Hedefe odaklanan okçu, kirişi kendine doğru çektiğinde, hedefi onikiden vurma heyecanı yaşar.
Ne diyor Üstad Necip Fazıl Kısakürek; "Tohum saç, bitmezse toprak utansın! Hedefe varmayan mızrak utansın! Hey gidi Küheylan, koşmana bak sen! Çatlarsan, doğuran kısrak utansın!..”
Bu duygu seline kapılmamızın nedeni, bir uzvu olmayan veya uzuvlarını tam kullanamayan özel bireylerin elde ettiği sportif başarılar.
Bu başarılar kolay kazanılmıyor.
Sürecin neticelerine/meyvelerine bakıldığında, önemini anlamakta zorluk çekmiyor insan.
Olumsuz, karamsarlık düşüncesi tetikleyecek "Senin engelin var, yapamazsın, başaramazsın…" sözlerine inat, azim ve kararlığın bir neticesi.
Elde edilen sonuçlar, sadece bu başarıya ulaşanı değil, pay sahibi olanların da gurur kaynağı oluyor…
İşitme, görme, zihinsel ve bedensel engeli bulunan özel bireylerin sportif başarıları öyle bir hal aldı ki yazmak için bile her bir başarının hızına yetişmekte güçlük çekiyoruz.
Güreş, atıcılık, tekerlekli sandalye badminton ve kort tenisi, masa tenisi, golbol, atıcılık ve daha sayamadığımız birçok branş.
Tabii hiçbir başarıda tesadüfe yer olmadığı gibi, başarılar da çalışmanın ürünü.
Her hangi bir engeli bulunmayan bireylerin gıpta ile baktığı bu başarıların ‘önsöz’ünde de apayrı bir hayat hikâyesi görmek mümkün.
Engeli veya sağlık sorunu nedeniyle düne kadar toplumdan soyutlanan bireyin, bugün kazandığı sportif neticeler, kişisel olduğu kadar, devlet politikasının da ürünü.
Bu başarılar, "İnsanı yaşat ki, devlet yaşasın” anlayışının ve sıkı sıkıya bu anlayışa bağlılık meşalesinin yansımasıdır.
İçerik, görüntü ve mana olarak, o meşalenin, etrafa ne denli ve nasıl ışık saçtığına şahit olmaktayız…
Elde edilen neticeler, sporcularımızın sportif başarılarıyla sınırlı değil.
Gerçekleştirilen organizasyonlar da dikkat çekiyor.
Yine mevcut hükümetin bir spor potikasının kolu olan tesisleşmenin meyvelerini verdiğini, İşitme Engelliler'in Antalya’da gerçekleştirildiği Dünya İşitme Engelliler Büyükler ve Gençler Tenis Şampiyonası, yine İşitme Engelliler Avrupa Karate ve Tekvando Şampiyonası ve gelecek yıl (2020) 31 Mart - 7 Nisan tarihleri arasında Antalya’da 100 ülkeden 500 sporcunun katılımıyla gerçekleşecek "Down Sendromlular Dünya Spor Oyunları" organizasyonun önemini anlatmak için, kelimelerin kifayetsiz olacağını bilmek zor değil.
Dünya Spor Organzasyonlarının bir ülkeye verilmesinde en önemli etken, ‘lobi’ ve başarılı ‘sporcu’ sayısıdır.
Düne kadar, “engelli" diye toplum içesine çıkamayan insanımız, bugün sportif başarılarıyla göz dolduruyor.
Her bir başarı, yeni bir başarının kapısını aralıyor.
Engeli bulunan/bulunmayan bireylere ‘örnek’ oluyor.
Kendinde özgüven bulan birey, arayış içerisine giriyor ve Merkezi ya da yerel yönetimlerin idaresindeki ‘duyarlı’ yetkililerin kapısını aşındırıyor.
Kendisine imkân tanınan birey, plan ve programlı çalışmanın neticesinde, bugün övünç kaynağımızı oluşturan sonuçlara ulaşıyor…
Tüm bu başarılar da bu saatten sonra mazeretimizin kalmadığı manasına gelerek "Benim katkım ne?” sorusu ve bu gerçekle yüzleşmemize sebep oluyor.
Bir bireyin, sadece rakiplerini değil, yalnızlığını da yenip sosyal hayatın içinde yer almasının önemini düşünün.
Örneğin ‘Hasan’ Dünya Şampiyonası'nda başarı elde ediyorsa, elde edilen sportif kazançtan, daha çok insanı ve insanları, yeni “Hasan"ları kazanmamız/ kazandırmamız gerekiyor.
Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) "İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olanıdır" buyuruyor.
İşte o vakit, spor bahanesiyle, bir insana dokunmuş ve kazanmış olacağız, Allah’ın izni ve inayetiyle inşallah…
.
Ahmet Gülümseyen, dikGAZETE.com