PROF. HALİL İNALCIK DA YANILIR
Özet
Makalenin amacı; Prof. İnalcık’ın Osmanlılar’ın Kayı boyu hakkında. “Ezber Bozan Tarih on Reels” adlı videoda söyledikleri ile Osmanlı’nın kuruluşuyla ilgili yazdıklarını tartışmaktır.
Prof. İnalcık özetle; Timur’un oğlu Şah Ruh, II. Murat’ı küçük görüp aşağıladı, bunun üzerine de Osmanlılar, Cengiz ve Timur hanedanına karşı kendi nesillerini yüceltmek istediler ve Büyük Oğuzhan’ın neslinden geldiklerini yazdılar.
Bu, II. Murat zamanı ve siyasî bir rekabet neticesi yapıldı.
Onun için Kayı nazariyesi tamamen bir masaldır ve “siyasi bir maksatla yapılmıştır” der.
Oğuz Türk’ü olan Osman Bey’in soyunun, bazı şecere hatalarına rağmen nazarî olarak 24 Oğuz boyundan birisi olan Kayı boyu ve Büyük Oğuzhan oğlu Günhan oğlu Kayıhan’a bağlanmasından daha tabii ne olabilir?
Açar Kelimeler: Halil İnalcık, Osmanoğulları, Kayı boyu, Mehmet Çelebi, II. Murat, Ezber Bozan Tarih
Giriş
Prof. İnalcık, Fatih Altaylı ile Murat Bardakçı’nın hazır bulunduğu bir ortamda şöyle der: “Timur’un oğlu Şah Ruh, II. Murat’ı küçük görmüş, tehdit etmiş, hatta ona bağlılık işareti olarak bir hilat göndermiş ve II. Murat korkup, bu hilati giymiştir. Bunun üzerine Osmanlılar, Cengiz ve Timur hanedanına karşı kendi nesillerini yüceltmek istediler. Yazıcızade, Tevârîh-i Âl-i Selçuk’unda Osmanlıları, Oğuzhan’ın büyük oğlu Günhan’ın oğlu Kayıhan’a bağlayarak, Büyük Oğuzhan’ın neslinden geldiklerini ispat etmek istediler. Bu, II. Murat zamanında ve siyasî bir rekabet neticesi yapıldı. Onun için Kayı nazariyesi tamamen bir masaldır ve siyasî bir maksatla yapılmıştır”.
Her devlet ve milletin kendilerini başkalarından üstün gördüklerine dair daha birçok misal gösterilebilir.
Filhakika Topal Kasırga da, Ankara savaşı öncesi: “Kartala diklenen güvercin kendini mahveder. Senin gibi sıradan bir şehzade bizimle uğraşabilir mi? Sen herkesin malûmu gerçek kökenin denizci bir Türkmen’den öteye gitmez. Düşüncesizliğin yelkenlerini indirip pişmanlık çapasını samimiyet limanına –ki bu güvenlik limanıdır- atsan iyi olur, yoksa öcümüzün fırtınasıyla müstahak olduğun ceza denizinde yok olursun” diye Yıldırım’ı aşağılamıştı. Yıldırım’ın da, O’nunkinden geri kalmayan bir mektup gönderdiği söylenir (Arundell, 2013: 35).
Arundell’in verdiği bu haberi Zeki Velîdî Togan, “Sen bir kayıkçı Türkmen’in neslindensin” diye biraz farklı verir (Togan, 1981: 321). Adı geçen kayıkçı Türkmen, muhtemelen Çaka Bey, Kaya Bey veya Ertuğrul Beydir.
Bu ve benzer aşağılamalar karşısında Osmanoğlu o güne kadar yazılmamış olan şeceresini yazma lüzumunu hissetmiş ve Yazıcızade’ye yazdırmışsa bunda şaşılacak ne var?
Buna masal denir mi?
Yazıcızâde Ali, II. Murat’ın isteği üzerine Tevârîh-i Âl-i Selçuk adlı eserini yazmaya başlamış ve 840 (1436-37) yılında tamamlamıştır.
