PROF. MUHARREM KESİK VE MİRYOKEFALON HARBİ
-Prof. Muharrem Kesik
Har.3: Roma-Selçuklu sınırı (1176), Kıral Yolu (Anayol), Manuel’in Yolu (1146-1176), F. Barbarossa’nın Yolu (1190)
Özet
Makalenin amacı, Prof. Muharrem Kesik’e ait Çivril’de Kazanılan Büyük Zafer Myriokephalon 1176, Tem. 2023 adlı eser ve Miryokefalon kutlamaları hakkındadır.
Söz konusu kitap, ilmî bir çalışma olmaktan uzaktır ve gerçeği tahrif etmeğe matuftur. Çünkü makalede görüleceği gibi kitapta kaynak eserler yerine yazarın şahsî ve indi görüşleri esas alınmış; kaynak eserler yanlış yorumlanmış, hatta bilerek tahrif edilmiştir.
Prof. Kesik’in şahsiyle ilgili hiçbir meselemiz olmayıp, onun yanlışlarına dikkat çekmek; bu konuda ilim âlemi ve halkımızı ikaz etmektir.
Açar Kelimeler: Miryokefalon Harbi, Kemer Boğazı, Muharrem Kesik, Bağırsakdere Boğazı, Kûfi Boğazı
Abstract
The purpose of the article is about Prof. Muharrem Kesik's work titled Great Victory in Çivril Myriokephalon 1176, July 2023 and Myriokephalon celebrations. The book in question is far from being a scientific work and aims to distort the truth. Because, as can be seen in the article, the author's personal and current views are taken as basis instead of the source works in the book; Source works have been misinterpreted or even deliberately falsified. We have no personal issues with Prof. Kesik, but we want to draw attention to his mistakes; Our aim is to warn the scientific world and our people on this issue.
Key Word: Myriokephalon War, Kemer Boğazı, Muharrem Kesik, Bağırsakdere Boğazı, Kûfi Boğazı
Giriş
Makaleye, savaşın önemini anlatan bazı tarihçilerden yaptığım alıntılarla başlamak istiyorum:
Tarihçi, “İmparator Manuel, Türk milletini ortadan kaldırmak amacıyla yürüyüşe geçti. Sultanı eline geçirmek, ayağını ensesine dayayarak onu kendisine basamak taşı yapmak istiyordu. Sultan Kılıçaslan, imparatora elçiler göndererek barışçı yoldan anlaşma ricasında bulundu. İmparatorun bütün şartlarını kabul edeceğini bildirdi. Sultanın elçileri hiçbir başarı elde edemeden döndüler. (…) Sultan yeniden müzakereye girişmek istedi. Ancak imparator, büyük bir kibirle ona cevabını bizzat ve Konya’da bildireceğini belirtti. Sultan ise, Bizans ordusunun Miryokefalon’dan hareket ettikten sonra geçmesi gereken ve “Tzibritze geçidi” adını taşıyan, yolun darlaştığı yere pusu kurdu” der (Khoniates, 1995: 123, 124).
Atsız, “Malazgirt zaferi Anadolu’yu bize tamamiyle açtı ve Anadolu’da yeni bir Türk devleti başladı” şeklinde aydınlarımız ve tarihçilerimiz arasındaki görüşler doğru değildir. Eğer öyle olsaydı; “İmparator Manuel 1161’de toprak alamaz, 1176’da Selçuklu devletini tamamen ortadan kaldırmak amacı ile meşhur Miryokefalon savaşını veremezdi. Miryokefalon savaşı, Bizans’ın, artık Anadolu’yu Türklerden geri alması için bütün ümitlerini kıran son teşebbüs olmuş, tabir caizse Bizans bu savaşla manen de yenilmiştir” der (Türk Yurdu Dergisi, 1959 Ağustos).
Öztuna ise, “Miryokefalon, Eğirdir Gölü’nün az kuzeyindedir. Tam yeri hakkında bu yörenin insanı, Y. Müh. Ramazan Topraklı bir kitap yayınladı: M. Savaşı, Ankara 2010. Biz tarihçilerin 2. Malazgirt dediğimiz Miryokefalon Savaşı’nı bugün aydınlarımız, gençlerimiz, çocuklarımız bilmiyor. Miryokefalon’suz, bugün yaşadığımız coğrafyayı edinmemiz mümkün değildi. Sultan Kılıçaslan, torunu Alâeddin’e, Anadolu’yu, dünyanın o asırdaki en müreffeh ülkesi hâline getirebileceği zemini, Miryokefalon ile hazırladı” der (Türkiye Gazetesi, 18.09.2010).
Prof. Refik Turan da: “1071 Büyük Malazgirt Savaşı’ndan 105 yıl sonra tarihin büyük savaşlarından biri daha yaşandı. Malazgirt Savaşıyla Anadolu topraklarının hâkimiyetini Selçuklu Türklerine karşı kaybeden Bizans, I. Haçlı Seferinin gelişiyle nefes almış, yıkılışını durdurmuştu. Haçlılar sayesinde Bizans, kaybettiği topraklarına yeniden kavuşmuş, XII. Yüzyıl ortasında hükümdar olan Manuel Komnen’in zamanında da yeniden yükselişe geçmiş eski büyük Roma’yı canlandırmanın hayalini yaşamaya başlamıştı. Manuel, Anadolu’yu Türklerden temizlemek, eski güçlü Bizans’ı yeniden kurmak istiyordu. Ordusuyla birkaç aylık yürüyüşün sonucu Dinar ve Uluborlu istikametinden geçerek Miryokefalon müstahkemlerine kadar ulaşmıştı. Yani Yüksek Mühendis Ramazan Topraklı’nın keşfettiği üzere savaşın olduğu toprakların yakınına gelmişti. Bizans ordusu tarihi yolun sağ tarafında kalan Yenice veya Semmâni Sivrisi’nin biraz ötesindeydi. İmparator Manuel, kendisine son derece güveniyordu. Türk ordusunu yeneceğinden gayet emindi. Onun için savaş yürüyüşünü devam ettirdi. Tarih 17 Eylül 1176 idi. İşte ne olduysa bu günün ortasından itibaren oldu. Bizans ordusu ve Manuel için adeta kıyamet koptu. O zamana kadar görünmeyen Sultan Kılıçaslan ve askerleri aniden ortaya çıktı. Gökyüzünün güçlü yıldırımları gibi Bizans ordusunun üzerine yağdı. Kısa bir zaman içinde parçalanan Bizans ordusu üç-dört saatin sonunda yenilerek pes etti. Bu savaş Bizans gibi bir devin çöküşüdür. Anadolu’nun Türk vatanı olarak sabitlenmesidir” der (Haber Ajanda Dergisi, 19.09.2014).
“Toprağın da hakkı var”
Isparta valilerinden biri, “zafer kazanılmış ya, yeri mühim değil”; tarih öğretmeni Bilal Sürgeç ise, “öyle şey mi olur, toprağın da hakkı var; orada binlerce şehidimiz yatıyor” demişti.
Kutlamalar, atalarımızın canlarını feda ettiği, kanlarını döktüğü ve zaferin kazanıldığı topraklar olan Yenice Sivrisi yanında yapılmalı ve Müslümanlar Mezarlığı denilen şehitlik ziyaret edilmelidir (İbn Bibi, 2014: 140).
Kitap Hakkında
Kitap, 13,5x21 ebadında, karton kapak, 256 sayfa siyah-beyaz, 16 sayfa renkli harita ve resimlerden meydana gelmiştir. Kaynakçada 212 kadar eser gösterilmiştir.
239 ilâ 244 sayfalarda “savaş yeri olarak gösterilen mevkilerin tablosu” verilmiş olup, bazı hatalar var. Aykof, Karamık Beli demez, Kırkbaş köyü ve (kırk + baş = miryo + kefalon) der.
Hendi de Bağırsak Boğazı demez; Bağırsak Boğazı’nın da görülmesini ister. Şekercioğlu da sadece Gelendost ovası demez; azami 3-4 saat süren bir harbi beş güne yayar ve düşmana öldürücü darbenin Kötürnek köyünde vurulduğu gibi asılsız şeyler söyler.
O, Sultandağları ile Anamas dağları arası gibi çok geniş bir coğrafyayı harp alanı gösterir. Tomaşek de Karamık Beli demez ve Sultandağları geçitleri der.
Kesik, kitabı 10 bölüme ayırmıştır. İlk V bölüm Miryokefalon savaşının yeriyle ilgili değildir ve tarihçinin bugüne kadar yaptığı yanlış ve hatalı yorumların tekrarından ibarettir.
VI. Bölüm Dorileon ve Subleon gibi hudut kaleleri, VII. Bölüm Miryokefalon harbiyle ilgili kayıtlar ile araştırmacı ve tarihçilerin harp yeriyle ilgili görüşleri, VIII. Bölümde Kûfi vadisi, IX. Bölüm önemli tarihi kaynaklar ve X. Bölüm Bizans’ın yürüyüşü ile Miryokefalon harbidir.
