Parmak İzinden Türk-Kürt Kardeşliğine
“Evet, onun parmak uçlarını bile (en ince çizgisine kadar yeniden) düzenlemeye kâdiriz.” Kıyame Suresi/ 4. Ayet.
Allah, tekrar yaratma kudretine sahip olduğunu; parmak izine gönderme yaparak açıklamaktadır. Parmak izi geçmişte yaşamış; günümüzde ve gelecekte yaşayacak tüm insanlar için özeldir.
İnsanları birbirinden ayırt eden en temel özellik ne dil ne din ne de sosyal statü; tek ayırt edici özellik parmak izidir. Parmak izini, insana yaradılışta verilen özel bir karekod gibi de algılayabiliriz.
Haçlı Seferleri sonrasında, Avrupa’da halklar/ prenslikler; Otuz Yıl ve Seksen Yıl Savaşları adı verilen savaşlarla birbirini kırmıştı. Avrupa, büyük bir bozgun yaşadı.
24 Ekim ve 15 Mayıs 1648'de Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ile diğer Alman prensleri, İspanya, Fransa, İsveç ve Hollanda Cumhuriyeti temsilcileri arasında Vestfalya Barışı (Münster ve Osnabrück Antlaşması) imzalanır. Bu barış, tarihçiler tarafından modern çağın başlangıcı olarak gösterilmektedir.
Bugün bile geçerliliği kabul edilen ‘Vestfalya Sistemi’ ile modern ulus-devlet sistemi kurulduğu kabul edilmekte.
1- Devletlerin egemenliği ve siyasal Self Determinasyon (Geleceklik Hakkı) esasları prensibi,
2- Devletler arası (yasal) eşitlik prensibi,
3- Bir devletin iç işlerine başka bir devletin karışmaması prensibi, anlaşmanın temelini oluşturmaktadır.
Modern milliyetçiliğin kökeni Vestfalya’ya dayandırılmaktadır. Artık Avrupa’da etnik toparlanma başlamış; uluslar kendi devletlerini oluşturmaya başlamıştır.
Parmak izinden yola çıkarak; esas olanın ‘Fıtrattaki Tevhide’ ulaşmak olduğunu hatırlayalım.
Anadolu’nun manevi önderlerinden Hacı Bektaş Veli’nin de söylediği gibi; insanın dili, dini ve renginden ziyade iyi olması elzemdir.
İnsan, neden rengi ve dili için hemcinsini ötekileştirmektedir?
İnsanlık aleminin; yaşadığı tüm kargaşayı ve kaotik ortamı pekiştiren Amerika’nın seçim sandığına odaklanması ne yaman bir çelişkidir.
Amerika’nın 5 Kasım seçim sonucu; Bölgesel ve Küresel Çatışmaların seyrini etkileyecek.
Ortadoğu, hibrit savaşlarla tekrar dizayn ediliyor.
İsrail, bölgede terör estirirken; geleceği için bölgede muazzam bir devlet olma adımı atıyor. Siz bunu Arzı Mevud/ Vadedilen Topraklara ulaşmak olarak da okuyabilirsiniz.
İsrail, kuzeye adım attıkça kendisine partner/ ortak- vekil olarak Suriye’deki YPG’yi (PKK) işaret etti. YPG’nin Amerikan gözetiminde kullanılan ve desteklenen bir yapı olduğu bilindiği için İsrail’in ortak arayışı şaşırtmamalı.
Küresel Şer Şebekesinin aklı ile sürekli/ yeniden yapılandırılan PKK Çatı Terör Örgütü; Ortadoğu’da yaşayan ‘Kürt halkını federasyona götürmenin’ planını yapıyor.
Suriye’de baskı ve tehdit; Amerika’dan alınan destekle ‘De Facto’ (hükümsüz/ tanınmayan) bir PKK/PYD/ SDG (Suriye Demokratik Güçleri) devletçiği kuruldu.
‘Kürt Sorunu’ bahane edilerek; Türkiye, uzun yıllar terör ile yüzleşti.
Cumhuriyeti kuran irade, devleti şekillendirirken; Müslüman, Sünni ve Türk olarak kurguladı. Bu sınıflandırmanın dışında kalanlar ötekileştirildi.
Zamanla Müslüman Türkler de; Ultra Laik/Seküler dayatmalardan nasibini aldı.
Velhasıl, ‘Cumhuriyeti kuran parti’ olduğunu iki de bir vatandaşın gözüne sokar gibi dile getiren CHP; maalesef devleti yönetme iradesi neticesinde, Anadolu halkına yaşattığı travmadan dolayı henüz tam manasıyla Helalleşmedi.
Hatırlarsanız CHP’nin eski Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ‘helalleşme’ çağrısında bulunmuştu.
Türkiye, yaklaşan tehdidi savuşturmak ve en az zararla sonuçlandırmak için birtakım tedbirleri almak zorunda.