Yılmaz Öztuna, Osmanoğulları ile atalarını uzun uzun tartışır ve “Osmanoğulları’nın ataları Oğuzlar’ın Kayı boyundan bir aşiretin beyleridir. Şecere: Osman b. Ertuğrul b. Gündüz Alp b. Kaya Alp b. Gök Alp b. Sarkık Alp b. Kayı Alp. Bunlardan ancak Ertuğrul hakkında kesin tarihi bilgimiz bulunuyor” der (Öztuna, 2005: 99-100).
Aşağıda görüleceği gibi Prof. İnalcık ve ekseri tarihçinin, Osman ve ataları hakkındaki bilgileri yanlış ve eksik.
Ertuğrul 1285’ler, Ertuğrul’un babası Kaya (Oğuz Alp) 1240-1250’ler ve oğlu Osman ise 1302 ve 1310’larda Eğirdir Gölü civarında ve Hamidoğulları’na tâbi görülüyorlar. “Mehmed Bey, Kaya Bey’e, Kıyı nâmında olan diyarı verdi” (Şikârî, 2005: 129) ve Osman, 1310’da Rodos’u kuşattı (Lebeau, 1835: 194), Halkokondiles ve olayların çağdaşı Kazvinî’ye (Tarihi Güzide) ait aşağıda verdiğim kayıtlar buna işaret ederler.
Mehmet- Uc Gâzîsi, Kaya- Ertuğrul’un atası, Kıyı- Eski Eğirdir Gölü kıyısı.
Tarihçi, Rodos kuşatmasını Osman Beye yakıştıramamış ve uzun uzun tartışmıştır. Rodos’u kuşatan Osman, ama O’nun kuşattığı Rodos, Eski Eğirdir Gölü’ndeki Gülistan Adası.
Rodos, gül, yâni “rose” ile ilgili. Sebebini bilmem; tarihçi Gülistan Adası’na Rodos, Eski Eğirdir Gölü için “Ege Denizi” der.
Ertuğrul’un babasının Fırat’ta boğulduğu söylenir ki, tarihçi Fırat’ı Fırat Nehri sanır.
Fırat, Arapça “hızlı akan tatlı su” demektir ve Hoyran ve Eğirdir Gölleri arasındaki ırmaktır.
El-İdrîsî (1100-66) Uluborlu Popa çayı için “Kıbakıb adında fırat” (tatlı su) der (el-İdrîsî, 2002: II, 809).
Ertuğrul’un babası Kaya Bey, iki göl arasındaki ırmakta (Menderes) boğulmuş olmalıdır. 1310 yılında, Eğirdir’in burnunun dibindeki bir adayı kuşatan Osman, elbette Hamidoğulları’na tâbi olacaktır.
Osman Beyin amcasıyla Hamid Beyin torununun adlarının “Dündar” olması sizce şayan-ı dikkat değil mi?
Osman Bey, büyük ihtimal 1257-1258 Gelendost doğumludur
1530 tarihli defterdeki Kayılı köyü (Senirkent), Kayı köyü ve Kayı pazarı (Hoyran ovası) ile Gelendost-Köke köyündeki Kayı Göğsü, Komral, Kara Osman’ın dere, Köke ile Bağlı köyleri arasındaki Aşağı ve Yukarı Kayı pınarları, Eski Akçapa (Akça-apa) köyü gibi, aynı bölgedeki yer adları Kayı aşiretine işaret ederler.
Osmanoğulları Hakkında Kaynaklardaki Bilgilerin İzahı
* Bu konuda Aksarayî, Kazvinî, Pahimeris ve Marakeşî gibi çağdaş, Halkokondiles ve Şikârî gibi muahhar kaynaklar kullanılmıştır. Muahhar olanlar, günümüze ulaşmayan bazı çağdaş kaynaklara dayanmış olmalıdır.
Türkler, sağa sola yayılmış ve birçok boya ayrılmış bulunmaktadırlar. Bunlardan birisi de hor görülmemesi gereken asil Oğuzlardır. Oğuzlar arasından çıkan Gündüz Alp, haysiyet sahibi ve Oğuz boyunun başbuğu idi. Söylendiğine göre, Oğuzlar bu adamı yurtlarının hâkimi tayin ettiler. Bundan sonra onun oğlu Oğuz Alp, Oğuz Boyunun başbuğu oldu ve Asya’daki Rumlara karşı büyük başarılar kazandı. Oğuz Alp’in oğlu Ertuğrul, girişmiş olduğu her işte çok cevval ve cebbar idi (Halkokondiles, 2014: 15, 17).
