Engelli Olimpiyatları olarak nitelendirilen Paralimpik oyunları geride kaldı ama, Rio’da yaşananların, notların yer aldığı ‘katalog-kitap-dosya’ kapatılmamalı. Neden?..
Yaşananların izdüşümü, düşünen ve uygulayanların hayata kattığı değerli-değersizlerin tespiti, doğruluk kapısının aralanmasına neden oluyor.
Bu açıdan bakıldığında, sporun ‘bilinmezlerin’ içine neden sürüklendiği gerçeği de ayan-beyan ortaya çıkmakta...
Paralimpik Oyunlarda “tarihi başarı” olarak yansıyan başarı karesinden ders niteliğindeki yansımalar var.
Sporun en üst makamından yapılan bu açıklamadan sonra, sporun engelli bir vatandaş-sporcu-ülke için ne manaya geldiği konusunda başka bir açıklamaya gerek yok.
Peki, başarı konusunda her defasında çıtayı daha yükseğe çıkaran sporcuların hayat hikayelerinde neler olduğunu irdelemekte yarar var!..
Masa Tenisinde ülkemize altın madalya kazandıran Abdullah Öztürk, yaklaşık 10 aydır ailesi ve evinden ayrı kaldığı ve hocalarının özel çalışma yaptırması sonucunda, takım halinde bronz, bireysel olarak da altın madalya aldığını belirtiyor. Çalışmadan, özveri gösterilmeden başarılı olunamayacağının bir yansıması, duygu seli var Öztürk’ün başarı hikâyesinde...
Sözlü açıklamalar, sahip olunan duyguların dışa yansımasıdır. Kulak vermek, ders çıkarmak gerekiyor. Bugüne kadar, her defasında dillendirirdi ya ‘Şu sporun ana vatanı şu ülke...’ diye.
Spor branşının adeta ‘ırkçılığını’ yaparak üretilen safsatalar, her defasında sportif başarıda kendimizi soyutlamak, ‘beceremeyiz’ gibi aşağılanma yanlışının içerisinde yer almamızı sağladı!..
Bu uyutulmanın gerçek yüzü, doğruluk payını ben kendi kendime çıkarmıyorum; Brezilya’da Masa Tenisi Branşında ‘adeta’ destan yazan sporcumuz Abdullah Öztürk’ün sözlerinden anlıyoruz.
Ne diyor Şampiyon; “Masa tenisi, Çinli veya Asyalı sporcular için ata sporu diye geçer. Çinliler ve Korelilere karşı daha rahat maçlar çıkarıyorum. Ekstra motive oluyorum. Bundan sonra 2020 Tokyo Oyunları var.” Nokta.
Evet, evet nokta (.) Sesli düşünüyorum da bugüne kadar başarısız olabilmek adına o kadar çok ‘bahanelere’ sığınmışız ki…
Bilgenin sözünde geçtiği gibi; ‘Bahaneler, yanımızda taşıdığımız cüzdan gibi, her defasında ona başvurur dururuz...’
Hal böyle iken haklı olarak sormak gerekmez mi, kim kimi kandırmış-kandırıyor?
Sonrası mı, “niçin devşirme sporcu getiriyoruz” meselesine geliyor. Bana birisi anlatsın, yıllarca Masa Tenisinde devşirme antrenör ile çalıştığımız, yine devşirme sporcu ile Şampiyonalara-Oyunlara katıldığımız halde, Abdullah Öztürk gibi bir başarıya neden ulaşamadığımızı!..
104 kiloluk kaldırışı ile hem Dünya hem de Paralimpik rekoru kırarak ülkemize altın madalya kazandıran Nazmiye Muratlı açıklamalarında yer alan ‘biraz yorgunum’ sözleri, başarının çalışmaktan geçtiğinin en net göstergesi.
Bu açıklamaların üzerinden geçen bir aya aşkın süre sonrasında, şimdi aynaya bakma, 2020’yi daha net göre bilmek için Nazmiye’nin Rio serüveni ile ilgili basına yansıyan açıklamalarını irdelemek gerekmez mi?...
O da geride bırakılan her Organizasyonun sözlü-yazılı raporları dikkate alınarak hareket etmek gerekiyor.
Şimdilerde gündem, Spor Federasyonu Başkanlığı seçimleri. Bununla ilgili Sayın Spor Bakanı ve onun ekibinin en üst birimi-makamında yer alan Spor Genel Müdürlüğü Mehmet Baykan ile hummalı bir çalışma içerisinde olduğuna şahit olmaktayız.
‘Engelli-engelsiz’ hiç fark etmez. Bir Federasyon Başkanı ve onun yönetiminin hakkında, geride kalan dört yıl boyunca, başarı-başarısızlık, söylenenler-yazılanlar, yaşananların dikkate alınması, dört yıllık yeni döneme ışık tutar...
Ülke olarak değerlerimizin, değersizler tarafından yok edilmeye, zaman kaybına ise hiç mi hiç tahammülümüzün olmadığı her defasında hatırlamakta-hatırlatmakta fayda var. Bu vesile ile Hazreti Peygamber’in kendine has üslûbuyla ifade ettiği, “Mümin, bir delikten iki defa sokulmaz” şeklindeki veciz beyanı ile ‘Paralimpik Oyunlar’ başlıklı yazımızı-yazı dizimizi tamamlayalım inşallah...
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com
illegal bahis - bahis siteleri - deneme bonusu veren siteler - canlı bahis - güvenilir bahis siteleri -