İç dinamiklerin güçlendirilmesi için devlet, muazzam adımlar atıyor.
Terör örgütünün insiyatifine terkedilen Kürtler, artık bu cendereden kurtarılmalıdır.
Marksist bir yapılanma olarak kurulan PKK Çatı Terör Örgütü; Ortadoğu’nun Müslüman Kürt halkına Sosyalizmi ve dinsizliği dayatmış; nesillerin sosyolojik ayarları ile oynamıştır.
Anadolu’da ise DEM Parti, yasal statüsüne güvenerek aynen PKK’nın yaptığı gibi; Türkiye Kürtlerinin varoluş gayesine darbe indirmiştir.
Kemalist CHP’nin bayraklaştırdığı; “İslam’ı geriye alma/ Müslümanları karalama” eylemini DEM devam ettirmektedir. Feminizm ve LGBT, bugün DEM eliyle Kürt toplumu arasına nifak tohumu olarak yerleştirildi.
Elbette DEM, bir siyasi parti olarak bir taraf ama kendi başına Kürtleri temsil edecek tek aktör değil. Sadece aktörlerden biri. Şunu unutmayın; ne PKK Çatı Terör Örgütü ne de DEM Parti; Kürtlerin adına hareket edemez. Bir bütün olarak da Kürt Halkını temsil edemez.
Abdullah Öcalan’ın örgüt ve taban üzerindeki etkisi zamanla zayıfladı. Abdullah Öcalan; Kaf Dağının ötesinde sönük bir meşaleden başka bir şey değil.
Devlet önsezi olarak, Öcalan’ın DEM Parti ve PKK üzerindeki etkisini test edecek.
Kandil’in Baronları; Türkiye iç siyasetine ayar çekmeye kalksa da terör örgütünü yönetebilme kabiliyetleri tartışmalıdır.
PKK Çatı Terör Örgütünün yeni yapılanması: KCK/Kongra-Gel, tamamen Batılı istihbarat örgütlerinin güdümünde faaliyet gösteriyor.
Küresel Şer Odaklarının aparatı haline dönüşen örgütün; militan, iltisaklı ve sempatizanlarına yapılan çağrıyı sondan bir adım öncesi olarak okumalıyız.
Türkiye, elini Suriye, Irak ve İran’da yaşayan Kürtlere de uzatıyor.
“Ya Bizdensin ya da Onlardan!”
Türkler nasıl ki Türkistan’dan çıkıp, Ortadoğu ve Avrupa’ya dağılıp Anadolu’yu yurt edindiyse; Kürtler de aynı şekilde bugünkü İran’ın Zağros Dağlık bölgesinden çıkıp Ortadoğu’ya dağıldılar.
Kürtlerin talepleri; insan hak ve özgürlüğü çerçevesinde adil bir şekilde kısa veya uzun vadede çözülmelidir. Bu demek değil ki ‘federal bir yapı, özerklik, ikinci bir bayrak vs.’ olsun.
Bakmayın siz, DEM Parti’nin; “Kürtlerin halay çekmeleri ve müzik söylemeleri yasak” dediğine. Halay da serbest Kürtçe müzik de.
Nasıl ki ‘farklı din ve inançlarla ilgili bilgiler’, Milli Eğitim Bakanlığı ders kitaplarına alındıysa; aynı şekilde Kürt tarihi de tarih kitaplarında yer almalıdır.
Eylül 2012'de yayımlanan yönetmelikle Kürtçe, “Yaşayan Diller ve Lehçeler” adı altında seçmeli ders olarak Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatına girdi. Türkiye'de orta dereceli okullarda (5, 6, 7 ve 8. sınıflar) seçilebilen bu ders kapsamında; Kürtçe ve Zazaca yer almakta.
Bu memlekette bin yıldır Türk-Kürt kardeşliği devam ediyor. Yakın tarihe kadar Kürtleşen Türk Aşiretleri olduğu gibi Türkleşen Kürt Aşiretleri var.
Kitlelerin sokağa inmesi, çatışma ortamının hazırlanması; hayatın olağan şartları dışında Küresel Güç Odakları tarafından organize edilmektedir.
Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın; “Bu Cumhuriyet Türk’ün de Kürt’ün de Cumhuriyeti'dir. Vatan topraklarında yaşayan herkesin Cumhuriyetidir” sözü kıymetlidir.
Kürt’ü Türk’e; Türk’ü Arab’a, insanı insana düşüren, tefrika sokan kahrolmuştur.
“Ayrıştıran, bölen, ötekileştiren, itibarsızlaştıran, tefrika sokan, şeytan güdümlü, tek dişli canavar kahrolmuştur. Barış ve selamet elçisi İnancımız her daim baki ve pâyidar olacaktır.”
.
Mehmet Yıldırım, dikGAZETE.com