı bir kış günü, sabahın erken saatlerinde ufak bir kafile ile yola çıkmak suretiyle birkaç saatlik bir yolculuk sonrası, şehre ulaşıyor ve birkaç endüstriyel tesisi kapsayacak gezimize başlıyoruz.
Bu yazının konusu olacak ekmek ürünleri fabrikasından başlamak istiyorum. Burası Türkiye’den bakıldığında en nihayetinde sıradan bir ekmek fabrikası olsa da; barındırdığı öyküler, geçmişi, topyekûn çevresiyle birlikte içinden geçmekte olduğu dönüşüm süreciyle gerçekten de mütevazı ölçekte bir yazının konusu olmayı hak ediyor.
İşletmeye varır varmaz, fabrikanın genç müdiresi Natalya Leonidyevna Marçuk bizi karşılıyor ve baştan sonra kadar bize kendisi eşlik ediyor.
Ürünlerin tarif ve içerikleri Sovyet döneminden beri neredeyse değişmemiş…
İlk olarak Natalya Marçuk’un makamına geçip, fabrikalarının geçirdiği değişim süreci ekseninde, bölgenin yeni dönemdeki üretim dinamiklerinin nabzını tutmaya çalışıyoruz.
Röportaj için kamera ve kayıt aletlerimizi çalıştırdığımız andan itibaren ilk olarak bu fabrikanın genel teknik–teknolojik durumunu öğrenmeye koyuluyoruz.
Buraya da Ukrayna’nın bağımsız döneminde fazla bir yatırım yapılmamış; dolayısıyla üretim teknikleri, makine ve üretim bandı sistemi, inanılmazı gerçek ama, büyük ölçüde Sovyet döneminden kalma. 250 küsur kişinin çalıştığı tesiste hazırlanan pek çok ekmek çeşidinin; poğaça, açma gibi tahıl ürünlerinin tariflerinin, içeriklerinin bire bir onlarca yıl öncesinden, erken Sovyet döneminden bugünlere geldiğini aktarıyor bizlere genç müdire.
Fabrikalarında çalışan sayısı gerek 2014’ten, gerekse de 2022’den sonra hemen hemen değişmediyse de, üretim miktarı tam tamına beşte bire inmiş (günde 50 tondan 10 tona). Bu ise dolaysız olarak savaş şartlarının bir sonucu elbette: Hem dağıtım kanallarının son derece daralması; hem de nakliye, ulaştırma şartlarının son derece zorlaşmış olması bu kaçınılmaz sonucu doğuruyor şimdilik.
Ancak tüm bunlara rağmen, çetin savaş şartlarında dahi üretim hacmini 5-6 tonlardan 10’a, 5-6 olan çeşit ekmek türevini onlarcasına çıkartmayı başarmışlar bu süre zarfında.
Bu arada ürünlerinin hiç birisinde en ufak bir kimyasal katkı maddesinin (GMO) kullanılmadığını not etmek gerekiyor ki, bu Sovyet geleneğinin olumlu anlamda devam ettiğinin göstergesi.
Savaş şartlarında bir ekmek fabrikasında ortalama ücret neredeyse 12 bin Lira’ya denk…
Yanımda, bölgede giderek tanınmaya başlanan İtalyan bir gazeteci ile sürdürdüğümüz söyleşimizde; yeni dönemde ekonomik durumun her şeye rağmen giderek daha iyi gittiğine dair şu verileri işitmeye başlıyoruz:
Düşünün ki cephe hattına 100-150 km. mesafede yer alan Berdyanks’ta (Zaporojye İli’nin güney kısmında, Melitopol’den sonraki en büyük şehri), iki seneye yakın devam eden olağanüstü devasa savaş koşullarında hem ürettiği ürünler, hem çalıştırdığı işçi sayısı hem de modernizasyon seviyesi itibariyle son derece mütevazı bir fabrikadaki ortalama maaşın yeni yıldan önce 30.000, Rusya Federasyonu genelinde yapılan yasal düzenleme uyarınca 1 Ocak’tan itibaren ise 35.000 Ruble seviyesine yükseltildiğini kaydediyor Natalya Leonidyevna.
Bugünkü kura göre bu yaklaşık 12.000 Türk Lirası’na tekabül ediyor. Asgari maaşın 20.000 Ruble’den biraz fazla olduğu fabrikada, en yüksek ücretler ise artık 50-60.000 bandına kadar ulaşabiliyormuş.
Kış soğuklarında dahi işletmeye bisikletle gidip gelenler varmış!..