“Mehmed Bey, Kaya Bey’e, Kıyı nâmında olan diyarı verdi” (Şikârî, 2005: 129).
* Bu iki kaynağa göre Ertuğrul’un atası Oğuz Alp veya Kaya Bey, onun atası ise Gündüz Alp’tir. Böylece Ertuğrul’un babası ve dedesi belirlenmiş olmaktadır.
Şecerenin üst kısmı ise Prof. İnalcık’ın ifadesi ve Öztuna’ya göre Kayıhan ve Günhan yoluyla Büyük Oğuzhan’a bağlanır.
Metinde geçen Mehmet Bey, Uc Gâzîsi Mehmet Bey veya Menteş Şah, Asya ise Uluborlu ve Eğirdir Gölü ile Bozkır-Çarşamba çayı arasındaki Bizans’ın Asya eyaletidir.
Kıyı nâmında olan diyar ise Eski Eğirdir Gölü’nün kuzey ve doğu sahilleri olmalıdır (bk. Har.1).
“Menteşe oğulları ve (Er)Tugrul-şah Bey, Antakya, Alâ’iye, Lazkiye sahillerine zorla hâkim oldular. Eşref-oğlu Sis’e bitişik olan Ermenek vilâyetini Moğolların elinden aldı. Onları uzaklaştırmak için şehzadeler Geyhatu ve Hülacu’yu Rûm’a gönderdiler” (1284-85) (Kazvinî, 2018: 383). Togan bu olayı başka nüshadan şöyle verir:
“O zaman İlhanlılardan çok Sultan Mes’ud aleyhine ayaklanan Antalya, Alâiye ve Lâdıkiye'yi idare eden Tugrulşah Bey, Aksaray ve Ilgın’da (Abı-germ), Eşref-oğlu ve Ermenek'te Karaman-oğlu gibilerin hareketlerinin başına geçmek istedi. Argun (1284-91) adına Anadolu’yu idare eden şehzade Hülacu ile Keyhatu bu hareketi tenkil ettiler (Togan, 1981: 325, açık.51: Tarihi Güzide, matbu nüsha, 482. Aksara, Kedek, Karaman, Ermenak isimleri bozuk yazılmış, Tugrulşah için Ermenişah oğlu Tugrulşah denilmiştir)”.
* Menteşe oğulları, aman verilmesine rağmen 1262’de Şarkîkaraağaç’ta şehit edilen Uc Gâzîsi Mehmet veya nâmı diğer Menteş Şahın Hamid, Aydın ve Mesut gibi çocuklarıdır.
Üstte dediğimiz gibi Ertuğrul (Tuğrulşah Bey), 1285’li yıllarda henüz Söğüt civarına gitmemiş ve Göller Bölgesi ile Antalya (Eski Antalya: Side) ve Alanya civarında faaliyet göstermektedir.
Hâlbuki tarihçi, Ertuğrul’u 1281’de Söğüt’te öldürür (Öztuna, 2005: 99).
Metindeki Antakya- Yalvaç, Alâiye- Alanya, Lazkiye veya Lâdikiye- Eğirdir, Antalya- Eski Antalya, Aksara ise Aksaray değil, Akşehir’dir.
Bilinen Akşehir dışında Suğla Gölü yanında bir Akşehir (Medinetü’l-Leben: Akise: Ak kilise) daha var.
Ermenişah, Ermenek (Ermeniye) nahiyesinin beyi olup, Ermenişah denilen kişi kanaatimce Kaya Beydir.
“Türkler, Menderes civarındaki bütün yerlere yayılmışlardı. Andronik Eski Tral (Tralleis) kentini tamir ettirerek buna Andronikopolis adını verdi. Fuke ülkesi emiri Menteşe burasını derhal ele geçirdi. Bu Türkler sonra Sakarya nehrine doğru geldi (yıl 669)” (Deguignes, 1976: 1155 ve 1756: 74, Kitap 11, kaynak: Marakeşî).