Harp Yeriyle İlgili İddialar
1. 1890’da Anadolu’nun Tarihî Coğrafyası adlı bir kitap yazan Remsi (Ramsay), III. Haçlı seferinde Firederik Barbarossa’nın hareketini, “Mayıs 2 Sozopolis (Uluborlu), Mayıs 3 Ginlarion (Şato Cingulaire). Manuel’in mağlup düştüğü geçit” olarak verir. Buna göre Manuel, Uluborlu sınırından bir gün sonra mağlup olmuş demektir. Her şey gün gibi açıkken, Kesik, önce Uluborlu sınırından beş günlük şarkta bulunan Bağırsakdere Boğazı’nı iddia etmişti. O, şimdi de Uluborlu sınırından beş günlük daha garpteki Kûfi Boğazı’nı iddia eden söz konusu kitabı neşretti.
Remsi, aynı eserinde, “Siblia yahut Soublaion, Bizans (Türk-Bizans) ismini muhafaza eden Homa’nın olduğu yerde idi. Önündeki ova Lampe’dir. Burada Vicus köyü (Peutinger, Ad Vicum) yahut Oikokome vardı. Altıncı asırda Soublaion'a Justinianopolis ismi verildiği anlaşılıyor. Homa'nın doğusundaki Düzbel mühim bir Bizans boğazı idi, Myriokephalon istihkâmiyle muhafaza edilirdi. Düzbel'den aşağıya inen “Turrice Boğazı” da Nicetas Choniata'nın bahsettiği (Τζυβριτξη)’dir” (Remsi, 1960: 147) diyerek kendisiyle çelişkiye düştü.
Bazı tarihçiler, Remsi’nin s.147’deki görüşünü esas aldı, hâlbuki Osman Turan’a uyan s.140’daki görüş doğru idi. Çünkü s.140’daki bilgi III. Haçlı seferi kaynağına dayanıyordu, ama s.147’deki ise Remsi’nin şahsi fikriydi ve O, Eğirdir Gölü’ndeki değişimi bilemediği için yanılmıştı. Aslında Remsi, “Neticeyi bir kelime ile izah edebiliriz: ya benim eserim sırf bir hatadan ibarettir, yahut da Anadolu haritasının büyük bir kısmı tamamiyle değişmelidir” diyerek hatasını itiraf etti (Remsi, 1960: 106), ama Prof. Kesik ve bazı tarihçiler bu durumu hâlâ fark etmedi.
2. Tomaşek, Remsi’yi ikaz edince 1897’de O, bu defa s.140’a uyan Uluborlu’nun şarkındaki Kundanlı’yı iddia etti. Osman Turan, A. Sevim, E. Merçil, E. Aykof, M.F. Hendi ve Tomaşek, Kundanlı bölgesi ve Kundanlı ile Geneli arasındaki Sultandağı geçitlerini iddia ettiler. Kemikli-Çukur da aynı yerdir. Karamık Beli de aynı yer sayılır, ama A. Çay, herkesten farklı olarak (belki de farklı olsun diye) Bizans’ı, başka bir yoldan -Tatarlı, Geneli vadisinden- yürüttü. Hâlbuki Çay’ın kaynakçasında Manuel’in Uluborlu’dan geçtiğini bildiren Aykof’un makalesi de vardı.
3. Fikirleri dikkate alınacak bir tarihçi olan F. Dirimtekin, 1944’de Homa-Düzbel’i tekrar iddia etti. O'nu, Eğirdir Gölü’ndeki değişimi bilmemek ve huduttaki (Kemer Boğazı yanı) Apameia’nın Dinar’a yerleştirilmesi yanılttı.
4. Önce A. Kaşıkara’yı (Kundanlı ovası) iddia eden Kemal Turfan, ilk kez, Kûfi Boğazı’nı iddia etti (1988). O, “Tzibritze geçidi yüksek yamaçlarla çevrelenen uzun bir vadidir. Kuzeye doğru gittikçe dikliği azalır ve yayvan tepeler arasında geniş vadiler hâlini alır. Güneye doğru ise vadi gittikçe dikleşir ve sarplaşır” (Khoniates, 1995: 124) tasvirine uyan bir vadi aradı. Kanaatimce Dirimtekin’in 1944’de çıkan eserinin etkisiyle Kûfi vadisini iddia etti ve bütün araştırmacılar gibi O da, Niketas’ın yanlış tercüme edildiğini fark etmedi. Hâlbuki Niketas’ın zikrettiği Tzibritze geçidinin kuzeyi yamaç, güneyi uçurumdu. Niketas’ın tasvirine Yenice Derbendi hariç hiçbir geçit uymuyordu (Topraklı, 2021: 20; bk. Şek.1-2: Yenice Derbendi: Tzibritze geçidi ve Res.1: Kûfi vadisi).
Şek. 1-2: Niketas’ın tasvirine uygun geçit ve yanlış çevirideki geçit görülmektedir.
Res.1- Kûfi vadisi de Niketas’a uymaz.
İşte, yıllardır bize savaş yeri aratan ve vadi vadi dolaştıran Fikret Işıltan’ın yanlış çevirisidir. Sekiz yıl Fransızca okudum, ama bilmem. Altı ay Goethe Enstitüsüne gittim; çat-pat Almanca anlarım. Onun için şüphe ettiğim metinleri ehline danışırım. “Danışan dağ aşmış, danışmayan düz yolda şaşmış”. Onun için çevirilerimi Kopraman, E. Topbaş, ÜF Telatar, Y. Kurtoğlu, HT Bağçeci, Hİ Sarıoğlu ve S. Nişanyan gibi alanının uzmanları yaptı. Hepsine saygılar.
5. Uluborlu-Popa, Bağırsakdere ve Kızılören-Değirmen Boğazı gibi iddialar da hiçbir kaynağa dayanmazlar.
Miryokefalon Harbinin Yerini Tesbitte Yapılan Umumi Hatalar
1. Göller Bölgesi’nde beş asır önce vukû bulan değişim dikkate alınmadan harp yeri aranmaktadır (bk.Har.4).
2. Bu değişime bağlı olarak tarihî yollar, kentler, dağlar, ırmaklar ve Türk-Rum sınırı bilinmiyor (bk.Har.3-4).
3. Md.4’de açıkladığım gibi yanlış bir geçit tasvirine göre harp yeri arandı. Ayrıca tarihî metinlerin dili hiç nazara alınmadı. “Honaz’dan imparator, Lampis üzerinden Kelene’ye yürüdü” (Khoniates, 1995: 123) kaydına göre savaş, Kelene’de yapılmıştır. Çünkü Türk dilindeki gibi diğer dillerde de düşman üzerine yürünür.
Bu ifade, Hitit metinleri ile Herodotos’ta aynı (Kınal, 1953: 19; Herodotos, VII. 26). “Yavuz, Çaldıran’a yürüdü” derken de böyledir. “Manuel, Kelene’ye yürüdü” dedikten sonra Homa ve Miryokefalon’a geldi. Manuel, Baklan, Sundurlu yoluyla 12 Eylül akşamı Homa’ya geldi; burada Türk elçisinin barış teklifini reddetti; Dinar, Çapalı, Uluborlu yoluyla 16 Eylül akşamı Subleon ve Miryokefalon (Kemer Boğazı) bölgesine geldi.
17 Eylül sabahı da Boğaz’daki ırmağı (Menderes), Yenice Köyü Köprüsü’nden geçerek Türk topraklarına girdi; 10 mil (15 bm) uzunluğundaki ordunun önü Köke köyüne geldiğinde harp naraları işitildi. Her yanı dik bayır Kelene Hisarı, köprünün 07 bm şarkı ve geçidin (Yenice Derbendi) çıkış yerindeki Yenice Sivrisi’dir (Sybrize: Zybrize: Tzibritze: Cybrilcymani: Sivri’l(s)-Semmâni: Pion tepesi; bk.Har.3).
4. Subleon yanlış biliniyor. Bu kale, Çivril-Homa değil, Kemer Boğazı garbındaki Garip-Homa’dır (bk.Har.3).
Har.3: Roma-Selçuklu sınırı (1176), Kıral Yolu (Anayol), Manuel’in Yolu (1146-1176), F. Barbarossa’nın Yolu (1190)
5. İmparator Manuel’in Honaz’dan sonraki yürüyüşü yanlış biliniyor. Manuel, Honaz-Dinar-Homa değil, Honaz-Baklan-Sundurlu-Homa-Dinar yoluyla yürümüştür. Kelene’yi Dinar’a yerleştirmek bu hataya sebep olmuştur.
6. Tarihî kaynak metinler dikkatli okunmuyor. Buna rağmen harp yeri iddia ediliyor. Prof. Kesik, önce Bağırsak Boğazı’nı, şimdi de Kûfi Boğazı’nı iddia ediyor.
Bir yetkili çıkıp da dur bakalım, sen önce Bağırsakdere diyordun, şimdi de Kûfi diyorsun; bunun sebebi nedir demiyor? Herkes yalana ve kanmaya teşne. Bu harp bir yerde oldu. Burayı bulalım demiyorlar da, sanki yangından mal kaçırıyorlar. Ama er geç “ak-kara” belli olacaktır.
Miryokefalon Harbinin Yapıldığı Geçit
Miryokefalon harbinin yapıldığı bölge, üstte de ifade ettiğim gibi III. Haçlı seferi kaynaklarını esas alan Remsi, Tomaşek, Filibeli A. Hilmi, Turan, Aykof, Öztuna, Sevim, Merçil ve hatta Çay gibi ünlü tarihçiler tarafından Kundanlı bölgesi olarak belirlenmiştir. Ancak ne var ki, burada Niketas’ın tasvirine (yanlış çeviriye) uyan sarp geçit ve suları coşkun ırmak yok.