Bu oldukça zor dönemde bile az çok birikim yapmak suretiyle şimdiden bir büyük üretim makinesi (Zamanında Türkiye’den aldıkları var) ile bir personel servis aracı alabilmişler.
Yeni bir makine daha almaya hazırlanıyorlarmış kendi öz kaynaklarıyla. Fabrika yöneticisi, hemen hepsi de civar köy ve kasabalarda yaşayan çalışanların evleri ile işyeri arasını kendi imkânlarıyla kat ettiklerini belirtiyor, yani ne bir toplu taşım ne de düne kadar bir servis aracı varmış.
Kışın soğuklarında işe bisikletle gidip gelenler dahi olduğunun altını çiziyor arasında söz arasında.
2022 yılında sadece doğu tarafında komşu kent Mariupol’e dönük üretim yaptıklarından bahseden Natalya Hanım’ın, şimdilerde ise bu şehir ile aralarında ciddi bir rekabet olduğunu sözlerine eklemesi bizlere ilginç geliyor.
Yemekhane henüz yok, modernizasyon için de federal bütçeden kaynak bekleniyor…
Nispeten kısa ancak hararetli sohbetimizin devamında konu, fabrikanın gereksinim duyduğu yatırım miktarına geliyor.
Bu hususta kendi adlandırması ile bir yatırım programı oluşturmaları suretiyle, fabrikanın bütünlüklü modernizasyonu için toplam net 280 milyon Rubleye ihtiyaç duyuluyormuş.
Federal bütçeden (Rusya) bu konuda bir kaynak ayrılıp ayrılmadığın sorduğumda ise şu an da belirsiz olduğunu ifade ediyor.
Tam da bu esnada sözü yemekhaneye getirip; Türkiye’de normalde kamunun olsun, özelin olsun, hemen tüm işletmelerde çalışanların ücretsiz beslendiğini belirtip, bu açıdan kendilerindeki durumu merak ediyorum.
“Hayır” cevabı beni şaşırtmıyor çünkü özellikle Sovyet sonrası dönemde bu durum, neredeyse her yerde aynı.
Gene de öğle arasında, işçilerin üretilen ürünlerden sınırsız olarak tasarruf etmelerine izin veriliyormuş.
İşletmenin Sovyet döneminden kalma olduğunu öğrenir öğrenmez tarihine ilgi duyuyorum.
Büyük sanayi atılımından hemen önce, 1925 yılında ilk olarak oluşturulan tesis, 1960’larda bugünkü üretim kapasitesine getirilmiş.
Turizm kenti olmasından dolayı işletmenin bir kısmı salt kış sezonunda çalışıyormuş…
Geleneksel Rus-Ukrayna misafirperverliği uyarınca fabrikanın lezzetli ve doğal ürünlerini çaylarımız eşliğinde deneyedururken, işletmenin hukuki ve mülkiyet statüsüne dair temel suali de sormadan geçemiyorum.
SSCB sonrası hemen her yerde olduğu gibi buranın da özelleştirildiğini ancak Rusya dönemiyle birlikte yeniden kamulaştırılmak suretiyle idarenin eyalet hükümetine bağlandığını söylüyor Natalya Leonidyevna.
Bu arada, fabrikayı detaylı olarak gezmeye başladığımızda klima hatta modern bir havalandırma sisteminin bile mevcut olmadığını fark ediyoruz.
Tam da bu noktada bizi gezdirenler, Türkiye’den yatırımcıları beklediklerini gizlemiyorlar.
Natalya, konuşmamızın sonlarına doğru enteresan bir noktaya daha işaret ediyor: Berdyansk tarihsel olarak bir tatil – sayfiye kenti olduğundan dolayı; halen birçok kişinin ciddi, zor işlerde çalışmayı tercih etmeyip, yaz mevsimini, “sezonu” beklediklerini, üstüne üstlük mevcut çalışanların bir kısmının da, turizm sezonunun gelmesi ile birlikte işten ayrılmak suretiyle sezonluk otel-pansiyon restoran-kafe, vs. yerlerde istihdam edilmeye başladıklarını, sonradan da aynı çalışanların fabrikadaki işlerine geri döndüklerini dile getiriyor.
Resmi adı itibariyle “Berdyansk Ekmek Kombinası”ndan ayrılmadan önce son olarak fabrikada ellerimizle geleneksel haşhaşlı çörek üretimine katılıp, ardından da doğranmış ekmekleri paketlemeye çalışıyoruz…
.
Okay Deprem, dikGAZETE.com