“Türklerin Tralleis’i tekrar alışı (1282): Güçlü bir adam olan Salpakis, yâni onların kendi dillerindeki adıyla Menteş Bey çok sayıdaki adamıyla şehri kuşattı ve aldı. Bu Türklerin Nyssa’dan sonra elde ettikleri ikinci zaferdi ve bu zaferlerden sonra “doğu” bölgelerine daha bir enerji dolu yol aldılar” (Pahimeris, 2009: 59-60).
“Ertuğrul, Ege Denizi’ndeki Asya ve Avrupa’ya yakın adaları yağmalamak için gemiler inşa etti. Yunanistan düzlüklerine akınlar yaptı. Donanmasını Tearos nehrinin Ainos şehri yanındaki ağzına getirip nehrin kaynağına doğru uzun süre ilerledi.
Avrupa’da Peleponnes, Euboia ve Attika şehirlerine ulaştı. Ertuğrul gözünü Asya’daki yerlere çevirdi. Acele bir ordu kurdu; hemen komşu Yunanlılara ve orada yaşayan insanlara hücum etti.
Bazıları der ki; Ertuğrul, Tauros Dağları’ndaki muhkem bir yeri ele geçirdi ve bu yeri, komşu yerleri almak için kullandı. Yunanlı komşularını kovdu; kuvvetlerini artırdı ve Alâeddin tarafından takdir gördü” (Halkokondiles, 2014: 17).
* Üstte zikredilen Menderes, Hoyran ve Eğirdir Gölleri arasındaki ırmak, Eski Tral (Tralleis) Barla, Fuke ülkesi Menderes çevresi, Fuke ülkesi emiri Menteşe, Menteş Şah’ın oğlu Aydın Reis, Sakarya nehri ise Söğüt civarındaki Sakarya’dır.
Türkler, Barla’yı 1282’de tekrar ele geçirirler. Aydın Reise tâbi bu Türklerin içinde Ertuğrul ve boyu da var.
Ertuğrul’un, ele geçirdiği Tauros Dağları’ndaki muhkem yer, Barla’dır. Ertuğrul’a tâbi Türkler, bilâhare Menteşe oğlu Hamid Bey (Amourios, Amorion veya Uluborlu’nun sahibi) tarafından Söğüt civarına yerleştirildiler.
Ege Denizi, Eski Eğirdir Gölü, Tearos (Toros) nehri, iki göl arasındaki Menderes, Ainos ise Barla halkının Aynalı (Aina’lı) çarşı dediği, göl altında kalan şehir; “doğu bölgesi” veya Asya denilen yer, Bizans’ın Asya eyaletidir.
Ertuğrul’un takdir gördüğü Alâeddin, Büyük Alâeddin (öl.1237) değil, Cimri denilen Alâeddin Siyavuş b. İzzeddin Keykavus’tur.
* Kanaatimce asıl masal, tarihçinin, Osmanlı’nın kuruluşuyla ilgili mekân boyutu yanlış, yazıp anlattıklarıdır.
“Rumların Melangeia’sı olan Karacahisar’ı, 1240 yılında Ertuğrul kuşattı, 1288 yılında ise Osman fethetti diyen Hammer, Purgstal ile hemfikirdir” (Ramsay, 1960: 14-15). *Hammer’in Neşrî’den naklettiği haber şayet doğruysa, Rumların Melangeia’sı, Karacahisar (Dorileon: Eskişehir) değil, Senirkent-Yassıören köyü olur.
“Ali Amourios, Sangaris nehri üzerindeki kalelere saldırmaya devam ediyordu. İmparator Mihail, bu nehri ağaçlardan yapılan uzun kazıklarla ortasından böldü ve bu da Türkler için zorlu bir engel oldu. (…)
Bu dönemde Ali Amourios, barış içinde ve sakin durmaya devam etmiş, ancak İznik çevresinde olan Osman’ın ordusunu gördüğü zaman bu adamın da fikri değişmişti.