Yanlış geçit tasviriyle iş tutan bazı zevat, Kundanlı’dan çok uzaktaki yerleri iddia ile milleti yıllardır meşgul ediyorlar. III. Haçlı seferi kaynağı ve hatalı çeviri görüldüğünde bunlara itibar edilmeyecektir. Çünkü:
1. İmparator Manuel, Türk topraklarına girer girmez mağlup oldu (Manuel’in mektubu).
2. III. Haçlı seferi kaynakları, Manuel’in via regia (Kıral Yolu, Anayol, Tarikü’l-Cadde) üzerinden yürüdüğünü ve Uluborlu’yu geçtikten sonra, ikinci günde yenik düştüğünü söylüyor (bk.Har.3 Barbarossa’nın yürüyüşü).
3. Türk-Bizans sınırı, 1176’da Uluborlu’nun şarkından (Kemer Boğazı) geçer (bk.Har.3). Bu bilgiyi esas alan ve Kıral Yolu’nun Kemer Boğazı’ndan geçtiğini bilmeyen tarihçi, Kundanlı’dan başka bir yeri iddia edebilir mi?
Cevap: Hakiki bir tarihçi edemez, ama üniversite mezunu bile olsa, şahit olunduğu gibi, kaynakları dikkate almayan, hatta kaynağı tahrif eden tarihçi ve araştırmacı başka yerleri iddia edebilir; zira ettiler ve de ediyorlar…
4. Harp yerinin bulunmasında benim katkım: Ben, 1968 İTÜ mezunu bir mühendis olarak haddimi bilirim. 2005’lerde köyümün tarihiyle ilgilenirken, 1530 yılına ait bir Osmanlı arşiv belgesinde “Yenice Köyü Köprüsü” Afşar kazası adlı bir kayıt gördüm.
Bölge insanı ve bölgedeki yolların yapımında çalışmış bir mühendis olmam hasebiyle bu köprüyü merak ettim. Bölge halkı ile yapılan görüşmelerde köprünün, Kemer Boğazı’nda ve göl altında kaldığını öğrendim. O gün için: “köprü demek, yol demek; Kemer Boğazı adı, kemer köprüyle ilgili olabilir; Osman Turan’ın Kundanlı’da gösterdiği Miryokefalon harbi de Kemer Boğazı ve devamında yapılmış olabilir. O. Turan, tarihî yolun Kemer Boğazı’ndan geçtiğini bilmiş olsaydı, Kundanlı demezdi” dedim ve bunu zamanın TTK Başkanına haber verdim; O’nun ilgisizliği bizi, Göller Bölgesi ve çevresinin tarihî coğrafyacısı yaptı.
Nitekim Osman Turan bizi yanıltmadı. 61 yıllık müktesebatı saymazsak, Allah’ın izniyle 18 yıldır tarihî coğrafya çalışırım; değil Miryokefalon harbi, çok büyük keşiflere imza attım.
Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki değişim, Kıral Yolu, Bizans askerî yolu, Firikya Hellespont’un Kemer Boğazı oluşu, Lebounion, İpsos, Ashâb-ı Kehf, Arzava ve Truva, bunlardan sadece birkaçı (bk.Har.1-2-3 ve makaleler).
Ayrıca bu harbin bütün problemlerini çözdüm. Miryokefalon, binlerce su gözü (kırkgöz) anlamına Menderes’in kaynaklarının bulunduğu Kemer Boğazı’nın adıdır.
Roma devrinde yağ saklanan yer demek olan Pion tepesi için Türkler’in, Yağcı Sivrisi ve Sıvri’s-Semmâni dedikleri ismi, Bizans, Sivri’l-Simani (Cybrilcymani), Sivreli-Semani (Tzibrelitzemani) ve Sivrice (Tzibritze: Sybrize) yazmıştır.
5. Bu harbin 1.imparator Manuel’in mektubu, 2.Kinnamos, 3.Khoniates, 4.III. Haçlı seferi kaynakları, 5.Süryani Mihail, 6.Simbad, 7.Ebû’l-Ferec ve 8.Surlu Vilyım gibi sekiz kaynağı olup, Vilyım hariç, yedi kaynak attaki gibi Kemer Boğazı ve Yenice Sivrisi’ne işaret eder. Vilyım’daki Konya adı, Almanca tercümede sonradan eklenmiştir.
5.1- Hudut Kemer Boğazı olup, Manuel’in, Türk topraklarına girer girmez savaş naraları işitildi demesi, harbin Boğaz’ın devamı ve Yağcı Sivrisi’nde (Sivri’l-Semmâni: Cybrilcymani) yapıldığını gösterir (Manuel’in mektubu).
5.2- Manuel, Laodikya ve Menderes nehri çevresindeki bölgelere yolculuk yaptı. Niyeti bütün ordusunu Konya kuşatması için kullanmaktı (Kinnamos, 2001: 214-15). Zikredilen Menderes, 548 bm’lik Büyük Menderes olamaz. Kinnamos’un zikrettiği Menderes, iki göl arasındaki 15 bm’lik seyri kısa ırmak, Laodikya (Lâdik) ise Eğirdir’dir.
5.3- “İmparator Lampis üzerinden Kelene’ye yürüdü. (…) Türkler, kaynak ve kuyuları pisledi” (Khoniates, 1995: 123). İlk cümleye göre harp, Kelene’de yapılmıştır. Yenice Sivrisi civarında 9 adet tarihî kuyu vardır. Kûfi Boğazı’nda kuyu yoktur. Kinnamos harbe katıldığı hâlde Niketas katılmamıştır. Niketas’ın tasvirine uyan yegâne geçit, kuzeyi yamaç, güneyi uçurum olan Yenice Derbendi; geçidin çıkış yerindeki Sybrize ise Yenice Sivrisi’dir. Niketas, “harp yerinin Hermus ve Menderes vadisi üzerindeki yamaçların bir yerinde bulunduğunu ve Manuel’in geçidin sonu (Yenice Sivrisi) ile göl (Eski Eğirdir Gölü) arasında düzlükler uzandığını ima ettiğini söyler” (Hendi, 1985: 146). Menderes- iki göl arasındaki ırmak, Hermus- Kemer Boğazı’dır. Bu bilgiler, Kûfi Boğazı dâhil diğer bütün iddiaları çürütmeye yeter, ama kimsede bir ukde kalmaması için diğer kaynakları da vermek istiyorum:
5.4- Firederik, 01 Mayıs Uluborlu, 02 Mayıs akşamı sıradağlar ile göl arasındaki Kayaağzı Pınarlarına geldi. Gece Türkler saldırdı; bir Türk esir alındı. 30 binden çok Türk, üç Mayıs’ta bizimkilerin geçecek olduğu epey dar bir geçitte toplandı; burası Rum imparator Manuel’in mağlup olduğu ve kuvvetli ordusunun dağıtıldığı yerdi. Esir Türk’ün ikazı üzerine Firederik, 03 Mayıs sabahı Kayaağzı’nda, Manuel’in hep kullandığı via regia’dan sola saptı ve Uluborlu ile Akşehir arasındaki Bozdurmuşbeli’ni aştı; aynı günün akşamı Oyniğan’a (Eumeneia) indi (III. Haçlı seferi kaynağı). Bu kaynağa göre de Miryokefalon harbinin yeri, çok kesin olarak Yenice Sivrisi’dir.
5.5- “İmparator, beş gündüzlük yürüyüş mesafesindeki Türk yurtlarının ortalarına kadar büyük bir coşkuyla ilerledi. Grekler Konya’nın bir gündüzlük yürüyüş kadar yakınına vardı; vardıkları yer, Sultanın bulunduğu yere üç saatlik mesafedeydi. Türkmenler, 5 binlik, 10 binlik kümeler halinde toplandılar ve geride yaklaşık 50 bin kişilik güç oluşturarak kampın tamamını ele geçirdiler ve yağmaladılar” (Süryani Mihail, 1905: 371). Beş gündüzlük yürüyüşün başladığı yer, Türk elçisinin ikinci kez Manuel’e geldiği Çivril-Homa’dır. Manuel, ilk gün Dinar, 2 Çapalı, 3 Uluborlu önü, 4 Miryokefalon bölgesi başındaki Kayaağzı pınarı, 5. gün altı bm sonra köprüden geçerek Türk topraklarına girdi ve ordunun önü köprüye 10 mil mesafedeki Köke köyüne geldiğinde harp başladı.
İbn Hordazbih ve el-İdrîsî’nin verdikleri ölçüye göre Kötürnek köyü ile köprü arası 20 mil, Kötürnek ile Rabaz-ı Konya (Yalvaç-Manarga) arası 15 mil’dir. Buna göre Bizans’ın geldiği son yer ile Konya (Rabaz-ı Konya) arası 25 mil (37 bm, bir gündüzlük mesafe), Sultanın bulunduğu yer (Kötürnek köyü) ile arası ise 10 mil (15 bm), yâni üç saat mesafedir. Hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde Süryani Mihail de Kemer Boğazı ve Yenice Sivrisi’ne işaret etmiştir.
5.6- “Konya Sultanı Kılıç Arslan, Konya’ya uzak olmayan bir yerde, bugün yıkık ve terk edilmiş olan Meldinis Kalesi’nin önünde Bizans İmparatoru Manuel’i hezimete uğrattı” (Ermeni Simpad). Üçüncü satır, sekizinci sözcük Մելտինիս Meltinis yazıyor. “İkoni (Konya) öncesindeki harabe kale ki adı Meltinis’tir”. Modern Batı Ermenicesi telâffuzunda Meldinis fakat aslı Meltinis. Eski Ermenice ve hâlen Doğu Ermenicesinde böyle okunur. Aslına bakarsanız Malatyalı demek (S. Nişanyan). Malatyalı (Meltinis), iki göl arasındaki ırmağa el-Battâl, ırmağın geçtiği ovaya Hüseyin ovası adlarının verilmesine sebep olan ve bölgede 30 yıl gazâ ettikten sonra 740’da Çay-Geneli köyünde şehit düşen Battâl Gâzî’dir. Kemer Boğazı’ndaki Miryokefalon kalesinin el-Battâl adıyla anıldığı anlaşılıyor.
5.7- Kıral büyük bir ordu toplayarak Türk hududuna yürüdü. Türkler, Bet-Toman’ın derin geçitlerine dalarak, Rumların karargâhını yağmalayıp yaktılar, dağ tepelerinden kayaları, Rumların üzerine yuvarlayıp, Rumlar ile atları arasında karışıklık çıkardılar (Ebû’l-Ferec, 1950: 422). “Bet-Toman kitabın aslında Bêth Thomâ, Thomas Yurdu veya Thomas Yeri demektir. “Derin boğazları olan dağlık bir yer” olduğu anlaşılıyor.
Şöyle bir ihtimal geldi aklıma. Aziz bir kişi adı olan Thomas Süryancada "ikiz" demektir; acaba burada Yunanca Didyma veya Didymai (ikiz, ikizler) sözcüğünün çevirisi olabilir mi? Sadece bir ihtimal. Frenk dillerinde kişi adı olan Thomas, İsa'nın havarilerinden birinin künyesidir. İncil'de bu kişinin ikiz olduğu açıkça belirtilir” (S. Nişanyan). Bet-Toman, savaş alanındaki 1186 rakımlı Küçük Sivri (Keçi Sivrisi) ile 1303 rakımlı Büyük Sivri’den oluşan Yenice Sivrisi olup, Pahimeris burası için iki tepe kalesi anlamında Didymion der (Remsi, 1960: 119 ve açık.2). Nişanyan yorumunda tam isabet etmiştir
Özet: Harbe sebep olan Subleon kalesi Lampe’de ve huduttadır. Menderes’in kaynakları Subleon yakınındadır (Kinnamos, 2001: 213-214). 1176’da Uluborlu Bizans elindedir. Manuel, hududa yürümüştür (Ebû’Ferec). Harp, hududu geçer geçmez Türk topraklarında vukû bulmuştur (Manuel’in Mektubu).
Öyleyse:
1- Hudut, Uluborlu’nun şarkındadır.
2- Lampe ve Subleon, Uluborlu’nun şarkındadır. Osman Turan 50 yıl önce bu gerçeği görmüştür (1998, s.214).
3- Uluborlu’nun şarkında bir Menderes nehri daha vardır.
4- Eğirdir Gölü’ndeki coğrafî değişim iddiası doğrudur.
5- Hudut, iki göl arasındaki ırmaktır
6- Menderes ile ilişkilendirilen ünlü Firik şehri Kelene ile Apameia dahi Uluborlu’nun şarkındadır (bk.Har.3).
Filhakika Jan Dukas, 1098 baharında Eğirdir’den (Laodikya) İlegüp’e (Lampe) giderken, Boğaz’ın garbı ve Garip köyünün yanında bulunan Khoma’dan geçmiştir (Anna, 1996: 339). Subleon ve Justinianopolis denilen Khoma, işte bu Khoma’dır (Remsi, 1960: 147).
Prof. Muharrem Kesik’in Tarih Tahrifatları
Tarihçiler, “her yeni bulgu ve belge tarih bilgimizi değiştirebilir” der. Her yeni bulgu ve bilgi, yalnız tarih bilgimizi değil, diğer bilgilerimizi de değiştirebilir. “Değişmeyen tek şey değişimdir” sözü bunu çok güzel açıklar. Buna rağmen Prof. Kesik’in, bir cümleyle de olsa Eğirdir ve Beyşehir göllerindeki değişimden söz etmemesi manidar değil mi?
Prof. Kesik’in, Pîrî Reis (öl. 1553) ile Kâtip Çelebi’nin (1609-1657) haritalarındaki Eğirdir ve Beyşehir göllerinin eski hallerini görmezden gelmesi ne anlama gelmektedir? (bk.Har.1: Pîrî Reis; Har.2: Kâtip Çelebi).
Har.1: Pîrî Reis, Eğirdir Gölü, göle kuzeyden karışan ırmak.
Har.2: Kâtip Çelebi, Eğirdir, Kıreli ve Beyşehir gölleri.
Ben bu iki soruyu, bir profesörün Anakronizmle tarihi tahrif etmesi olarak anlıyorum. O, 1176 yılındaki Kıreli ve Beyşehir göllerini bugünkü Beyşehir Gölü, Eğirdir Gölü’nü de bugünkü Eğirdir olarak gösteriyor. Hatta bir adı da Pusguse olan Eski Eğirdir Gölü için Beyşehir Gölü diyebiliyor. İş, bu iki tahrifatla kalmıyor ve devam ediyor:
3- Prof. Kesik, Kinnamos’un “Manuel, Mikra/Küçük Firikya’dan geçti (yıl 1158?)” şeklindeki kaydını (Cinnami, 1836:179; Remsi, 1960: 424), Aşağı Firikya bölgesi (Denizli ve çevresi) olarak değiştirir (s.103).
4- Prof. Kesik’in en büyük tahrifatı, Miryokefalon harbinin yerini bildiren, Haçlı seferi kaynağının haber verdiği olayı, 1146’da Manuel’in Konya’dan ricati sırasında Türklerin Tzibrelitzemani dedikleri yerdeki Türk saldırısı diyerek, Haçlı seferi kaynağını çürütmek ister ve bu olayın Konya ile Beyşehir arasında vukû bulduğunu söyler.
Kinnamos’un Pusguse, Anonim Selçuknâme’nin deniz dediği göl için, Beyşehir Gölü der (s.96-97, açık. 113). Kaynak, bir May. Uluborlu, iki May. 1190 günü: “30 binden çok Türk, üç Mayıs’ta bizimkilerin geçecek olduğu epey dar bir geçitte toplandı; burası Rum imparator Manuel’in mağlup olduğu ve kuvvetli ordusunun dağıtıldığı yerdi” der (Ansbert).
4.1- Manuel’in 1146 Konya ricati sırasında Türkler, Tzibrelitzemani’de Bizans artçılarına saldırdı, ama Manuel mağlup olmadı; ordusu dağıtılmadı; hatta Sultan’a -“Konya’ya geldim; sen gölge gibi kaçtın; seneye yine geleceğim, bu kez kaçma” mealinde mektup gönderdi. Bu olayı Manuel’in 1176 hezimetiyle eşitlemek, Prof. Kesik’in kötü niyeti veya cehaletiyle açıklanabilir.
Manuel, Derbent-Selki-Hüyük yoluyla ricat etti ve Hüyük yanında ordusuna –“düşman topraklarının ortasındayız; Roma sınırından çok uzaktayız” diye hitap etti.
Bundan sonra Anayol üzerinden Pusguse (Skleros) Gölü’ne doğru yola çıktı (Kinnamos, 2001: 48-49). Beyşehir Gölü 1176’da Koralis ve Trogitis diye iki parça olup, Pusguse olamaz. Pusguse ve deniz Eski Eğirdir Gölü’dür. Manuel, Yenice Sivrisi’ni (Tzibrelitzemani) geçince Türkler, Bizans artçılarına saldırmıştı (bk.Har.2 ve Har.3).
Manuel, dar yeri (Yenice Derbendi ve Kemer Boğazı) geçtikten sonra, Subleon yanındayken Sultan Mesud’a bir mektup daha gönderdi. (Haçlı tehlikesine karşı) Sultan da, Manuel’e elçi gönderdi. Manuel ise Bozdurmuşbeli, Bozüyük ve İnegöl (Malagina) yoluyla Yalova’ya (Pylai) geldi ve Türk elçisini çağırarak bir antlaşma yaptı. Bu antlaşmanın tesiri İkinci Haçlı seferinde görülmüştür.
4.2- Md.(4.1)’e göre Tzibrelitzemani ile 1176’da zikredilen Tzibritze (Sybrize) aynı yer olup (Hendi, 1985: 146), Prof. Kesik ve O’na kaynaklık eden araştırmacılar bunu bilmiyorlar.