Ali, imparatora yeterince iyilik yapmış ve barış içinde kalarak uzun zaman saldırıda bulunmamıştı, ancak diğer açıdan zaman zaman yağma yapmayı da bırakmamıştı.
Osman, İznik bölgesinden ayrılmış ve vadileri geçerek Halizones topraklarına doğru ilerlemeye hazır hale gelmişti. Bu durum Mouzalon’u harekete geçirdi. Bunun üzerine Osman, kendisi ilerlemeden önce yüz kişilik bir öncü kuvvet gönderdi ve bunlar Télémaia’da ansızın ortaya çıktılar. (…) Türk ordusu Menderes bölgesinden gelenlerle kalabalıklaşmıştı. Neticede Osman, zafer kazandı (27 Temmuz 1302)” (Pahimeris, 2009: 74-75).
“Amourios, belki Olcaytu’dan (1304-1316) korktuğundan, belki de imparatora iyi görünmek için eski antlaşmayı korumak istedi; bu arada imparatordan Sakarya Irmağı çevresindeki bazı toprakları, adamlarını yerleştirmek için talep etti. Ancak bu öneri uzun zaman cevapsız kalınca adamlarının bazıları akınlarla hasat zamanını yaşayan Bizanslılara zarar vermişlerdi” (Pahimeris, 2009: 94-95).
“Osman, Asya'daki diğer şehirleri ve o zaman Mysia'nın müreffeh şehri olan Prousa'yı kendisine tâbi kıldı. Osman’ın idaresi altında sekiz bin Türk, Hellespont’tan Avrupa’ya geçti ve Chersonese’de bir Yunan kalesini kuşattı.
Trakya’da Tuna’ya kadar gitti; yağmalayıp esirler aldı (s.23). Bu esnada büyük bir İskit birliği Rusya’dan Tuna’ya ilerledi ve Trakya’da onlarla savaştı.
Onları, Trakya’da öldürdüler. Sağ kalanlar Chersonese’e sığındı; oradan Asya’ya geçtiler. Bir daha dönmediler (s.25). Ertuğrul oğlu Osman, Asya’daki birçok Yunan arazisini aldıktan sonra İznik ve Filâdelfiya’ya hücum etti, fakat ele geçiremedi” (Halkokondiles, 2014: 23, 25, 29-31).
* Ali Amourios, Hamid Beyin oğlu İlyas (Hales Amourios), Sangaris ise Pahimeris’te Skamandros, Menderes ve Boğazdaki Asya Irmağı gibi dört adla kaydedilen ırmaktır.
Halizones toprakları, Hamid Beyin imparatordan satın aldığı ve idaresini İlyas’a (Hales, Ellez) verdiği Söğüt bölgesidir.
Halizones, Hales’in zonu, yâni bölgesi anlamına olmalıdır. Herodotos’ta geçen Halizon’lar, kanaatimce farklıdır.
Halkokondiles’in dediğine göre Osman, Uluborlu ovasındaki Prousa’yı almış, Senirkent-İznik (İlegüp) ve Alaşehir’e (Yalvaç) hücum etmiş, ama ele geçirememiştir. Osman, İlyas Beyin bölgesine (Halizones) doğru gitmek istemiş, fakat önce iki göl arasındaki Menderes bölgesinden yüz kişilik bir kuvvet göndermiştir (yıl 1302).
Osman sonra kendisi de Halizones’e gitmiş ve 27 Temmuz 1302 tarihindeki Bafeus zaferini kazanmıştır.
“Türkler, daha önce kılıçla savaşlarda kazandıkları toprakları çiğniyorlardı” (Pahimeris, 2009: 94-95) kaydından bu savaşın, Hamid Beyin ilk aldığı topraklarda yapıldığı anlaşılmaktadır.
*Halkokondiles’in zikrettiği Mysia- Uluborlu civarı, Hellespont- Firikya Hellespont, yâni Kemer Boğazı, Avrupa- Kemer Boğazı’nın garbı, Asya ise şarkıdır.