Remsi ve 1895 yazında yöreyi gezen Sarre, hatalı olarak Manuel’in 1146 Konya ricatinde Kinnamos’un Tzibrelitzemani yeri için Tchivretzemani (Konya-Derbent Çam), Pusguse için Beyşehir Gölü derler (Remsi, 1960: 398). Yine Remsi hatalı olarak iki Miryokefalon olabileceğini söyler. Hâlbuki Myriokephaloi ile Myriokephalon aynı yerdir (Remsi, 1960: 147, 241, açık.2 ve 273).
4.3- Bu izahlara göre Prof. Kesik, Anakronizmle, tarihteki coğrafya yerine mevcut coğrafyayı esas almıştır.
5- Prof. Kesik, -2017’de ilk kez görüp incelediğim Bağırsak Boğazı’nın Khoniates’in eserinde ayrıntılı olarak tasvir edilen savaş yeri ile benzeşmediğini fark ettik. Bağırsak Boğazı ihtimali bende büyük ölçüde zayıflamış oldu. 2019’da Düzbel Kızılören, 2020’de Çivril-Işıklı/Kûfi Boğazı hattını ayrıntılı bir şekilde gezdik. İncelemeler sonucunda savaş yerinin Denizli ili Çivril ilçesi Işıklı (Eumeneia) kasabası sınırları içerisinde bulunan Kûfi Çayı Boğazı olduğuna karar verdik- der (s.163-164) ve bundan sonra, 12 sayfa Kûfi vadisinin özelliklerini anlatır (s.165-176).
Bu alıntıdan Prof. Kesik’in, tarihî kaynakları bir yana bırakıp, sırf bir geçit tasvirine göre harp yeri aradığı anlaşılır. Kesik, “Miryokefalon savaşının aydınlatılmasında Khoniates’in Historia’sı tek kalmaktadır” (s.183) diye de bu fikrini destekler.
O’na göre Manuel’in Mektubu, Kinnamos, Haçlı seferi kaynağı, Süryani Mihail, Ermeni Simbad ve Ebû’l-Ferec gibi altı kaynağın kıymeti yoktur. Varsa yoksa geçit tasviridir.
Kaldı ki, Niketas’ın geçit tasviri, yanlış tercüme edilmiş olup, Kûfi Boğazı Niketas’ın geçit tasvirine uymaz. Çünkü geçit, Doğu-Batı yönünde, kuzeyi yamaç, güneyi uçurum olmalıdır. Hâlbuki Kufi Boğazı, güney-kuzey yönünde olup, iki tarafı yamaçtır.
6- Kesik, -Cybrilcymani ve Tzibrelitzemani geçitleri farklı geçit olabilir. Bizans yazarları Uluborlu ve Antakya adından niçin bahsetmemişlerdir? Cybrilcymani adının doğru yazıldığını kabul edersek Niketas’ta yer alan farklılığı: Geçidin adını isim Türkçe olduğu için Tzibritze (Çivriçe) hatırlamış; Cybrilcymani benzeri bir şey yazmış. Kelimeyi Çivril-Çimeni olarak değerlendirirsek “Çivril” kısmını hatırlamış, “çimen” kısmını unutmuş- der (s.184-185).
Önce dediğim gibi, Manuel’in 1176’da hezimete uğradığı Cybrilcymani ile 1146’da Türkler’in Bizans artçılarına saldırdığı Tzibrelitzemani aynı yer ve Yenice Sivrisi’dir. Kesik, “Bizans yazarları Uluborlu ve Antakya’dan niçin bahsetmezler” diye güzel bir soru sorar.
Bu soru daha önce sorulsaydı, Kûfi Boğazı boşuna iddia edilmezdi. Bunu -Miryokefalon’un Yeri Isparta-2021 adlı kitapta: Uluborlu yerine Uluborlu ovası Lampis, Antakya yerine de, onunla anılan Menderes zikredilmiştir. Çünkü Menderes Antakyası (Antiocheia on the Maeander), Yalvaç’tır- diye cevap verdim. “Antakya’da Menderes’teki Magnetler iskân edildi” (Strabon) denilen Menderes, iki göl arasındaki ırmaktır.
Cybrilcymani, “ç” değil, “s” sesi verir. Sybrize-Zybrize yazımı buna cevap; “ç” diyene, “kumda oyna” denilir.
7- Harp yeri için İbrahim Kafesoğlu da, “Denizli civarı, Hoyran Gölü yakınında dar ve sarp vadi” diyerek Kemer Boğazı’nı işaret etmiştir. Çünkü O’nun Denizli dediği Laodikya Eğirdir olup, Ahmet Hilmi ve Öztuna’nın yararlandığı kaynak, Laodikya için Eğirdir demiştir.
Zira Eğirdir’in Denizli adı da var. Kemer Boğazı (Miryokefalon), Eski Hoyran Gölü’ne iki bm, Eski Eğirdir Gölü’ne 11 bm, Eğirdir-Denizli’ye 29 bm iken bugünkü Denizli’ye 191 bm’dir. (bm:km)
8- Prof. Kesik, bir arşiv belgesindeki Yenice Köyü Köprüsü (1530) ile bu köprünün Kemer Boğazı’ndaki ırmak üzerinde bulunduğu ve Anayol’un (via regia) bu köprüden geçtiğine dair iddiamı çürütmeden niçin Kûfi der? (!)
Bu köprü ve ırmak, II. Haçlı seferinde -Pisidia Antiocheia yanındaki ırmak ve üzerindeki köprü (St. Ransimın/ Runciman); Khoniates’te -bu sırada Menderes’te gemi görülmüyordu. Haçlılar Roma devletinin sınırlarını aşarak Yukarı Firikya (Mukaddes Firikya: Yukarı memleket), Lykonia ve Pisidia yoluyla yürüdüler- diye Menderes’in hudut olduğunu kaydeder.
Köprüyü Attaleiates- Zompos, Anna- Zompe zikreder. Pahimeris ise huduttaki Sangarios ve Pontogefyra diye, ırmak ve köprüyü zikreder.
Pontogefyra, boğaz köprüsü demek olup, Beşköprü adı yanlıştır. 1501 tarihli bir arşiv bölgesinde “Firigos Boğazı’nda (Kemer Boğazı) gemi hâsılatından 500” (akçe), 1568 tarihli bir belgede ise “Yenice Derbendi’ni Celâlî Karamanlısı 14 kişinin tamir ettiği” kaydedilir (Karaca, 2017: 103).
Kemer Boğazı, ırmak, köprü ve Yenice Derbendi için bu kadar çok bilgi ve belge varken, Prof. M. Kesik, “Miryokefalon savaşının aydınlatılmasında Khoniates’in Historia’sı tek kalmaktadır” (s.183) diye şecaat arz eder.
Diyelim ki Prof. Kesik, diğer altı kaynağı görmedi. Diyelim ki Bağırsakdere iddiasını desteklediği için kendini eleştiren Topraklı’ya kızıp, Çivril’i iddia etti? Topraklı’ya kızdı diyelim, bunda toprağın suçu ne? Tarihin suçu ne? Şehit ve gâzîlerin suçu ne? Kılıçaslan’ın suçu ne?
Bütün suçları Manuel’i yenmeleri mi? Yoksa Türk’e yenildiği için Manuel’e iftira atan Khoniates misali, Manuel’i esir almayan Sultan’a olan öfkesinden mi Çivril’i iddia etti?
Remsi, Tomaşek, Filibeli A. Hilmi, Turan, Kafesoğlu, Öztuna, Aykof, Sevim ve Merçil, Khoniates’in tasvirine uymayan Kundanlı bölgesini işaret ettiler. Prof. Kesik ise, bu tarihçiler yerine kendi indi görüşünü esas aldı.
Prof. Kesik’in Kitaptaki Diğer Tahrifat ve Hataları
“Miryokefalon Harbinin Yapıldığı Geçit” başlığı altında ve beş (5) maddede açıkladığım gibi yedi kaynağa göre harp yeri, Kemer Boğazı ile Köke köyü arasında kalan Anayol (via regia: Kıral Yolu) üzeri ve Yenice Sivrisi’dir.
Hâl böyleyken Prof. Kesik, Çivril Kûfi Boğazı’nı iddia eden hata yumağı bir kitap çıkardı. Prof. Kesik’in anlaşılır ve akıcı bir dille çok güzel anlattığı olayların mekân boyutu külliyen yanlış.
Böyle bir kitabı, Cumhuriyetin 100. yılına armağan etmek de, en azından Cumhuriyeti hafife almaktır. 18 yıldır Remsi ve diğer Batılıların hatalarını açıklarım.
Onun için Prof. Kesik’in diğer hatalarını özet geçeceğim. Şayet sorma nezaketinde bulunursa ayrıca açıklarım.
Prof. Kesik, kaynak metinleri bir kenara bırakmış, Honazlı Niketas’ın vadi tasvirinin Fikret Işıltan’ın hatalı çevirisine göre vadi aramıştır. O, birçok yerde Homa ve Çivril var demesine rağmen, hatalı bir Subleon (Khoma) peşine takılıp, Çivril-Kûfi’yi iddia etti. Hoyran Gölü yanında Edremit, Bergama, Khliara, İznik (Lampe), Poimanenon, Lopadion, Lampsakos; Subleon (Khoma, Justinianopolis), iki göl arasındaki ırmak yanında İzmir (Myria), Khonai, Baris (Sasabaris), Ainos (Limenopolis), Phokai, Attaleia, Pithekas (Barla), Tripolis (Derebol) gibi şehirler var.
Laodikya (Lâdik) Eğirdir, ikinci bir Alaşehir Yalvaç, Yalvaç-Manarga köyünün Rabaz-ı Konya ve Konya gibi adları var. Bir üçüncü Honas, Konya-Hüyük ilçesi Göçeri köyü yerinde var.
Talamani Dalaman değil, Konya-Derebucak Dalayman köyüdür. Coğrafî değişim, İbn Hordazbih ile el-İdrîsî’nin verdiği tarihî yollar ve bütün bunlar bilinmeden Remsi’nin verdiği hatalı yer adlarına göre “harp yeri” aramak bir tarihçiye yakışmaz.
1. Birinci hata bir mil (Roma) 1.60 km (bm) (s.140) değil, bin çift adım (1.48mx1000) ve 1.48 bm’dir.
2. Sınır haritası hepten, diğer dört harita ise az-çok hatalıdır (s.176-177 arası). Bu harpten altı yıl sonra (1182) fethedilen Uluborlu, Türk toprağında gösterilmiş.
1173 el-Herevî’ye göre Battâl Gâzî’nin mezarının bulunduğu Çay-Geneli köyü Bizans’ın, 1190 III. Haçlı seferine göre Akşehir Türklerin elinde olup, garbı Bizans’a aittir. İbn Said el-Mağribî’ye göre ise Kemer Boğazı’ndaki el-Battâl Nehri huduttur (bk.Har.3 ve Har.4).
Har.4: Tarihî Yollar ile Eski Eğirdir ve Hoyran Gölleri ile Eski Kıreli (Koralis) ve Beyşehir (Trogitis) Gölleri.
3. Kesik, amatör bir araştırmacı olan Ramazan Topraklı savaşın yapıldığı yer olarak ısrarla bugünkü Gelendost sınırlarında kalan Yenice Sivrisi Tepesi civarını göstermektedir der (s.151).
Amatör araştırmacı beni tam anlatmaz. Ben, “atiye, doğru bir tarih bırakmak için mukaddes bir görev” yapıyorum. Önce yol yaptım; ahir ömrümde de, “tarihi doğru yazmanız için” tarihî yolları araziye yerleştirdim.
Gerisi sizlerin vicdan ve hamiyetine kalmış. Ben “Yenice Sivrisi Tepesi” değil, “Yenice Sivrisi” derim. Her sivri bir tepedir, ama her tepe bir sivri değildir.
4. Rusel, Polatlı-Sivrihisar arasında değil, Kemer Boğazı’nın doğu yakasında ordugâh kurdu (Bryennios). Sakarya (Menderes) nehri üstündeki Zompos Köprüsü yanında savaşa tutuştular. Açık.22: Justinianus’un yaptırdığı Pontogefyra (Boğaz Köprüsü) Sakarya’daki Beşköprü değildir (s.26).
Aleksios’un 1116’daki son seferi iyi okunursa Santabaris’in Afyon, Kedrea’nın Şuhut-Arızlı, Amorion’un Uluborlu, Poimanenon’un İlegüp (Lampe) ovası ayağında, Kırk Martirs Gölü’nün Hoyran, Zompe köprüsünün Kemer Boğazı’ndaki Yenice Köyü Köprüsü olduğu görülür.
5. Yukarı Firikya (s.29), Kemer Boğazı ve çevresi olup, yukarı, yüce ve mukaddes anlamınadır. Firikya ve Galatya Salutaris de aynı yerdir. Arzava için Yukarı Memleket denilmesi de mukaddes memleket anlamınadır.
6. Kinnamos, 2001:33-34’deki Melangeia Senirkent-Yassıören; Manavgat (Silifke)-Lykaonia yolu üzerindeki Prakana (s.87) İbradı; Kelbianos Küçük Menderes ova-vadisi değil (s.88), Barla önündeki ovadır (bk.Har.4).
I. Bölüm: Türkiye Selçuklu Devletinin Kuruluşu (s.33-52)
7. Anadolu (Anatolikon) temi, Eskişehir-Konya arası değil (s.33-34), coğrafî olarak Kemer Boğazı ile Çarşamba çayı arasıdır. Burası için Asya eyaleti de denilir. İdarî olarak buraya Uluborlu (Amorion) ovası da dâhildir.
Merakeşî (İbn Battuta?), Hamidoğlu Dündar’ın beyliği için Anadolu hükümeti der. dikGazete’de Anadolu’nun Anadolusu adlı bir makale yazdım. Odon de Deuil, Hamideli’nden geçtiğine göre Türkiye adı, ilk kez Hamideli için denilmiş olmalı.
8. Suriye tarihçisi Azîmî, Süleymanşah’ın İznik’i 1075 yılında fethettiğini söyler, ama İznik 1078’den önce fethedilmedi (s.37). Yalnız Kesik değil, Halil İnalcık dâhil hiçbir tarihçi tarihî coğrafya bilmediği ve tarihî metinleri iyi okumadığı için Bursa-İznik veya Bithinya-İznik’ten hariç bir İznik daha olduğunu bilmez. Remsi bilir, ama o da ikinci İznik’i hatalı olarak Alaşehir güneyine yerleştirir.
Bu ikinci İznik, Mysia-İznik olup, Senirkent-İlegüp (Lampe) köyüdür. Bu İznik’in 70 bm şarkında bir Alaşehir daha var ki, Yalvaç’tır. Bu misalleri çoğaltabiliriz.
Kesik ve O’nun gibi daha onlarca tarihçi ve araştırmacı, coğrafî değişim ve tarihî coğrafya ile pek ilgilenmezler, ama Miryokefalon’un yerini iddia ederler! Misal olsun diye bu maddeyi uzattım.
Strabon’un Firikya’nın en büyük şehri dediği Laodikya (Lâdik) Eğirdir; deniz Eski Eğirdir Gölü; ilk Denizli ise Eğirdir’dir. 10 yıldır bunları diye diye dilimde tüy bitti. Azîmî’nin kaydı doğru olup, 1075 yılında Uluborlu (Sozopolis), Apameia (İzmir), Apasa (Efes), Yalvaç (Alaşehir), Barla (Sart) ve Lâdik (Eğirdir) ile birlikte fethedilen İznik, İlegüp (Lampe), 1080 yılında fethedilen İznik ise Bursa-İznik’tir.
9. Khomalılar (ölümsüzler) Gümüssu’lu (s.39) değil, Kemer Boğazı ve Subleon çevresinde yaşayanlardır.
10. Emir Porsuk’un İznik kuşatması 1078 (s.41) değil, İznik’in 1080’deki fethinden daha sonra olmalıdır.
11. Melissenos’un, Süleyman-şah’a bıraktığı Firikya- Galatia kaleleri (s.42-43), Anadolu eyaleti kaleleridir.
12. Süleman-şah Antakya’yı fethe giderken atları ters nallatmış, geceleri yürümüş, Fırat’ı gemisiz geçmiş ve 12 günde Antakya’ya varmış (s.48) gibi ters nallatma, geceleri yürüme ve Fırat’ı geçme işini pek mantıklı bulmam.
Süleyman-şah, İznik’i Ebû’l-Kasım’a emanetle yola çıktı, Askerî yolu takiple (Kütahya veya Eskişehir üzeri) yedi günde Kemer Boğazı’na geldi. Bölgeyi Muhammed İlhan, Çaka, Tanrıvermiş, Barak, Kundan, Alp Kara ve Yalavaç beylere, Konya’yı Ebû’l-Gâzî’ye emanetle beş günde de Beyşehir-İbradı yoluyla Side’ye (Eski Antalya), oradan da gemiyle Süveydiye limanına çıktı. Anna’nın 12 gün dediği budur.
Fırat, Fırat Nehri değil, Kemer Boğazı’ndaki suyu tatlı ırmaktır. Çünkü “fırat”, Arapça hızlı akan tatlı su demektir. Irmak üzerinde köprü olduğu için gemiye gerek yok.
II. Bölüm: Ebû’l-Kasım ve I. Kılıçaslan Dönemleri (s.53-60)
13. Çaka’nın hâkim olduğu İzmir (s.56), Kemer Boğazı’nın 6-7 bm güneyi, iki göl arasındaki ırmak kıyısındaki Myria’dır (Apameia). Muhammed İlhan ile zikredilen yerlerden Ulubat Gölü- Hoyran Gölü, Apollonias- Uluborlu, Kyzikos- Afşar Kızık, Marmara kıyıları denilen yerler Eski Eğirdir Gölü kıyıları ve Kemer Boğazı çevresidir (s.56).
14. Filokal ile ilgili yerlerden (yıl 1108) (s.59) Antalya- Kemer Boğazı bölgesi, Abydos- Boğaz’ın şarkı, Edremit- Yalvaç A. Tırtar, Lampe- Senirkent İlegüp, Alaşehir ise Yalvaç’tır. Kelbianos- Barla önündeki ova, İzmir- Apameia, Nimphaion dahi İlegüp, Bergama- Gaziri Adası, Khliara ise Yalvaç Y. Tırtar yanındadır (s.59-60). (bk.Har.4)
III. Bölüm: Sultan Şahinşah Dönemi (s.61-74)
15. Kesik, Şahinşah’ı Küçük Menderes ovasında Bizans ile savaştırır ki, külliyen hatadır (s.63). O’nun Küçük Menderes dediği iki göl arasındaki ırmak, Synaos ise Örkenez (Orgas) çayıdır. Gelibolu- Kemer Boğazı batı kıyısı, Kamitzes ise İznik (Lampe veya İlegüp) valisidir. Yalova Taşköprü ve Kemer Boğazı olmak üzere iki Kibotos vardır.