Trakya- Senirkent ovası, Tuna (İstros)- Uluborlu Popa çayıdır. Senirkent-Garip köyünün adı, Garp anlamında olup, tarihin bir hatırası olarak hâlâ yaşamaktadır (bk. İlgili makalelerim).
Kaya, Ertuğrul ve Osman Beyler, Menteşe’ye (Hamidoğulları) tâbi idiler
“Atman (Osman), Amourios’un (Hamid) tâbii idi” (1305 yılı öncesi) (Turan, 1998: 613). “(Emir Çoban), o yıl Karanbük'ü kışlak yaptı.
Önceki devirlerden hiçbir devirde çağrılmaları ve huzura gelmeleri istenmemiş olan Uluborlu'dan (Borgulu) Felekeddin Dündar, Beyşehir'den (Gorgorum) Eşref oğulları, Karahisar-ı Devle'den Sahib Fahreddin'in torunları, Kütahya ve oranın kalelerinden Germiyan emirleri ve Alişir oğulları, Kastamonu'dan Süleyman Paşa (Candar oğlu) gibilerin hepsi birbiri arkasından Karanbük kışlağında hazır oldular.
Bağlılık ve kulluk gösterdiler. İtaat edip boyun eğdiler” (yıl 1314) (Aksarayî, 2000: 251-252).
Menteşe, Aydın, Saruhan, Osman ve Teke Hamidoğlu Dündar’a tâbi oldukları için huzuruna çağrılmadılar. Yazıcızâde bu görüşü şöyle doğrular:
“Aydın ve Saruhan ve Menteşe ve Teke ili begleri Hamidoglı Dündar Beg’i beg idinmişler ve mecmu’ mal ve çeri virmege razı olmışlar ve mal virmişler, ta haddi Osman Beg dahı mal göndermiş” (Yazıcızâde, 2017: 741).
“Orhan Gâzî müstakil olup, Osman Gâzî müstakil değildi” (Öztuna, 2005: 99-100).
*Kanaatimce Orhan Gâzî de, Aralık 1326’da Dündar Bey öldürülene kadar, iki yıla yakın Dündar’a tâbi idi.
*Kaya, Ertuğrul ve Osman Beyler, Menteşe’ye (Mehmet Bey: Hamidoğulları) tâbi olup, bunlara ait başarıların, Osmanlı’nın ileride büyük devlet olmasıyla, tarihçi tarafından Ertuğrul ve oğlu Osman’a mâl edildiği anlaşılmaktadır.
Sonuç
Yukarıda görüldüğü gibi Osmanoğulları, Göller Bölgesi ve bilhassa Eğirdir Gölü çevresinde Menteş Şah veya nâmı diğer Uc Gâzîsi Mehmet Bey ve oğullarına tâbi olarak faaliyet gösterdikten sonra, Menteşe oğlu Hamid Bey (Amourios) tarafından Söğüt civarına yerleştirilmişlerdir.
İbn Said el-Mağribî’nin dediğine göre -biraz abartılı- Uc’ta, yâni Eğirdir (Denizli) dağları ve etrafında Mehmet Beye tâbi 200 bin çadır Türkmen vardır. Onun için bu dağlara Türkmen Dağları denilmiştir.
Osman Turan, Türkmenlerin Moğolların önünden kaçıp gelenler olduğunu söyler ki, bu görüşe katılmıyor ve 1074 yılında Kutalmışoğlu Süleymanşah ile Eğirdir Gölü civarına gelen Türklerin torunları olduklarını düşünüyorum. Önceleri Selçuklu devletiyle sorun yaşamayan bu Türkmenler, 1243 Kösedağ bozgunu ardından Uc’ta ayaklanmışlar ve adları zikredilmeye başlamıştır.
Bunlar arasında 1245-1248 Koterinus (Kötürnekli Ahmet) Uc’ta ayaklandı ve Alâ’iye’yi kuşattı. 1250 aynı bölgede Oğuz? Melik, 1254 sahilde (Eğirdir Gölü), Krakka’da (Karax: Kötürnek) Afşar boyundan İslâm Bey ayaklandı (Flemming, 2018: 38-39; Turan, 1998: 519).