Emir Monolug (Monolykos) Alp Kara, İznik Gölü- Hoyran Gölü, Prousa Uluborlu ovasında, Lopadion- Kemer Boğazı garbında, Poimanenon Kayaağzı yanındadır. Kontogmen- Kundan Bey olup, adı hâlâ Kundanlı’da yaşıyor.
Adını ağzındaki Baris kentinden alan Barinos, Yalvaç çayıdır. İbidos- Abidos veya Çirişli dağı, Çanakkale Boğazı- Kemer Boğazı’dır (s.65). Gelendost civarındaki Türkleri Çanakkale Boğazı’na götürmek akla aykırıdır.
16. Aorata (s.66), Şarkîkaraağaç-Oras (Başdeğirmen) olup, Arzava devrinde Aura’dır. Aleksios 1113’te İznik (İlegüp), Malagina (Yassıören), Basilika (Ayazmana), Olympos (Mysia Olympos: Barla dağı), Alethina (Atabey) ve Akrokos (Eğirdir) şeklinde yürüdü (s.67).
Aleksios, Eğirdir Gölü’nün şark sahilini takiple önde Yalvaç valisi Gabras ile Monastras olduğu hâlde Eğirdir ile Yalvaç (Alaşehir) arasındaki Kelbianos ovasına geldi; Aorata’dan gelen Emir Muhammed’in saldırısına uğradı. Aleksios, kuvvetlerini Georgios Lebounes ve bölgedeki diğer komutanlara terkle İstanbul’a döndü (s.69).
29 Nisan 1091 Kuman-Peçenek harbine adını veren Ermeni asıllı Lebounes Barla bölgesi, Yarı Barbar Monastras ise Kundanlı ovası Bizans komutanlarıdır. Umarım bu olay size bir şeyler çağrıştırır.
17. İmparator Damalis’ten geçerek Kibotos ile Aigialoi arasındaki körfez bölümünü aştı. Kibotos’u geçip Lopadion’a vardı ve birlikleriyle yardıma çağırdığı ücretli askerlerin gelişini bekledi. Bütün birlikler toplandığında da, yola çıkarak İznik Gölü yakınında bulunan Aziz Georgios üzerinden İznik’e ulaştı.
Burada üç gün kaldıktan sonra aynı yolu takiple geri döndü ve Ulubat köprüsünün kuzeyine vardı. Karyks denilen pınarın yakınında ordugâh kurdu. Bu sırada Türk kuvvetleri Lentianıların kenti ucundaki ova ve Kotoiraikia denilen yöreye akın düzenlemekte idiler (s.70).
Metin kaynakta şöyledir: “İznik yanındaki gölün yakınında bulunan, Ermiş Georgios burcunu işgal etti, oradan İznik'e ulaştı. Arkasından, üç gün sonra, aynı yoldan geriye döndü, Lopadion köprüsünün beri yanına vardı” (Anna, 1996: 480). Prof. Kesik kaynağı, Lopadion- Ulubat, “üç gün sonra”- “üç gün kaldıktan sonra” şeklinde değiştirir.
Bu Lopadion, Kemer Boğazı batısında, Ulubat ise Bursa’dadır. İmparator, Lopadion’dan yola çıktıktan üç gün sonra Lopadion’a geri döndüğü hâlde, Prof. Kesik, imparatoru, İznik’te üç gün kaldıktan sonra geri döndürür. Bu mühim tahrifatın sebebi, Ulubat’tan yola çıkan bir ordunun üç gün sonra 135 bm uzaktaki Bursa-İznik’e gidip dönemeyeceği içindir.
Hâlbuki Kemer Boğazı’nın batısındaki bir Lopadion’dan yola çıkan bir ordu, üç gün sonra çok rahat 23 bm uzaktaki Senirkent-İznik’e (İlegüp) gidip dönebilir. Miryokefalon konusundaki tahrifatları gördük.
Bir mühim niza da Miryokefalon’un kaynaklarıyla ilgilidir: 1143 baharında Manuel, taç giymek için Adana’dan İstanbul’a dönerken yolu üzerindeki Menderes’in kaynaklarına gelir.
“Orada, kayalardan ve dağ eteklerinden sanki on binlerce ağızdan fışkırır gibi akan ölçülemez miktardaki su çevreye yayılır, önce bir gölde biriktikten sonra derin bir yatak açarak ilerler ve buradan itibaren bir nehir olur” (Kinnamos, 2001: 52).
Menderes’in kaynakları için birçok tarihçi Eldere-Pınarbaşı, Kesik ise Işıklı (Eumeneia) der. Eski Antalya, İbradı (Prakana), Kemer Boğazı, Bozüyük veya Kemer Boğazı, Denizli yoluyla İstanbul’a dönen birinin Işıklı’da işi ne?
Bu tarife tek Kemer Boğazı uyar. Prof. Kesik’in Remsi’den aldığı Eumeneia Işıklı değil, adı üzerinde Şuhut-Oynan/Oynigan köyüdür (s.181, 194).
Kaynakta geçen ilk Kibotos Yalova-Taşköprü, ikinci Kibotos ise Kemer Boğazı’dır. İznik Gölü- Hoyran Gölü, Lentianıların kenti Gelendost veya civarında bir kent, Kotoiraikia ise adı üzerinde benim köyüm Kötürnek köyüdür.
Görüldüğü gibi Prof. Kesik’in anlattığı olayların hikâye kısmı hariç, mekân kısmı tamamen yanlıştır.
Diğer Bölümler
18. Kaynaktaki Menderes’in kaynakları Homa-Işıklı bölgesinde değildir. Büyük ve Küçük Menderes’ten gayri bir Menderes daha olup, Menderes’in kaynakları Kemer Boğazı’ndadır; bu yüzden Kemer Boğazı için Miryokefalon denilir.
Kaldı ki, Büyük Menderes’in kaynakları bile, Homa-Işıklı sayılmaz (açık.84). Büyük Menderes’in kaynakları birçok tarihçiye göre Eldere Pınarbaşı’dır.
Aydoğmuş ve Norgas köyleri ile Sandıklı bölgesi de, Büyük Menderes’in kaynakları sayılır. Hâl böyleyken Menderes’in kaynakları Işıklı demek, at gözlüğüyle bakmaya benzer.
19. Kelainai (Kelene) Dinar’da (s.135, 194) değil, Kemer Boğazı’nın doğu yakasındadır. Her yanı dik bayır Kelene Hisarı (Arrianos, 1945: 66) Yeni Sivrisi ve sivrideki kaledir. Apameia, Barla-Boyalı önü ve göl içindedir.
20. Kudret Ayiter, yanlış bir vadi tasvirine göre harp yeri aramıştır (s.153).
21. Turgut Tok, Münir Sayhan ve M. Başkaya da yanlış bir geçit tarifine dayanırlar (s.158-59).
22. Prof. M. Kesik, Miryokefalon harbi öncesi Türkmenler, Bizans topraklarında Eskişehir, Denizli, Kırkağaç, Bergama, Edremit’e kadar yağma ve akınlarda bulunuyorlardı der (s.179) ki, külliyen yanlıştır.
Mantıklı biri 1162’de Manuel’in toprak aldığını; Türkmenlerin Kırkağaç, Bergama ve Edremit’e kadar gidemeyeceğini; bu kentlerin Asya (Anadolu) eyaleti (bk. Kinnamos) ve Hoyran Gölü kıyısında (Neokastron) bulunduğunu düşünür (bk.Har.4).
1155-1158 Manuel, askerî yolunu takiple Küçük Firikya’ya (Aşağı değil) geldi; Türkmenleri kıyıma uğrattıktan sonra Beyşehir, Eski Antalya yoluyla Antakya’ya gitti.
1159 güzünde Silifke, Larende, Şarkîkaraağaç, Kötürnek ve Yoğurtçubeli üzerinde İstanbul’a döndü. Manuel, Kütahya’ya yaklaştığında Türkmenler, Bizans artçılarına büyük zayiat verdirdiler ve Küçük Firikya’daki kıyımın öcünü aldılar. Bu yer, Yalvaç-Kaşıkara civarıdır; çünkü Yoğurtçubeli ötesi Kütahya bölgesidir.
Manuel, tekrar Küçük Firikya’ya geldi ve kış bastırıp yolları kar kapladığı bir sırada Filetas (Filet) ve Laodise (Laodikya: Lâdik) yoluyla Sarapata Mylonos’a geldi (Kinnamos, 2001: 143).
Prof. Kesik, Laodise için Denizli der ve Filetas ile Sarapata Mylonos’u bilemez. Filetas, Filadelfiya (Yalvaç: Alaşehir) adının bozulmuşu, Laodise Eğirdir-Laodikya, Sarapata Mylonos ise Isparta Minasın’dır. (bk.Har.4).