Uc Gâzîsi Mehmet Bey, 1262’de haksız yere Şarkîkaraağaç’ta Sultan IV. Kılıçaslan tarafından şehit edildi. Bundan sonra Moğol boyunduruğundaki Selçuklu devleti ile Uc Türkmenleri arasındaki mücadele artarak devam etti. Bu mücadelede Hamidoğulları’na tâbi olan Ertuğrul ve Osman Beyler de vardı.
1305’de Hamid Bey (Amourios), sultanlığını ilân eden Kılıçaslan’a biat için altı oğluyla birlik Konya’ya gitti, ama İlyas (Ales Amourios) hariç Kılıçaslan tarafından katledildiler.
İlyas Bey katliamdan mucize eseri kurtuldu.
Kılıçaslan’ı meydana davet etti ve teke tek yapılan döğüşte Kılıçaslan’ı öldürdü ve böylece Selçuklu devleti son buldu (yıl 1308).
Köke ve Bağlı köylerinde Kayı Göğsü, Aşağı ve Yukarı Kayı pınarları için, bazı kişilerin Kaya Göğsü ve Kaya pınarı dediklerini gördükten sonra Kaya ile Kayı kelimelerinin aynı olabileceğini düşünmeden edemedim.
Bu hususu kendine sorduğum Prof. Dr. Leyla Karahan “kelimeler arasında a-ı veya ı-a değişimleri her zaman olabilir. Ancak bu kelimeler arasında böyle bir değişme olup olmadığı hakkında bir bilgim yok” diye cevap vermiştir.
Merhum İnalcık, Eğirdir Gölü’ndeki değişimi, Osmanoğulları’nın uzun süre Eğirdir civarında bulunduklarını, Amourios’un Hamid Bey, Ales Amourios’un İlyas, Lâdik’in Eğirdir, Alaşehir’in Yalvaç, İznik’in İlegüp ve Amorion’un (Ammûriye) Uluborlu olduğunu bilmiyor.
“Osman Gazi’nin İznik Kuşatması ve Bafeus Muharebesi” adlı makalesinde (1997: 78) “İznik'te Selçuklu yönetimi 1105'te yeniden kuruldu, ancak kent yaklaşık 1147'de yeniden Bizanslıların eline geçti” der ki, yanlıştır.
Söz konusu İznik, Bursa-İznik olmayıp, Senirkent-İlegüp (Uluğbey) köyünün yerindeki İznik’tir.
İlegüp-İznik 1075, Bursa-İznik ise 1080’de fethedilmiş, 1097’de elden çıkmış ve 1331 yılına kadar hiç Türklerin olmamıştır.
Hocanın makalesinin başlığında kullandığı ve kuşatıldığı söylenen İznik de, İlegüp-İznik’tir.
Kayı nazariyesi masalsa, niçin Oğuzhan’ın diğer iki oğlu değil de Günhan?
Günhan’ın diğer üç oğlu değil de Kayıhan?
Şecerede bazı hatalar olsa da, Kayı nazariyesinin aslı var demektir.
Şecerenin Ertuğrul b. Kaya/Kayı b. Gündüz kısmı doğrudur ve Kaya Bey (Oğuz Alp), iki göl arasındaki tatlı ırmak, yâni fıratta boğulmuş olmalıdır.
(Uc Beyliği ve Osmanlı Beyliği hakkında geniş bilgi için kaynaklardaki makalelerime bakılabilir)
.
Ramazan Topraklı, dikGAZETE.com
Kaynaklar
Arundell, F. V. J. (Eylül 2013): Anadolu’da Keşifler, Çeviri. Topbaş Atabay, Sistem Ofset-Ankara.
el-İdrîsî (Ebû Abd. b. Muhammed b. Abd. b. İdrîs el-Hamûdi el-Hasenî) (2002): Kitâbu Nüzheti’l-Müştâk fî İhtirâkî’l-Âfâk, I-II, Kahire.