Merhum M. Halil Yinanç, Isparta’nın 1204’te fethi (İbn Bibi, 2014: 106) için “her nasıla Isparta arada kalmıştı” diye, Isparta’nın garbı ve Denizli’nin daha önce fethedildiği ima etmek ister.
Hâlbuki Türk-Rum mücadelesinde adı geçen Laodikya, Lâdik ve Denizli Eğirdir’dir. Bu misalden tarihimizin hâl-i pürmelâlini anlayabilirsiniz.
23. Prof. Kesik, Honaz sınır (s.180) ve Honaz geçilince Türkmenler ile karşılaştılar der (s.181). O zaman harbi niçin Kûfi Boğazı’na kadar getiriyorsun? Manuel’in mektubuna göre, harp, sınırı geçer geçmez olmadı mı?
24. Kütahya 1182’de fethedildi (s.182); birlikte Antalya ve Sozopolis de fethedildi (Remsi, 1960: 448). Antalya 1207’de fethedildiğine göre bu ne demek? İşte bu Antalya, Eski Antalya, yâni Side olup, bunu çoğu tarihçi bilmez.
25. Bütün “yer adlarını” Remsi’den alıntılayan Prof. Kesik, Tripolis için Denizli-Buldan der (s.189) ve yanılır. Hâlbuki Tripolis, Barla önündedir. Remsi, Eğirdir Gölü’ndeki değişimi bilmediği için yanıldı ve bunu s.106’da izah etti; peki Prof. Kesik, Remsi’nin tam 133 sene evvel yazdığı bir eseri aynen alıntılamaktan hiç rahatsız olmadı mı?
Malûm Anadolu’da Antakya, Antalya, Tralleis, Truva, İzmir, Laodikya, Alaşehir, Homa, Malagina, Bergama, İznik, Efes, Edremit, Baris, Kibotos vs. gibi aynı adı taşıyan birçok şehir var.
Kutlamalar Hakkında
Miryokefalon zaferini, Gelendost 1975, Çivril 1995, Konya 2016 ve Kızılören 2019 olmak üzere, -sağ olsunlar- uzun zamandır kutlamaktalar. Devlet töreniyle kutlanacağı günler de yakındır.
Kutlamalarda asıl olan olaya halkın iştirakiyle kutlamaların savaş alanında yapılmasıdır ve Müslümanlar Mezarlığı’nın, yâni şehitliğin ziyaret edilmesidir.
10 yıldır savaş alanında yapılan kutlamalar, ne hikmetse şimdilerde Gelendost-Hüyük İskelesi yanına alınmıştır. Bu zafer Gelendost’a mı ait!
Hüyük, Gelendost’a 10 bm iken Yenice Sivrisi 7 bm’dir. Üstelik zaferin ruhuna aykırı, şehit ve gazilerimizin ruhlarını muazzep edecek konser ne demek!
Ne demek festival! “Hasat Şenliği” yetmiyor mu? Zaferi festivalciler mi kazandı? Olayı Gelendost merkeze has kılmak ne demek? Böyle yapmakla köyleri ve bilhassa Yenice’yi, hatta bütün halkı dışlamış olmuyor muyuz?
Isparta ve Gelendost’u, muazzam tarih zenginliği içinde fakirlik çeker görmek bizleri ziyadesiyle üzmektedir. Yapılan son çalışmalarla bölge tarihi, Arzava (MÖ 1500-1200) dâhil bilinmektedir.
Arzava’nın merkezi Gelendost-Kiremitli Burun önündeki Apasa (Efes), Mira- Barla Boyalı önündeki Myria (İzmir: Apameia), Kuvalya- Kemer Boğazı (Firigos Boğazı); Aura- Şarkîkaraağaç Oras köyü; Vilusa (bilâhare Truva: İlion) ise, Tokmacık-Çaltı arasındadır.
Isparta, kültür istilacılarından medet umacağına Miryokefalon zaferi yanı sıra Truva savaşı, Ezop, Spartaküs, Ashab-ı Kehf, İmru’l-Kays, Çaka, Lebounion savaşı, Ertuğrul Gâzî’nin metbû-u Şarkîkaraağaç’ta yatan Şeh/Şah Menteş ve Kemer Boğazı bölgesinde vukû bulmuş onlarca olaya sahip çıkarsa daha iyi yapar.
Sonuç
Bazıları tarih bilim mi, değil mi tartışır. Tarih, zaman ve mekân gösterilerek anlatılan olaylardır. Zamanın bir, mekânın en, boy, derinlik olmak üzere üç boyutu olup, ölçülebilen dört boyutu olmakla tarih bir bilimdir. Ama bizde üç boyutlu mekân ciddiye alınmadığı için bizdeki tarih ilim sayılmaz ve sayılmamalıdır.
Bizdeki tarih bilim olmadığı için Miryokefalon harbinin yeri hâlâ tartışılır. Matematik ve bütün ilimlerin temeli mantıktır.
Makalede açıkladığım gibi III. Haçlı seferinin kaynağına dayanan birçok ünlü tarihçi Kundanlı ovasını işaret etti. Bu iddia bize, kaynağın, -“imparator, Lampe’ye doğru ilerledi ve Menderes nehrinin doğduğu yerin yakınındaki zamanla çökmüş bir kaleyi (Subleon) tekrar inşa etti”- bilgisi ile -“1176’da Uluborlu’nun Bizans’ta ve Subleon’un hudutta bulunması”- hakkında mantıklı bir yorum yapmayı emreder.
Bu yorum, Uluborlu’nun şarkında bir Menderes’in daha bulunduğunu; Eğirdir Gölü’nde coğrafî bir değişim vuku bulduğunu; Miryokefalon harbinin Kemer Boğazı ve devamında yapıldığını kabul etmeği mecbur eder. Prof. M. Kesik’te doğru bir yer adı yok gibidir.
Tarih bir bilimdir, ama bizde Göller Bölgesi’ndeki coğrafi değişime inanan mevcut bir bilim adamı var mı bilmiyorum. Tarihin bilim olduğunu kabul eden bir anlayışın, tarih eğitimi müfredatına güzel Türkçe, matematik ve geometri derslerini koyması gerekir.
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynaklar
Anna Komnena (1996): Alexiad, Malazgirt’in Sonrası, Çeviri: Bilge Umar, İnkılâp Kitabevi-İstanbul.
Arrianos (1945): İskender’in Anabasisi, Tercüme: Hayrullah Örs, Maarif Matbaası-İstanbul.
Cinnami, Ioannis (1836): Epitome Rerum Ab Ioanne et Alexio Comnanis, Gestarum, Bonnae.
Ebû’l-Ferec, Gregory (1950): Abû’l-Farac Tarihi, Cilt II, Çeviri: Ö. Rıza Doğrul, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Hendy, Michael F. (1985): Studiesinthe Byzantine Monetary Economy C300-1450, s.146-154, Appendix II.
Herodotos (2015): Herodot Tarihi, Türkçe Müntekim Ökmen, Sunan Azra Erhat, Remzi Kitabevi, 11. Baskı-İstanbul.
İbn Bibi (2014): el-Evamirü’l-Ala’iye fi’l-Umuri’l-Ala’iye, Selçuknâme II, Çeviri: Mürsel Öztürk, TTK-Ankara.
Karaca, Behset (2017): “Osmanlı Devletinde Yörükler”, Research and Development, on Social Sciences, (Ed. Rasim Yılmaz vd.)-Polonya, s.103-109.
Kesik, Muharrem (Tem.2023): Çivril’de Kazanılan Büyük Zafer Myriokephalon 1176, Bilge Kültür-Sanat, İstanbul.
Khoniates, Niketas (1995): Historia, Çeviri: Fikret Işıltan, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Kınal, Füruzan (1953): Arzava Memleketlerinin Mevkii ve Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi-Ankara.
Kinnamos, Ioannes (2001): Ioannes Kinnamos’un Historia’sı, Çeviri: Işın Demirkent, Türk Tarih Kurumu-Ankara.
Remsi (Ramsay, WM) (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.
Topraklı, Ramazan (2021): Miryokefalon’un Yeri Isparta, 3. Baskı, Sistem Ofset, Ankara.
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.
.
Mümtaz Başkaya 1 yıl önce
Mümtaz Başkaya 1 yıl önce
Mümtaz Başkaya 1 yıl önce
Bilal Sürgeç 1 yıl önce
Hangi meslekte olursanız olun o mesleği hala icra ediyorsanız o meslekle ilgili yapılan bütün yeni çalışmalardan haberdarının olmanız lazım. Topraklı abinin Miryakefalon'la ilgili çalışması bir genç insan ömrüne bedel oldu. 20 yıl boyunca arşivler Vakıf senetleri o konuda doktora yapmış ve şimdi profesör olan hocalarla tarihçilerin huzurunda tezler ,tartışmaları, yeraltı kazıı yapanlarla ilişkisi,Sualtı çalışması, filologlarla münasebeti, coğrafyacılarla ilişkisi ...bunlar görülmeden sadece o kitapta ne yazmış bu kitapta ne yazmış diyerek ve o yazılanları gelip bir saati savaş alanı şurada olmuştur deyip o yere oturtulmuyorsa çalışma başta başarısızdan mahkum bir gayret olur.
Ramazan Topraklı 1 yıl önce
Ali AKGÜN 1 yıl önce