Flemming, Barbara (2018): Geç Ortaçağ Dön. Pamfilya, Pisidya ve Likya’nın Tarihî Coğrafyası, Çev. H. Turan Bağçeci, TTK-Ankara
Halil İnalcık Konuşuyor: Ezber Bozan Tarih: https://www.facebook.com/reel/708401307751556?mibextid=6AJuK9&s=chYV2B&fs=e
İnalcık, Halil (1997): “Osman Gazi’nin İznik Kuşatması ve Bafeus Muharebesi, Osmanlı Beyliği: 1300-1389”, Ed. Elizabeth A. Zachariadou, Çeviri: G. Çağalı Güven ve diğerleri, s. 78-100, Tarih Vakfı Yurt Yayınları-İstanbul.
Kazvinî, Hamdullah Müstevfî (2018): Târihi Güzide, Ter. Mürsel Öztürk, Türk Tarih Kurumu, Ankara.
Khalkokondiles (Halkokondiles), Laonikos (2014): The Histories, 1. Bölüm, Çev. Kaldellis, Anthony, Londra.
Lebeau (Par Lebeau) (1835): Histooire du Bas-Empire, 19. Kitap, Paris.
Öztuna, Yılmaz (2005): Devletler ve Hânedanlar, Türkiye (1074-1990), Cilt 2, İlâveli 3. Baskı, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı-Ankara.
Pahimeris (Pachymeres), Georges (2009): Bizanslı Gözüyle Türkler, Çev. İlcan Bihter Barlas, İlgi Kültür Sanat-İstanbul.
Ramsay, W. M. (1960): Anadolu’nun Tarihi Coğrafyası, Çeviri: Mihri Pektaş, MEB-İstanbul.
Şikârî (2005): Karamannâme, Yay. Haz.: Metin Sözen-Necdet Sakaoğlu, Karaman Valiliği-Karaman Belediyesi-İstanbul.
Togan, A. Zeki Velîdî (1981): Umumî Türk Tarihine Giriş, Cilt 1, 3. Baskı, Ed. Fak. Basımevi-İstanbul.
Topraklı, Ramazan (03.11.2021): “Şeh Menteş, Amorios ve Hamid Oğulları Beyliği”.
Topraklı, Ramazan (2021-16): “Şeh Menteş, Denizli Beyliği veya Büyük Uc Beyliği ve Dalları”, Cappadocia Journal of History and Social Sciences (DOI: 10.29228/cahij.51443), s.231-251.
Topraklı, Ramazan (08.03.2022): “Ertuğrul Gâzî hakkında yeni bir kaynak: ‘Tarihi Güzide’, Ertuğrul Şah ve Menteş Şah Kimlerdir? https://www.dikgazete.com/yazi/ertugrul-gazi-hakkinda-yeni-bir-kaynak-tarihi-guzide-tugrul-sah-bey-ve-mentes-sah-kimlerdir-4319.html
Topraklı, Ramazan (2022): “Hamidoğulları Beyliği Hakkında Yeni Düşünceler”, Uluslararası Orta Anadolu ve Akdeniz Beylikleri Tarihi, Kültürü ve Medeniyeti Bilgitoyu - V, Yay. Haz. M. Şeker ve diğerleri, Türk Tarih Kurumu-Ankara, s.343-379.
Topraklı, Ramazan (04.10.2022): “Osman Bey Karacahisar’ı Fethetti mi?
https://www.dikgazete.com/yazi/osman-bey-karacahisar-i-fethetti-mi-4894.html
Topraklı, Ramazan (06.03.2023): “Osmanlı ve Menteşe’nin İlk Mekânı Isparta mı?”
https://www.dikgazete.com/yazi/mentese-ve-osmanli-nin-ilk-mekani-isparta-mi-5380.html
Topraklı, Ramazan (13.03.2023): Amourios’un, Çoban Oğullarıyla İlgisi Var mı?
https://www.dikgazete.com/yazi/amourios-un-coban-ogullariyla-ilgisi-var-mi-5410.html
Turan, Osman (1998): Selçuklular Zamanında Türkiye, 6. Baskı, Boğaziçi Yayınları-İstanbul.
Yazıcızâde Ali (2017): Tevârîh-i Âl-i Selçuk (Oğuznâme-Selçuklu Târihi), Neşre Haz. Abdullah Bakır, Çamlıca-İstanbul.
Bilal Sürgeç 2 yıl önce